Dövmeyi sildirmek yaptırmaktan pahalı

Dövmeyi sildirmek yaptırmaktan pahalı

YAPTIRMAK TEK, SİLDİRMEK 8 SEANS

Kozmetik Dermatoloji Akademisi Derneği Genel Sekreteri Doç.Dr. Zekai Kutlubay, dövmeyi tamamen silecek teknoloji veya yöntemin henüz bulunamadığını söylüyor. Bilhassa cildin derin tabakalarına inen, renkli dövmelerde sıkıntı yaşadıklarını belirten Doç.Dr. Kutlubay, “Dövmeden kurtulmak, yaptırmak 40 kat daha zor. Tek seansta yapılan dövmeyi sildirmek için 8-16 lazer seansı bile gerekebiliyor. Yüzeyel, siyah ve koyu renkli dövmeleri silmek daha kolay. Renkli ve derindekileri silmek hala büyük sorun” diyor. 

İKİ KERE DÜŞÜNÜN
Dövme yaptırmak: 250 TL’den başlıyor. Fiyat resmin, motifin büyüklüğü, detaylarına göre değişiyor.

Kapatan dövmeler: 400 TL’den başlıyor.

Yeni jenerasyon lazerin seans ücreti: Dövmenin alanına göre 200-1000 dolar (yaklaşık 584-2920 TL). En az 3-5 seans gerekiyor.

Tıp fakültesi hastanesinde lazer seans ücreti: Dövmenin alanına göre 400-1500 TL

Dernek olarak dövmelere karşı olduklarını vurgulayan Doç.Dr. Kutlubay, şunları söylüyor:

“Dövme derinin bütünlüğünü bozan bir işlem. Aslında tıbbi olarak kabul edilebilir değil. Deriyi travmatize eden dövmenin bazı yan etkileri olabiliyor. En sık gördüğümüz alerjik egzamalar. Verilen boyanın cinsine bağlı olarak yanık, su toplanması, iltihap, enfeksiyon, mantar gelişebiliyor. Ayrıca yatkınlığı bulunanlarda sedef, liken planus, vitiligo, siğil gibi hastalıklar da ortaya çıkabiliyor. Henüz katlanmamış olsa bile literatürde kansere yol açtığı yönünde bildirimler de var.”

 

DÖVME SİLDİRME BÜYÜYEN BİR SEKTÖR

Dövme sildirme lazerlerini kullanan Dr. Hüseyin Tırman, bunun ABD’de hızla büyüdüğünü ve ilk 10’a girdiğini hatırlatıyor. Dünyanın her yerinde dövme sildirmenin, yaptırmaktan çok daha maliyetli olduğuna dikkati çeken Dr. Tırman, “Dövme bir iddia ve kendini gösterme yöntemi. Ancak hem özel hem de iş hayatı nedeniyle, pişman olup sildirmek isteyenler olabiliyor. Örneğin ilişkileri esnasında sevgililerinin isimlerini yazdıranlar ayrılınca ve yeni bir ilişkiye başlayınca o dövmeyi görmek istemiyor. Bazı iş kolları, meslekler de dövmeyi kabul etmediği için kurtulmak isteyenler oluyor. Bazen de dövmedeki motif veya figürün kişi için anlamını yitirmesi nedeniyle sildiriliyor” diyor.

 

Cilde kazınmış bir iz olan dövmenin aslında boyayla oluşturulan kalıcı hasar olduğunu belirten Dr. Tırman, “Yeni çıkan lazer teknolojileri, saniyenin trilyonda biri kadar zamanda enerjiyi cilte veriyor. Bu boyayı hızla parçalayıp, vücut tarafından emilebilecek hale getirmesini sağlıyor. Bu yeni yöntemin tüm renklerde etkili olmaya başladığını söyleyebilirim. Yeni jenerasyon lazerlerin silme başarısını yüzde 90’ların üzerine çıkardığını söyleyebilirim” diyor.

SADECE BİZ PİŞMAN OLMUYORUZ
Türkiye’de dövme yaptırma sıklığı ile ilgili net rakamlar yok. Ancak sıklığın giderek arttığını gözlemek zor değil. ABD’de en az 67 milyon kişide, en az bir dövme bulunduğu hesaplanıyor. Dövme endüstrisinin hacminin 1.5 milyar doları geçtiği tahmin ediliyor. Yine ABD verilerine göre, dövme meraklıları bu uğurda yılda toplam 1.6 milyar dolar harcama yapıyor. Ülkede 20 binden fazla dövme yapan merkez bulunuyor. ABD verilerine göre, dövmesini başka bir dövme ile kapatanların oranı yüzde 5, dövmeyi bağımlılık olarak kabul edenlerin oranı yüzde 32, dövme yaptırdıktan sonra pişman olanların oranı yüzde 17, en az bir kez sildirenlerin oranı yüzde 11. Avustralya’dan da dövmesini sildirmek isteyenlerin oranı oyarak yüzde 34 bildirildi.

ARTIK KADINLAR DAHA ÇOK YAPTIRIYOR

17 yıldır dövme yapan Tamer Güleryüz, 3-5 yıldır kadınların erkeklerden daha fazla dövme yaptırdığını söylüyor. Sevgili, nişanlı, eş vs. adını yazdırdıktan sonra ayrılanların bu dövmelerini tüy, kuş, ağaç gibi motifler kullanarak yeni bir dövmeyle kapamaya da çalıştıklarını anlatan Güleryüz, “Hemen hemen hiç kimse tek dövmeyle kalmıyor. Dövme yapılırken kullanılan malzemelerin gelişmesi ve daha güvenli olması hem dövme yaptıranların hem de yapılan dövmelerin sayısına artırıyor” diyor.

 

 

Türkiye’nin en ünlü doktorları ameliyathanede hangi müziği dinliyor

Türkiye’nin en ünlü doktorları ameliyathanede hangi müziği dinliyor

Sizin dualarınızın kabul olması için pür dikkat işini yaparken, bir taraftan da ameliyat stresiyle nasıl başediyor? Cerrahların ameliyat sırasında müzik dinlediğini bilmeyeniniz yoktur.
Peki Türkiye’nin ünlü cerrahları operasyon sırasında hangi müzikleri dinliyor dersiniz?  İşte Türk doktorlarının favori müzikleri…

Kalp Cerrahı Prof. Dr. Mehmet Öz

 

“Ameliyatlarımda dinlediğim müzik değişiyor. Sakin olmam gereken, gerçek bir kalbe dokunduğum zamanlar genelde Vivaldi ve Mozart gibi klasik ya da Zeki Müren gibi dinlendirici müzik tercih ediyorum. Testere ile göğsü açarken daha hızlı ve hareketli müzik dinliyorum. Tarkan’ın hızlı parçaları bu tarz müdahalelerde iyi geliyor.”

FAVORİ AMELİYAT MÜZİKLERİ

ZEKİ MÜREN
* Mihrabim Diyerek
* Şimdi Uzaklardasın
* Eskimeyen Dost 

TARKAN
*
Kuzu kuzu
* Gül Döktüm Yollarına
*Oynama Şıkıdım Şıkıdım

Kalp Cerrahı Prof. Dr. Bingür Sönmez

 

Ameliyathanede muhakkak müzik dinliyoruz. Ameliyatın seyrine göre  dinlediğimiz müziğin türü de değişiyor. Sakin, rahat bir ameliyatsa klasik Türk müziğini tercih ediyorum. Ama hareketli, yoğun ve stresli bir ameliyat ise yerli pop dinleniyor. Benim ameliyathanede olmadığım zaman ekibimdeki gençler yabancı pop müziği tercih ediyor. Yoğun bakım ünitesinde her gün sabah ve akşam olmak üzere hastalarımıza canlı ney ile tasavvuf müziği dinletiyoruz. Dr. Erol Can bey yoğun bakımda ney çalarak hastalarımıza bir nevi meditasyon yapıyor.

 

 

Plastik Cerrah Dilek Avşar Ve Yakup Avşar

Dilek ve Yakup Avşar çifti ameliyatlara çoğunlukla birlikte giriyor. Dr. Dilek Avşar eşiyle birlikte ameliyata girdiğinde özellikle klasik müzik tercih ediyor. Dr. Yakup Avşar ise eğer bir sanatçıyı ameliyat ediyorsa, mutlaka onun şarkılarını dinliyor.

FAVORİ AMELİYAT MÜZİKLERİ

* Antonio Vivaldi – Dört Mevsim
* Chopin – Nocturna 20 C Minör
* Chopin – Spring Waltz
* Mozart – Eine Kleine Nachtmusik
* Dimitri Shostakovich – Jazz Suite No 2 Waltz

 

Plastik Cerrah Prof. Dr. Akın Yücel

 

Genellikle caz dinliyorum ve kadın vokalistleri tercih ediyorum.

FAVORİ AMELİYAT MÜZİKLERİ

* Norah Jones
* Diane Krall
* Melody Gardot
* Duman’dan Yürek ve Her şeyi Yak
* Model’den ise Pembe Mezarlık ve Ağlamam Zaman Aldı şarkıları favorileri…

Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Başhekim Yardımcısı Kalp Cerrahı Yrd. Doç. Dr. Halit Yerebakan

 

 

Normalde ameliyat sırasında müzik dinlemek hastalar ve hasta yakınları tarafından iyi karşılanmıyor olabilir. Ancak ameliyathanenin eski tıpça da ki adı ameliyat tiyatrosudur. Siz hiç bir tiyatronun müziksiz olduğunu gördünüz mü? Cerrahlık çok kutsal bir meslek ve aslında siz o neşteri elinize aldığınızda normal hayattaki karakteriniz ile orada bulunmuyorsunuz. Tiyatro salonunda adeta tababet sanatını icra ediyorsunuz. Oynadığınız sahne ne ile uyumlu ise arkada o anki ruh halinize iyi gelecek bir müzik seçiyorsunuz. Çok agresif, ağır bir iş yaparken hareketli pop remiksleri dinliyorum. Ama hassas bir iş yapıyorken, damarları birbirine dikerken müziğin hareketi ile harektin uyumu gerektiği için yavaş parçalar tercih ediyorum.

FAVORİ AMELİYAT MÜZİKLERİ

KAZIM KOYUNCU
*Koyverdun Gittun Beni,
*Ben Seni Sevdiğimi Dünyalara Bildirdim
*Dido
* Felix – Ain’t Nobody

 Genel Cerrah Prof. Dr. Yeşim Erbil

 

İstanbul Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda profesör Yeşim Erbil, ameliyatta genellikle Türkçe pop müzik dinliyor. “Klasik müzik beni yavaşlatıp, olumsuz etkiliyor. Ameliyathanede dinlemeyi en çok sevdiğim isim Tarkan.”

FAVORİ AMELİYAT MÜZİKLERİ

* Tarkan – Kuzu Kuzu
* Nil Karaibrahimgil – Ben Buraya Çıplak Geldim
* Gülçin Ergül – Bir Tanecik Aşkım
* Yeşim Salkım – Duymayan Kalmasın

KBB Uzmanı Dr. Süreyya Şeneldir

 

İyi bir kulak burun boğaz uzmanı olmasının yanı sıra Süreyya hoca aynı zamanda çok iyi bir fotoğrafçı ve gezgin. Instagram fenomeni olan Süreyya Şeneldir, ameliyathanede ise chill out denilen rahatlatıcı müzik türünü tercih ediyor. “Ameliyat dikkat ve konsantrasyon istediği için yorucu olmayan dikkati dağıtmayan müzik tercih ediyoruz. Özellikle chill-out, lounge, classical and jazz dinliyoruz. Bu tarz müzikler odaklanmamızı kolaylaştırır, rahat hissettiriyor. Sadece cerrah açısından değil, çalışan personelin de çalışmasını etkiliyor. Hastalar ameliyat sırasında uyurken bu müzikleri duyduğu için, anesteziden daha sorunsuz uyandıklarını düşünüyorum.”

FAVORİ AMELİYAT MÜZİKLERİ

* Lhasa de Sela – Abro La Ventana 
* Zbigniew Preisnew – Trois Coloris
* Armand Amar – Our Heritage
* Neşet Ertaş – Gönül Dağı 
* Maria Tanase – Ciuleandra

Kalp ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Ahmet Akgül


 
“Bir Karadenizli olarak Karadeniz müzikleri dinlemeyi seviyorum. Eğer sakin bir vaka ise hareketli müzik tercih ediyorum. İşte o zaman Karadeniz müzikleri çok iyi gidiyor. Stresli bir vaka ise sakin bir müzik olmasına dikkat ediyoruz.”

FAVORİ AMELİYAT MÜZİKLERİ

* Loreena McKennit 
* Kazım Koyuncu

 

Pediyatrik Ürolog Dr. Erbuğ Keskin

 

Prof. Dr. Erbuğ Keskin’i bu sene ameliyathanede korkmasın diye yanına uzandığı çocuk hastasının resmiyle tanıdık. 
“Ameliyatta Jacques Brel, Léo Ferré ve Georges Moustaki dinlerim. Özellikle zor ameliyatlarda şarkıların cesaret veren sözlerinden güç alırım. Kulağım çok kötü olduğu için kimse duymadan mırıldanırım da… Cerrahlar yalnız insanlardır. Ameliyat öncesi radyolog, patolog birçok meslektaşımızdan görüş alırız ama bir ekiple çalışıyor olsak bile cerrah ameliyathandede yapayalnızdır. George Moustaki’nin bir şarkısı vardır, “Yalnızlığım” – Ma Solitude” ve der ki, ‘Uzun geceler birlikte geçiriyoruz başbaşa. Bilmiyorum nereye kadar gidecek bu ortaklık. Hayir ben hicbir zaman yalnız değilim. Yalnızlığım benimle birlikte.’

FAVORİ AMELİYAT MÜZİKLERİ

* Jacques Brel
* Leo Ferre
* George Moustaki’nin parçaları…

Instagram’da yepyeni fotoğraf paylaşma butonu

Instagram’da yepyeni fotoğraf paylaşma butonu

Popüler fotoğraf paylaşım uygulaması Instagram, belirli kişilerle doğrudan iletişim kurma işlevlerini geliştirmeyi sürdürüyor. Instagram’ın “Direkt Mesaj” işlevi, artık akışınızdaki herhangi bir fotoğraf veya videoyu arkadaşınıza yollamanıza izin veriyor.

Sıkı bir Instagram kullanıcısıysanız, akışınızda görünen fotoğrafların altındaki yeni ok simgesini fark etmişsinizdir. Bu oka tıklayarak artık dilediğiniz bir fotoğrafı veya videoyu, istediğiniz kişiyle özel olarak paylaşabiliyorsunuz. Şimdiye kadar sadece kendi cihazınızda kayıtlı fotoğrafları Direkt Mesaj yoluyla paylaşabiliyordunuz.

Böylece Instagram, kullanıcıları arasındaki etkileşimi bir miktar daha artıracak gibi görünüyor. Bu yenilik, Instagram’ın son günlerde yaptığı değişikliklerden sadece bir tanesi. Firma, geçtiğimiz günlerde kare fotoğraf şartını sonlandırarak dikey ve yatay fotoğraf yüklemeye izin vermeye başlamıştı.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: INSTAGRAM’DA iPHONE HARİKALARI

 

Öğle yemekleri neden şişmanlatıyor?

Öğle yemekleri neden şişmanlatıyor?

Salata sosları sandığınız kadar masum değil

Diyet yapıyorsunuz, öğle yemeğinde salata yemeye karar verdiniz. Üzerine de bol bol salata sosu eklediniz. İşte size kalori bombası. Salatanın yanında seçtiğiniz soslara dikkat etmezseniz ana yemekten daha kalorili bir hale gelebilir.

Beyin doyma sinyalini 20 dakikada algılıyor

Birçok kişinin dikkat etmemesine rağmen hızlı yemek tüketimi şişmanlık için birincil sebeplerin başında geliyor. Öğle yemeklerinizi hızlı tükettiğiniz takdirde mideniz beyninize doyma hissini gönderdiği 20 dakika içerisinde yemeğe devam ederek fazla gıda tüketip kilo alabilirsiniz.

Meyveyi yemekle yemeyin

Meyve içerdiği yüksek lif sayesinde kişilerde doygunluk hissi yaratır ve kolestrol seviyenizin kontrolünde büyük rol oynar. Ancak uzmanların meyvelerin tüketim miktarı ve zamanı hakkındaki açıklamaları meyveden korkmanıza sebep olabilir. Basit karbonhidrat içeren meyve içerdiği früktoz sebebiyle fazla tüketildiğinde kilo yapar. Öğlen yemeğinden sonra ağzınızı tatlandırmak niyetiyle yemek isteyeceğiniz meyve kan şekerinizi hızla yükseltip hızlı düşüren bir etkiye sahiptir. Bu sebeple öğle yemeğinden sonra yiyeceğiniz meyve sizi daha çabuk acıktırıp kilo almanıza sebep olabilir.

Kalori hesabı yapmak yerine sağlıklı tercihler yapın

Kilo almamak için tek tek kalori hesabı yapıyorsanız, bilin ki yanlış yoldasınız. Kilo almamak için seçtiğiniz düşük kalorili yiyecekler kişiye özel değildir ve ortalama bir kalori hesabına göre yayınlanır. Bu sebeple öğle yemeği için tercih ettiğiniz düşük kalorili besinlerde eğer sizin vücudunuza uygun değilse kilo almanız muhtemel.

Öğle yemeklerini es geçmeyin

Öğle yemeklerinde fazla kalori almamak için yaptığınız kısıtlamalar diğer öğünlerde abur cubur tüketiminizin artmasına ve kilo almanıza sebep olabilir. Bu sebeple ana öğünlerinizi düzenli yiyerek ara öğünlerinizde sağlıklı atıştırmalıklarla pekiştirin .Unutmayın ki saatler geçtikçe kalori yakmak zorlaşıyor.

 
Kahvaltıyı atlamak yok!

İngiliz Imperial College London tarafından yapılan bir araştırmaya göre kahvaltıyı atlayan insanlar günün diğer öğünlerinde daha fazla yiyor. Yani sıkı bir kahvaltı hem diğer öğünlerde daha az yemenizi sağlıyor hem de kan şekerinizi yükselttiği için öğle yemeğinde çok acıkmamış oluyor ve kontrollü yiyebiliyorsunuz.

Masa başında yemek yemeyin

Son yıllarda artan obezitenin en önemli nedeni hareketsizlik ve masa  başı işler. Zaten bütün gün masa başında otururken yemeği de masa başında yerseniz hareketi tamamen ortadan kaldırmış oluyorsunuz. Yemeğe çıkarken yaptığınız 20 dakikalık yürüyüş bile metabolizmanızı harekete geçiriyor. Ayrıca uzmanlar günde 30 dakika tempolu yürüyüşün bir antidepresan ilaç kadar etkili olduğunu belirtiyor.

Garnitürlere dikkat edin

Öğle yemeklerinde tabağınıza lezzet katan karbonhidratların miktarına dikkat edin. Karbonhidratlar vücudumuzun enerjiye dönüştürdüğü ilk besindir ve fazladan aldığınız karbonhidrat miktarı yağa dönüşerek kilo almanıza sebep olabilir. O yüzden ana yemeğin yanında tabağınıza aldığınız garnitürlere dikkat edin.        

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                            

Fast-food gıdalardan uzak durun

Yoğun tempoda çalışıyorsanız yemek yemek için vaktiniz olmayabilir  , çok fazla toplantınız varsa arada fast-food yemeklere başvurmamak için önceden önlem almaya çalışın. Çünkü fast food yiyeceklerin en kötü tarafı az bir miktarda yeseniz bile çok fazla kalori alıyor olmanız. Üstelik küçük bir porsiyonla doymayacağınız için de daha fazla yiyecek ve daha çok kalori alacaksınız. Harcayabileceğinizin çok üstünde bir enerji de doğal olarak hemen vücudunuzda depolanacak.

Televizyon seyrederken, kitap ve ya gazete okurken yemek yemeyin

Kaçırmak istemediğiniz bir dizi ve ya filmi izlerken öğle yemeğinizi yemek size pratik geliyor olabilir. Ancak televizyona ve ya kitaba odaklanarak yemek yediğiniz takdirde ne kadar yediğinizi bilemeyerek ihtiyacınızdan çok daha fazla besin tüketebilirsiniz. Sinema salonunda aldığınız patlamış mısırın ne zaman bittiğini anlamadığınız gibi ekran karşısında yemek yiyerek kilo almak mümkün.

DONDURMA ALIRKEN BUNLARA DİKKAT EDİN

Kurban Bayramında sağlıklı beslenme önerileri

Kurban Bayramında sağlıklı beslenme önerileri

Yediklerinizi not alın

Bayram boyunca size uzatılan lezzetli yiyeceklere hayır diyebilmenin en iyi yöntemi yediklerinizi not etmeniz olacaktır. Böylece farkındalığınızı artırmış olursunuz. Hayır demekte zorlanan bireyler için bu yöntem porsiyonlarınızı azaltmanızda yardımcı olacak.

En yağsız etin bile yüzde 20’si yağ

Kurban bayramında eş dosttan da çok fazla et geldiği için tüketim normalin çok üstüne çıkabilir. Diyetisyen ve beslenme uzmanı Dilara Koçak, “Etten görünür yağlar ayrılsa dahi kırmızı etin ortalama yağ içeriği %20’dir.” diyor. Bu nedenle özellikle kalp-damar hastaları, diyabet hastaları, hipertansiyon hastaları ve böbrek hastaları için bayramda tüketilen et miktarının fazla olması büyük risk taşıyor. Bayram tatilinizi daha sağlıklı geçirmek adına yiyecek seçiminize ve tükettiğiniz porsiyon kontrolüne mutlaka dikkat etmeli, kırmızı etin yanında mutlaka salata ve sebze tüketin.

Kahvaltıyı es geçmeyin

Güne mutlaka hafif bir kahvaltıyla başlayın. Kurban Bayramı’nda en sık yapılan hata ise kurban etinin kesildikten hemen sonra yenilmesidir. Yeni kesilmiş hayvanların etindeki sertlik sindirimi zorlaştırır. Bu nedenle kahvaltıda kavurma gibi yiyeceklere ağırlık vermek yerine rutin kahvaltı besinlerinizi tüketin. Ayrıca kahvaltı kan şekerini dengeler ve metabolizmanın hızlı çalışmasını sağlar.

Yediğine değil içtiğine de dikkat

Sadece tatlılar değil içtiğiniz gazlı içecekler, hazır meyve suları da kan şekerinizin birden fırlamasına neden olabilir. Kan şekeriniz ne kadar yüksekse o kadar çok insülin salgılarsınız. Vücut bir süre sonra insülinin sesini duymaz hale gelir ve insülin direnci meydana gelir. İşte bu yüzden beslenmenizde en çok dikkat etmeniz gereken şey belki de tükettiğiniz şeker miktarıdır.

Ayrıca beslenme uzmanı ve diyetisyen Canan Aksoy, günlük su ihtiyacının genellikle alınan kaloriye göre belirlendiğine dikkat çekiyor. Bu yüzden ne kadar çok kalorili besin tüketirseniz ona uygun miktarda su içmeyi ihmal etmeyin.

Etten maksimum faydalanmak için salata

Kırmızı etin içinde bulunan demir çok önemlidir. C vitamini ise demirin emilimini artırır. Eğer sofranızda yeşil yapraklı sebzeleri ve salatayı ihmal etmezseniz etteki demirden daha fazla faydalanbilirsiniz. Ayrıca bağırsaklarınızın düzenli çalışması için etin yanında bol salata tüketmeniz şart. Bayram süresince diyette olacaklar ise zeytinyağlı sebze yemeği veya ızgara et, tercihe gore deniz ürünleri ile bol yeşillikli salata ve yogurt içeren bir menü ile atlatabilir.

Her ikramı almak zorunda değilsiniz!

Her gittiğiniz evde şeker, çikolata, baklava olsa da siz sağlıklı atıştırmalık için alışkanlıkler edinmelisiniz.

Beslenme uzmanı ve diyetisyen Serkan Tutar, “Her gittiğiniz ziyarette size uzatılan şekerli ve çikolatalı besinleri tüketmemelisiniz. Size gelen misafirlere ise çikolata yerine meyve tabağı hazırlamanız onların daha sağlıklı olmasına yardımcı olmanız anlamına gelir.” diyor.

Kafeinli içeceklere sınırlama

Çay ve kahve yağ ve şeker içermedikleri için bayramın en masum ikramlarından görülse de içerdikleri kafein miktrından dolayı bayramda sağlığınızı olumsuz etkileyebilir. Uzmanlar aşırı kahve tüketiminin kalbin ritmini olumsuz yönde etkilediğini belirtiyor. Kahvenin içerdiği kafein nedeniyle, kalpte ritim bozuklukları meydana gelebilir. Düzensiz kalp atışlarına, kalp çarpıntısına ya da taşikardi gibi rahatsızlıklara neden olabilir. Kahve tüketimini günde 2 fincandan , çay tüketimini ise 3-4 fincandan fazla olmamalı.

İlle tatlı yiyecekseniz şeker yerine bal katın

Kurban Bayramı da olsa Ramazan Bayramı da olsa tatlılar bayram sofrasının olmazsa olmazı. Ancak aşırı şeker tüketimi daha çok acıktırdığı için daha fazla yemeye neden oluyor. İlle tatlı tüketecekseniz yaptığınız kurabiyelerin ve tatlıların içine bal, tahin, pekmez gibi şeyler kullanmaya çalışın. Ayrıca dışarıdan alacağınız tatlı ve hazır gıdaların içindeki şekerin, şeker pancarından elde edilmiş olmasına dikkat edin.

Özellikle baklava gibi şerbetli tatlılar tüketirken de yanında süt, ayran gibi bir protein tüketirseniz kan şekerinin birden çok fazla yükselmesini engellersiniz.

Bu bayram porsiyonlar küçük

Herhangi bir tatil beldesinde iseniz açık büfeden az kalorili besinleri tercih edin. Porsiyonlarınızı günlük yeme düzeninize göre belirleyin. Bayrama özel hazırlanan farklı tatlıların ve yemeklerin bütününü tüketmek yerine sadece tadına bakabilirsiniz. Böylelikle az kalori almış ve nefisinizi köreltmiş olursunuz.

Az az ve sık sık beslenin

Bayramınızı fdaha sağlıklı geçirmek için son adım az az ve sık sık beslenmek. Ana öğünlerle bayram boyunca bedeninizi yormamak için probiyotik ürünler, kuru meyveler veya yulaf ezmesi tercih edebilirsiniz.

ÇOCUKLAR İÇİN EN MASUM TATLI DONDURMA VE FAYDALARI

Alabaş nedir? Faydaları nelerdir?

Alabaş nedir? Faydaları nelerdir?

Yurtdışında cehennem topuzu ya da kohlrabi ismiyle bilinen bu mucize sebzenin en başta akciğer hastalıklarından koruduğu söyleniyor. İşte alabaşın faydaları

Potasyum bakımından zengin olduğu için tansiyonu düşürmeye yardımcı olabilir

 

Çok yüksek oranda C vitamini içerir. 1 gramında bir portakaldan daha fazla C vitamini bulunur

Ayrıca selenyum, bakır ve çinko minerali içeren alabaş birçok hastalık türünden korumaya yardımcı

 

Grip, nezle gibi solunum yolu hastalıklarından korunmaya yardımcıdır

Tok tutan bir yiyecek olduğu için ve hem kalorisi düşük, besin değeri yüksek olduğu için diyette önerilir

Ayrıca alabaşın suyunun ve kendisinin de akciğerleri koruduğu düşünülür

Sanal yalnızlığımıza 5 tuhaf çözüm

Sanal yalnızlığımıza 5 tuhaf çözüm

 İşte ‘sanal yalnızlık’tan kurtulmanızı sağlamak için tasarlanmış en tuhaf 5 çözüm;

YALNIZ ELLERİN İMDADINA YETİŞEN SELFİE ÇUBUĞU

Gazeteci Natalya Zakharova’nın fotoğrafçı sevgilisi Murad Osman’ın elini tutarak verdiği pozlardan ilham alarak tasarlanan selfie çubuğu, kısa bir süreliğine “benim de sevgilim var” imajı vermenizi sağlayabilir. Ama bir yerden sonra insanlar “kim bu gizemli sevgili” diye sormaya başlayacaktır.


İnsan eli şeklindeki bu protez el, çantada taşınacak kadar hafif…

Natalya Zakharova ve Murad Osman’ın bu pozlar sayesinde Instafgram fenomeni oldu.

SEVGİLİM BİR ROBOT

Önümüzdeki 10-15 sene içinde kapris yapmayan trip atmayan robot sevgililer piyasaya sürüleceği gündeme geldi. Hatta insanların robotlarla cinsel ilişkiye bile girebileceği bile ifade edildi. Her detayın kontrol altında olduğu bir ilişkinin sıkıcı olacağını düşünüyorum.

MESAJLAŞIYORUZ AMA HİÇ DOKUNMADIM

Günümüzde artık her derde deva bir mobil uygulama var. Şimdi bahsedeceğim uygulama yalnız kalpleri heyecanlandıracak cinsten. Aylık 25 dolar karşılığında mesajlarınıza cevap veren, sizi arayıp soran bir sevgiliniz oluyor. Invisible Boyfriend (Görünmez Erkek Arkadaş) uygulamasında sevgilinizin yaşını, ismini, zevklerini siz belirliyorsunuz. Belki hayallerinizdeki ideal sevgiliyi yaratacaksanız, ama bir kez dokunamadıktan sonra…

SARIL BANA YASTIĞIM

Ağlayınca başını yaslayacak bir omuz, film izlerken başını yaslayacağınız bir çift diz özlemiyle yananlar için tasarlanan yastık sizi teselli etmeye yetecek mi gerçekten? Bir çift el başımı okşamadıktan “Amaan boş ver, değmez ağlamaya” demedikten sonra ne yapayım …mış gibi yapan yastığı!!

Alzheimer 18 yıl önce teşhis edilebiliyor

Alzheimer 18 yıl önce teşhis edilebiliyor

ABD’deki Rush Üniversitesi’nden Profesör Rajan Kumar ve ekibinin, bunama belirtisi göstermeyen 2 bin 125 kişinin katılımıyla yaptığı, 18 yıl süren araştırma, bugüne kadar sanılanın aksine Alzheimer’ın belirtilerden yalnızca 2 değil, 18 yıl önce teşhis edilebileceğini ortaya koydu.

3 YILDA BİR TESTTEN GEÇİRİLDİLER

Bilim adamları, 3 yılda bir katılımcıları bilişsel beceri testine tabi tuttu ve sonuçları kıyasladı. Alzheimer’a yakalananların araştırma boyunca testlerden düşük puan aldığı görüldü. Hastaların puanlarının düzenli olarak 3 yılda bir daha da azaldığı belirtildi.

BİLİŞSEL BECERİ TESTLERİ RİSKİ ORTAYA KOYUYOR

Kumar, bilişsel beceri testlerinin sonuçlarıyla ileri yaşlardakilerin Alzheimer riskinin değerlendirilebileceğini, böylece bu kişilerin önünde hastalığı kabullenmek için daha uzun süre olacağını ve hastalık sürecinin yavaşlatılması için çaba harcanabileceğini vurguladı. Araştırmanın sonuçları “Neurology” dergisinde yayımlandı.

Erkeklerde meme büyümesine çözüm

Erkeklerde meme büyümesine çözüm

Yapılan araştırmalara göre 14-18 yaş arası erkeklerin %65’inde görülen ‘jinekomasti’ artık erkeklerin en büyük derdi olmaktan çıkıyor. Erkekler de meme dokusunun olduğundan fazla belirginleşmesi sonucu oluşan Jinekomasti; erkekler de özellikle yaz aylarında sosyal hayatı oldukça zorlasa da artık tedavisi mümkün. Kısa süren bir operasyon sonucu giderilebilen bu tedavi yöntemini Op. Dr. Asu Deniz Burhanoğlu anlattı.

ERGENLİKTE YÜZDE 65 GÖRÜLÜYOR

Jinekomasti, erkeklerde meme dokusunun olduğundan fazla belirginleşmesi olarak tanımlanıyor, erkeklerde ergenlik sürecinde yüzde 65 oranında görülürken, yetişkinlik de ise yüzde 8’e kadar düşüyor. Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Asu Deniz Burhanoğlu; ergenlik çağında fizyolojik olarak gelişen bu durum ergenlik sonrası normal koşullarda gerilediğini, ancak gerilemediği durumlarda ‘jinekomasti’nin ortaya çıkmış olduğunu belirtiyor. Burhanoğlu jinekomasti’nin nedeni tam olarak bilinmese de dolaşımda ki hormonların doku üzerinde ki etkilerinden kaynakladığını belirterek, bu durumun sıklıkla ergenlik çağı ve sonrası erkek için topluluk ve sosyal duruşunda sıkıntılar yaşatabileceğini vurguluyor. Özellikle yaz aylarında erkeklerin sosyal hayatını oldukça etkileyen bu durum, denize girerken, spor yaparken ya da yazlık kıyafetler giydiklerinde sorun haline gelmeye başlıyor.

 

Jinekomasti oluşumunun, gerilememesinin başlıca sebepleri olarak hormonlar, kaslar, ilaçlar ve beslenmeyi olarak öngörülüyor.

ULTRASON İLE JİNEKOMASTİ TEDAVİSİ

Burhanoğlu ultrason enerjisi kullanılarak (ses dalgaları) yağın seçili olarak parçalandığı daha sonra vakum yardımı ile emildiği bir yöntem kullanıldığını ve bu yöntemin yeni bir gelişme olduğundan bahsediyor. Bu yöntem ile klasik liposuctiondan farklı olarak yağ hücresi özellikle seçildiği için etraf dokulara yani damarsal yapılara daha az tramva uygulanmış olup, kılcal damarlardan kan sızmasına bağlı gelişen morluklar daha az oluyor. Yaklaşık 25 dakika süren bu operasyon ile kişi yaklaşık 10 gün içerisinde sosyal hayatına geri dönebiliyor.

 

 

Güneş ışığı etkisi gösteriyor cilde zarar veriyor

Güneş ışığı etkisi gösteriyor cilde zarar veriyor

Akdeniz Üniversitesi Dermatoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yılmaz, her mevsim lekelerin oluşabileceğini, leke oluşumuna eğilimli olan kişilerin, güneş kremi sürerek, şapka ve kapalı giysi kullanarak korunabileceklerini söyledi.

Güneş ışınlarının dik gelmesinin lekelerin oluşma şiddetini artıracağının altını çizen Yılmaz, “Sıcaklığın etkisi oluyor ama her mevsim lekeler oluşabiliyor. Lekesi olan insanlar ‘Ben dışarı hiç çıkmıyorum, güneşten korunuyorum ona rağmen leke oluyor’ şikayetiyle geliyor. Sadece güneş değil, gece güçlü floresan ışıkları, spotlar, özellikle eski ledler, ışığı fazla olan bilgisayar ekranları, kamera ışıklarının altında uzun süre kalmak da ciltte lekelere neden olabiliyor. Özellikle leke eğilimi olan insanlar bundan çok etkileniyor” diye konuştu.

“IŞIKTAN KORUNMAK İÇİN DE GÜNEŞ KREMİ SÜRÜN”

Güçlü ekran ışıklarının da leke yaptığına değinen Yılmaz, parlak ışıklı bilgisayar ekranında uzun süre çalışan kişilerin, leke riskiyle karşı karşıya gelebileceklerinin altını çizdi. Yılmaz, “Kişinin gündüz nasıl korunuyorsa aynı şekilde o güçlü ışıklardan da korunması gerekiyor. Işıktan korunmak için de güneş kremi sürün, şapka kullanın, kapalı giyinin ya da ışığı kapatın” dedi.

Yılmaz, bronzlaşırken bağ dokusunun parçalanmaması için derinin daha fazla renk üretmek zorunda kaldığını anlattı. Çillenme şeklinde görülen lekenin de yoğun güneş olduğu zaman belirginleştiğine değinen Yılmaz, “Esmerlerde çil yerine, yaygın lekeler görme eğilimindeyiz. Çilden farklı olarak dağınık, burun üzerinde, çenede, alında, yanaklarda, ağız çevresinde düzensiz lekelere ‘melazma’ diyoruz” dedi.

“ESMERLER DAHA ÇOK RENK ÜRETİR”

Dağınık lekelerin oluşmasında hormonun da etkisi olduğunu vurgulayan Yılmaz, bu lekelere gebelerde daha sık rastlandığının altını çizdi.

Esmer tenlilerin bu lekelere daha eğilimli olduğunu belirten Yılmaz, şöyle konuştu:

“Esmerlerde renk üretimi daha fazladır. Koyu teniyle deri kendini koruyor, güneş ışını gelir gelmez hızla renk üretmeye başlar ve hızla tenin rengi koyulaşır. Açık tenli insanlar ise yanamazlar, kızarırlar. Bu mekanizma aslında esmerleri koruyor.”

Yılmaz, kişinin derisi koyulaştıkça ışıkların alt tabakaya inmediğini ve deri kanseri riskini azalttığını vurgulayarak, bu nedenle deri kanserlerinin açık tenli, açık renk göz ve saçlılarda daha sık görüldüğünü bildirdi.

‘Yeşil çay ve közlenmiş domates prostata iyi geliyor’

‘Yeşil çay ve közlenmiş domates prostata iyi geliyor’

Medical Park Antalya Hastanesi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Alim Koşar, 40 yaş üzeri her erkeğin prostat hastalığına aday olduğunu ve her yıl muayene olunması gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Koşar, “Prostat kanserinin en önemli düşmanı da közlenmiş domates ve yeşil çaydır” dedi.

 

TUVALETE SIK ÇIKMA, GECE KALKMA PROSTAT BELİRTİSİ

Ürolojik hastalıkların en başında prostatın geldiğini belirten Prof. Dr. Koşar, sıklıkla tuvalete çıkma, gece tuvalete kalkma, rahat idrar yapamama ve günde 8’den fazla tuvalete gitmenin prostat belirtisi olduğunu söyledi. 40 yaşından sonra her erkeğin prostat hastalığına aday olduğunu dile getiren Prof. Dr. Koşar, “50-60 yaş arasında yüzde 40, 60-70 yaş arasında yüzde 70, 80-90 yaş arasında hastalık oranı yüzde 90’a ulaşır. Prostat, gözlük takmak ya da saçların beyazlaması gibi yaşlılığın getirdiği doğal bir rahatsızlıktır. Tıp bu kadar ilerlemesine rağmen maalesef önüne geçilememektedir” diye konuştu.

ERKEKLER YILDA 1 PSA TESTİ YAPTIRMALI

Tetkiklerde öncelikle kan ve idrar tahlilini önemsediklerini, erkeklerin PSA değerlerini yılda 1 kez ölçtürmeleri gerektiğini belirten Prof. Dr. Koşar, 1’inci derece yakınlarında prostat olan bireylerin, hastalığa yakalanma riskinin 2 ila 6 kat daha fazla olduğunu vurguladı.

 

AKVARYUM BALIĞINDAN KÖPEK BALIĞINA DÖNÜŞÜYOR

Hafif hastaların egzersiz, yeme-içme alışkanlıklarına dikkat ederek, normal hastaların ilaç tedavisiyle, ağır hastaların ise cerrahi müdahaleyle tedavilerine devam ettiklerini dile getiren Prof. Dr. Alim Koşar, “Prostatın erken teşhisinde cerrahi müdahale yüzde 100 şifadır. Bizim için teşhis değil, erken teşhis önemli. Erken teşhiste akvaryum balığı kadar şirin olan bir tümör, geç kalınan bir vakada köpek balığı kadar vahşi bir şekilde ilerler” dedi.

DOMATES VE YEŞİL ÇAY

Egzersizin yanında yiyecek ve içeceklere dikkat edilmesi gerektiğini hatırlatan Prof. Dr. Alim Koşar, “Prostatı önlemek amacıyla domates ve yeşil çay çok önemli. Bunların prostat kanserini önlediği belirlenmiş. Özellikle içinde bulunduğumuz dönem domates tüketimi için çok önemli bir dönem. Restoranlarda ya da piknikte yaptığımız közlenmiş domatesin anti kanser özelliği daha fazla. Siyah çay kavrulduğu için antikanser özelliği azalıyor. O yüzden yeşil çay daha faydalı” diye konuştu.

 

MESANE KANSERİNİN EN ÖNEMLİ ETKENİ SİGARA

Ürolojik hastalıklardan bir diğerinin ise mesane kanseri ve böbrek taşı olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Koşar, mesane kanserinin en önemli etkeninin sigara olduğuna dikkati çekti. Her 10 hastasından 9’unun sigara içtiğini anlatan Prof. Dr. Koşar, “Sigara akciğerlerden önce kana, ardından böbreklerden mesaneye iniyor. Mesanede idrarla beklediği için kanseri oluşturuyor. Biz 40 yaş üzeri idrarda kanama şikayetiyle gelen hastaya önemli ölçüde kanser gözüyle bakıyoruz” dedi.

Böbrek tümörü ve taşının Akdeniz ikliminde yaşayanlardan daha fazla gözüktüğünü aktaran Prof. Dr. Koşar şöyle konuştu:

“Su kaybının ter yoluyla atıldığı iklimlerde taş oluşumu kolaylaşır. Antalya bu konuda biraz şanssız. Bol bol su tüketimi gerekiyor. Böbrekteki tümörde erken teşhis ilk 5 yıllık yaşam süresi yüzde 100 iken, 4’üncü evreye gelen bir hastanın ilk 5 yıllık yaşama oranı yüzde 15’e kadar düşebilir. Sinsi ilerleyen ve semptomları belli olmayan bir hastalık olduğu için yıllık kontrol çok önemlidir.”

Diyabetin 5 erken habercisi

Diyabetin 5 erken habercisi

Acıbadem Kadıköy Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı Dr. Özlem Sezgin Meriçliler, diyabetin öncü sinyallerini anlattı.

BU BELİRTİLER VARSA, DİYABETE ADAY OLABİLİRSİNİZ!

Aşağıda yer alan belirtiler diyabete aday olduğunuzun bir göstergesi olabiliyor. Zaman kaybetmeden hekime başvurur ve gerekli tedbirleri alırsanız, diyabetin oluşumunu geciktirebilir, hatta önleyebilirsiniz.

 

Sık acıkmak

Karbonhidratlı, şekerli ve fast food yiyecekler kilo almaya yol açıyor, hareketsiz yaşam da bunu destekliyor. Kilo aldıkça insülinin hücreler tarafından kullanılması zorlaşıyor. Bu zorlanmayla baş etmek için de vücut giderek daha çok insülin salgılamaya başlıyor. Buna kısaca ‘insülin direnci’ deniyor. Ancak artan insülin önceleri kan şekerini kontrol etse bile sık acıkma ve gece açlıkla uyanma gibi şikayetlere yol açıyor.

Doymamışlık duygusu

İnsülin direnci döneminin diğer bir belirtisini doymamışlık duygusu oluşturuyor. Diyabete aday olan kişiler yemekten kalktıktan kısa bir süre sonra açlık ya da mide kazıntısı yakınmasını sıkça yaşamaktan yakınıyor.

 

Tatlı krizleri

Sık acıkma nedeniyle kontrolsüz beslenilmesi sonucunda insülin salgısı daha çok uyarılıyor. Artan insülin de bir süre sonra kan şekerini normalin altına düşürüyor. Düşen kan şekerine bağlı olarak vücut refleks bir şekilde tatlı istemeye başlıyor. Kişi çok şekerli ve unlu gıda tüketmeye başlıyor ve kilo alıyor. Her kiloda insülinin önündeki direnç artacağı için vücut daha çok insülin salgılamak zorunda kalıyor. Daha çok insülin salgıladıkça da kan şekeri düşüklüğü artıyor, bunun sonucunda da tatlı isteği artıyor ve kişi daha düzensiz beslenmeye başlıyor.

 

Baygınlık hissi

Artan insülin bir süre sonra kan şekerinin normal değerlerin altına düşmesine yol açabiliyor. Buna ‘reaktif hipoglisemi’ deniyor. Özellikle şekerli ve karbonhidratlı gıdaların yoğun alındığı öğünlerden sonra 1-3 saat içinde kan şekerinin çok düşmesine bağlı olarak baygınlık hissi, çarpıntı, soğuk terleme sorunları gelişebiliyor.

Kilo alma

İnsülin direncinin yol açtığı kontrolsüz iştah artışı ve tatlı krizleri kilo almaya neden oluyor. Ayrıca insülin yağ dokusunu besleyen bir hormon olduğu için bu dönemde diyetine dikkat eden kişiler bile kilo veremediklerini fark edebiliyor.

 

 

Aşkın ömrüne sofra karar verir

Aşkın ömrüne sofra karar verir

NE YENİR?
 
Mutlu hissetmeye yardımcı

Omega-3 yağ asitleri sadece kalp sağlığımızı korumuyor, aynı zamanda kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlıyor. Yapılan bilimsel çalışmalarda, Omega-3’ün yetersiz tüketiminin depresyon ve anksiyeteye neden olduğu saptandı. Bu nedenle ızgarada pişmiş bir somon, sakinleşmeye yardımcı olur.

 
Sebzelerin gücü adına

Buharda pişmiş sebzeler böyle akşamlarda favori… Sebzelerin pişirilmesi onları gaz yapıcı maddelerden arındırarak sindirimi kolaylaştırır. Havuç, kabak, yeşilfasulye gibi sebzeler, C vitamini ve magnezyum dolayısıyla stresi azaltarak, mutluluk hormonunun artmasına yardımcı olur. Hazmı da kolay olduğundan midede şişkinlik yapmaz.

 
Afrodizyak etkili

Afrodizyak sebze deyince ilk kuşkonmaz gelir akla. Beta karoten, C vitamini ve magnezyum içerdiği için gevşemenize ve mutluluk hormonu salgılamanıza yardımcı olur.

 
Rahatlatır

Izgara et, linoleik asit içermesi nedeniyle stres hormonlarını azaltarak rahatlamaya yardımcı olur. Ayrıca az yağlı etlerin sindirilmesi daha kolay olacaktır.
 
Gülümsemek için

Buluşma stresli ve yoğun bir günün ardından gerçekleştiyse sofrada domates aranmaya başlamalı. İçerdiği beta karoten, likopen, C vitamini ve magnezyum sayesinde depresyona neden olan etkenleri azaltarak gülümsemeye yardımcı olur.

 
Çayla  sakinleşin

Uyumadan önce önerdiğimiz papatya-melisa gibi bitki çaylarını buluşma gecesinde yemek sonrası tercih edebilirsiniz. Sakinleştirici etkisi vardır ve sindirime yardımcı olur. 
 

NE YENMEZ?
 
Bu sefer olmaz

sağlıklı beslenme deyince ilk akla gelen salatadır. Ama salata, her ne kadar lif yönünden zengin, az kalorili ve doyurucu etkiye sahip olsa da buluşma için tercih edilmesi gereken bir yemek değil. Sindirilirken çiğ sebzeler midede şişkinlik ve gaza sebep olabilir.
 
Kafeinden uzak dur!

Gazlı ve kafeinli içecekler midede şişkinlik yapacağı için ilk görüşme için uygun bir seçenek değil.

 
Yağa dikkat!

Şişkinlik hissinin azalması için az tuzlu besinler tercih edilmeli, salamura, turşu, konserve gibi tuz içeriği yüksek besinler tüketilmemeli. Midede uzun süre kaldığından kızartma, kavurma gibi yağ içeriği yüksek besinler şişkinlik hissini arttırır.
 
Pizzayla aşka ara verirsin

Pizza midede şişkinlik yaparak midede rahatsızlığa sebebiyet verebilir. Karbonhidrat içeriği yüksek besinlerin tüketimi ayrıca halsizliğe de sebep olabilir. Karbonhidratlı yiyecekleri dengeli tüketmemiz ve sadece tek bir çeşide yüklenmemek önemli. Pizza üzerindeki sucuk, salam gibi yağlı şarküteri ürünleri de sindirimi zorlaştırarak, gaz sorunu yaşamanıza sebep olabilir.

Transseksüel gencin beyin MR’ı doktorları şaşırttı

Transseksüel gencin beyin MR’ı doktorları şaşırttı

Viyana Üniversitesi’nden bilim insanları erkeklik hormonu verdikleri genç kızın beyin MR’ını da çekti. Uzmanlar genç kızın, erkek olduktan ve hormon verildikten sonra birden fazla işi aynı anda yapamadığını ve bu yetilerinin zayıfladığını farketti.

DİL KONTROLÜNÜ SAĞLAYAN BÖLGE ZAYIFLADI

Beyinde dil ve bölgeler arası iletişimi sağlayan alanın zayıfladığı fark edildi. Bu durum yıllardır süren “Kadınlar Venüs’ten erkekler Mars’tan mı geliyor” tartışmasına da ışık tutacak cinsten.

 

4 HAFTA BOYUNCA TESTOSTERON HORMONU VERİLDİ

18 yaşındaki transeksüel gence 4 hafta boyunca testosteron hormonu verildi. Bunun sonrasında uzmanlar dil kontrolünü de sağlayan Broca ve Wenicke adındaki iki alanda gri maddenin azaldığını keşfetti. Profesör Rupert Lanzenberger konu ile ilgili olarak “Testosteron hormonuna maruz kalan ve kalmayan beyin arasında ciddi bir fark görüyoruz. Bunu transeksüel bir bireyi incelemeden anlamamız imkansızdı. Bu sonuçlar cinsiyet hormonlarının önemini anlatıyor.” dedi.

Fast food yiyeceklerdeki tuz çocukları tehdit ediyor

Fast food yiyeceklerdeki tuz çocukları tehdit ediyor

Hazır gıdalar yetişkinlerin olduğu gibi çocukların da etrafını sarmış durumda. WASH – Dünya Tuz ve Sağlık Hareketi (World Action on Salt and Health) tarafından yapılan araştırma, tanınmış hızlı servis restoranlarında satılan çocuklara yönelik menülerin “endişe verici ölçüde yüksek” tuz oranına sahip olduğunu ortaya koydu.

 

TÜRKİYE’DE 2,4 GRAM, ÇİN’DE 1,4 GRAM

Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk, WASH’ın 37 ülkede yaptığı araştırmanın ülkemiz içinde endişe verici sonuçlar çıkardığına dikkat çekti. 37 ülkedeki hazır ve hızlı gıda çeşitlerini ele alan araştırma, farklı ülkelerde servis edilen aynı çocuk menülerindeki tuz oranının ülkeden ülkeye farklılık gösterdiğini ortaya çıkarıyor.

Aynı tavuk parçalarından oluşan çocuk menüsü Türkiye’de 2,4 gram tuz içerirken, aynı menü Çin’de 1,4 gram, ABD’de ise 1 gramdan biraz fazla tuz içeriyor. Farklı bir şirketin patates kızartmaları için yapılan araştırmada ise aynı ürünün Kanada’da 1,9 gram tuz, Almanya’da 0,9 gram tuz, Avustralya’da ise 0,5 gram tuz içerdiği görülmüş.

Yemek esnasında fazla tuz tüketiminin dolaylı olarak meşrubat tüketmeye yönelttiğini belirten Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk, “çocuklar ne kadar fazla tuzlu gıda tüketirse o kadar çok meşrubat dolayısı ile şeker tüketmiş oluyor. Bu nedenle aynı anda gereğinden fazla tuz ve şeker tüketen çocuklar şişmanlık tehlikesi ile karşı karşıya kalıyorlar” diyor ve ekliyor: “Çocuklarımızın geleceğini yanlış beslenme ile karartmayalım…”

 

4-6 YAŞ ARASINDAKİ ÇOCUKLARIN TÜKETMESİ GEREKEN TUZ MİKTARI, GÜNLÜK 3 GRAMI AŞMAMALI

Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk; “Vakıf olarak toplum sağlığı adına birçok proje gerçekleştiriyoruz. Hastalıkların önlenmesinde en önemli faktörlerden biri şüphesiz ki beslenme.

Fazla tuz tüketimin yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, obezite ve böbrek hastalıklarına neden olduğu belirten TBV Başkanı Timur Erk, “Hayat boyu sağlıklı bir yaşamın temelini oluşturmak ve sağlıklı nesiller yetiştirmek için beslenme alışkanlıkları muhakkak gözden geçirilmeli. Bu konuda da en büyük görev ebeveynlere düşüyor. Tuzun, erken yaşta yeme alışkanlıklarında yer edinmiş olması, hayatın ilerleyen dönemlerinde sağlık sorunlarını beraberinden getirecektir. Bu nedenle bebeklerin, tuzun tadından mümkün olduğunca uzak tutulması ve çocukların fast-food tarzı gıdalarla ‘ödüllendirilmemesi’ hayati önem taşıyor”.

 

TÜKETİCİLER SAĞLIKLI BESİN İSTİYOR FİRMALAR ÜRETİMİNİ BUNA GÖRE DEĞİŞTİRİYOR

Hazır ve hızlı gıda üreten şirketler, tüketicilerin sağlıklı beslenme bilinci sayesinde değişen müşteri tercihleri nedeniyle bir süredir daha sağlıklı menüler oluşturmaya çalışıyorlar. Ancak WASH tarafından yapılan araştırma, menülerdeki tuz oranlarının hala olması gereken düzeye indirilmediğini gösteriyor.

Çocuklara servis edilen 10 menüden 8’inin, 1 gramın üzerinde tuz içerdiği görülürken, bu miktar, 4-6 yaş arasındaki çocukların bir defada alması gereken tuz miktarının üzerinde kalıyor. Bu yaş grubundaki çocukların tüketmesi gereken tuz miktarı ise günde 3 gramı aşmamalı. 4 yaşına kadarki çocuklarda ise bu miktar daha az olmalıyken, sağlıklı bir yetişkinin günde en fazla alması gereken tuz miktarı ise 6 gramı, bir diğer ifadeyle kabaca bir çay kaşığını aşmamalı.

 

‘Obezite et benlerini tetikliyor’

‘Obezite et benlerini tetikliyor’

Akdeniz Üniversitesi Dermatoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yılmaz, et benlerinin, genellikle boyunda, bazen deri renginde bazen daha koyu renklerde genelde küçük sapla tutunmuş yumuşak kabartılar olduğunu söyledi. Et benlerinin boyunun 1-5 milimetre arasında değiştiğini anlatan Yılmaz, halk arasında “et beni” olarak tanımlanan kabartıların obezite ve şeker hastalığıyla bağlantılı olduğunu vurguladı.

“ET BENLERİ ŞEKER HASTALIĞININ BİR HABERCİSİDİR”

Et benlerinin oluşmasında kilo faktörünün önemli olduğunu anlatan Yılmaz, şunları kaydetti:

“Et benlerinin oluşmasında genetik faktörler de etkili. Ailesinde et beni olma eğilimi olanlarda bu risk daha fazla. Yani ‘Annemde, babamda da var’ diye öykü duyarız gençlerden. Kilolu insanlarda et beni olma riski, kilolu olmayanlara göre belirgin derecede fark ediyor. En önemlisi de kişide kilo varsa, et benleri şeker hastalığının bir habercisidir. Bizim dernek olarak, endokrin ile yaptığımız bilimsel çalışmada da et benleri şeker hastalığının habercisi olarak gösterildi.”

“ET BENİ KOPARSA ENFEKSİYON KAPABİLİR”

Yılmaz, “Özellikle et benlerinde şeker hastalığıyla ilgili reseptörlerin fazla olduğu, özellikle kilolu insanlarda benlerin artışı, şekere eğilimli olduğunun göstergesi olarak kabul ediyoruz. Et beni olan insanların şeker hastası olabileceği için önlem alması gerekiyor. Diyetine dikkat etmesi, zayıflaması gerekiyor” diye konuştu.

“TEDAVİSİ VAR ANCAK TEKRARLAR”

Benlerin tedavisinin olduğunu ancak eğilim varsa bunun tekrarlayacağını dile getiren Yılmaz, şeker hastalığına eğilimi olanların kontrol ettirip, önlemleri alması gerektiğini belirtti. Yılmaz, et benlerinin görsel sorun oluşturduğunu vurgulayarak, “İnce saplı olduğu için saç teli döner ve boğulur. Boğulursa düşerler ve oradan enfeksiyon kapabilir. Et benlerinin boğulup kopup, düşmelerinde enfeksiyon kapma riski söz konusu. Boyunda onlarca kabartı da hoş olmayan görüntüdür. Biz deride mikrobu yok ettikten sonra tek tek koparıyoruz” dedi.

Efsane oyun Snake geri döndü

Efsane oyun Snake geri döndü

Microsoft, bir zamanların popüler oyunu Pong’u geçtiğimiz hafta arama sayfasına taşmıştı. Firma, henüz nostaljiyi bir kenara bırakmamış olacak ki bu sefer bir başka klasiği Bing sayfasına taşıdı.

Microsoft, şimdi de popüler “Snake” oyununu arama sonuçlarına ekledi. Snake, bir başka deyişle yılan oyunu, 1990’larda Nokia’nın telefonları sayesinde milyonlarca kullanıcının oynadığı bir oyun haline gelmişti. “Tiryakilik yapan” mobil oyunların ilki, belki de kendisine her yaştan oyuncu bulan Snake idi.

Snake’i web tarayıcınızda oynamak isteyenlerin Bing.com’u açması ve “snake game” veya “bing snake” sözcükleri için arama yapması gerekiyor. Ancak şimdilik oyunun Türkiye’de çalışmadığını söylemekte yarar var.

GOOGLE’IN GELECEĞE YÖNELİK OYUNCAKLARI

İnternetin babasının büyük korkusu

İnternetin babasının büyük korkusu

İnternetin babası olarak bilinen Vinton Cerf, tüm ebeveynler gibi son Internet of Thing – Nesnelerin İnterneti gelişmelerinden çocukları adına endişelendiğini söyledi.

Almanya’daki Heidelberg Laureate Forumu’nda düzenlenen basın toplantısında konuşan Cerf, bazen dehşete kapıldığını ifade ederek, nesnelerin internetinin aletler ve yazılımların bir kombinasyonu olduğunu belirterek her zaman için yazılımlar hakkında kaygılı olduğunu söyledi. Tecrübeli mühendis yazılımların her zaman için hata içerebileceğini sözlerine ekledi.

Internet of Things, internete bağlı cihazların bir çoğunu yönetebilmemizi sağlayacak. Pek çok teknolojik araç gibi IoT otomasyonunun da potansiyel olumsuz yanlarının olabileceğini belirten Cerf, güvenlik kavramının bunlardan biri olduğunu söyledi.

İnternetin babası, IoT verilerinin yanış kişilerin eline geçme ihtimalinin olduğunu belirterek, Nest gibi bir cihazdan alınan verilerin bir evde kaç kişinin yaşadığını ve bu şahısların evde olup olmadığını anlamaya yetebileceğini, bunun hırsızlar tarafından kullanılabileceğini iddia etti. Cerf, IoT teknolojisinin olası bir yangın durumunda itfaiye birimlerine evde kaç kişinin olduğunu ve hangi odada konumlandıklarını bildirme konusunda ise yararlı olacağını ifade etti.

Vinton Cerf son olarak belirli bir standardizasyonun olmadığını ve her şey için farklı kontrol ve izleme sistemlerine ihtiyaç duyulacağını söyleyerek, yedi farklı Hub kullanarak evindeki cihazları kontrol etmek istemediğini belirtti.

İNTERNETİN 10 BÜYÜK İSMİ

Facebook da korsana savaş açtı

Facebook da korsana savaş açtı

Facebook, son dönemde yüklenen videolarla birlikte neredeyse YouTube’a kafa tutar konuma gelmişti. Yayınlanan videolarla milyonlarca izleyici kitlesine ulaşan Facebook’un video sistemi, elbette yayınlanan bu videoların yasal olup olmadığı konusunu da akla getiriyor ister istemez. Facebook da bu konuda çalışmalarına tam gaz devam ediyor. Şirket şimdi, telif hakkıyla korunan videoların siteye yüklenmemesi için yeni bir video kontrol mekanizması üzerinde çalışıyor.

Facebook, konuyla ilgili yayınladığı blog yazısında, yeni sistemin; medya kuruluşlarının, multikanal ağların ve bireysel olarak video yükleyenlerin gönderdikleri videoları, farklı Facebook sayfaları, profilleri ve grupları da dahil olmakla birlikte, Facebook içinde her yerde tarayarak eşleşip eşleşmediğini hızlı bir şekilde analiz edeceğini ve yüklenen videonun “korsan” olması neticesinde, silinmesi için raporlanacağını belirtti.

Şu an Audible Magic isimli bir sistem üzerinden videoların telif yasasına uygunluğunu kontrol eden Facebook, bunu videolarda yer alan ses kayıtlarını inceleyerek gerçekleştiriyor. Ancak yeni sistemle birlikte bunu bir adım öteye taşıyacakları kesin. Videoların telif konusundaki sıkıntılarını da aştıktan sonra, Facebook’un video konusunda da hızlı ve yasal bir şekilde büyüyeceği aşikar.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: FACEBOOK’A İNCE AYAR

Türk bilim ekibi beynin sırlarını çözme yolunda

Türk bilim ekibi beynin sırlarını çözme yolunda

Çalışma tamamlandığında, bu hastalığın nedenleri büyük oranda ortaya konacak, böylece erken tanı ve tedavi yöntemlerinin önü açılacak. Merkezde çeşitli üniversitelerden tıp, genetik, elektronik mühendisliği ve psikoloji bilimlerinden onlarca araştırmacı, parkinson dışındaki diğer beyin kaynaklı rahatsızlıkların nedenleri üzerinde çalışıyor.

Bilkent Üniversitesi Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Enstitüsü (UNAM) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşe Begüm Tekinay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Avrupa ve ABD’de öncelikli alan olarak açıklanan beyin araştırma programlarına benzer şekilde Türkiye’de de Bilkent Üniversitesinde beyinle ilgili araştırmalara başladıklarını bildirdi.

Üniversitede Beyin Araştırmaları Merkezi’nin de bir süre önce kurulduğunu, geçen yıl da “sinir bilimleri” adıyla yüksek lisans ve doktora programının açıldığını belirten Tekinay, bu programlarda elektronik mühendisliği, bilgisayar mühendisliği, psikoloji, moleküler biyoloji ve genetik, malzeme ve nanoteknoloji enstitüsü ve fizik gibi farklı bölümlerden bilim insanlarının manyetik rezonans görüntüleme, cihaz geliştirme ve nörobilim araştırmaları yürüttüğünü ifade etti.

PARKİNSONDA BİR GEN BULUNMUŞTU

TÜBİTAK desteğiyle yürüttükleri proje kapsamında, el titremesi ve parkinson arasındaki ilişkiyi ortaya koyan bir genin bulunduğunu, bu alandaki araştırmaların devam ettiğini dile getiren Tekinay, çalışmalarına ilişkin şu bilgileri verdi:

“Bu projede, el titremesi olan ailelerde mutasyon analizlerini yaptık. Çeşitli disiplinlerden bilim insanları bir araya gelerek çalıştı. El titremesi hastalığında beyinde sinirler arasındaki bağlantılarda nasıl bir değişiklik oluyor, anlamak istiyoruz. Sadece el titremesinde değil, parkinsonizm gösteren el titremesi vakalarında beyindeki sinirler arasındaki bağlantıları analiz etmeye çalışıyoruz. Çalışmamızda bu hastalığın aynı zamanda genetik nedenlerini de araştırıyoruz. Bunun için yaklaşık 75 ailede araştırıyoruz. Bu ailelerin genlerini incelemeye başladık. Bu ortaya çıktığında erken teşhis ve tedaviye yönelik yeni çalışmaların yapılmasının önü açılacak.”

BİLİMSEL YAYIN HAZIRLIĞI SÜRÜYOR

Doç. Dr. Tekinay, 75 ailenin beyin yapılarının görüntülendiğini, radyologların bu görüntüleri incelediğini, ayrıca sinirler arasındaki bağlantıların incelendiğini, çalışmada önemli aşamalar katettiklerini bildirdi.

Çalışmanın yakında yayına hazır hale geleceğini vurgulayan Tekinay, merkezde yürütülen diğer çalışmalar hakkında şunları kaydetti:

“Merkezde çeşitli üniversitelerden tıp, genetik, elektronik mühendisliği ve psikoloji bilimlerinden onlarca araştırmacı, parkinson dışındaki diğer beyin kaynaklı rahatsızlıkların nedenleri üzerinde çalışıyor. Bilkent Üniversitesindeki sinir bilimleri ve beyin araştırmaları kapsamında toplumda en yaygın görülen motor sinir sistemi hastalıklarının sebebini ve fizyolojisini ortaya çıkaracak araştırmalar yapıyoruz. Beyinle alakalı başka hastalıkların da araştırılması için bilimsel işbirlikleri yaptık. Bu işbirliği dünyanın en iyi işbirlikleri arasında gösterilebilir. Ekibimizde, Bilkent Üniversitesi’nin yanı sıra Hacettepe, Ankara, Mersin üniversitelerinden 40’a yakın araştırmacı bulunuyor.”

Google’dan geldiğini iddia eden virüslü mesaj tehlikesi

Google’dan geldiğini iddia eden virüslü mesaj tehlikesi

Google’dan geldiği sanılan sözde uyarı mesajı şöyle;

“Gezinme oturumunuzu böldüğümüz için üzgünüz. Birkaç ay önce size gösterilen reklamlarla ilgili gizlilik ayarlarınızın güncellenmesi gerektiği hakkında uyarı aldınız. Lütfen hemen Google hesabınızdan reklamları görüntüleme ile ilgili tercihlerinizi güncelleyin. Bunu yapmazsanız hesabınız iptal edilecektir.”

Bu mesajın altında yer alan ve kaynağı belli olmayan (büyük olasılıkla virüs barındıran) Devam linki ne yönlendirilen kullanıcıların bilgisayarları ise tehlike altına giriyor.

İşte iPhone 6S’in yurtdışı fiyatları

İşte iPhone 6S’in yurtdışı fiyatları

Her yıl olduğu gibi iPhone 6S’in tanıtımından günler önce cihazın yurtdışı fiyatları da internete sızdı. 16, 64 ve 128 GB hafızalı modellere sahip olacak olan cihazların tahmini fiyatları bakın ne oldu:

iPhone 6s (Uzay Grisi), iPhone 6s (Gümüş) ve iPhone 6s (Altın)’ın 16 GB’lık versiyonu 699 Euro’dan, 64 GB’lık versiyonu 799 Euro’dan, 128 GB’lık versiyonu da 899 Euro’dan satılacak.

PEKİ YA iPHONE 6S PLUS’IN FİYATI NE OLACAK?

iPhone 6s Plus (Uzay Grisi), iPhone 6s Plus (Gümüş) ve iPhone 6s Plus (Altın)’ın ise 16 GB’lık versiyonu 799 Euro’dan, 64 GB’lık versiyonu 899 Euro’dan, 128 GB’lık versiyonu da 999 Euro’dan satılacak.

9 Eylül’de tanıtılacak olan iPhone 6S ve iPhone 6S Plus’ın 18 Eylül’de raflardaki yerini alması bekleniyor.

YouTube Gaming nedir

YouTube Gaming nedir

YouTube’un oyun kanalı YouTube Gaming, dedikoduların ardından geçtiğimiz günlerde gerçeğe dönüştü. Böylece Twitch, kendisine oldukça benzeyen ancak ilgi çeken birkaç ek işlev sunan bir rakibi karşısında bulmuş oldu. Peki YouTube Gaming tam olarak nedir ve Twitch’in yapamadığı neleri yapıyor?

YOUTUBE GAMİNG NEDİR?

Oyunlar artık hiç olmadığı kadar yaygın hale geldiler ve oyun tutkunları, birbirleriyle iletişim kurmak için yeni yollar geliştirdiler. YouTube Gaming ise oyun severleri canlı oyun yayınlarıyla bir araya getirmeyi amaçlıyor.

Başkalarının oynadığı oyunları seyretmek kulağa çok sıkıcı bir iş gibi gelse de bugün her ay 1,5 milyon yayıncının 20 milyar dakikalık oyun videosu izleniyor. Her ay 11 milyon video, bu dev akışın içerisine ekleniyor. Bu rakamlar, Amazon’un sahibi olduğu Twitch’e ait. Şimdi ise karşımızda Google’a ait YouTube’un yeni YouTube Gaming hizmeti var…

TWITCH’İN YAPAMADIĞI NELERİ YAPIYOR?

YouTube Gaming’de olan, Twitch’in sunmadığı özelliklerin başında HTML5 yoluyla 60fps’lik videolar yayınlayabilmek var. YouTube Gaming, sahip olduğu DVR işlevi sayesinde videoları kolayca duraklatıp geri almanıza veya hızlandırmanıza da izin veriyor.

NEDEN YOUTUBE GAMING?

YouTube, son dönemde oyunlara büyük önem veriyor. Öyle ki sitedeki aramalarınızda size ilgili oyunlarla ilgili videolar önerilebiliyor. YouTube Gaming’in ortaya çıkmasıyla birlikte YouTube’da oyunlarla ilgili yapacağınız aramalarda, oyuna özel, eşsiz bir “giriş sayfasına” yönlendirileceksiniz. Bu sayfadan oyunla ilgili yayınlara ulaşabileceksiniz.

Google, yaptığı bir açıklamada sadece oyunlara özel 25 bin sayfasının olduğunu söylemişti. Firmanın planları arasında oyun kanalını YouTube’un açık olduğu tüm bölgelere ulaştırmak var.

GOOGLE’IN GELECEĞE YÖNELİK OTOMOBİLLERİ

Türkiye’nin en güzel 10 bahçesi

Türkiye’nin en güzel 10 bahçesi

 ATATÜRK ARBORETUMU / İSTANBUL 

 


Hafta içi: Tam 4 TL, öğrenci 2 TL. Hafta sonu: Tam 10 TL, öğrenci 5 TL.

Bu güzelliği bilenlerin 1949’dan beri nefes almak için kaçtığı adres… Bitkilerin önünde bulunan tabelalardan türünü öğrenebiliyorsunuz. Göller, ördekler, kazlar, su kaplumbağaları ve ağaçlar…  Hâlâ gitmediyseniz çok şey kaçırıyorsunuz. 

 

 JAPON BAHÇESİ / İSTANBUL

 


Ücretsiz

2003’te Japonya’yla dostluğumuzun simgesi olarak yapıldı. Şu an tadilatta; ancak 20 Eylül’de Japon Kültür Festivali’yle yeniden hizmete girecek.

 

 HEVSEL BAHÇELERİ / DİYARBAKIR

 


Ücretsiz

700 dönümlük bahçelerin iki ay önce UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınması boşuna değil. Diyarbakır surlarıyla Dicle Nehri arasında uzanan bölgede 180’den fazla kuş türü yaşıyor.

 

 TROPİKAL KELEBEK BAHÇESİ / KONYA 

 


Tam: 7.5 TL, öğrenci 5 TL.

7 bin 600 metrekarelik araziye kurulu. 98 türde 20 bin adet tropikal bitki ve 15 türde yaklaşık 6 bin kelebek bahçede yaşıyor. Kelebek ve böcek müzesi de var. 

 

 JAPON BAHÇESİ / KIRŞEHİR – KAMAN

 


Ücretsiz

Japon arkeologların kazısında çıkan eserlerin sergilendiği Kalehöyük Müzesi ve bahçe yan yana. Japonya dışındaki en büyük Japon bahçesi.

 

 KARACA ARBORETUMU / YALOVA

 


Kişi başı: 10 TL.

1980’deTema Vakfı Onursal Başkanı Hayrettin Karaca’nın kurduğu bahçe, Türkiye’nin ilk özel arboretumuna sahip. Göller, kayalık alanlar ve minyatür bitkiler.

 

 NEZAHAT GÖKYİĞİT / İSTANBUL

 


Ücretsiz

Dünyada bir otoban kavşağına kurulmuş ilk ve tek botanik bahçesi… Buranın en büyük amacı bitkileri araştırmak ve nesli tehlikede olan bitkileri korumak. 

 

 ZEYTİNBURNU ŞİFALI BİTKİLER

BAHÇESİ / İSTANBUL

 


Ücretsiz

Türkiye’nin tek tıbbi bitkiler bahçesinde sentetik gübre ve ilaçların kullanılmadığı 700’ü aşkın tıbbi bitki mevcut. Bahçıvanlık eğitimi de veriliyor. 

 

 TBMM BAHÇESİ / ANKARA

 


Ücretsiz

Ankaralıların pek bilmediği saklı bir bahçe… TBMM’nin yüz akı olan bahçe, sanıldığının aksine halka açık ve 100’e yakın türde 22 bin civarı bitkiye sahip.

 

 DOĞAL YAŞAM PARKI / İZMİR – ÇİĞLİ

 


Tam: 3 TL, öğrenci 1 TL.

Doğayla iç içe, ailecek gidebileceğiniz bir yer. 125 türde 1500’e yakın hayvan var. Biri de şehrin maskotu fil: İzmir. 250 de bitki türü mevcut.

 

 JÜRİ
 Saffet Emre Tonguç, Gezgin ve rehber
 Aynur Tartan, TV Programcısı ve gazeteci
 Erdal İpekeşen, Gazeteci
 Murat Ermeydan, İstanbul Peyzaj Mimarları Odası Başkanı
 Faruk Pekin, FEST Travel sahibi
 Ahmet Zeki Apalı, TUREB Başkanı
 Korhan Gümüş, Mimar ve köşe yazarı
 Elif Ergün Tunçer, EvBahçe Dergisi Yayın Yönetmeni

 

Londra’da ucuz konaklama fırsatı

Londra’da ucuz konaklama fırsatı

LONDON HOUSE HOTEL, BAYSWATER

 

 

Son zamanlarda önemli bir yenilemeden geçen otelin binası Londra’nın tipik mimarisini yansıtıyor. Londra’nın batısında Bayswater bölgesinde yer alan London House, şehrin en büyük ve güzel parklarından Hyde Park’a da yürüme mesafesinde. Ayrıca Londra’nın renkli binalarıyla ünlü festival ve eğlence semti Notting Hill’e de oldukça yakın. Müşteri memnuniyeti konusunda konaklama ücretlerine göre oldukça iyi puanlar alan hotelde, odalar 225 TL’den başlıyor. Hotel, Bayswater ve Queensway metro duraklarına sadece birkaç sokak ötede.

 

HOTEL MONTANA, KING’S CROSS 

 

 

Londra’nın merkezi bölgelerinde King’s Cross’taki hotel, British Library, British Museum ve şehrin en büyük tren istasyonu King’s Cross’a çok yakın. Otelin odaları küçük ve gösterişsiz olmasına rağmen temiz. Tek kişilik odaların gecelik fiyatı 242 TL. Ancak iki ya da üç kişilik odalarda çok daha ucuza konaklama şansınız da var. Hotel Montana, konumuyla  ilk sıralarda tercih edilebilecek Londra hotelleri arasında yer alıyor.

 

VIKING HOTEL, STRATFORD

 

 

Londra’nın doğusunda Stratford bölgesindeki Viking Hotel, özellikle çevresindeki pub ve barlarla dikkat çekiyor. Şehrin en büyük alışveriş merkezlerinden biri olan Westfield Stratford’un da yanı başında. Listedeki diğer hoteller kadar merkezi olmasa da, çevresindeki birçok metro istasyonu bu açığı kapatıyor. Viking Hotel, Londra’nın geleneksel gece hayatına karışmak isteyenler için ucuz bir tercih. Hotelde tek kişilik odaların fiyatı ise 190 TL.

 

RIDGEMOUNT HOTEL, BLOOMSBURY 

 

 

Bloomdbury bölgesindeki hotelin birçok önemli avantajı var. Öncelikle hotel Londra Müzesi ve bir alışveriş merkezi olan Oxford Street’e sadece birkaç dakikalık yürüme mesafesinde. Müşteri memnuniyeti konusunda Trip Advisor ve Booking gibi konaklama platfromlarından iyi puanlar alan Ridgemount, şehirde uygun fiyata kalınabilecek, en iyi otellerden biri olarak gösteriliyor. Tek kişilik odaları küçük olsa da, temiz ve kullanışlı. Tek kişilik odalar yaklaşık 250 TL.

 

  • ECE TEMELKURAN’IN LONDRA’SI

 

Gökçeada’ya gitmek için 10 neden

Gökçeada’ya gitmek için 10 neden

GÖKÇEADA HÖYÜKLERİ

Ada’da farklı dönemlere ait 10 civarında höyük, yani eski yerleşim bulunuyor. Adanın geçmişi M.Ö. 7000’e kadar gidiyor. Yeni Bademli höyüğü 5000 yıl öncesine yani Tunç Çağı’na tarihlenmiş. Uğurlu höyüğünde ise yaklaşık olarak 7000 yıl öncesine kadar inildi. Trakya Üniversitesi tarafından yapılan kazılar bittiğinde adanın tarihi hakkında oldukça ilginç sonuçlar elde edilecek.

YILDIZ KOYU’NDA VE TEPEKÖY’DE GÜN BATIMI

 

Gökçeada’da güneş en güzel Yıldız Koyu’nda ve Tepeköy’de anıt çınarın olduğu yerde batar. Her iki yerde de arka fon Semadirek Adası’dır. Adaya gittiğinizde güneşi mutlaka
buralarda batırın.

MARMAROS ŞELALESİ

Gökçeada’da yaz aylarında bile dereler gürül gürül akar. Özellikle Marmaros’taki orman muhteşemdir. Marmaros Şelalesi ise yolunu adalıların da ne yazık ki iyi bilmediği bir yıldız gibidir. Yaklaşık 40 metreden dökülen şelale bir ada için adeta mucizedir.

GÖKÇEADA’NIN JEOLOJİK YAPISI

Gökçeada, ilginç jeolojik oluşumlara sahip. Adanın birçok yerinde kayaların içinde bulunan fosiller adaya farklı bir tat katıyor. Ayrıca bir noktada bulunan fosilleşmiş ağaçlar ise adanın başka bir jeolojik zenginliği. İstanbul Üniversitesi’nin başlattığı çalışma bitince, adaya sadece yazın değil her mevsim ziyaretçi gelecek.

SAKIZLI MUHALLEBİ VE BADEMLİ KURABİYE

 

Gökçeada’da, Zeytinli Köyü’nde mutlaka sakızlı muhallebi yemenizi öneriyorum. Ne yazık ki merkezde yapılanların tadı bu kadar güzel olmuyor. Özellikle Barba Hristo’yu tavsiye ediyorum. Bademli kurabiye ise adanın en çok rağbet gören ürünü. Tereyağı, un ve bademden yapılan ve ağızda eriyen kurabiyelere, kurabiyeyi ile kez yapan Efterpi Zguromali’nin (Efi) anısını yaşatmak için Efi ismi verilmiş. Gökçeada’nın marka değeri haline gelen kurabiyeleri merkezdeki meydan pastanesinde bulabilirsiniz.

ORGANİK TARIM

Gökçeada’da özellikle Şirinköy, Eşelek ve Uğurlu civarında son yıllarda yoğun bir organik tarım seferberliği var. Gökçeada’ya tatile gidenler dönüşte domatesten karpuza kadar, oldukça geniş bir ürün yelpazesini bagajlarına doldurup götürüyorlar.

DOĞANIN HEYKELLERİ

 

Yıldız Koyu’ndaki kumtaşlarının, deniz suyu ve bakteriler tarafından aşındırılması sonucunda inanılmaz güzel taş heykeller çıkmış ortaya. Ayrıca Yine Yıldız Koyu’ndaki kaya katmanları da
mutlaka görülmesi gereken doğal anıtlar.

SÖRF

 

Gökçeada rüzgârlı havasıyla ünlü. Bu özelliği yaklaşık 10 yıl önce fırsata dönüştü. Güzelce Koyu ve Kefalos’ta hem rüzgârsörfü hem de kite sörf yapılmaya başlandı. Bu iki bölgedeki rüzgâr sörf için inanılmaz elverişli. Kefalos’ta birçok yerden Sörf kursu almak mümkün.  Daha çok Bulgar ve Romenlerin başında bulunduğu sörf okullarında oldukça uygun fiyata eğitim alabilirsiniz.

TUZ GÖLÜ ÇAMURU

 

Denizden bir kum barı tarafından ayrılan göl,  kurak mevsimlerde tamamen kuruyarak tuzla kaplı bir alana dönüşüyor. Bu nedenle Tuz Gölü ismini almış olan gölün sahilindeki çamurlar tatilcilerin cilt güzelliği için kullandığı önemli bir malzeme olmuş. Kefalos sahilinde siyah çamurlarla dolaşan insanları görmek sizi şaşırtmasın.

MUSTAFA’NIN GAYFESİ

Eski Kaleköy’ün içinde bir kilisenin bahçesinde bulunan Kafeterya, adanın tüm sakinliğini ve dinginliğini hissedeceğiniz bir yer. Çınar ağaçlarının altında yapacağınız kahvaltıya, arka planda rahatsızlık vermeyen bir müzik eşlik ediyor. Kahvaltıda ise çoğu adada üretilen organik kahvaltılıklar öne çıkıyor.

 

Mikanos Hakkında Herşey

Mikanos Hakkında Herşey

İlk göz ağrım Yunan adalarının popüler çocuğu Mikonos. Buraya ilk geldiğimde 20 yaşındaydım, yani tam 15 yıl evvel ilk görüşte aşk dediklerinden bizimkisi. Her yıl illa gelir oldum. Sanki beni kısa bir kayışla bağlamıştı kendine. Ege’deki üç tane ana ‘tapınağın’ ortasında konumlanan popüler çocuğumuz. Sanırım bu yüzden enerji patlaması yaşıyor ve yaşatıyor.

Hayatın dengeden ibaret olduğunu düşünürüm, bir gün öyleyse bir gün mutlaka böyle yaşarım. Takıntılarım vardır. Aynı yerlere gider, aynı sevdiğim yemekleri yer, aynı insanları görmekten hoşlanırım. Doğallık ve gerçeklik önemlidir benim için. Şefkate ve enerjisine inanırım. Bu paylaştıklarım benim doğallığa ve gerçek insanlara kaçış noktalarım…

 

RAHATLIK SEVENLERİN PLAJI

Adanın en eskilerinden Alemagou hafif hippi bir mekân. Salaş ortamıyla rahatlık seven, özgür ruhların gitmesi gereken bir plaj… Plajda İna’yı bulun. En iyi yeri hep o ayırır. Ben şahsen köşeleri ayırıyorum. Herkesi görebileceğim ama kimsenin beni göremeyeceği yerleri. Yemeğe düşkün Boğa burcu olarak adanın en iyi ‘toromo’ salatasına sahip olduklarını söyleyebilirim. Mutlaka çilekli domatesli salata derim, başka da bir şey demem. Kulağa hoş gelmiyor biliyorum ama içine bir de Yunan peyniri eklenince yeme de yanında yat oluyor inanın bana. Akşamları kafalarına göre çaldıkları harika müziklerle de içecek olarak ‘Blueberry Mohito’ kesin denenmeli.

Ftelia

‘Ftelia’ çoğunlukla yerlilerin gittiği benim en sevdiğim plaj. Akşamüzerleri gruplar halinde pufların üzerinde otururken, ateş yakılıp keyifli sohbetler yaşanabiliyor. Ftelia’nın restoranı, deli gibi yiyip içseniz de şaşıracağınız ucuzluktaki nadir yerlerden. Burada Costas’ı bulmanızı öneririm. Her konuda size yardım edecektir. Mekânda, etnik ve sanatsal detaylar feci göz alıcı. Ben yoga hocamla akşamüzeri güneşin batışını orada kutlayıp yoga yapıyorum.

SIRADA BEKLENEN RESTORAN


Elinize havlunuzu, çantanızı, suyunuzu alıp mutlaka ‘Agios Sostis’ ve ‘Fakas’a gitmelisiniz. Maldivler’deki deniz halt etmiş. ‘Agios Sonom’ uçurumun tepesinde kilisenin yanındaki
10 masalı ‘Kiki’de mutlaka yemek yiyin.

Elinize havlunuzu, çantanızı, suyunuzu alıp, mutlaka ‘Agios Sostis’ ve ‘Fakas’a gitmelisiniz. Maldivler’deki deniz halt etmiş. ‘Agios Sonom’ uçurumun tepesinde kilisenin yanındaki 10 masalı ‘Kiki’de mutlaka yemek yiyin. Hazırlıklı olun: Tahta sandalyelerinde oturup mutlaka bir saat kadar yer bekleyeceksiniz. Buradaki ‘roze’ şarap ikramı eşliğinde pancar salatası ve makarna salatası kesin yenmeli…

Santa Marina

Bodrum’un Maça Kızı neyse Mikonos’un ‘Santa Marinası’ da odur. Genellikle ailelerin geldiği, lüks yatların önüne demir attığı, içinde ‘Buddha Bar’ın olduğu otelin plajı ve denizi bir harika…

7 SAAT DANS ETTİREN MÜZİK


Scorpios

Ben şahsen ‘Scorpios’ta denize girmeyi tercih etmiyorum. Çünkü yüzmek neredeyse imkânsız… Scorpios, kayalardan uçurumun üzerinde ‘Nammos’u tahtından etmiş olan yeni hergele çocuğumuz! Salı ve perşembe akşamüzerleri kendine münhasır ‘Burning Man’de Mexico tulumlu ekip çalıyor. Beni durmadan 7 saat dans ettirebilen tek yer. İnsanların güzelliği de tartışılmaz tabi. Julien Macdonald, Sandro Ambrosio, Chiara Ferragni gibilerin de tercihi burası.

SAKİN AKŞAM YEMEĞİ İÇİN

 

Ben şahsen Nammos’a sadece akşamları yemeğe gidiyorum. Daha sakin oluyor. Sanırım o kaba halini sevmiyorum artık. Orada, yılan balığı, patlıcan milföy ve domates köfteleri favorilerimden. Bunların dışında Ornos plajında ‘Kuzina’yı da deneyebilirsiniz. Sonrasında adanın eskisi ‘Hippie Fish’de yemek ve güneşi batırın. Başka favori yerlerim de yok değil tabii ama onlar şimdilik lokal kalsın, bozulmadan. Akşamları koy içinde dükkânları ve şahane galerileri gezdikten sonra ‘Interni’de mutlaka bir içki alınmalı. Oradan ‘Rock in Roll’ ve ‘Astra’da dans edilebilir. Buradan sonra eğlenceye devam edilecekse istikamet adanın yenisi Moni olmalı. Burası sabah 09.00’a kadar açık. Ancak üye girişli bir gece kulübü olduğu da aklınızda bulunsun  Adadaki en sevdiğim restoranlar Avra, Nautilus, Kiki’s ve Monarch. Cabaret ise buranın en meşhur lokal tavernası. Gidilmeli…

 

Sporculara ‘kite surf’ için adres ‘Ornos’… Buradaki Brezilyalı hocalar 10 numara.  Bir de adalar arası gidiş feribotla mutlaka Naksos, Paros, Milos, Zakintos’tan yapılmalı.

Sanırım Bodrum’da beş yıl geçirdikten sonra yeni aşkımı buldum: Vivela Mikonos! (Yaşasın Mikonos).

 

  • EĞLENCENİN ZİRVE YAPTIĞI ADA

 

 

Türkiye’nin en iyi 10 tırmanış rotası

Türkiye’nin en iyi 10 tırmanış rotası

GEYİKBAYIRI – ANTALYA

Öztürk Kayıkçı, burayı keşfettikten sonra Geyikbayırı, Avrupalı ve Türk kaya tırmanışçılarının gözdesi haline geldi. Bölgede yüzlerce boltlu tırmanış rotası var. Üstelik bu rotalar farklı yükseklik, zorluk ve eğitim derecesine sahip tırmanışçılara hitap ediyor. Konyaaltı.

ALADAĞLAR – NİĞDE

Kayseri, Adana ve Niğde’nin arasında yer alan dağlar Anadolu’nun Alpleri olarak anılıyor. Demirkazık Köyü’ne 10 dakikalık yürüyüşle ulaşacağınız Cimbar Kanyonu’nda eşsiz tırmanış rotaları var.  Dağı zirve yapmadan yürüyerek de geçebilirsiniz.

KAYNAKLAR – İZMİR

Her yıl ilkbahar sonunda ‘Kaynaklar Kaya Tırmanış Şenliği’ adında amatör ve profesyonel sporcuların katıldığı eğlence dolu bir festival yapılıyor. Bugün 200’den fazla tırmanış rotası var. Bölge şehir merkezine yakın bir konumda bulunuyor. Buca.

BAFA GÖLÜ / MUĞLA

Bafa Gölü’nün kıyı manzarası eşliğinde kısa kaya tırmanışları (bouldering) için eşsiz harika bir yer. Amatör sporcular bile rahatlıkla çalışabilir. Tırmanıcılar tarafından “Bafantastik” olarak anılan bölge Granit ve tırtıklı bir kaya yapısına sahip. Milas.

ÇİTDİBİ / ANTALYA

Geyikbayırı tırmanış bölgesinin hemen yanı başında yer alıyor. Zor bir parkura sahip, ancak son yıllarda giderek daha fazla tercih ediliyor. İsmini, uzaktan bakıldığında çiti andırmasından alıyor. Yamaçtan baktığınızda eşsiz bir körfez manzarası var. Konyaaltı.

KAÇKARLAR / RİZE

Her daim görebileceğiniz buzulları, gölleri ve yemyeşil ormanlarıyla dağcıların ilk tercihi. Buz tırmanışı yaz aylarında ne kadar kolaysa kış aylarında o kadar zor. Altıparmak, Kavron ve Verçenik tepelerine farklı rotalardan çıkabilirsiniz. Çamlıhemşin.

BALLIKAYALAR KANYONU / KOCAELİ

1970’lerden bu güne tırmanış yapılan kanyonun her iki tarafı da önceden belirlenmiş 100’den fazla rotayla dolu. İstanbul’un monotonluğundan sıkıldıysanız, günübirlik kaçabileceğiniz en yakın tırmanış bölgesi burası. Kanyonda kamp da yapabilirsiniz. Gebze.

DATÇA / MUĞLA

En zor ve dik yamaçlı tırmanış rotalarından biri burası desek yanılmayız. Bu işte biraz tecrübe kazanıp buraya gelmelisiniz. Tırmanış esnasında kuş sesleri ve ileride bulunan kanyondan gelen su seslerinin yankısı eşliğinde macera dolu bir gün geçirin. Datça.

UZUNDERE / ERZURUM

Bölgenin en önemli özelliği yazın kayada, kışın ise buz şelalesinde tırmanış imkânı vermesi. Amatör sporculardan, profesyonel tırmanışçılara kadar zorluk derecesi geniş boltlu tırmanma rotaları bulunuyor. Ocak ayında ‘Uluslararası Buz Tırmanış Festivali’ düzenleniyor. Uzundere.

CİLO – HAKKARİ

Dağcılara göre burası Doğu Anadolu’nun tırmanış cenneti. Lacivert renkteki buzul gölleri, rengârenk çiçekleriyle, tırmanırken nefes kesen bir manzara size eşlik ediyor. Bu güzel tırmanış bölgesi, çatışmalar nedeniyle şimdilik güvenli değil. Yüksekova.

 

 JÜRİ
 Tunç Fındık, Dağcı
 Ali Nasuh Mahruki, AKUT Kurucusu
 Yücel Sönmez, Hürriyet Seyahat editörü
 Öztürk Kayıkçı, Dağcı
 Esra Ergin, Dağcı
 Mehmet İren, Hürriyet editörü
 Zorbey Aktuyun, Dağcı
 Duygu Yarsur, Dağcı
 Tobias Haug, Dağcı
 Hale Taşkın, Dağcı

 

Pisa ve kulesi

Pisa ve kulesi

Yerçekimine böyle meydan okuyuşunu dikeyliğindeki aksaklıktan alan bir yapı… Tam 3 metre 99 santim kaykılmış durumda. Hangi yöne doğru kaykıldığına gelince, bu biraz da, yuvarlak olduğu için, nereden baktığınıza bağlı.

Pisa Kulesi, ‘Mucizeler Alanı’ndaki anıtsal mezarlık, devasa vaftizhane ve mermer katedralden ibaret külliyenin çan kulesi olarak inşa edilmiş. Ama ana yapıdan, yani katedralden az uzağa, bağımsız şekilde dikilmiş. Mimari özelliği de bu konumundan kaynaklanıyor. Katedralin kat kat mermer sütunlarla yükselen, bronz kapıları kabartmalarla süslü ön cephesine değil de, tuhaf bir biçimde arkasına bakıyor ve günümüzde tüm önlemlerin alınmış olmasına rağmen, yine de yıkılacakmış gibi duruyor. Çepeçevre sütunları, cehennem zebanilerini tasvir eden kabartmaları ve yedi katıyla, az sonra yer ile yeksan olacakmış izlenimi veriyor.

293 basamağı çıkmayı göze alamadığımdan kuleye aşağıdan bakmakla yetindim. Çıksaydım tepeden denizi görebilirdim. Belki denizi görürdüm ama inmem kolay olmazdı.

Bakışlarımı kulenin dibinden yukarıya kaldırmadan önce mermer kabartmalara dokunuyorum. Gemiler mayıs güneşinde ısınmış, artık bir liman olmayan kentten engine yelken açmak üzere. Onlar gitsin ama kule yerinde kalsın, yıkılmasın diye ellerimle tutmaya çalışıyorum. Sonra katedrale doğru yürüyorum.

Pisa Kulesi, anıtsal mezarlık, devasa vaftizhane ve mermer katedralden ibaret külliyenin çan kulesi olarak inşa edilmiş ama katedralden bağımsız şekilde dikilmiş. Kule, tüm önlemlerin alınmış olmasına rağmen, yine de yıkılacakmış gibi duruyor. Çepeçevre sütunları, cehennem zebanilerini tasvir eden kabartmaları ve yedi katıyla, az sonra yer ile yeksan olacakmış izlenimi veriyor.

İSA’NIN ÇİLESİ OLMUŞ UMUDUN KENDİSİ 

İçeriye girdiğimde orta yerde, yekpare taş sütunların arasında tavandan sarkan bir avizeyle karşılaşıyorum. Galileo’nun lambası bu olmalı. Solda, Giovanni Pisano’nun aslan heykellerinin sırtına yüklediği, tam 300 heykelcikten oluşan ünlü yapıtı var. İsa’nın hayatını ve çilesini anlatan bu kompozisyonda ağır basan izlek kıyamet… Çoluk çocuğuna sarılan analar mı ararsın, sevap işleyenleri günahkârlardan ayıran İsa’dan medet umanlar mı, hepsi orada. Develer, eşekler, bizim sarıklılar da var. Galileo yıllar önce buraya geldiğinde, Pisano’nun hünerinden yağ kandilleriyle aydınlanan avizeye kaydırmıştı bakışlarını. Ve bir sarkaç gibi boşlukta gidip gelen ışıkların hareketini izlemeye koyulmuştu. Her gidiş gelişte eşit birimlere bölünüyordu zaman. Ve yaşlı bilgin gök cisimlerini izlemek için yaptığı teleskoptan sonra zamanı da ölçmeyi tasarlıyor, dışarıdaki kuleden aşağıya bıraktığı ağırlıkların düşmesiyle yerçekimi kurallarını keşfediyordu. Kopernik’in kuramından hareketle Dünya’nın sanıldığı gibi düz olmadığını, hem kendi çevresinde hem de Güneş’in çevresinde döndüğünü kanıtladığında başına gelmeyen kalmayacak, savından vazgeçene dek Engizisyon tarafından hapsedilecekti.

 

  • İtalya’da pizza nerede yenir?

 

Bilmem bir daha yolum düşer mi buraya? Eğer düşerse, bu kez kuleye çıkmayı göze alır mıyım? Piazza Navona’yı anlatırken, edebiyatımızda ilk defa bu alana Tezer Özlü’nün dikkat çektiğini de yazmıştım. Pisa izlenimlerimi de ağabeyi Demir Özlü’nün ‘Kule’ adlı öyküsünden bir alıntıyla noktalayayım:

“Kule, bir-başına, en yüksek kule, başını döndürecek senin. Senin içinde taşıdığın kule o, hatta biricik kulen, senin kulen, senin öznelliğinin kulesi o, içinin boşluğunu, bilincinin bu değin yükseklerde uçmasını sağlayan biricik şey”.

KALABALIKTAN UZAK SANAT

Arno’nun sol yakasında, 15’inci yüzyıldan kalma yapının içinde hâlâ hizmet veren belediyenin yanındaki sokağa girip biraz yürüyünce küçük bir alana varıyorum: Piazza del Carmine. Küçük kilisenin yanındaki kahveye oturunca, alanın orta yerine dikilmiş heykeli fark ediyorum. Giovanni Pisano’nun, babası Nicolo’yu da aşan deha ve yeteneğiyle yarattığı, az önce katedralde gördüğüm işleri düşüyor aklıma. Sanatçının alçakgönüllü boyutlardaki heykelinin turist kalabalığından uzak, kentin bu kuytu alanına dikilmiş olması hoşuma gidiyor. Pisano, Giordano Bruno’nun Roma’daki heykeline benziyor biraz. Üzerinde pelerin, başında külah var.

 

  • Tatlı hayaller şehri Roma

 

BİR ZAMANLAR YILDIZDI

İtalyan kentlerinin pek çoğu gibi Pisa’nın içinden de, akışı yavaş, yazın suyu azalan ama kışın kükreyip coşan bir ırmak geçiyor. Kentin tarihi epey eskilere, Romalılardan önce burayı mesken tutmuş Etrüsklere dek gidiyor. O zamandan bu yana, özellikle de 12’nci yüzyılda, diğer İtalyan şehir devletleri gibi gücünü Akdeniz coğrafyasına yaymış Pisa, Civitavecchia’dan Portovenere’ye, Palermo’ya, hatta İskenderiye ve İstanbul’a dek koloniler kurmuş. Ne var ki çok sürmemiş bu parlak dönem, 15’inci yüzyılda Floransa’nın yönetimi altına girmiş, bir daha da iflah olmamış. Bugün de, ünlü kulesine ve övünç kaynağı Galileo’suna rağmen, biraz kıyıda kaldığını, taşralılıktan bir türlü kurtulamadığını söyleyebiliriz.

Pisa’da mutlaka kulenin önünde fotoğraf çektirmeniz gerekiyor ama bu arada bir el hareketi yapmanız da şart. Sağ ayağınızı öne atarak, kollarınızı uzatıp kuleyi tutar gibi yapmalısınız ki, fotoğrafta Pisa Kulesi’nin yıkılmasına sizin bu hareketinizin engel olduğu görülsün.

Küba’da nerede ne yenir?

Küba’da nerede ne yenir?

Washington’da Küba, Havana’da ise Amerikan bayrağı dalgalanmaya başladı. Yani Küba gitti, gidiyor. Bir süre sonra bu müze ülke, yerini turistik bir adaya terk edecek. Ama hâlâ geç kalmış sayılmazsınız. Biraz acele ederseniz, ‘orijinal’ Küba’yı görebilirsiniz. Koloni döneminden kalma binalar, 70-80 yıllık Amerikan arabaları, her yerde müzik ve dans, tütünün en hası, romun en lezzetlisi, doğanın en el değmemişi ve duran zaman… Tekmili birden sizi bekliyor. Hem de çok ucuza. Yani, şimdi Küba’ya gitmenin tam zamanıdır. Biraz daha oyalanırsanız, düş kırıklığına uğrayabilirsiniz.

LA CASA: Herkes orada

Adres: Calle 30, Nuevo Vedado.

Kapılarını açtığı 1995 tarihinden beri adaya gelen ünlü-ünsüz hemen herkesin uğradığı bir lezzet durağı. Mönü karmaşık ama hepsi birbirinden lezzetli. Ama en çok rağbet gören yemek,  Şef Yuki’nin yaptığı suşiler ve tempuralar.

CAFE BOHEMİA: Kokteyller bir harika

Adres:  Plaza Vieja, San Ignacio 364.

Havana’nın en güzel meydanında, İtalya esintili bir kafe. Taze baget ekmeğe yapılan sandviçler, çok lezzetli. Küba’da çok az yerde bulunan İtalyan kahvelerini de burada içebilirsiniz. Mekânın rom bazlı bu kokteylleri insanın kanını kaynatıyor.

EL IDILIO: Mönü karatahtada

Adres: Calle G 351, Vedado.

Basit görünümlü ama her şey çok lezzetli. Lokantayı saran kızartma kokuları insanın ağzını sulandırıyor. Mönüde çok çeşit yok. Olanlar duvardaki karatahtada yazılı. Küba mutfağının en lezzetli yemeklerinin burada tadına bakabilirsiniz.

CAFE DE LOS ARTISTAS: Mağaradaki lezzet

Adres: Calle Aguilar 22, Avenida de los Misteneo.

Tuğla ve taştan yapılmış mağara görünümlü bir mekân. Izgara et ve taze balık ağırlıklı. Yemekleri beklerken bir ‘Pina Kolada’ içmenizi öneririm. Böylesini bir başka yerde içemezsiniz. Ucuz, lezzetli ve samimi bir mekân.

LA FAMILIA: Yemekler bol kepçe

Adres: San Juan de Dios 65, Habana y Compostela.

Eski Havana’nın arka sokaklarında gizlenmiş bir lezzet durağı. Mönü Küba Mutfağı, aşçının eli bol. Tabaklar tepeleme doluyor. Balıklar tazenin de ötesinde. Canlı müzik var. Müziğine uyup oturduğunuz yerde dans edebilirsiniz.

LA GUARIDA: Yemek için kuyruk

Adres: 418 Concordia.

Devrim öncesinde yapılmış bir binaya giriyorsunuz. Şık bir garson sizi, yüksek tavanlı, büyükçe bir salona davet ediyor. Mönü zengin: Izgara sığır filetosu, ıstakoz, kuzu tikka masala ve lezzetli seçenekler. Kapının önünden uzun kuyruk hiç eksik olmuyor.

O’REILY: Lezzet için doğru adres

Adres: Habana y Aguiar.

Yemekten ilk çatalı aldığımda, lezzet damağımı şaşırttı. Adını da söyledi ama not etmeyi unuttum. Böylesine lezzetli bir yemeği çoktandır yememiştim. Küba mutfağının lezzetli yemeklerinin tadına bakmak için en doğru adreslerden biri.

RESTAURANTE SOL Y SON: Lezzet ve romantizm

Adres: Simon Bolivar e Frank Pais y Jose Marti.

Ortasında küçük bir havuz olan bir bahçe… Burada romantizmle birlikte lezzet de zirveye tırmanıyor. Sakin ve şaşırtıcı. Önden küçük kadehlerde birkaç rom. Acıkınca, muz ile doldurulmuş ıstakoz.