Alaçatı’da Alavya

Alaçatı’da Alavya

NEDEN ŞİMDİ?
Alaçatı’nın belki de en korunaklı, saklı avlusuna, havuzuna sahip. Köyün her noktası itiş kakışken, Alavya daha çok kıymete biniyor.

ÖZELLİĞİ NE?
Altı hakiki Alaçatı evinin, ağaçları kesmeden, ruhunu sökmeden, sakince, 25 odalı çok tasarım bir otele dönüşmesi. Sakız, dut, zeytin, limon ağaçlarıyla bitişik ince uzun havuzuysa bir roman malzemesi olacak kadar sessiz ve şık.

 

AKLINIZDA BULUNSUN!
Sokaktan gözüken lobi/restoran/lounge alanı fazla karanlık ve şehirli; otelin gerçek yüzünü göstermiyor. Asıl Alancha’ya erişmeniz için hiç de Alaçatı olmayan o alandan geçmeniz lazım.

HANGİ ODASINDA KALMALI?
Odaların hepsi bahçeye açılıyor, yeşile uzanıyor. 60-70 metrekarelik süit ve loft odaları, romantik İtalyan filmlerinden hallice. Tam bir ‘Dolce Le Vita’.

YAN ODANIZDA MUHTEMELEN…
Yurtdışındaki fiyakalı seyahat dergilerinden görüp de gelen şık yabancı konuklar; İstanbul’da Delicatessen’den, Lucca’dan aşina olduğunuz yüzler var. Tasarıma, butik olana para harcamaktan çekinmeyen kesim.

 

GÜNÜ OTELDE GEÇİRECEKSENİZ…
Açık büfe kahvaltısı doyurucu ve köy sıcaklığından uzak. ‘Tam donanımlı’ gym seçeneği, küçük bir odadan ibaret. Grup dersleri, yoga seansları iyi niyetli fakat fazla ‘butik’, bir ya da iki kişiden ibaret; rahatsız etmeyeyim çekincesiyle dahil olmak istemeyebilirsiniz. Spa seçenekleri, ‘meraklısını’ tatmin edecek kadar şık ve güçlü.

OTELDEN ÇIKAR ÇIKMAZ…
Köy kalabalığının tam ortasında, dibindesin. Hemen solunda Ferdi Baba Balıkçısı’nın yeni yeri, tam karşında Aysel adlı bir restoran çıkacak. Aysel Gürel’i andıran logosuna kanmayın. Kendisi burada, aklı sanki Asmalı’da.

 

İLLE DE ODA SERVİSİNİ KULLANACAKSANIZ…
O işe hiç bulaşmayın. 24 saat servisi yok. Gecenin bir saatinden sonra otelin tüm hizmetleri, görevlileri kapı duvar.

EN BÜYÜK ARTISI
Huzuru, sessizliği. Durmak için ideal. Bir gece bile kalsanız hafifler, dinlenir çıkarsınız.

EN BÜYÜK EKSİSİ
Hangi odasında kalırsanız kalın ödediğiniz fiyatla aldığınız hizmet karşısında dramatik bir uçurum var. “Kuş sütü bile düşünülmüş” bir servis/hizmet gelecek havasına sokuluyorsunuz fakat gelmiyor, olmuyor. Sakin bir gün, şık tasarlanmış bir oda ve mis kokulu bir avludan fazlası olmalı.

 

FİYATI
En ‘standart’ odasının geceliği yaklaşık 1000 liraya geliyor. Süit ve loft odaların gecelik fiyatları  genelde 649 ve 742 dolar. Haftasına göre 2 bin-2 bin 500 liraya kadar yolu var.

ADRESİ
Hacimemiş Mahallesi, 2012 Sokak No: 1-3, Alaçatı/İzmir, (232) 716 07 37

 

Aşk hakkında bilinmesi gereken 8 gerçek

Aşk hakkında bilinmesi gereken 8 gerçek

1.AŞK BEYNİNİZDE UYUŞTURUCU ETKİSİ YAPIYOR
Syracuse Universitesinde yapılan bir araştırmaya göre aşık olmak bir çeşit keyif verici madde etkisi yapabiliyor. İkisininde beyinde benzer bir şekilde etki ettiğini ve aynı  sarhoşluk hissini yarratığını kanıtlayan araştırmaya göre aşık olmak beyinin 12 kısmında etkili olan tetikleyici kimyasallar üretiyor.

2.BİRBİRİNE BENZEYEN ÇİFTLERİN İLİŞKİLERİ UZUN SÜRMÜYOR

Zıt kutuplar birbirini çeker sözünü boşuna söylenmemiş. Columbia Universitesinde yapılan bir araştırmaya göre çok benzer karakterlerdeki kişilerin ilişkileri sıkıcı ve kısa süreli oluyor. 732 kadın ve erkek üzerinde yapılan araştırmada çifler  ilişkilerindeki yakınlık, tatmin ve samimiyet hakkındaki sorulara cevap veriyor. Farklı değer, kişilik ve bakış açısına sahip çiflerin birbirlerinden daha çok şey öğrendikleri ve daha az sıkıldıkları ortaya çıkıyor.

3.EL ELE TUTUŞMAK STRESİ AZALTIYOR
Uzun süreli ilişkileri olan çiflerin el ele tutuştuklarında hissettikleri acının ve stresin azaldığı ortaya çıktı.Virginia ve Visconsin Universitelerinde yapılan bir araştırmayla ortaya çıkan bulgu 16 çiftte deneniyor.

 

Ayak bileklerinden hafif akımla verilen elektrik şoku sonrasında M.R.I’ si çekilen kadınların fiziksel uyarı sonrası negatif duyguları ve hissettiği acı hissediyor. Ancak eşleriyle el ele tutuştuktan sonraki verilerde acı hissi ve stres azaldığı gözlemleniyor.

4.MİDENİZDEKİ KELEBEKLER ASLINDA ADRENALİN

Aşık olduğunuzda hissettiğiniz midenizdeki uçan kelebekler adrenalin etkisinden ibaret. Bedeninizin sonu bilinmeyen durumlara karşı göstermiş olduğu kaç yada kendini savun aşamasında vücudunuzda dolaşan adrenalin,sizi aşka hazırlıyor.

5.KALP KIRIKLIĞI SADECE METAFOR DEĞİL

Yapılan araştırmalarda boşanma, ayrılma, sevdiğini kaybetme veya ihanet gibi yoğun ve travmatik olaylar kişide kişinin kalbinde fiziksel acı hissetmesine sebep oluyor.

Kırık kalp sendromu olarak geçen bu durum kişide şiddetli göğüs ağrılarına ve nefes darlığına sebep oluyor. Kadınlarda daha sıklıkla görülen bu sendrom yanlış teşhis kalp krizi olarak da adlandırılıyor.

6. KARŞl CİNSİ ETKİLEMEK İÇİN 4 DAKİKA

 

Eğer birini etkilemek istiyorsanız maximum 4 dakikanız var. New York’lu psiklolog Prof.Dr Arthur Arun’un yaptığı bir araştırmaya göre karşınızdaki kişiyi etkilemek için zamanınız 1.5- 4 dakika aralığında. 

Dikkatli olun, flört ettiğiniz kişi vücud dilinize, konuşmanızın  hızı ve tonuna söylediklerinizden daha çok dikkat ediyor. Araştırmaya göresonuçlar şu şekilde;
%55 vücüd dili,
%38 konuşma hızı ve tonu,
%7 konuşulan konu

7.İKİ AŞIK GÖZ GÖZE GELDİKLERİNDE…

California Davis Üniversitesi’nin  psikoloji bölümünün yaptığı araştırmaya göre aşık çiftler göz göze geldiklerinde kalp atışları senkronize oluyor. 32 çift üzerinde gerçekleşen deneyde çiftler birbirlerinden belirli mesafe uzakta bırakılarak fiziksel temas engelleniyor. Üç dakika boyunca göz göze gelen çiftlerin kalp atışları senkronize oluyor.

8. MÜKEMMEL AŞKIN TARİFİ VAR
Aşk üçgeni teorisine göre birkaç çeşit sevgi bulunmakta.Arkadaşça sevginin kişide yakınlık ve sadakatle oluştuğunu belirten uzmanlar, romantik bir aşk  ise tutku ve yakınlık bileşenlerinden oluşuyor. Gerçek ve mükemmel aşk ise tutku, yakınlık ve sadakatle mümkün olabiliyor.

Arama motoru olarak anılmak istemeyen şirket ‘Alphabet’in çatısı altına girdi

Arama motoru olarak anılmak istemeyen şirket ‘Alphabet’in çatısı altına girdi

Aslında herşey Stanford Üniversitesi’nde doktora öğrencilerinin arama motoru geliştirme projesiyle başladı. Larry Page ve Sergey Brin adlarındaki iki öğrenci aldıkları bir ders için ‘Google’ adındaki arama motorunu geliştirdi. Bu arama motorunun en büyük farklı ise site puanlaması ve sayfa sıralamasına sahip özel bir algoritma geliştirmesiydi.

Ancak sadece bir arama motoru fikriyle hayata geçen Google, aradan geçen 19 yıl sonra bir teknoloji devi haline dönüştü. 1 milyardan fazla kullanıcıya sahip olan işletim sistemi Android, harita, ücretsiz internet balonları, sürücüsüz otomobiller, web tarayıcısı Chrome, online video sitesi YouTube, akıllı gözlükler, tabletler, akıllı telefon modelleri ve hatta akıllı lensler… Kısaca Google artık sadece bir arama motoru olarak doğan şirket bir teknoloji devine dönüştü.

ALT BİR ŞİRKET OLACAK

Durum böyle olunca şirket, yönetim açısından oldukça büyük bir yükün altına kaldı. Şirketin kurucuları aynı zamanda yöneticileri Larry Page ve Sergey Brin, belki de şirketi kurduklarından beri en önemli kararı verdiler ve Google’ı, Alphabet (Alfabe) adında bir grup şirketi altında topladı. Başka bir deyişle Google bir arama motoru ürünü olarak artık Alphabet’e bağlı bir şirket olarak kabul edilecek. Alphabet’in çatısı altında Google başta olmak üzere, Google Ventures, Google Capital, Fiber, Google X, Nest ve Calico şirketleri toplandı. Google’ın sürücüsüz araç projesini yürüten X Lab de Google X ile Alphabet bünyesinde yerini aldı. Yeni organizasyon yapısına göre Alphabet’in iştiraki olan Google çatısı altında yer alan faaliyetler ise Android, YouTube ve Chrome‘un yanı sıra, Uygulamalar (Apps), Haritalar (Google Maps), Arama ve Reklam (Google Ads) olarak toplandı.  Yeni kurumsal yapılanmada Google, Google Maps ve YouTube temelinde internet arama işine daha fazla odaklanacak. Google geleneksel bir şirket olmadığının altını çizen Alphabet CEO’su Larry Page, “Google şu anda çok iyi yönetiliyordu. Ancak şirketin daha verimli ve daha düzgün işlemesi gerektiğine inandık” dedi.


YENİ CEO ANDROID’TEN

Bununla beraber yönetim kadrosunda da önemli değişiklikler yapıldı. Google artık tam anlamıyla sadece internet arama motoru şirketi olarak yapılandırılırken, yeni Google’ın CEO’luğu görevine de Android’in başındaki isim olan Sundar Pichai getirildi. Google’ın hisseleri Alphabet’e devredilirken, artık ticari olarak bütün faaliyetlerde Google Inc. yerine yeni şirketin ismi olan Alphabet Inc. tarafından kullanılacak. Yeni ürün ve hizmetlere daha fazla odaklanabilmek için yapıldığı belirtilen yeni organizasyon yapısında, Google “GOOGL” ve “GOOG” kodlarıyla borsa da işlem görmeye devam edecek. Yeni yapılanmanın ardından Eric Schmidt, Alphabet Yönetim Kurulu Başkanı oldu. Google ve Alphabet’in Finans Birimi Başkanı (CFO) olarak ise şirketin geçtiğimiz Mart ayında Morgan Stanley‘den transfer ettiği Ruth Porat atandı.

2 ODALI EVDEN CEO’LUĞA

HİNDİSTAN’ın Chennai şehrinde 1972 tarihinde doğan Google’ın yeni CEO’su Sundar Pichai, televizyonları bile olmayan 2 odalı küçük bir evde büyüdü. Kendi imkanlarıyla başvurduğu Stanford Üniversitesi’nden burs kazanan Pichai’nin ABD’ye gidecek yol parası bile yoktu. Bunun üzerine babası Regunatha Pichai, oğluna uçak bileti alabilmek kredi başvurusu yaptı. Kredi başvurusu reddedilen babası, ailesinin tüm birikimini bozdurup, oğlunu ABD’deki Silikon Vadisi’ne gönderdi. Stanford Üniversitesi ve Pennsylvania Üniversitesi’nde yüksek lisans (MBA) eğitimi aldı. Profesyonel iş hayatına yarı-iletken üreticisi Applied Materials ve danışmanlık şirketi McKinsey ile adım attı. 2004 yılının nisan ayında Google’da çalışmaya başlayan yeni CEO, 1 Mayıs 2008’de Google’ın internet tarayıcısını tanıtmak için sahneye çıkarak, Chrome’u dünyaya duyurdu. Kısa sürede Chrome, Google Maps, YouTube, Gmail ve ardından Android’in başına geçti.

HİSSELER UÇTU

Google’ın verimliliği artırmak ve yenilikçi ürün ve hizmetlere daha fazla odaklanabilmek için yaptığı yeni yapılanmaya, yatırımcıların ilk tepkisi ise oldukça “olumlu” oldu. 445 milyar dolarlık piyasa değerine sahip olan şirketin, ABD borsalarının kapanışından sonra duyurulan yeni yapılanma haberinin ardından, Google hisseleri kapanış sonrası işlemlerde yüzde 6.5 yükselerek, 705 dolarla tarihinin en yüksek seviyesini gördü.

ALAN ADI BMW’DE KALDI

Şirket, yeni yapılanmayı açtığı yeni bir internet sitesiyle duyurdu. ‘G is for Google’ (G, Google içindir) sloganıyla tanıtılan Alphabet adındaki yeni yapılanmanın internet adresi ise www.abc.xyz oldu. Google’ın Alphabet adındaki proje için satın almak istediği ‘Alphabet.com’ web adresinin ise Alman otomotiv devi BMW’de olduğu ortaya çıktı. BMW’nin filo yönetimi çözümleri sunduğu bir servisi olan Alphabet.com’un ileriki dönemlerde Google tarafından satın alınıp alınamayacağı ise şimdiden tartışılmaya başlandı.

Haftalık oyun satışlarında Rare Replay zirvede

Haftalık oyun satışlarında Rare Replay zirvede

Bu aynı zamanda Rare’in 1998 yılına N64 için piyasaya çıkan Banjo-Kazooie ile zirveye yerleşmesinden 17 sene sonra tekrar gerçekleşti. Aynı zamanda Rare Replay 20 pound’luk fiyatıyla, 2009 yılında bu listede zirveye çıkan Wii Fit Plus’ın ardından bu başarıyı yakalamış ilk “ucuz” oyun.

Listenin iki numarasında bu ayki LEVEL’da incelemesini okuyabileceğiniz Lego Jurassic World’ü, üçüncü sırada da geçtiğimiz hafta çok ciddi bir güncellemesi piyasaya çıkan Batman: Arkham Knight’ı görüyoruz. Ayrıca ülkemizde pek ilgi görmese de Rory Ilroy PGA Tour’un son oyunu listeye girmiş gibi gözüküyor.

Hatırlatma yapalım, liste platformlardan bağımsız ve toplam satışlar baz alınmakta. Yenisinin piyasaya çıkmasına bir ay kalan FIFA 15’in başarısına dikkat çekeriz, Premier lig başladığını belli ediyor değil mi?

1-Rare Replay
2-Lego Jurassic World
3-Batman: Arkham Knight
4-The Elder Scrolls Online: Tamriel Unlimited
5-Grand Theft Auto V
6-FIFA 15
7-Battlefield Hardline
8-Rory McIlroy PGA Tour
9-F1 2015
10-Minecraft: Xbox Edition

Türkiye’nin Twitter’da içerik kaldırma talepleri arttı

Türkiye’nin Twitter’da içerik kaldırma talepleri arttı

2012 yılından bu yana hazırlanan rapordaki en büyük artışın bu yıl Ocak-Haziran döneminde gerçekleştiği bildirildi.

Toplam 4 bin 363 hesap bilgisi talebinin yüzde 58’ine denk gelen 2 bin 436’sı ABD tarafından yapıldı. ABD’yi, 425 taleple Japonya takip ederken, Türkiye de 412 taleple üçüncü ülke oldu. Türkiye’nin bir önceki dönem 356 hesap bilgisini talep ettiği ve bu dönem oranda yüzde 16 artış olduğu kaydedildi.

Şeffaflık Raporu’na göre Twitter’a yapılan içerik kaldırma talepleri de geçen yılın ikinci yarısında kıyasla yüzde 26 arttı.

TWITTER 140 KARAKTER SINIRINI KALDIRDI

En çok içerik kaldırma talebi de toplam 718 ile Türkiye’den yapıldı. Türkiye’yi, 68 taleple Rusya izledi.

Twitter’a yapılan mahkeme kararıyla 442 içerik kaldırma talebinin 408’inin kaynağı ise Türkiye. Bu sayı, geçen yılın tamamında Türkiye’den gelen 393 içerik kaldırma talebinin de üzerinde.

Yılın ilk altı ayında Türkiye’den devlet kurumları ve polis tarafından yapılan içerik kaldırma taleplerinin sayısı 310.

Türkiye’nin talepleri doğrultusunda Twitter 1978 hesap belirledi, 125 hesap donduruldu, 1668 mesaj da silindi.

Söz konusu taleplerin büyük bir kısmının ‘İftira ve kişisel hak ihlallerinden’ kaynaklandığı belirtildi.

Şirket, Türkiye’den yapılan taleplerin ifade özgürlüğüne aykırı olduğuna inandığı gerekçesiyle mahkeme kararlarının yüzde 60’ına yasal itirazda bulunduğunu ve itirazlarının yüzde 5’inin haklı görüldüğünü söyledi.

Twitter, hizmet kullanım şartlarını ihlal eden içerik kaldırma taleplerinin verilere yansıtılmadığını ifade etti.

 

Elektrikli otomobili şarj eden yol

Elektrikli otomobili şarj eden yol

Sistemin uygulanabilirlik çalışmaları yapıldı. Şimdi teknoloji şirketlerinden, trafiğe kapalı yollarda yapılacak denemeler için teklif alınacak.

Sistem yolun altına döşenen elektrik kabloları sayesinde çalışıyor; kablolar elektromanyetik alan yaratıyor, araçların içindeki bir bobin de bunu elektriğe dönüştürüyor.

İngiliz Karayolları’ndan bir yetkili ‘hedefin 2016-2017 gibi trafiğe kapalı yollarda deneme yapmak’ olduğunu belirtti.

Karayolları Müdürlüğü, üstlenici bir firma bulduktan sonra projeyle ilgili daha çok detay verileceğini açıkladı.

1,5 yıl sürecek denemenin ardından sistemin trafiğe açık yollarda da deneneceği bildiriliyor.

“Kablosuz şarj yolu”, başka ülkelerde kısa mesafeler için olsa da kullanılıyor.

Güney Kore’nin Gumi kentinde 2013’te açılan bir yolun 12 km’lik bölümü, elektrikli belediye otobüslerinin bataryalarını, hareket halindeyken kablosuz şarj ediyor.

İngiltere’deki Milton Keynes bölgesinde de benzer bir kablosuz şarj sistemi kullanılıyor.

Elektrikli belediye otobüsleri, yol kenarına yerleştirilmiş olan plakalardan kablosuz olarak şarj ediliyor, ancak bu işlem için otobüsün plakanın yanında durması gerekiyor.

Elektrikli araçlarla ilgili en büyük sorunlardan biri batarya şarjlarının çok uzun süre dayanamaması. Bu nedenle bu tarz otomobillerle uzun süre yolculuk yapmak pek tercih edilmiyor.

Ekonomi sınıfı elektrikli otomobiller, tek şarjda ortalama 150 km. yol kat edebiliyor.

Ancak uzmanlar bu sorunun çözümünün “şarj eden yol”dan geçtiğinden emin değil.

En önemli çekince sistemin altyapısının çok maliyetli olması. Cardiff Üniversitesi’nden Dr Paul Nieuwenhuis “Pil teknolojisi ilerliyor. Pil ömründe her 6 ayda bir ciddi teknolojik gelişmeler yaşanıyor. Bu projeye ileride gerek kalıp kalmayacağı konusunda emin değilim” diyor.

Proje hayata geçirilmese bile İngiltere Karayollarının, otoyolları elektrikli araçlara daha uygun hale getirmek için başka planları var.

Kablolu şarj cihazlarının sayısını artırarak her 20 mil’de (32.1 km) bire çıkarmak bu planlardan biri.

Fermente besinler sosyal anksiyeteyi azaltıyor

Fermente besinler sosyal anksiyeteyi azaltıyor

Uzmanlar turşu, yoğurt ve bitter çikolatayı diğer insanlardan daha fazla tüketenlerin sosyal anksiyete (kaygı,endişe) belirtilerini daha az yaşadığını belirtti. Maryland Üniversiesi’nden uzmanlar, içinde faydalı bakteriler bulunan probiyotik besinlerin bağırsak florasını değiştirdiğini ve bu floranın da sosyal anksiyeteyi azalttığını söylüyor.

FERMENTE ÜRÜN TÜKETENLER İNCELENDİ

Psychiatry Research isimli bilimsel dergide yayınlanan araştırmada katılımcılara bir dizi soru soruldu ve son 30 günde tükettikleri besinler belirlendi. Yoğurt, soya sütü, turşu, lahana turşusu ve bitter çikolata gibi besinler dikkate alındı. Ayrıca insanların egzersiz yapma alışkanlıkları da incelendi. Bu besinleri tüketenler hayvanlar üzerinde yapılan ölçümlerde ise GABA denilen bir nörotransmitterların daha yüksek olduğu belirlendi. GABA, anti anksiyete ilaçlarında bulunan benzodiazepine ve diazepam etken maddesi ile benzer bir etki yapan sinir taşıyıcı. Bağırsaklar bilim dünyası tarafından ikinci beyin olarak da adlandırılıyor.

SOSYAL ANKSİYETE NEDİR?
Sosyal fobi olarak da bilinen sosyal anksiyete toplum içine çıkarken yaşanan gerginlik, sosyal ortamlarda bulunmaktan korkmak anlamına geliyor ve en sık görülen anksiyete (endişe, kaygı) bozuklukları arasında. Sosyal anksiyetesi olan insanlar her gün toplantı, grup önü konuşması ya da telefon konuşması gibi basit sosyal iletişim kurma sırasında gerilim ve zorluk yaşar.

 

 

Kesin uyarı: Kulağınızı temizlemeyin

Kesin uyarı: Kulağınızı temizlemeyin

Yörük, halk arasında “kulak kiri” olarak bilinen cerumen salgısının, zarardan çok faydasının bulunduğunu söyledi.

Herkesin kulak temizleme eğiliminin olduğunu anlatan Yörük, kulak kirinin toplumda hoş karşılanmadığına işaret etti. Ancak cerumenin içinde kulağı koruyucu maddelerin yer aldığını dile getiren Yörük, “Lizozim maddesi, kulağı bakterilere, mantarlara karşı koruyor” diye konuştu.

KESİNLİKLE TEMİZLEMEYİN KULAK KENDİ KENDİNİ TEMİZLER

“Kulağınızı kesinlikle temizlemeyin çünkü kendi yapısında temizleme özelliği var. Kulaktaki salgı zamanı geldiğinde vücut tarafından dışarı atılır” ifadelerini kullanan Yörük, şöyle devam etti:

“Kulak çöpleriyle kulağımızı temizlemeye kalkarsak, dışarı atılmak üzere olan salgıyı, daha ileriye doğru atarız. Kulak bunu ‘Bir miktar salgı azaldı’ gibi algılar ve onu tamamlamak için biraz daha fazla salgı yapar. Böylece kulağımızda kirle dolma durumu ortaya çıkabilir. Ayrıca kulağa sokulan pamuklu çubuk, vücuttan atılmak üzere olan salgıyı iterek kulak zarını kapatır, bu da duyma bozuklularına neden olur.”

“TATİLİNİZİ ZEHİR ETMEYİN”

Doç. Dr. Yörük, bazı kişilerin kulaklarını iğne, tığ, anahtar, çöp ve kürdanla karıştırdığını, bunların kesinlikle yanlış bir temizleme yöntemi olduğunu bildirdi.

Kulak içindeki kısmın hassaslığına dikkati çeken Yörük, şunları kaydetti:

“Kulak yolunu örten cilt çok ince ve daha hassastır. Kulağımızı temizleyelim derken, o kemik kanalının üstündeki cildi yırtarsak, tahriş edersek ağrı hissederiz. Cildi yırttığımızda dış kulak yolundaki bakteriler, mikroplar cilt altına iner, kulağımızın iltihaplanmasına ve orta kulak iltihabına neden olur. Bir de tatile gittiysek, denize, havuza girmişsek, havuz ve denizdeki bakteriler o cildin altına girmişse, çok şiddetli kulak ağrıları ve kulak iltihaplarına yol açabilir. Hatta tatilinizin zehir olmasına neden olabilir.”

Kirden rahatsızlık duyanların, pamuk veya peçete yardımıyla kulağının dış kısmını hafifçe temizleyebileceğini anlatan Yörük, “Biz dış kulak yolunun içindeki kiri, arka kısmındaki zarı görmek için bazen alırız. Alırken de ucu eğri küreklerimiz vardır. Küreklerle kirin arkasına geçeriz, yavaşça kiri alırız ve kulağın muayenesini yaparız. Onun dışında kulak temizlenmemelidir” bilgisini verdi.

Diyette fark yaratacak 10 öneri

Diyette fark yaratacak 10 öneri

Tuz yerine baharat

Tuz vücutta en çok ödeme neden olan mineral. Normalde yediğiniz içtiğiniz sebze, meyve, ekmek içindeki tuz zaten günlük ihtiyacınızı karşılamaya yetiyor. Yemek size tatsız tuzsuz geliyorsa baharat atmayı deneyin. Ayrıca birçok baharat metabolizmayı da hızlandırır.

 

Kahvaltıda protein

Pierre Dukan’ın bu kadar ünlü olmasının bir sebebi var. Her ne kadar sadece protein ile yapılan diyetler uzun vadede iç organlara büyük zarar veriyor olsa da kararında ve zamanında alınan protein diyetin olmazsa olmazı. Yapılan araştırmalara göre kahvaltıda protein tüketenler ve sağlam bir kahvaltı yapanlar günün geri kalanında daha az kalori alıyor. Yumurtadan, peynirden alacağınız protein güne başlarken metabolizmayı hızlandırmak için de iyi bir seçenek.

 

 

Karbonhidrat vücutta su tutar

1 gram karbonhidrat vücutta 2 gram su depolanmasına yani şişkinliğe neden olur. Diyet yaparken ilk başta hızlıca kilo verilmesinin sebebi de budur. Karbonhidrat tüketecekseniz de bunu beyaz unlu gıdalarla, beyaz ekmek, pasta, kek ile yapmayın. Tam buğday ekmeği, bulgur pilavı gibi kompleks karbonhidratları tüketin, yarım ekmek arası köfteyi bir öğünde götürmeyin ki Canan hocayı sinirlendirmeyin.

Ödem için maydanoz

Vücutta tutulan bu fazla suyu atmak için ise mucizevi bitki maydanoz. Uzun süre maydanoz suyu tüketilmesi ise önerilmiyor çünkü eğer vücutta ödem yoksa vücudun ihtiyacı olan suyun da atılmasına neden olur.

 

Tuvalete çıkmadan yaptığınız diyet bir ‘hiç’

Eğer kabızlık probleminiz varsa diyete başlamadan önce bunu mutlaka çözmelisiniz yoksa bütün gün salata yeseniz bana mısın demez, 1 kilo bile veremezsiniz. Bunun için sabahları 1 bardak suyun içine birkaç damla limon sıkabilirsiniz. Sabahları 2 kuru kayısı ya da kuru incir de yardımcı olabilir.

 

Kan şekeri için tarçın

Çok çabuk acıkıyor, yemek gecikince sinirleniyor ve tatlıya düşkünseniz çayınızın içine bir çubuk tarçın atabilirsiniz. Kök tarçın insülin dengesini sağlar ve iştahınızı kontrol altında tutmanıza yardımcı olabilir.

 

Türk kahvesi de kendi başına bir mucize

Yapılan bir araştırmaya göre Yunanistan’ın Ikaria Adası’nda yaşayanların 90 yaşını geçme ihtimali Avrupa’da yaşayanlara göre iki kat daha fazla. Bunun nedenini araştıran bilim adamları işin sırrının “Türk kahvesi”nde olduğunu ortaya koymuş. Tabii Yunanistan’da “Yunan kahvesi” olarak geçse de bildiğimiz Türk kahvesi. Polifenol ve antioksidan bakımından zengin olan Türk kahvesi ayrıca metabolizmayı da hızlandırıyor ve kilo vermeye yardımcı oluyor.

 

İkinci Türk mucizesi yoğurt

Fotoğraftaki gibi göbeği bıçakla kesmeye kalkacak kadar delirmeden önce bu maddeyi dikkatlice okuyun. Türk kahvesinden sonra bir diğer mucize besin de yoğurt. Sağlıklı bir protein kaynağı olan yoğurt içeriğindeki konjuge linoetik asit (CLA) sayesinde karın yağlarından kurtulmada yardımcı. Yapılan araştırmalara göre bir sene boyunca, diyetinde her gün yoğurt tüketen kişiler, tüketmeyenlere göre yüzde 22 daha fazla kilo veriyor. Her gün düzenli olarak yoğurt tüketilmesi daha hızlı yağ yakımına sebep oluyor.

Akşam yatmak bilmez sabah kalkmak bilmez

Babaannelerin bahsettiği “akşam yatmak bilmez sabah kalkmak bilmez” torun eğer sizseniz uzun vadede kilo almak kaçınılmaz sonunuz olacaktır. Ne de olsa eskilerin bir bildiği var. Gece en geç 22.00’de yatakta ve uyuyor olmanız gerekiyor ki metabolizmayı düzenleyen hormonlarınız yeterince çalışabilsin.

 

Atıştırdıklarınıza dikkat edin

Arkadaşın poğaçasının kenarından bir lokma, ofise gelen çikolatadan bir tane derken sonrasında “Bir şey yemedim ki ben” diyor olma ihtimaliniz yüksek. Çünkü birçoğumuz bu ara atıştırmalıkları unutuyor. Kan şekeriniz düşüp açlıktan gözünüz döndüğünde ise önünüze ne gelirse yersiniz. Bunu yapmamak için akşamları üşenmiyorsunuz bir poşete biraz fındık, ceviz gibi atıştırmalıklar koyuyorsunuz.

 

Baş ağrısını kapı dışarı etmenin 8 yolu

Baş ağrısını kapı dışarı etmenin 8 yolu

23.30 OLDU MU HOP YATAĞA! IŞIKLARI DA SÖNDÜRELİM

Gece karanlık, sessiz bir ortamda, kesintisiz uyuyabildiğinizde ertesi günü baş ağrısı yaşama riskiniz azalır. Özellikle karanlıkta ve uykuda salgılanan melatonin ve büyüme hormonunun hem metabolizmayı düzenlediğini hem de bağışıklık sistemini iyileştirdiğini biliyoruz. O nedenle gece en geç 23.30’da yatağa gidin ve en erken 06.30’da uyanın.

HER GÜN 30 DAKİKA YÜRÜYÜŞ

İyi metabolizma için her ne kadar doğru beslenme önemliyse de aynı zamanda doğru hareket etmek de çok önemli. İyi bir uyku için bedenin de yorulması gerekir. Aynı zamanda kalp ritmini hafif hızlandıran egzersizlerin, günde 30-45 dakika arasında yapılmasının vücuttaki beyin dahil tüm hücreleri koruduğunu biliyoruz. O nedenle her gün tempolu olarak en az 30 dakika yürümeye özen gösterin.

 

ACIKTINIZ MI? HADİ HEMEN YEMEĞE

Doğru beslenme de en az uyku kadar önemli. Şeker hastalığınız, insülin direnciniz veya şeker düşmeleriniz oluyorsa çok uzun açlık süreleri de baş ağrınızı tetikleyebilir. Açlık hissettiğiniz an vücudunuza doğru yiyeceklerle cevap verebilmek önemli. Burada da kan şekerini çok hızlı yükseltip düşürmeyen yiyecekler tercih edilebilir.  Örneğin ekşi meyveler, süt, yoğurt, ayran, kurubaklagiller, bulgur ve esmer ekmekler.

 

ALKOLLE MESAFENİZİ İYİ AYARLAYIN

Yüksek miktarda alkol, hem susuzluğu hem de şeker düşmesini tetikler, bununla birlikte beyin damarlarını genişletir ve baş ağrısı yaşamanıza neden olur. Alkol sonrası vücutta su ihtiyacı artacağı ve bu da dolaşımı etkileyeceği
için iki litre kadar su içmeye özen göstermek gerekir. Eğer çok sık baş ağrısı çekiyorsanız da alkolü hayatınızdan tamamen çıkarmalısınız.

 

KAHVE MİKTARINA DİKKAT

Kafein her ne kadar damarlarda kasılma yaparak düşük düzeydeki baş ağrısına iyi gelse de günde üç dört fincandan fazla içmeyin.  Yüksek miktar, vücuda çok su kaybettirir; bu da dolaşım yetmezliği ve uykusuzluk yaparak, baş ağrısının şiddetlenmesine yol açar. Sürekli yüksek miktarda kahve içmek ve aniden kesmek de yoksunluk durumu nedeniyle baş ağrısını şiddetlendirir.

 

TUZLUĞU SOFRADAN KALDIRALIM

Günlük tuz alımını azaltmak şart. Salamura, tuzlu peynir, bisküvi, şarküteri ürünü, konserve ve çerez gibi gizli tuzu yüksek yiyeceklerden uzak durun. Sofralardan tuzluğu kaldırın.

 

B GRUBU VİTAMİN SEVELİM, SEVDİRELİM

B grubu yönünden zengin vitaminlerden beslenmek de baş ağrısı ataklarını azaltabiliyor. Özellikle B2 vitamini Riboflavin’in bu konuda daha etkili olduğu biliniyor. Yoğurt suyu B2 vitamini açısından çok zengin. Bununla birlikte et, süt ürünleri, yumurta ve yeşil yaprakları sebzeleri de sofralardan eksik etmemekte fayda var.

 

MAGNEZYUMSUZ OLMAZ

Magnezyum oranı yüksek besinlerin de kasları gevşettiğini ve sinir iletimini iyileştirdiğini biliyoruz. Kurubaklagiller, yağlı tohumlar, muz ve yeşil yapraklı sebzelerin de yeteri kadar tüketilmesi hem genel vücut sağlığını iyileştirmekte hem de baş ağrısı ataklarını azaltmakta faydalı.

DOKTORA NE ZAMAN BAŞVURMALI?

Bütün bu önlemlere rağmen çok sık baş ağrısı atakları yaşıyorsanız, baş ağrınızın kafanızın arka tarafından başlayıp basınçlı bir şekilde tüm beyninize yayıldığını hissediyorsanız, giderek şiddetlenen bir baş ağrınız varsa ya da baş ağrısına bulantı ve kusma eşlik ediyorsa bu ağrı, daha ciddi bir nedenden kaynaklanıyor olabilir. Bir an önce bir hekime başvurmanızda fayda var.

Sinir sistemi ilk defa görüntülendi

Sinir sistemi ilk defa görüntülendi

Saniyede beş kere resmi çekilen sinir sisteminin yanıyormuş gibi ışıklı görüntüsü dikkat çekti. Bilim adamları meyve sineği larvasının sinirlerinin genetik olarak ışık saçtığını belirledi. Örnekler ayrıca kameraya kaydedilirken her iki taraftan da ışıklandırıldı.

 

 

 

Obezitede sorun büyüyor

Obezitede sorun büyüyor

Dünyaca ünlü tıp doktoru Doç. Dr Alper Çelik, “Türkiye ve dünyada obezite sorunun geldiği nokta çok vahim” dedi.

OBEZLER KİLOLARINI ÖNEMSEMİYOR

Amerika’da yapılan ve Temmuz ayında  Amerikan Koruyucu Hekimlik (American Journal of Preventive Medicine ) isimli dergide  yayımlanan çalışmada yaşları 12-16 arasında olan Ulusal Sağlık ve Beslenme Anketi’ne katılan çocukların verileri analiz edildi.

Araştırmayı gerçekleştiren uzmanlar, 1988-1994 ile 2007-2012 yılları arasında, farklı zaman dilimlerinde ankete katılan gençlerin, kilolarını nasıl algıladıkları ve zaman içerisinde bu algıda bir değişiklik meydana gelip gelmediğini anlamaya çalıştılar. 1988-1994 yılları arasında ankete katılanlardan oluşturulan erken gruba 1720 ergen dahil edilirken, yakın zaman grubuna dahil edilen ergenlerin sayısı ise 2518 kişi oldu. Ergenlerin kilolarını nasıl algıladıkları yüz yüze görüşmelerle belirlendi ve verdikleri cevaplar VKİ (Vücut Kitle İndeksi) skorları ile karşılaştırıldı.

Sonuçlar, gençlerin kilo algısında belirgin bir düşüş olduğu ve özellikle erkeklerin yarısından fazlasının kendisini obez olarak görmediğini ortaya koydu.

 

“KİLOLU ERGENLERİN KANSERE YAKALANMA RİSKİ YÜKSEK”

Amerika’daki çalışmayı gerçekleştiren Georgia Southern University’den Dr. Jian Zhang ise kendilerini ve kilolarını doğru bir şekilde algılayabilen ergenlerin kilolarını kontrol altında tutmak için gerekli yaşam tarzı değişiklikleri yapmaya daha meyilli olduklarını ifade ederek, kilolarını doğru bir şekilde algılayamayan ergenlerin ise kilo vermek gibi bir düşüncelerinin olmadığı ve kötü beslendiklerini söyledi.

İngiltere Kanser Araştırmaları Kurumu’ndan Dr. Julie Sharp kilolu ergenlerin büyüdükleri zaman kansere yakalanma riski yüksek, kilolu yetişkinler olarak karşılarına çıktığını belirterek, “Kilolu gençlerin daha hareketli olmak ve beslenmelerini değiştirmek konusunda desteğe ihtiyaçları var. Sağlıklı bir kilonun üzerinde olduklarının bilincinde olmaları bu yönde atılacak ilk adım olabilir” dedi.

OKUL ÇAĞINDAKİ ÇOCUKLARDA OBEZİTE ARTIYOR

Veriler ayrıca, okul çağındaki çocuklarda obezite oranının yıllar içinde artmış olduğunu, yıllar geçtikçe, ergenlerin fazla kilo ve obezite konusunda farkındalık düzeylerinin düştüğü ortaya çıkardı.

İngiltere’nin University College London Epidemiyoloji ve Halk Sağlığı Bölümü’nden Dr. S. E. Jackson ve ekibinin yaşları 13 ile 15 arasında değişen toplam 4979 ergenin katılımıyla gerçekleştirdikleri araştırmada ise, Obez erkeklerin sadece %53’ünün, obez kızların ise %68’inin bu durumun farkında oldukları tespit edildi. Araştırma sonunda erkeklerin %47’sinin, obez kızların da %32’sinin kilolarını normal buldukları, hatta aralarında zayıf olduğunu düşünenlerin olduğu anlaşıldı.

 

“OBEZİTE KONUSUNDA FARKINDALIK YARATMALIYIZ”

Bu veriler açısından gençlerin kiloları konusundaki algılarının gerçeklerle bağdaşmadığı ifade eden Dr. Jackson, daha önce yapılmış çalışmalar ile genç erişkinlerde kilo kontrolünün başarıya ulaşabilmesi için o kişinin kendisinin fazla kilolu veya obez olduğunun farkında olması gerektiği kanıtlandığını söyledi.

Dr. Jackson , “Kilosunun farkında olmayan veya obez olduğu halde öyle olmadığını düşünen gençlerin kilo artışı zamanla hızlanarak devam ediyor ve ileride sadece obezite ile değil, obezitenin yol açtığı yandaş hastalıklarla da mücadele etmek zorunda kalıyorlar. İşler bu noktaya varmadan yapılabilecek en doğru şey, gençlerde obezite konusunda farkındalık yaratacak politikalar üretmek ve obez gençleri sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite konusunda motive etmek.” dedi.

“OBEZİTE SORUNUN GELDİĞİ NOKTA ÇOK VAHİM”

Konuyla ilgili bir açıklama yapan, diyabet ve obezite konusunda Türkiye’de ve dünyada konun uzmanları arasında yer alan Türkiye Metabolik Cerrahi Vakfı Başkanı Doçent Dr. Alper Çelik, İngiltere ve Amerika’da yapılan bu son araştırma sonuçlarının endişe verici olduğunu belirterek, Türkiye ve dünyada bu konuda gelinen noktanın çok vahim olduğunu artık okul çağı çocukları için bile bunun önemli bir sağlık sorunu haline geldiğini söyledi.

Doç. Dr. Alper Çelik, artık hastalıkların kimyasının değiştiğini  ve 14-15 yaşındaki çocuklarda obeziteye bağlı erişkin tipi diyabetin görülmeye başlandığını ifade etti.  Bu çocuklarda çoğu zaman mevcut tedavi yöntemleri ile yeterli düzeyde sonuç elde edilemediğini belirten Çelik, tedavisi konusunda hizmet veren ekiplerin ameliyat uygulamaları da dahil her türlü uygulamayı biliyor ve uygulayabiliyor olmaları gerektiğine dikkati çekti.  Bazı durumlarda ameliyat ile tedavi etmek durumunda kaldıklarını vurgulayan Çelik şöyle konuştu; “Bazı durumlarda ameliyat ile tedavi etmek dorumunda kalıyoruz. Çünkü en başarılı sonuçlar cerrahi tedavi ile mümkün. Her nasıl hastalıkların kimyası değişiyorsa yaptığımız uygulamalar da değişiyor. Geçmişte çocukluk çağı obezitesinde cerrahi müdahale açısından bu çocukların ergenlik dönemini tamamlaması gerektiği düşüncesi hâkimdi. Ancak, son yıllarda yapılan araştırmalar bu inanışın doğru olmadığını ortaya koydu. Ameliyat olan çocuklarla olmayan çocukları karşılaştırdığınızda ameliyat olmuş çocukların boyları daha hızlı uzuyor ve okul başarıları daha üst düzeyde.”

120 TL’nin altında Avrupa’nın en güzel kampları

120 TL’nin altında Avrupa’nın en güzel kampları

Halkidiki, Yunanistan

Areti Camping&Bungalows, Sithonia Yarımadası

KOMŞUDAKİ HUZUR

Çadır 55 TL, kişi başı 28 TL olmak üzere toplam 83 TL, areti-campingandbungalows.gr

Yunanistan’ın kuzeyinde el değmemiş kumsallarda, dört hektarlık bir alanda bulunan Areti Camping&Bungalows, etrafı zeytinlikler, okaliptüs ve çam ağaçlarıyla çevrili, denize nazır 40 yıllık bir kamp alanı. Kampın kendine ait iki özel sahili var. Kamp alanında tenis, voleybol ve su sporları gibi çok sayıda etkinlik bulunuyor. Rüzgâr sörfü ve jet-ski gibi su sporları olanağı bulunan sahillerden, dilerseniz tekneyle civardaki üç adaya açılabilirsiniz.

 

Katalonya, İspanya

Camping Cala Llevadó, Girona

DOĞANIN ORTASINDA

Çadır alanı 70 TL, kişi başı 25 TL olmak üzere toplam 95 TL, calallevado.com

 

1959’dan beri hizmet veren Camping Cala Llevadó, Costa Brava’nın olağanüstü manzarasına ev sahipliği yapan Llorell Koyu’nda, denizin mavisinin tabiatın yeşiliyle buluştuğu bölgede, çam ve meşe ormanlarının arasında, alışılmışın dışında bir kamp alanı. Kamp alanında çadır ve karavanların bir arada bulunduğu 612 kamp ünitesine ek olarak, 70 adet ahşap bungalov bulunuyor. Alanda ayrıca  yüzme havuzu, bar, restoran, süpermarket ve oyun odası var. Kamptan, biri nüdist plaj olmak üzere, Costa Brava’nın birbirinden güzel dört sahiline doğrudan erişim mümkün. Daha hareketli olan Platges de Llorell’de su kayağı, rüzgâr sörfü ve tüplü dalış gibi çeşitli etkinliklere katılabilirsiniz.

 

Aquitaine, Fransa

Camping Municipal du Cap de l’Homy, Lit-et-Mixe

AÇIKHAVADA SPOR

 

İki yetişkin ve bir çocuk için çadır alanı 100 TL, camping-cap.com

Soulac’tan Biarritz’e uzanan kıyı şeridinde bulunan Cap de l’Homy, gümüşrengi kumları ve kalabalık olmayan yapısıyla özel bir sahile sahip. Kamp alanı, sahilden 400 metre uzaklıktaki kumulların arkasında kalarak çok geniş bir alana yayılan Lit-et-Mixxe ormanlarının arasına kurulmuş. Belediyeye ait bir alan olduğu için tesis temiz, fiyatlar makul. 474 kamp ünitesinden 195 tanesi çadır için ayrılmış. Alanda voleybol sahası, boules/pétanque sahası ile içinde masatenisi de bulunan eğlence merkezi bulunuyor. İki saatlik sörf dersi 88 TL.

 

Pag Adası, Hırvatistan

Camping Village Simuni, Pag

ADRİYATİK’İN İNCİSİ

Çadır alanı 75 TL, kişi başı 32 TL olmak üzere toplam 107 TL, camping-simuni.hr

Adriyatik kıyısında pırnal meşesi, defne ve zakkum ağaçlarının altındaki Camping Village Šimuni, farklı bir Akdeniz deneyimi yaşayarak tazelenmenizi sağlayacak. Keşfettikçe daha çok seveceğiniz Pag Adası’nın doğal güzelliklerine, Golden Beach, Diomand Beach ve Salt Beach gibi benzersiz kumsallarına ve birbirinden lezzetli Akdeniz yemeklerine kamp alanında kolayca ulaşabilirsiniz Alanda 300’ü aşkın kamp ünitesinin hepsi denize yakın. Kamp alanının yukarısında bulunan White Seagull Beach, dalış merkezi, plaj voleybolu sahası, sörf olanaklarıyla deniz sporları için en uygun kumsal.

 

Adrenalin dolu en iyi 10 tatil

Adrenalin dolu en iyi 10 tatil

KAPADOKYA / NEVŞEHİR

Balon, at safarisi, trekking

 

Peri bacalarının eşsiz manzarasıyla balonda gündoğumunu seyretmek muhteşem bir deneyim. Balon turu dışında atlı safari yapabilir, trekking veya Göreme, Kızılçukur patikalarında bisiklete binebilirsiniz. Her aktivite farklı bir heyecan… En az üç gününüzü ayırın.

 

 BABADAĞ / MUĞLA

Yamaç paraşütü

 

Yüksekten korkmuyorsanız mutlaka denemelisiniz. Gün batımında Fethiye’nin en yüksek noktası Babadağ’daki üç pistten birinden atlayıp, Ölüdeniz üzerinde havada süzülerek Belcekız Plajı’na iniyorsunuz.

 

 KAÇKAR / RİZE

Trans-Kaçkar Turu

 

Türkiye’nin en yüksek dördüncü dağı Kaçkarlar’a tırmanıp, bunaltıcı sıcaklardan biraz uzaklaşıp serinleyebilirsiniz. Yorucu ama bir o kadar da heyecan dolu. Yemyeşil doğası, dereleri, gölleri ve yaban hayvanlarıyla unutulmaz bir deneyim.

 

 AKYAKA / MUĞLA

Kiteboard

 

Üç kilometrelik sahili, sığ suları ve sürekli esen rüzgârı kiteboard (Rüzgâr sörfü) için en uygun yerlerden. Tüm gün kiteboard yapıp akşamüstü Azmak’a dalıp çıkın ya da suyun içinde yemek masanızı kurarak günün yorgunluğunu atın.

 

 MELEN ÇAYI / DÜZCE

Rafting

 

Macera yaşamak için çok uzağa gitmenize gerek yok. İstanbul’a 210, Ankara’ya 300 km uzaklıkta. Daha önce rafting yapmanız gerekmiyor. 13 km’lik parkurda rehberi dinleyerek ekip ruhunu ortaya koymanız yeterli.

 

 SELÇUK / İZMİR

Skydive

 

3.650 metrede, uçaktan saniyede 200 km hızla, 45 saniye boyunca Efes harabelerinin üzerine atlamanın, bünyede yaratacağı adrenalin paha biçilemez. 20 dakika süren eğitimden sonra bu eşsiz deneyime sahip olabilirsiniz. 

 

 ÇORUH / ARTVİN

Rafting

 

Eriyen karlarla beraber zorluk derecesi beşinci seviyeye çıktı. Bu da adrenalini en üst noktaya çıkarıyor. Kürek çekmeye, ıslanmaya, eğlenmeye ve ekip ruhuna hazır olun. Etrafta bulunan rafting kulüplerinden birine gitmeniz yeterli.

 

 AĞRI DAĞI / AĞRI

Dağ tırmanışı

 

Türkiye’nin en yüksek dağına tırmanmak için bir hafta  gerekiyor. Uçurumlar veya yamaçlar yok. Tırmanış yürüyüşle yapılıyor. Özel izin gerekli olduğundan rezervasyonunuzu 10 gün önce yaptırmalısınız.

 

 DÜDEN / ANTALYA

Jet – Boat

 

Düden Çayı üzerinde, saatte 80 km hızla giderken 360 derecelik ‘Hamilton’ dönüşleri, ani manevra ve duruşlarla heyecan dolu anlar yaşayacaksınız. Ayrıca kano ve rafting de yapabilirsiniz.

 

 LİKYA YOLU / MUĞLA

Trekking

 

Fethiye ve Konyaaltı arasında uzanan 509 kilometrelik Likya Yolu’nda 18 Likya kenti, Ölüdeniz, Kabak Koyu, Patara, Demre, Finike ve Adrasan göreceklerinizden sadece birkaçı.

 

JÜRİ
Yıldırım Güngör, Gezgin ve akademisyen
Sinan Çakmak, Atlas Dergisi Yayın Yönetmeni
Serhan Yedig, Gazeteci
Yücel Sönmez, Hürriyet Seyahat editörü
Nilay Örnek, Gazeteci
Faruk Akbaş, Fotoğraf turları rehberi
Şebnem Denktaş, Robb Report Yayın Yönetmeni
Mutlu Tönbekici, Gazeteci
Ali Nasuh Mahruki, AKUT kurucusu
Bahar Akıncı, Seyahat yazarı

8 soruda Senegal: Kadınların rengârenk giysileri başımı döndürdü

8 soruda Senegal: Kadınların rengârenk giysileri başımı döndürdü

Gezginlik aileden mi miras?
– Evet, babamın görevi nedeniyle 2.5 yaşında Varşova’ya gitmiştim. Ürdün, Yunanistan ve İtalya’da yaşadım. Roma’da iç mimari okudum. Gezginlik hayata bakış açımı genişletti.

Sizi Senegal’e çeken neydi, ilk gezide umduğunuzu buldunuz mu?
– Ağabeyim Dakar’a 70 kilometre uzaktaki Saly’de bir otel almıştı. Havaalanına inişte kendimi müthiş bir kargaşa ve telaşın ortasında buldum. Yardım önerenler bile beni korkuttu. Sonra halkını tanıdıkça çok sevdim. Güleryüzlü, neşeli, sevecenler.

Sonraki geziler?
– Meğer görülecek çok yer varmış. Her yıl gitmeye, her seferinde kalış süremi uzatmaya başladım. Artık gezmek yerine ruhumu dinlendirmeye, huzuru bulmaya gidiyorum. Kentlerdeki yapılaşma çirkin olsa da kırsal kesim çok güzel. Güne tavuskuşları eşliğinde sabah kahvaltısıyla başlıyorum, sonra keşfe çıkıyorum. Hâlâ görmediğim çok yer var.

En çok etkilendiğiniz görüntüler?
– Köylerin sokaklarındaki süsleri, kadınların yıkayıp, ağaçlarda kuruttuğu rengârenk giysiler oluşturuyor. Akşamüstü tamtamlar başlıyor. Geç saatlere kadar sokaklarda dans edip, günün yorgunluğunu atıyorlar. Bir süre sonra, ben de farkında olmadan tempo tutmaya başlıyorum. Anneler sırtlarındaki bebeklerle, hatta kafalarındaki sepetlerle dans ediyor. Onca yoksulluğa rağmen herkes temiz, kadınlar rengârenk giyiniyor.      

Unutamadığınız macera?
– ATV ile dev baobab ağaçlarının arasında, el değmemiş doğada gün boyu safari yapmak. Safariler, şanslı günlerimde muhteşem günbatımı manzarasıyla sona eriyor. Renkler görülmeye değer.

Senegal’in en güzel mevsimi?
– Ekimden mayısa kuru mevsimi ve en güzel zamanı. Sahiller deniz esentisiyle serinliyor. İç bölgeler ise çok sıcak. Akşam kazak giyilecek kadar serin olabiliyor.

Geziler resminize nasıl yansıdı?
– Renkliliği yansıtacak bir yöntem aradım. Cam altı boyama, kumdan resim dersleri aldım. Sonra, tuvalimdeki kadınları Senegal kumaşlarıyla giydirme yöntemini geliştirdim. Tablolar şekillenirken kendimi kadınların arasında buluyor, o mutluluğu yaşıyorum. Kadına ‘gazelle’ diyorlar. İtalyanca, Fransızca ceylan anlamına da geliyor. 41 tabloluk ‘Senegal Gazelleleri’ Nişantaşı’nda Art212’de sergilendi.

Senegal’i kimlere tavsiye edersiniz, kimlere uzak durmayı önerirsiniz?
– Doğayı, macerayı seven, konfor beklentisi yüksek olmayan herkese tavsiye ederim. Oteller huzurlu, günlük hayat ise heyecanlı. Deniz mahsulleri sevenler için tam bir cennet.

 

Bir Yalova var bende, benden içerü

Bir Yalova var bende, benden içerü

Babamın işi için İstanbul’dan bir süreliğine taşındığımız  o şehir, kıpkızıl akşamüstüyle yer etmiş çocuk hafızamda. Halbuki koca apartmanda ne kadar kadın, genç kız, çoluk çocuk varsa toplanıp, cümbür cemaat yazın öğle güneşinde plaja gitmişliğimiz de vardı, evin balkonundan görünen kurbağalı derenin kışın buz tuttuğunu görmüşlüğüm de.

Ya bir hala, ya bir teyze, amca ya da dayı… Sürekli bir misafirimiz olurdu havalı bir yer olduğu için Yalova ve ben gelen bu misafirlerle arkadaşlık etmeye bayılırdım evin demlik demlik çay içilen balkonunda.  Akşamları dondurma yenip yürüyüş yapmak adettendi. Ama saat biraz geç oldu mu öyle içim geçerdi ki sabaha o faslı kaçırmış olarak uyanırdım çoğu zaman.

Yalova sadece ergenlik yaşlarındaki hala ve teyzelerim için değil, sanatçılar için de bir cazibe merkeziydi. Merkezden mendirekteki plaja kadar her ağacın, her duvarın üstü sahildeki açıkhava gazinolarına gelen ünlülerin afişleriyle dolardı. Evin hemen sol tarafındaki halk eğitim merkezinde değil saatler, günler geçirsem sıkılmıyordum. Folklor oynayan abi ve ablaların hepsi beni çok seviyor, getirip götürme işini bile anneme bırakmıyor, evden ikisi alıp sonra dönüşte bir başka ikili bırakıyordu. Bu sonsuz sevgiye karşılık olarak ben de aralarından dudak dudağa öpüştüğünü bildiklerimi annem dahil kimseye söylemiyordum.

İşte böyle de çılgın, böyle de inanılmaz, böyle de harikalarla dolu ve hiç uyumayan bir yerdi çocukluğumun Yalova’sı. İstanbul’a geri dönüp de yıllar sonra bir Bursa yolculuğu sırasında dümeni kırdığım yerle hiç mi hiç birbirini tutmuyordu. Halk eğitim binasını bulduğuma göre bizim ev hemen sağında olmalıydı, tam caminin karşısında… Bizim apartman yerinde yok. Bir zamanlar halalarımın, teyzelerimin küçücük şortlarla havluyu sırta attıkları gibi denize gittikleri o yerlerde şimdi yeni şehir muhafazakârlığının türlü tezahürleri var. Değil şort, hafif dekolteli bir hanımı bile parça pinçik edecek bir minibüs kültürü hâkim ortalığa. Peki ya sahil yolundaki o gazinolar? Başlarına ne geldiğini, yerlerine ne dikildiğini görmeye gönlüm elvermedi, gidemedim. Ve bir daha hiç geçmemek üzere Yalova’dan ayrıldım. Bari en azından benim kafamda çocukluğumun kızıl şehri olarak yaşasın.

 

Napoli: Bildiğiniz gibi değil

Napoli: Bildiğiniz gibi değil

Napoli’de otel sonrası ilk durak, Sophia Loren’in ‘İtalyan Usulü Evlilik’ filminde balkona çıktığı Piazza del Gesu meydanı oldu. O balkona, Ertuğrul Özkök’ün “Hayat tek erkekle geçer mi” başlığıyla bize duyurduğu, Sophia Loren’in hayatını anlatan ‘Dün, Bugün, Yarın: Bütün Hayatım’ kitabındaki bilgiler eşliğinde uzun uzun baktık. Sophia’nın içerde beklediği erkeğin, içimizden biri olma hülyası hepimizi sarmıştı belki de.

 

  • ERTUĞRUL ÖZKÖK YAZDI: HAYAT TEK ERKEKLE GEÇER Mİ?

 

Bizi bu hülyadan, 13 yıldır bir İtalyanla evli olan, THY’nin meraklı, bilgili, her yeri ve her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatan görevlisi Deniz Güneş Pecora uyandırıyor. Deniz, Sophia Loren’in Napoli’nin tarihi merkezinde geçen bir diğer meşhur filmi ‘Napoli Hikâyeleri’nden bahsediyor. Loren’in, bu filmde Napoli sokaklarında pizza yapıp sattığını söylüyor laf arasında. ‘Her şeyi bilen Türk turist Ömer’ atlıyor, “Peki nerede pizzanın doğduğu yer” diyor. Malumun ilanı ama pizza ilk kez Napoli’de yapılmış.

İLK PİZZANIN YAPILDIĞI YER


Pizzanın yapıldığı ilk yer olması, bir mucize yiyeceğiniz anlamına gelmiyor.

Napoli şehrini ortadan ikiye ayıran uzun bir yolun bir bölümünü aştıktan sonra ilk pizzanın yapıldığı Pizzeria Brandi’deyiz. Margherita pizzayı, buffalo sütünden yapılmış mozzerella peyniri eşliğinde mideye indiriyoruz. Pizzanın yapıldığı ilk yer olması, bir mucize yiyeceğiniz anlamına gelmiyor. Ama basit malzemenin, harika tadının hakkını vermek zorunda kalıyorsunuz.

Burası ilk açıldığı günkü kadar mütevazı. İçeride neredeyse hiçbir şey değişmemiş gibi. Masalar, sandalyeler, duvarlar ve tabii ki taş fırın… Eski bir görüntüsü varmış gibi gelebilir ama duvardaki burayı ziyaret eden İtalya’nın ünlü sanatçılarının siyah-beyaz fotoğraflarını gördüğünüzde burayı daha da seviyorsunuz.

ŞEHRİN EN ESKİ KAFESİ 


Burada kahvenizi yudumlarken bir dakikalığına gözlerinizi kapatıp, eski Napoli’yi gözünüzde canlandırabilirsiniz.

Pizza sonrası şehrin en eski kafelerinden Gambrinus’ta espresso tadımı… Burası da nostaljik görüntüsüyle sizi İtalya’nın geçmiş yıllarına götürecek. İçeride müthiş bir kahve kokusu…

Kahve molasında Deniz, Napoli’nin kötü şöhretinin artık yok olduğundan bahsediyor. İstanbul’da yabancı bir turist hırsızlığa karşı ne önlem alıyorsa, aynısını Napoli’de de yapması dışında ekstra bir önleme gerek olmadığını, mafyanın artık sokaklarda cirit atmadığını söylüyor.

Bizi Napoli’ye davet eden THY’nin Napoli Genel Müdürü Muhammed Baltu ise fanatik derecede Napoli hayranı. Napoli’nin Roma’dan daha güzel bir şehir olduğunda ısrarlı. Michelin yıldızlı restoranlarını, Gambrinus gibi eski kafelerini, şehrin her yanını saran tarihi binalarını anlatıyor.

UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ndeki Napoli, iyi şarap, bol tarih, berrak bir deniz ve de Sophia Loren  demek.

Akşama kadar, Castel Nuovo Şatosu, Napoli Krallığı Sarayı, Galeri Umberto gibi turistik yerleri gezdik, ara sokaklarda birden karşımıza çıkan devasa kiliselere girip, tarihi taş binaların olduğu daracık sokaklarda soluklanıyoruz. Tuhaf ama her Napolilinin varlığını hissettiği ruhani itikatlar havada asılı duruyor…

Sonuç: UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne seçilen Napoli, Roberto Saviano’nun kitabında yazdığı gibi kanunsuzluğun hüküm sürdüğü bir yer değil artık.  Ne daha önce oraya gidip de “Aman dikkat edin” diyen arkadaşlarımızın yaşadıklarını yaşadık, ne ekstra bir önleme ihtiyaç duyduk.

SAHİL ŞERİDİ TURU 


 Denizkızlarının ülkesi Sorrento’ya da gidin, falezleriyle ünlü kasabanın dik yamaçlarını inin.

– Capri’ye mutlaka uğrayın, Monte Solare’ye teleferikle çıkın, bizim yaptığımız gibi, çok da pahalı olmayan bir Michelin yıldızlı Riccio Restaurant’da akşam yemeği yiyin.
– Tekneyle Positano’ya geçin. Şehri tepeden gören La Sponda’da hızlıca öğle yemeği yiyin.
– Ve Amalfi’ye uğrayın. Labirent sokaklarında kaybolun, kilisenin merdivenlerinde dondurma yiyin, sokağa taşan restoranlarda limoncello için…

36 saatte Chengdu

36 saatte Chengdu

15.00
ŞİİRSEL İLHAM
Şehrin keyif mekanlarından biri Wangjiang Pavilion Parkı. Tang Hanedanı döneminin şairlerinden Xue Tao’ya parkta özel bir bölüm ayrılmış. Şair bambu sevdiği için bu bölüm bambulardan oluşuyor, kiminin boyları 15 metreyi bulmuş. Asırlık tapınakların, yapıların arasında yürüyün, sonra nehir kıyısında yeşil çay (10 TL) içip, kağıt oynayanlara katılın. Eğer yeterince cesursanız, metal cihazlarla caddede volta atan kulak temizleyicilerine kulağınızı temizletin. 

18.00
SANATSAL UYANIŞ
Birkaç yıl önce restore edilen Geniş ve Dar Sokaklar semtinde, kentin çoktan unutulmuş kraliyet döneminin mimari örneklerini göreceksiniz. Pahalı gümüş ve bijuteri mağazalarını geçip, Fingertip Art’a (Kuan Xiangzi, No: 24) uğrayın. Siçuanlı kadınların yaptığı parlak işlemeli çanta, yastık ve atkılar görmeye değer. Firma kadınları eğitmiş, daha çekici nakışlar yapmaları için yönlendirmiş. 2008 depreminin yıkıcı etkilerinden kurtulmalarına yardımcı olmuş.

20.00
BUTİK RESTORANLAR

Yerel mutfak acı kullanımıyla meşhur, oysa yemekler hakkında söylenecek çok şey var. Şef Lan Gijun’un küçük restoranı Yu Zhi Lan’da baharatlı, ekşili deniz hıyarından, kış armuduyla tatlandırılmış kuş yuvasına kadar her yemek özel bir lezzet dengesine sahip. Şefin hedefi yerel yemek tariflerini Japon usulü kesinliğe ulaştırıp, yerel malzeme kullanımını artırarak dünyanın önemli mutfakları seviyesine ulaştırmak. Mantılarda özgür dolaşan ördek yumurtası kullanıyor. Dev satırla, haşlanmış yumurtayı zar inceliğinde dilimliyor. Seramik yemek takımlarını bile kendisi yapmış. 10 soğuk meze ve dokuz tabak yemek içeren standart mönüsü 300 TL.

11.00
RAHİP YAŞAMI

14 asırlık Wenshu Manastırı, ülkenin önde gelen, en aktif Budizm merkezi. Hafta sonunda şehir halkı gri karolu tapınakların, ginko ağaçlarıyla gölgelenmiş avlularında toplanıyor. Çanaklardaki tütsüleri yakıp bakır canavar heykellerini oğuşturup metal pagodaları tavaf edip dilekte bulunuyor. Ülkenin en iyi korunmuş antik Buda heykeli de bu manastırda. Resimler, duvarlardaki hat sanatı örnekleri yüzyıllar öncesinden. Fakat manastırın en etkileyici bölümü bahçesi. Gölgedeki koi havuzları, pagodalar, heykele dönüşmüş kayalar ak saçlı ihtiyar ziyaretçilere huzur veriyor. 

12.30
UCUZ YEMEKLER

Seyyar yemek satıcıları hızla artarken, kentin hâlâ en leziz yemekleri sokaklardakiler. Mesela manastırın hemen karşısındaki erişteci Zhang Liang Fen’de öğle saatlerinde müşteriler kuyrukta bekliyor.  Tatlı su eriştelerinden yapılmış tian shui mian; karabiber, biber yağı, tahin karışımı soslu, el yapımı erişte (3TL) tadılmaya değer. Yan sokaktaki Yan Tai Po, kentin mutlaka uğranması gereken lezzet noktalarından biri. Seçiminizi İngilizce mönüden yapacaksınız. Et ve baharatlı havuç, salatalık, soya filizi karışımıyla doldurulmuş çıtır ekmekten yapılan guo kui bu restoranın spesyalitesi (3 TL).

 

14.00
ÇAY VE ŞOV

Kulak zarını paralayan ziller, vurma çalgılar ve hadım edilmiş erkek sesli tenorlar… Geleneksel Çin operası Batılıların pek alışık olmadığı bir sahne sanatı. Fikir edinmek istiyorsanız, uzun ve pahalı gösteri yerine Yuelai Çayhanesi’ndeki kısa gösterileri izleyebilirsiniz. Chengdu Siçuan Operası solistleri haftada bir, asırlık çayhanenin fenerlerle donatılmış sahnesinde gösteri yapıyor (Çay dahil 9 TL). Tercüme olmasa da, gözalıcı kostümler, heyecan verici akrobatik gösteriler ve dans için izlemeye değer.

 

16.00
TİBET LEZZETLERİ

Kentin Little Lhasa adındaki rengarenk Tibet mahallesi, bu kültürü tanımanız için bir fırsat. Wuhou Tapınağı karşısındaki Wuhouci Heng Jie’de tur atın. Yatağı sırtında, uzun eteklerini savurarak yürüyen rahipleri seyredin, tezgahında yak sütünden tereyağı satan köylüleri fotoğraflayın, Tibet Budist simgeleriyle dolu dükkanları gezin, dua bayrakları, çarklarına, desenli deri botlara, her boyuttaki yatağa göz atın. Alışverişte mutlaka pazarlık yapın. 

19.00
DENİZ ÜRÜNLERİ YAHNİSİ

Chengdu’da geleneksel bir akşam yemeğinin vazgeçilmezi, dilimlenmiş et, deniz ürünleri köftesi, yeşilliklerle dolu bir kase kaynar çorba ve Snow birası. Şehrin her köşesinde bir esnaf lokantası var. En ünlüleri çok gürültülü salonu, gırtlak yakan baharatlarıyla Lao Ma Tou. Mönü baharatlı ve baharatsız olmak üzere ikiye ayrılıyor. Yemek fiyatları 35 TL’den başlıyor. Garsonlar, sarmısak, şeker, tahin, sirke ve soya sosundan oluşan sosu  kar beyazı, ütülü gömleklerle hazırlayıp servis ediyor. Açık mutfaktan yemeğin hazırlık sürecini de izleyebilirsiniz.

 

21.00
KÜÇÜK BİR GECE MÜZİĞİ

Söz dans ve konsere gelince, Çin’de Chengdu kadar hareketli şehre rastlamak pek kolay değil. 20 yıl önce açılan, şehrin alternatif sanatçılarını sahneye çıkaran Little Bar bu işin öncüsü. Kulübün sahibi Sister Tang lakaplı Tang Lei. Bugünlerde açtığı ikinci şubesi New Little Bar daha geniş mekana sahip. Belçika birası eşliğinde turneye çıkmış grupları, yerel müzikçileri dinleyebilirsiniz. 20’li yaşlardaki gençler dans ederken başlarının üstünde çakmak yerine cep telefonlarını sallıyor.

 

7.30
PANDALARLA KUCAKLAŞMA

Chengdu Büyük Panda Üreme Merkezi’ndeki pandaları görmek için bunca yol gelmişken, yavru ayıcıkları da sevmek isteyeceksiniz (tam 135 tane!) Otelde kahvaltıyı boşverin, saat 7.30’da park henüz boşken, Günışığı Yuvası’ndaki yavrular henüz uyanırken parkta olun (Giriş 25 TL). Yavruların beslenme saati geldiğinde açık alanda pandaların sırtüstü yatıp, ağırlıklarınca bambu yaprağı yemelerini seyredin. Saat 8.30’da turist otobüsleri gelmeye başladığında kalabalıklardan kaçıp çok güzel düzenlenmiş alanlarda kırmızı pandaları izlemeye gidin. Öğlen yaklaşırken pandalar uykuya çekilmeye hazırlanır. Bu şovun bittiği anlamına gelir.

 

 NASIL GİDİLİR?
 Ağustosun son haftasında İstanbul’dan Chengdu’ya bir aktarmalı gidiş-dönüş uçuşlar Air China’da 3400 TL’den başlıyor. Yolculuk süresi 11-15 saat.

 

Çocukluğum, baharım Kumburgaz

Çocukluğum, baharım Kumburgaz

Kimileri için sadece bir belde adı, benim içinse ‘çocukluğumun önemli bir parçası’ demek Kumburgaz… İki yaşımdan 16 yaşıma kadar her yaz anneannemin ve dedemin tarlaların içinde bulunan üç katlı yazlık evlerine gittiğimiz; amcalar, dayılar, kuzenler hep beraber olduğumuz, çocukluğumun muhteşem bir şekilde geçmesine sebep olan yer…

İlk gerçek dostlukla tanıştığım, ilk dayak yediğim, ilk ineklerden süt sağdığım, tarlalara daldığım, ilk Fenerbahçeli olduğum, ilk ayçiçeği yediğim, ilk kez kurbanın nasıl kesildiğine tanık olduğum ve kesilmesin diye arkadaşlarla koyun çaldığım, ilk bisiklete binmeyi ve yüzmeyi öğrendiğim yer…

Yaz olduğunda sabırsızlanırdık Kumburgaz’a gitmek için. Anneannemler Almanya’dan gelirlerdi.  Kuzenlerim, dayılarım, amcalarımla üç katlı evimizde buluşurduk. Ev sahilde değildi. Ön tarafı yeşilliklere ve yaz-kış oturanların evlerine, arkası ise tarlalara bakıyordu. O yüzden arka odada uyurken cırcır böceklerinden başka bir ses duymazdık. Bahçemizde meyve ağaçlarımız vardı. Gider gitmez Kumburgaz’ın yerlisi en yakın arkadaşımız ‘Fırlama Bahar’a koşar, Bahar’la birlikte yan bahçelerin ağaçlarına tırmanıp meyveleri yürütürdük. Koşarak tarlalar arasında kaybolur, kendi kocaman dünyamızda kimseye ihtiyaç duymadan eğlenirdik. Ahırlarda süt sağar, kümeste horozları kovalardık. Terliğimizin hiçbir zaman teki olmazdı. Çünkü hep bir yerlere fırlatıp kaybederdik. O gün kaç kişi tarafından yaramazlıklarımız yüzünden kovalanacağımız belli olmazdı. Halbuki bu durum en büyük eğlencemizdi.

KOŞARAK DENİZE ATLARDIM

Kumburgaz’ın çok uzun bir sahili ve sahile dik uzanan antreli siteler vardı. Yan yana dizilmişlerdi. Gündüzleri bu sitelerin önünden denize girerdik. Deniz her zaman yosunluydu. Bir gün denizde topumun peşinden giderken rüzgâra kapılıp boğulmaktan son anda kurtuldum. Bu olayın sonrasında da Ayhan Dayım bana Kumburgaz’ın denizinde yüzmeyi öğretti. Deniz kenarında olmadığımız zamansa yapılacaklar belliydi. Ya bahçelere dalardık ya Seyran Pastanesi’ne giderdik. Lunapark çok değerli ve eğlenceliydi. İlerleyen yıllarda bisiklete binmeyi öğrenerek her fırsatta lunaparka kaçar olmuştuk.

O ÇOCUĞA KANMAZ OLDUM

Kumburgaz’da benim için ne hikâyeler biter ne de kahkahalar. Biz gitgide büyüyorduk. Köyümüzde tek bir bakkal varken diğerleri peşi sıra açılmaya başladı. Evimizin arkasındaki boş tarlaya yeni evler yapılmaya başladı. Kumburgaz’ın en büyük pastanesi Seyhan’ın yanına yenileri ekleniyor ve etrafa oteller dikilmeye başlanıyordu. Benim de gözüm açılıyor, sürekli büyüdüğümde ‘onunla evlenmek zorunda olduğumu söyleyen deli çocuğa’ kanmıyordum artık. Başka tatil beldelerinde de vakit geçirmeye başladık zamanla. Kalabalık aile kavramı maalesef yıllar geçtikçe yok olmaya, Kumburgaz da anlamını yitirmeye başladı. Büyüdük ve ayrıştık hepimiz. Sonra da dedemi kaybettik.

Kumburgaz’da hâlâ evimiz duruyor. Anneannem her yaz dedem olmasa da uğruyor. Bense birkaç dizi çekimi ve dedemin mezarını ziyaret edip ona dua etmek için uğradım. 10 yıl önce en büyük dostum, hayatımın neşesi ‘Bahar’ı ziyaret ettim. İki bebeği olmuş, onları gördüm. “Artık Kumburgaz çok değişti, büyüdü, bambaşka bir yer oldu” diyenler var.  Gerçekten ne olduğunu tam olarak bilmiyorum. Benim için Kumburgaz çocukluğum, özgürlüğüm, ‘Bahar’ım demek…

Şu anda Göcek’te olmak için 12 özel neden

Şu anda Göcek’te olmak için 12 özel neden

POPÜLER MEKÂNLAR VE KONAKLAMA SEÇENEKLERİ
EVİN ÖNÜNE KADAR TEKNEYLE

** Göcek oldukça küçük bir yerleşim yeri. Ancak her geçen gün, yeni açılan mekân ve işletmelerle yeni bir çehreye bürünüyor. Uğramanızı istediğim yerlerden biri, Türkiye’nin en popüler ve en pahalı marinalarından olan D Marin. Manzarası, bahçesi ve yemeklerinin lezzetiyle ünlü girişteki Sailor’s Pub’a da bir göz atın derim. 

** Göcek koyunun ve D Marin’in muhteşem panoramasını gözler önüne seren Q Lounge’ta günbatımı seyre değer. Dünyaca ünlü Zuma’nın mimarları tarafından tasarlanmış çok özel bir ahşap mimarisi var. Q Lounge, çağdaş Japon mutfağından lezzetleri, ortaya paylaşmalık izayaka konseptiyle sunuyor. Siz seçkin şaraplarını yudumlarken, canlı DJ performansı da gecenizi renklendirecek. 

** Can ve Özcan, aynı aile bireylerinin elinden çıkma iki iyi mekân. Portakal ağaçları altındaki Dursun Usta, etleri ve mezeleriyle popüler. Köftesi, pirzolası ve zeytinyağlıları oldukça leziz. Akşam kokteylinizi almanız için Delmarin, leziz yerel şaraplarıyla da Deniz Hotel’in altındaki Wine Bar ideal. West Cafe, dekoruyla ilgi çekiyor. Hoş bir atmosferi var. Bir sabah kahvaltısı için uğramanızı öneririm.

 

** Günlük hayatın stresinden biraz olsun uzaklaşabilmek, kendinizi dinleyebilmek için ideal otellerden biri D&C Hotel (0252) 645 28 75, www.dcgocek.com). Orman ve vadi manzaralı dört odasıyla Gökçeovacık’ta sizleri bekliyor. Göcek’e 15, Dalaman Havalimanı’naysa sadece 35 dakika uzaklıkta. Kerim ve Ezgi’nin Kertmeç’te, yeşillikler içindeki sevimli mekânları da görülmeye ve her ikisinin yetenekli ellerinden çıkan mönüsü tadılmaya değer. (0532) 313 13 50

** Deniz üzerinde hoş bir ziyafet çekmek istiyorsanız, Dim Elit Hotel’in restoranına bir uğrayın derim. (0252) 645 16 70

** Diğer bir konaklama önerim, Göcek merkeze yürüme mesafesindeki, doğayla uyum içinde konumlandırılmış Portville Villaları. Günlük, haftalık, aylık veya dilerseniz sezonluk konaklama seçeneklerine sahip. İki, üç ve dört odalı dubleks villalardan oluşuyor. Dilerseniz teknenizi Port Göcek’e bağlayıp evinizin önüne kadar tekneyle gidebilirsiniz.

ÇOCUKLU AİLELER İÇİN ÖNERİLER
CARETTA CARETTALI PLAJ

 

** Çocuklu seyahat etmek isteyenlere, iki güzel ve konforlu konaklama önerim var. Bunlardan ilki, Akdeniz ve Ege’nin buluştuğu ve Dalaman Çayı’nın denizle kavuştuğu noktada 160.000 metrekarelik alan üzerine konumlanmış Hilton Dalaman. 410 adet lüks tasarlanmış odaya sahip. Otel, özellikle küçük misafirlerin ilgisini çekecek mini hayvanat bahçesi Zooland ve caretta caretta’ların yumurtladığı kumsalla fark yaratıyor. Kendi bitkilerinizi yetiştirebileceğiniz 500 metrekarelik organik bahçe, 1.450 metrekarelik alandaki Carpi Kidz Paradise ve 18 ay–10 yaş grubu çocuklarınız için Ezo Sunal Çocuk Atölyesi, incelikle düşünülmüş diğer ayrıcalıklar. Eylül ayı sonuna kadar, yaz boyunca pek çok ünlü müzisyenin canlı müzik performanslarını da burada dinleyebilirsiniz. Otel, 2011 yılından beri beşinci kez Trip Advisor’ın mükemmellik ödülünün de sahibi. 

** İkinci önerimse, harikulade Akdeniz ve Toros Dağları manzarasına sahip, çam ağaçları içindeki 76.500 metrekarelik bir alanda kurulu Rixos Premium Suits and Villas. 206 suit oda ve villa ile ultra her şey dahil konseptiyle hizmet veriyor. Türk mutfağının yanı sıra İtalyan, Lübnan ve dünya mutfaklarından da örnekler sunan restoranları, çocuklara hem eğlence hem de öğrenme vaat eden Rixy Club’ı ve Göcek koylarına düzenlenen ücretsiz tekne turları, ailelere unutulmaz bir tatil fırsatı sunuyor.

GÖCEK’TE BU YAZ NELER YAPMALI?
BEDRİ RAHMİ’NİN KAYA ÇİZİMİ

 

** 12 Adalar turu yapılmadan Göcek’e tam olarak dokunmuş sayılmazsınız. Her gün civardaki adalara ve koylara günlük seferler yapılıyor. Göcek’in açığında bulunan Yassıcalar’a, Zeytin Adası’nın çevresine ve Günlüklü Koyu’na mutlaka uğrayın. Benim de Göcek’te en sevdiğim ve her gidişimde tekrar tekrar uğradığım yerler. 

** Domuz Adası önü ve Hamam, denize girmek için ideal yerlerden. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun hayran kaldığı koyları gezebilir; büyükçe bir kayaya çizdiği balık resmini (1974) fotoğraflayabilir; kaya mezarlarını, boşaltılmış Rum evlerini, Kleopatra hamamı çevresindeki antik kalıntıları, iskelenin yanında bir bölümü sular altında kalmış Bizans manastırı kalıntılarını görebilirsiniz. 

** Türkiye’nin en iyi toprak kortlarından bazılarına sahip Göcek Tenis Kulübü’nde (0252) 645 20 50 tenis dersleri alabilir ve keyifli dakikalar geçirebilirsiniz. 

** Göcek Çarşısı’nı da gezmeyi unutmayın. Burada olta takımları, halılar ve kilimlerin yanı sıra dekoratif amaçlı satılan deniz kabukları, gümüş takılar, hatta ev yapımı reçeller bulabilirsiniz.

GÖCEK ADI NEREDEN GELİYOR?
EFSANELERDEN EFSANE BEĞEN

 

Göcek’in eski çağlardaki adı Daidala (Daydala). Bugünkü adının nereden geldiğine dair çeşitli rivayetler mevcut. Belde halkından da bunları dinleyebilirsiniz. En güçlü rivayet, ‘göç’ kavramına dayalı olan. Belde halkı, her yıl bahar aylarında sonbaharda dönmek üzere törenli bir şekilde göç eder, giderken de “Haydi göçek” dermiş. Sonrasında köye ‘Göçek’ ismi verilmiş. Bir diğer popüler rivayetse köçeklikten geliyor. Yörede yapılan düğün derneklere getirilen köçeklerden sonra bu isim uygun bulunmuş. Yöre halkının bu ismi beğenmemesi ve fazlaca rahatsız olması üzerine bir süre sonra adı değiştirilerek Göcek olmuş. Son bir yaygın rivayet ise, bir karış boya gelmiş ekine ‘Göcek’ denildiği yönünde. Buradan yola çıkılarak belde bu adı almış.

Polonezköy’den izlemler

Polonezköy’den izlemleri: A.Üniversitesi D.T.C.F Leh Dili ve EdebiyatiAna Bilim Dalında okuyan talebelerin yazıları POLONEZKÖY İZLENİMLERİ…