Efsane oyun Snake geri döndü

Efsane oyun Snake geri döndü

Microsoft, bir zamanların popüler oyunu Pong’u geçtiğimiz hafta arama sayfasına taşmıştı. Firma, henüz nostaljiyi bir kenara bırakmamış olacak ki bu sefer bir başka klasiği Bing sayfasına taşıdı.

Microsoft, şimdi de popüler “Snake” oyununu arama sonuçlarına ekledi. Snake, bir başka deyişle yılan oyunu, 1990’larda Nokia’nın telefonları sayesinde milyonlarca kullanıcının oynadığı bir oyun haline gelmişti. “Tiryakilik yapan” mobil oyunların ilki, belki de kendisine her yaştan oyuncu bulan Snake idi.

Snake’i web tarayıcınızda oynamak isteyenlerin Bing.com’u açması ve “snake game” veya “bing snake” sözcükleri için arama yapması gerekiyor. Ancak şimdilik oyunun Türkiye’de çalışmadığını söylemekte yarar var.

GOOGLE’IN GELECEĞE YÖNELİK OYUNCAKLARI

İnternetin babasının büyük korkusu

İnternetin babasının büyük korkusu

İnternetin babası olarak bilinen Vinton Cerf, tüm ebeveynler gibi son Internet of Thing – Nesnelerin İnterneti gelişmelerinden çocukları adına endişelendiğini söyledi.

Almanya’daki Heidelberg Laureate Forumu’nda düzenlenen basın toplantısında konuşan Cerf, bazen dehşete kapıldığını ifade ederek, nesnelerin internetinin aletler ve yazılımların bir kombinasyonu olduğunu belirterek her zaman için yazılımlar hakkında kaygılı olduğunu söyledi. Tecrübeli mühendis yazılımların her zaman için hata içerebileceğini sözlerine ekledi.

Internet of Things, internete bağlı cihazların bir çoğunu yönetebilmemizi sağlayacak. Pek çok teknolojik araç gibi IoT otomasyonunun da potansiyel olumsuz yanlarının olabileceğini belirten Cerf, güvenlik kavramının bunlardan biri olduğunu söyledi.

İnternetin babası, IoT verilerinin yanış kişilerin eline geçme ihtimalinin olduğunu belirterek, Nest gibi bir cihazdan alınan verilerin bir evde kaç kişinin yaşadığını ve bu şahısların evde olup olmadığını anlamaya yetebileceğini, bunun hırsızlar tarafından kullanılabileceğini iddia etti. Cerf, IoT teknolojisinin olası bir yangın durumunda itfaiye birimlerine evde kaç kişinin olduğunu ve hangi odada konumlandıklarını bildirme konusunda ise yararlı olacağını ifade etti.

Vinton Cerf son olarak belirli bir standardizasyonun olmadığını ve her şey için farklı kontrol ve izleme sistemlerine ihtiyaç duyulacağını söyleyerek, yedi farklı Hub kullanarak evindeki cihazları kontrol etmek istemediğini belirtti.

İNTERNETİN 10 BÜYÜK İSMİ

Facebook da korsana savaş açtı

Facebook da korsana savaş açtı

Facebook, son dönemde yüklenen videolarla birlikte neredeyse YouTube’a kafa tutar konuma gelmişti. Yayınlanan videolarla milyonlarca izleyici kitlesine ulaşan Facebook’un video sistemi, elbette yayınlanan bu videoların yasal olup olmadığı konusunu da akla getiriyor ister istemez. Facebook da bu konuda çalışmalarına tam gaz devam ediyor. Şirket şimdi, telif hakkıyla korunan videoların siteye yüklenmemesi için yeni bir video kontrol mekanizması üzerinde çalışıyor.

Facebook, konuyla ilgili yayınladığı blog yazısında, yeni sistemin; medya kuruluşlarının, multikanal ağların ve bireysel olarak video yükleyenlerin gönderdikleri videoları, farklı Facebook sayfaları, profilleri ve grupları da dahil olmakla birlikte, Facebook içinde her yerde tarayarak eşleşip eşleşmediğini hızlı bir şekilde analiz edeceğini ve yüklenen videonun “korsan” olması neticesinde, silinmesi için raporlanacağını belirtti.

Şu an Audible Magic isimli bir sistem üzerinden videoların telif yasasına uygunluğunu kontrol eden Facebook, bunu videolarda yer alan ses kayıtlarını inceleyerek gerçekleştiriyor. Ancak yeni sistemle birlikte bunu bir adım öteye taşıyacakları kesin. Videoların telif konusundaki sıkıntılarını da aştıktan sonra, Facebook’un video konusunda da hızlı ve yasal bir şekilde büyüyeceği aşikar.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: FACEBOOK’A İNCE AYAR

Türk bilim ekibi beynin sırlarını çözme yolunda

Türk bilim ekibi beynin sırlarını çözme yolunda

Çalışma tamamlandığında, bu hastalığın nedenleri büyük oranda ortaya konacak, böylece erken tanı ve tedavi yöntemlerinin önü açılacak. Merkezde çeşitli üniversitelerden tıp, genetik, elektronik mühendisliği ve psikoloji bilimlerinden onlarca araştırmacı, parkinson dışındaki diğer beyin kaynaklı rahatsızlıkların nedenleri üzerinde çalışıyor.

Bilkent Üniversitesi Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Enstitüsü (UNAM) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşe Begüm Tekinay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Avrupa ve ABD’de öncelikli alan olarak açıklanan beyin araştırma programlarına benzer şekilde Türkiye’de de Bilkent Üniversitesinde beyinle ilgili araştırmalara başladıklarını bildirdi.

Üniversitede Beyin Araştırmaları Merkezi’nin de bir süre önce kurulduğunu, geçen yıl da “sinir bilimleri” adıyla yüksek lisans ve doktora programının açıldığını belirten Tekinay, bu programlarda elektronik mühendisliği, bilgisayar mühendisliği, psikoloji, moleküler biyoloji ve genetik, malzeme ve nanoteknoloji enstitüsü ve fizik gibi farklı bölümlerden bilim insanlarının manyetik rezonans görüntüleme, cihaz geliştirme ve nörobilim araştırmaları yürüttüğünü ifade etti.

PARKİNSONDA BİR GEN BULUNMUŞTU

TÜBİTAK desteğiyle yürüttükleri proje kapsamında, el titremesi ve parkinson arasındaki ilişkiyi ortaya koyan bir genin bulunduğunu, bu alandaki araştırmaların devam ettiğini dile getiren Tekinay, çalışmalarına ilişkin şu bilgileri verdi:

“Bu projede, el titremesi olan ailelerde mutasyon analizlerini yaptık. Çeşitli disiplinlerden bilim insanları bir araya gelerek çalıştı. El titremesi hastalığında beyinde sinirler arasındaki bağlantılarda nasıl bir değişiklik oluyor, anlamak istiyoruz. Sadece el titremesinde değil, parkinsonizm gösteren el titremesi vakalarında beyindeki sinirler arasındaki bağlantıları analiz etmeye çalışıyoruz. Çalışmamızda bu hastalığın aynı zamanda genetik nedenlerini de araştırıyoruz. Bunun için yaklaşık 75 ailede araştırıyoruz. Bu ailelerin genlerini incelemeye başladık. Bu ortaya çıktığında erken teşhis ve tedaviye yönelik yeni çalışmaların yapılmasının önü açılacak.”

BİLİMSEL YAYIN HAZIRLIĞI SÜRÜYOR

Doç. Dr. Tekinay, 75 ailenin beyin yapılarının görüntülendiğini, radyologların bu görüntüleri incelediğini, ayrıca sinirler arasındaki bağlantıların incelendiğini, çalışmada önemli aşamalar katettiklerini bildirdi.

Çalışmanın yakında yayına hazır hale geleceğini vurgulayan Tekinay, merkezde yürütülen diğer çalışmalar hakkında şunları kaydetti:

“Merkezde çeşitli üniversitelerden tıp, genetik, elektronik mühendisliği ve psikoloji bilimlerinden onlarca araştırmacı, parkinson dışındaki diğer beyin kaynaklı rahatsızlıkların nedenleri üzerinde çalışıyor. Bilkent Üniversitesindeki sinir bilimleri ve beyin araştırmaları kapsamında toplumda en yaygın görülen motor sinir sistemi hastalıklarının sebebini ve fizyolojisini ortaya çıkaracak araştırmalar yapıyoruz. Beyinle alakalı başka hastalıkların da araştırılması için bilimsel işbirlikleri yaptık. Bu işbirliği dünyanın en iyi işbirlikleri arasında gösterilebilir. Ekibimizde, Bilkent Üniversitesi’nin yanı sıra Hacettepe, Ankara, Mersin üniversitelerinden 40’a yakın araştırmacı bulunuyor.”

Google’dan geldiğini iddia eden virüslü mesaj tehlikesi

Google’dan geldiğini iddia eden virüslü mesaj tehlikesi

Google’dan geldiği sanılan sözde uyarı mesajı şöyle;

“Gezinme oturumunuzu böldüğümüz için üzgünüz. Birkaç ay önce size gösterilen reklamlarla ilgili gizlilik ayarlarınızın güncellenmesi gerektiği hakkında uyarı aldınız. Lütfen hemen Google hesabınızdan reklamları görüntüleme ile ilgili tercihlerinizi güncelleyin. Bunu yapmazsanız hesabınız iptal edilecektir.”

Bu mesajın altında yer alan ve kaynağı belli olmayan (büyük olasılıkla virüs barındıran) Devam linki ne yönlendirilen kullanıcıların bilgisayarları ise tehlike altına giriyor.

İşte iPhone 6S’in yurtdışı fiyatları

İşte iPhone 6S’in yurtdışı fiyatları

Her yıl olduğu gibi iPhone 6S’in tanıtımından günler önce cihazın yurtdışı fiyatları da internete sızdı. 16, 64 ve 128 GB hafızalı modellere sahip olacak olan cihazların tahmini fiyatları bakın ne oldu:

iPhone 6s (Uzay Grisi), iPhone 6s (Gümüş) ve iPhone 6s (Altın)’ın 16 GB’lık versiyonu 699 Euro’dan, 64 GB’lık versiyonu 799 Euro’dan, 128 GB’lık versiyonu da 899 Euro’dan satılacak.

PEKİ YA iPHONE 6S PLUS’IN FİYATI NE OLACAK?

iPhone 6s Plus (Uzay Grisi), iPhone 6s Plus (Gümüş) ve iPhone 6s Plus (Altın)’ın ise 16 GB’lık versiyonu 799 Euro’dan, 64 GB’lık versiyonu 899 Euro’dan, 128 GB’lık versiyonu da 999 Euro’dan satılacak.

9 Eylül’de tanıtılacak olan iPhone 6S ve iPhone 6S Plus’ın 18 Eylül’de raflardaki yerini alması bekleniyor.

YouTube Gaming nedir

YouTube Gaming nedir

YouTube’un oyun kanalı YouTube Gaming, dedikoduların ardından geçtiğimiz günlerde gerçeğe dönüştü. Böylece Twitch, kendisine oldukça benzeyen ancak ilgi çeken birkaç ek işlev sunan bir rakibi karşısında bulmuş oldu. Peki YouTube Gaming tam olarak nedir ve Twitch’in yapamadığı neleri yapıyor?

YOUTUBE GAMİNG NEDİR?

Oyunlar artık hiç olmadığı kadar yaygın hale geldiler ve oyun tutkunları, birbirleriyle iletişim kurmak için yeni yollar geliştirdiler. YouTube Gaming ise oyun severleri canlı oyun yayınlarıyla bir araya getirmeyi amaçlıyor.

Başkalarının oynadığı oyunları seyretmek kulağa çok sıkıcı bir iş gibi gelse de bugün her ay 1,5 milyon yayıncının 20 milyar dakikalık oyun videosu izleniyor. Her ay 11 milyon video, bu dev akışın içerisine ekleniyor. Bu rakamlar, Amazon’un sahibi olduğu Twitch’e ait. Şimdi ise karşımızda Google’a ait YouTube’un yeni YouTube Gaming hizmeti var…

TWITCH’İN YAPAMADIĞI NELERİ YAPIYOR?

YouTube Gaming’de olan, Twitch’in sunmadığı özelliklerin başında HTML5 yoluyla 60fps’lik videolar yayınlayabilmek var. YouTube Gaming, sahip olduğu DVR işlevi sayesinde videoları kolayca duraklatıp geri almanıza veya hızlandırmanıza da izin veriyor.

NEDEN YOUTUBE GAMING?

YouTube, son dönemde oyunlara büyük önem veriyor. Öyle ki sitedeki aramalarınızda size ilgili oyunlarla ilgili videolar önerilebiliyor. YouTube Gaming’in ortaya çıkmasıyla birlikte YouTube’da oyunlarla ilgili yapacağınız aramalarda, oyuna özel, eşsiz bir “giriş sayfasına” yönlendirileceksiniz. Bu sayfadan oyunla ilgili yayınlara ulaşabileceksiniz.

Google, yaptığı bir açıklamada sadece oyunlara özel 25 bin sayfasının olduğunu söylemişti. Firmanın planları arasında oyun kanalını YouTube’un açık olduğu tüm bölgelere ulaştırmak var.

GOOGLE’IN GELECEĞE YÖNELİK OTOMOBİLLERİ

Türkiye’nin en güzel 10 bahçesi

Türkiye’nin en güzel 10 bahçesi

 ATATÜRK ARBORETUMU / İSTANBUL 

 


Hafta içi: Tam 4 TL, öğrenci 2 TL. Hafta sonu: Tam 10 TL, öğrenci 5 TL.

Bu güzelliği bilenlerin 1949’dan beri nefes almak için kaçtığı adres… Bitkilerin önünde bulunan tabelalardan türünü öğrenebiliyorsunuz. Göller, ördekler, kazlar, su kaplumbağaları ve ağaçlar…  Hâlâ gitmediyseniz çok şey kaçırıyorsunuz. 

 

 JAPON BAHÇESİ / İSTANBUL

 


Ücretsiz

2003’te Japonya’yla dostluğumuzun simgesi olarak yapıldı. Şu an tadilatta; ancak 20 Eylül’de Japon Kültür Festivali’yle yeniden hizmete girecek.

 

 HEVSEL BAHÇELERİ / DİYARBAKIR

 


Ücretsiz

700 dönümlük bahçelerin iki ay önce UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınması boşuna değil. Diyarbakır surlarıyla Dicle Nehri arasında uzanan bölgede 180’den fazla kuş türü yaşıyor.

 

 TROPİKAL KELEBEK BAHÇESİ / KONYA 

 


Tam: 7.5 TL, öğrenci 5 TL.

7 bin 600 metrekarelik araziye kurulu. 98 türde 20 bin adet tropikal bitki ve 15 türde yaklaşık 6 bin kelebek bahçede yaşıyor. Kelebek ve böcek müzesi de var. 

 

 JAPON BAHÇESİ / KIRŞEHİR – KAMAN

 


Ücretsiz

Japon arkeologların kazısında çıkan eserlerin sergilendiği Kalehöyük Müzesi ve bahçe yan yana. Japonya dışındaki en büyük Japon bahçesi.

 

 KARACA ARBORETUMU / YALOVA

 


Kişi başı: 10 TL.

1980’deTema Vakfı Onursal Başkanı Hayrettin Karaca’nın kurduğu bahçe, Türkiye’nin ilk özel arboretumuna sahip. Göller, kayalık alanlar ve minyatür bitkiler.

 

 NEZAHAT GÖKYİĞİT / İSTANBUL

 


Ücretsiz

Dünyada bir otoban kavşağına kurulmuş ilk ve tek botanik bahçesi… Buranın en büyük amacı bitkileri araştırmak ve nesli tehlikede olan bitkileri korumak. 

 

 ZEYTİNBURNU ŞİFALI BİTKİLER

BAHÇESİ / İSTANBUL

 


Ücretsiz

Türkiye’nin tek tıbbi bitkiler bahçesinde sentetik gübre ve ilaçların kullanılmadığı 700’ü aşkın tıbbi bitki mevcut. Bahçıvanlık eğitimi de veriliyor. 

 

 TBMM BAHÇESİ / ANKARA

 


Ücretsiz

Ankaralıların pek bilmediği saklı bir bahçe… TBMM’nin yüz akı olan bahçe, sanıldığının aksine halka açık ve 100’e yakın türde 22 bin civarı bitkiye sahip.

 

 DOĞAL YAŞAM PARKI / İZMİR – ÇİĞLİ

 


Tam: 3 TL, öğrenci 1 TL.

Doğayla iç içe, ailecek gidebileceğiniz bir yer. 125 türde 1500’e yakın hayvan var. Biri de şehrin maskotu fil: İzmir. 250 de bitki türü mevcut.

 

 JÜRİ
 Saffet Emre Tonguç, Gezgin ve rehber
 Aynur Tartan, TV Programcısı ve gazeteci
 Erdal İpekeşen, Gazeteci
 Murat Ermeydan, İstanbul Peyzaj Mimarları Odası Başkanı
 Faruk Pekin, FEST Travel sahibi
 Ahmet Zeki Apalı, TUREB Başkanı
 Korhan Gümüş, Mimar ve köşe yazarı
 Elif Ergün Tunçer, EvBahçe Dergisi Yayın Yönetmeni

 

Londra’da ucuz konaklama fırsatı

Londra’da ucuz konaklama fırsatı

LONDON HOUSE HOTEL, BAYSWATER

 

 

Son zamanlarda önemli bir yenilemeden geçen otelin binası Londra’nın tipik mimarisini yansıtıyor. Londra’nın batısında Bayswater bölgesinde yer alan London House, şehrin en büyük ve güzel parklarından Hyde Park’a da yürüme mesafesinde. Ayrıca Londra’nın renkli binalarıyla ünlü festival ve eğlence semti Notting Hill’e de oldukça yakın. Müşteri memnuniyeti konusunda konaklama ücretlerine göre oldukça iyi puanlar alan hotelde, odalar 225 TL’den başlıyor. Hotel, Bayswater ve Queensway metro duraklarına sadece birkaç sokak ötede.

 

HOTEL MONTANA, KING’S CROSS 

 

 

Londra’nın merkezi bölgelerinde King’s Cross’taki hotel, British Library, British Museum ve şehrin en büyük tren istasyonu King’s Cross’a çok yakın. Otelin odaları küçük ve gösterişsiz olmasına rağmen temiz. Tek kişilik odaların gecelik fiyatı 242 TL. Ancak iki ya da üç kişilik odalarda çok daha ucuza konaklama şansınız da var. Hotel Montana, konumuyla  ilk sıralarda tercih edilebilecek Londra hotelleri arasında yer alıyor.

 

VIKING HOTEL, STRATFORD

 

 

Londra’nın doğusunda Stratford bölgesindeki Viking Hotel, özellikle çevresindeki pub ve barlarla dikkat çekiyor. Şehrin en büyük alışveriş merkezlerinden biri olan Westfield Stratford’un da yanı başında. Listedeki diğer hoteller kadar merkezi olmasa da, çevresindeki birçok metro istasyonu bu açığı kapatıyor. Viking Hotel, Londra’nın geleneksel gece hayatına karışmak isteyenler için ucuz bir tercih. Hotelde tek kişilik odaların fiyatı ise 190 TL.

 

RIDGEMOUNT HOTEL, BLOOMSBURY 

 

 

Bloomdbury bölgesindeki hotelin birçok önemli avantajı var. Öncelikle hotel Londra Müzesi ve bir alışveriş merkezi olan Oxford Street’e sadece birkaç dakikalık yürüme mesafesinde. Müşteri memnuniyeti konusunda Trip Advisor ve Booking gibi konaklama platfromlarından iyi puanlar alan Ridgemount, şehirde uygun fiyata kalınabilecek, en iyi otellerden biri olarak gösteriliyor. Tek kişilik odaları küçük olsa da, temiz ve kullanışlı. Tek kişilik odalar yaklaşık 250 TL.

 

  • ECE TEMELKURAN’IN LONDRA’SI

 

Gökçeada’ya gitmek için 10 neden

Gökçeada’ya gitmek için 10 neden

GÖKÇEADA HÖYÜKLERİ

Ada’da farklı dönemlere ait 10 civarında höyük, yani eski yerleşim bulunuyor. Adanın geçmişi M.Ö. 7000’e kadar gidiyor. Yeni Bademli höyüğü 5000 yıl öncesine yani Tunç Çağı’na tarihlenmiş. Uğurlu höyüğünde ise yaklaşık olarak 7000 yıl öncesine kadar inildi. Trakya Üniversitesi tarafından yapılan kazılar bittiğinde adanın tarihi hakkında oldukça ilginç sonuçlar elde edilecek.

YILDIZ KOYU’NDA VE TEPEKÖY’DE GÜN BATIMI

 

Gökçeada’da güneş en güzel Yıldız Koyu’nda ve Tepeköy’de anıt çınarın olduğu yerde batar. Her iki yerde de arka fon Semadirek Adası’dır. Adaya gittiğinizde güneşi mutlaka
buralarda batırın.

MARMAROS ŞELALESİ

Gökçeada’da yaz aylarında bile dereler gürül gürül akar. Özellikle Marmaros’taki orman muhteşemdir. Marmaros Şelalesi ise yolunu adalıların da ne yazık ki iyi bilmediği bir yıldız gibidir. Yaklaşık 40 metreden dökülen şelale bir ada için adeta mucizedir.

GÖKÇEADA’NIN JEOLOJİK YAPISI

Gökçeada, ilginç jeolojik oluşumlara sahip. Adanın birçok yerinde kayaların içinde bulunan fosiller adaya farklı bir tat katıyor. Ayrıca bir noktada bulunan fosilleşmiş ağaçlar ise adanın başka bir jeolojik zenginliği. İstanbul Üniversitesi’nin başlattığı çalışma bitince, adaya sadece yazın değil her mevsim ziyaretçi gelecek.

SAKIZLI MUHALLEBİ VE BADEMLİ KURABİYE

 

Gökçeada’da, Zeytinli Köyü’nde mutlaka sakızlı muhallebi yemenizi öneriyorum. Ne yazık ki merkezde yapılanların tadı bu kadar güzel olmuyor. Özellikle Barba Hristo’yu tavsiye ediyorum. Bademli kurabiye ise adanın en çok rağbet gören ürünü. Tereyağı, un ve bademden yapılan ve ağızda eriyen kurabiyelere, kurabiyeyi ile kez yapan Efterpi Zguromali’nin (Efi) anısını yaşatmak için Efi ismi verilmiş. Gökçeada’nın marka değeri haline gelen kurabiyeleri merkezdeki meydan pastanesinde bulabilirsiniz.

ORGANİK TARIM

Gökçeada’da özellikle Şirinköy, Eşelek ve Uğurlu civarında son yıllarda yoğun bir organik tarım seferberliği var. Gökçeada’ya tatile gidenler dönüşte domatesten karpuza kadar, oldukça geniş bir ürün yelpazesini bagajlarına doldurup götürüyorlar.

DOĞANIN HEYKELLERİ

 

Yıldız Koyu’ndaki kumtaşlarının, deniz suyu ve bakteriler tarafından aşındırılması sonucunda inanılmaz güzel taş heykeller çıkmış ortaya. Ayrıca Yine Yıldız Koyu’ndaki kaya katmanları da
mutlaka görülmesi gereken doğal anıtlar.

SÖRF

 

Gökçeada rüzgârlı havasıyla ünlü. Bu özelliği yaklaşık 10 yıl önce fırsata dönüştü. Güzelce Koyu ve Kefalos’ta hem rüzgârsörfü hem de kite sörf yapılmaya başlandı. Bu iki bölgedeki rüzgâr sörf için inanılmaz elverişli. Kefalos’ta birçok yerden Sörf kursu almak mümkün.  Daha çok Bulgar ve Romenlerin başında bulunduğu sörf okullarında oldukça uygun fiyata eğitim alabilirsiniz.

TUZ GÖLÜ ÇAMURU

 

Denizden bir kum barı tarafından ayrılan göl,  kurak mevsimlerde tamamen kuruyarak tuzla kaplı bir alana dönüşüyor. Bu nedenle Tuz Gölü ismini almış olan gölün sahilindeki çamurlar tatilcilerin cilt güzelliği için kullandığı önemli bir malzeme olmuş. Kefalos sahilinde siyah çamurlarla dolaşan insanları görmek sizi şaşırtmasın.

MUSTAFA’NIN GAYFESİ

Eski Kaleköy’ün içinde bir kilisenin bahçesinde bulunan Kafeterya, adanın tüm sakinliğini ve dinginliğini hissedeceğiniz bir yer. Çınar ağaçlarının altında yapacağınız kahvaltıya, arka planda rahatsızlık vermeyen bir müzik eşlik ediyor. Kahvaltıda ise çoğu adada üretilen organik kahvaltılıklar öne çıkıyor.

 

Mikanos Hakkında Herşey

Mikanos Hakkında Herşey

İlk göz ağrım Yunan adalarının popüler çocuğu Mikonos. Buraya ilk geldiğimde 20 yaşındaydım, yani tam 15 yıl evvel ilk görüşte aşk dediklerinden bizimkisi. Her yıl illa gelir oldum. Sanki beni kısa bir kayışla bağlamıştı kendine. Ege’deki üç tane ana ‘tapınağın’ ortasında konumlanan popüler çocuğumuz. Sanırım bu yüzden enerji patlaması yaşıyor ve yaşatıyor.

Hayatın dengeden ibaret olduğunu düşünürüm, bir gün öyleyse bir gün mutlaka böyle yaşarım. Takıntılarım vardır. Aynı yerlere gider, aynı sevdiğim yemekleri yer, aynı insanları görmekten hoşlanırım. Doğallık ve gerçeklik önemlidir benim için. Şefkate ve enerjisine inanırım. Bu paylaştıklarım benim doğallığa ve gerçek insanlara kaçış noktalarım…

 

RAHATLIK SEVENLERİN PLAJI

Adanın en eskilerinden Alemagou hafif hippi bir mekân. Salaş ortamıyla rahatlık seven, özgür ruhların gitmesi gereken bir plaj… Plajda İna’yı bulun. En iyi yeri hep o ayırır. Ben şahsen köşeleri ayırıyorum. Herkesi görebileceğim ama kimsenin beni göremeyeceği yerleri. Yemeğe düşkün Boğa burcu olarak adanın en iyi ‘toromo’ salatasına sahip olduklarını söyleyebilirim. Mutlaka çilekli domatesli salata derim, başka da bir şey demem. Kulağa hoş gelmiyor biliyorum ama içine bir de Yunan peyniri eklenince yeme de yanında yat oluyor inanın bana. Akşamları kafalarına göre çaldıkları harika müziklerle de içecek olarak ‘Blueberry Mohito’ kesin denenmeli.

Ftelia

‘Ftelia’ çoğunlukla yerlilerin gittiği benim en sevdiğim plaj. Akşamüzerleri gruplar halinde pufların üzerinde otururken, ateş yakılıp keyifli sohbetler yaşanabiliyor. Ftelia’nın restoranı, deli gibi yiyip içseniz de şaşıracağınız ucuzluktaki nadir yerlerden. Burada Costas’ı bulmanızı öneririm. Her konuda size yardım edecektir. Mekânda, etnik ve sanatsal detaylar feci göz alıcı. Ben yoga hocamla akşamüzeri güneşin batışını orada kutlayıp yoga yapıyorum.

SIRADA BEKLENEN RESTORAN


Elinize havlunuzu, çantanızı, suyunuzu alıp mutlaka ‘Agios Sostis’ ve ‘Fakas’a gitmelisiniz. Maldivler’deki deniz halt etmiş. ‘Agios Sonom’ uçurumun tepesinde kilisenin yanındaki
10 masalı ‘Kiki’de mutlaka yemek yiyin.

Elinize havlunuzu, çantanızı, suyunuzu alıp, mutlaka ‘Agios Sostis’ ve ‘Fakas’a gitmelisiniz. Maldivler’deki deniz halt etmiş. ‘Agios Sonom’ uçurumun tepesinde kilisenin yanındaki 10 masalı ‘Kiki’de mutlaka yemek yiyin. Hazırlıklı olun: Tahta sandalyelerinde oturup mutlaka bir saat kadar yer bekleyeceksiniz. Buradaki ‘roze’ şarap ikramı eşliğinde pancar salatası ve makarna salatası kesin yenmeli…

Santa Marina

Bodrum’un Maça Kızı neyse Mikonos’un ‘Santa Marinası’ da odur. Genellikle ailelerin geldiği, lüks yatların önüne demir attığı, içinde ‘Buddha Bar’ın olduğu otelin plajı ve denizi bir harika…

7 SAAT DANS ETTİREN MÜZİK


Scorpios

Ben şahsen ‘Scorpios’ta denize girmeyi tercih etmiyorum. Çünkü yüzmek neredeyse imkânsız… Scorpios, kayalardan uçurumun üzerinde ‘Nammos’u tahtından etmiş olan yeni hergele çocuğumuz! Salı ve perşembe akşamüzerleri kendine münhasır ‘Burning Man’de Mexico tulumlu ekip çalıyor. Beni durmadan 7 saat dans ettirebilen tek yer. İnsanların güzelliği de tartışılmaz tabi. Julien Macdonald, Sandro Ambrosio, Chiara Ferragni gibilerin de tercihi burası.

SAKİN AKŞAM YEMEĞİ İÇİN

 

Ben şahsen Nammos’a sadece akşamları yemeğe gidiyorum. Daha sakin oluyor. Sanırım o kaba halini sevmiyorum artık. Orada, yılan balığı, patlıcan milföy ve domates köfteleri favorilerimden. Bunların dışında Ornos plajında ‘Kuzina’yı da deneyebilirsiniz. Sonrasında adanın eskisi ‘Hippie Fish’de yemek ve güneşi batırın. Başka favori yerlerim de yok değil tabii ama onlar şimdilik lokal kalsın, bozulmadan. Akşamları koy içinde dükkânları ve şahane galerileri gezdikten sonra ‘Interni’de mutlaka bir içki alınmalı. Oradan ‘Rock in Roll’ ve ‘Astra’da dans edilebilir. Buradan sonra eğlenceye devam edilecekse istikamet adanın yenisi Moni olmalı. Burası sabah 09.00’a kadar açık. Ancak üye girişli bir gece kulübü olduğu da aklınızda bulunsun  Adadaki en sevdiğim restoranlar Avra, Nautilus, Kiki’s ve Monarch. Cabaret ise buranın en meşhur lokal tavernası. Gidilmeli…

 

Sporculara ‘kite surf’ için adres ‘Ornos’… Buradaki Brezilyalı hocalar 10 numara.  Bir de adalar arası gidiş feribotla mutlaka Naksos, Paros, Milos, Zakintos’tan yapılmalı.

Sanırım Bodrum’da beş yıl geçirdikten sonra yeni aşkımı buldum: Vivela Mikonos! (Yaşasın Mikonos).

 

  • EĞLENCENİN ZİRVE YAPTIĞI ADA

 

 

Türkiye’nin en iyi 10 tırmanış rotası

Türkiye’nin en iyi 10 tırmanış rotası

GEYİKBAYIRI – ANTALYA

Öztürk Kayıkçı, burayı keşfettikten sonra Geyikbayırı, Avrupalı ve Türk kaya tırmanışçılarının gözdesi haline geldi. Bölgede yüzlerce boltlu tırmanış rotası var. Üstelik bu rotalar farklı yükseklik, zorluk ve eğitim derecesine sahip tırmanışçılara hitap ediyor. Konyaaltı.

ALADAĞLAR – NİĞDE

Kayseri, Adana ve Niğde’nin arasında yer alan dağlar Anadolu’nun Alpleri olarak anılıyor. Demirkazık Köyü’ne 10 dakikalık yürüyüşle ulaşacağınız Cimbar Kanyonu’nda eşsiz tırmanış rotaları var.  Dağı zirve yapmadan yürüyerek de geçebilirsiniz.

KAYNAKLAR – İZMİR

Her yıl ilkbahar sonunda ‘Kaynaklar Kaya Tırmanış Şenliği’ adında amatör ve profesyonel sporcuların katıldığı eğlence dolu bir festival yapılıyor. Bugün 200’den fazla tırmanış rotası var. Bölge şehir merkezine yakın bir konumda bulunuyor. Buca.

BAFA GÖLÜ / MUĞLA

Bafa Gölü’nün kıyı manzarası eşliğinde kısa kaya tırmanışları (bouldering) için eşsiz harika bir yer. Amatör sporcular bile rahatlıkla çalışabilir. Tırmanıcılar tarafından “Bafantastik” olarak anılan bölge Granit ve tırtıklı bir kaya yapısına sahip. Milas.

ÇİTDİBİ / ANTALYA

Geyikbayırı tırmanış bölgesinin hemen yanı başında yer alıyor. Zor bir parkura sahip, ancak son yıllarda giderek daha fazla tercih ediliyor. İsmini, uzaktan bakıldığında çiti andırmasından alıyor. Yamaçtan baktığınızda eşsiz bir körfez manzarası var. Konyaaltı.

KAÇKARLAR / RİZE

Her daim görebileceğiniz buzulları, gölleri ve yemyeşil ormanlarıyla dağcıların ilk tercihi. Buz tırmanışı yaz aylarında ne kadar kolaysa kış aylarında o kadar zor. Altıparmak, Kavron ve Verçenik tepelerine farklı rotalardan çıkabilirsiniz. Çamlıhemşin.

BALLIKAYALAR KANYONU / KOCAELİ

1970’lerden bu güne tırmanış yapılan kanyonun her iki tarafı da önceden belirlenmiş 100’den fazla rotayla dolu. İstanbul’un monotonluğundan sıkıldıysanız, günübirlik kaçabileceğiniz en yakın tırmanış bölgesi burası. Kanyonda kamp da yapabilirsiniz. Gebze.

DATÇA / MUĞLA

En zor ve dik yamaçlı tırmanış rotalarından biri burası desek yanılmayız. Bu işte biraz tecrübe kazanıp buraya gelmelisiniz. Tırmanış esnasında kuş sesleri ve ileride bulunan kanyondan gelen su seslerinin yankısı eşliğinde macera dolu bir gün geçirin. Datça.

UZUNDERE / ERZURUM

Bölgenin en önemli özelliği yazın kayada, kışın ise buz şelalesinde tırmanış imkânı vermesi. Amatör sporculardan, profesyonel tırmanışçılara kadar zorluk derecesi geniş boltlu tırmanma rotaları bulunuyor. Ocak ayında ‘Uluslararası Buz Tırmanış Festivali’ düzenleniyor. Uzundere.

CİLO – HAKKARİ

Dağcılara göre burası Doğu Anadolu’nun tırmanış cenneti. Lacivert renkteki buzul gölleri, rengârenk çiçekleriyle, tırmanırken nefes kesen bir manzara size eşlik ediyor. Bu güzel tırmanış bölgesi, çatışmalar nedeniyle şimdilik güvenli değil. Yüksekova.

 

 JÜRİ
 Tunç Fındık, Dağcı
 Ali Nasuh Mahruki, AKUT Kurucusu
 Yücel Sönmez, Hürriyet Seyahat editörü
 Öztürk Kayıkçı, Dağcı
 Esra Ergin, Dağcı
 Mehmet İren, Hürriyet editörü
 Zorbey Aktuyun, Dağcı
 Duygu Yarsur, Dağcı
 Tobias Haug, Dağcı
 Hale Taşkın, Dağcı

 

Pisa ve kulesi

Pisa ve kulesi

Yerçekimine böyle meydan okuyuşunu dikeyliğindeki aksaklıktan alan bir yapı… Tam 3 metre 99 santim kaykılmış durumda. Hangi yöne doğru kaykıldığına gelince, bu biraz da, yuvarlak olduğu için, nereden baktığınıza bağlı.

Pisa Kulesi, ‘Mucizeler Alanı’ndaki anıtsal mezarlık, devasa vaftizhane ve mermer katedralden ibaret külliyenin çan kulesi olarak inşa edilmiş. Ama ana yapıdan, yani katedralden az uzağa, bağımsız şekilde dikilmiş. Mimari özelliği de bu konumundan kaynaklanıyor. Katedralin kat kat mermer sütunlarla yükselen, bronz kapıları kabartmalarla süslü ön cephesine değil de, tuhaf bir biçimde arkasına bakıyor ve günümüzde tüm önlemlerin alınmış olmasına rağmen, yine de yıkılacakmış gibi duruyor. Çepeçevre sütunları, cehennem zebanilerini tasvir eden kabartmaları ve yedi katıyla, az sonra yer ile yeksan olacakmış izlenimi veriyor.

293 basamağı çıkmayı göze alamadığımdan kuleye aşağıdan bakmakla yetindim. Çıksaydım tepeden denizi görebilirdim. Belki denizi görürdüm ama inmem kolay olmazdı.

Bakışlarımı kulenin dibinden yukarıya kaldırmadan önce mermer kabartmalara dokunuyorum. Gemiler mayıs güneşinde ısınmış, artık bir liman olmayan kentten engine yelken açmak üzere. Onlar gitsin ama kule yerinde kalsın, yıkılmasın diye ellerimle tutmaya çalışıyorum. Sonra katedrale doğru yürüyorum.

Pisa Kulesi, anıtsal mezarlık, devasa vaftizhane ve mermer katedralden ibaret külliyenin çan kulesi olarak inşa edilmiş ama katedralden bağımsız şekilde dikilmiş. Kule, tüm önlemlerin alınmış olmasına rağmen, yine de yıkılacakmış gibi duruyor. Çepeçevre sütunları, cehennem zebanilerini tasvir eden kabartmaları ve yedi katıyla, az sonra yer ile yeksan olacakmış izlenimi veriyor.

İSA’NIN ÇİLESİ OLMUŞ UMUDUN KENDİSİ 

İçeriye girdiğimde orta yerde, yekpare taş sütunların arasında tavandan sarkan bir avizeyle karşılaşıyorum. Galileo’nun lambası bu olmalı. Solda, Giovanni Pisano’nun aslan heykellerinin sırtına yüklediği, tam 300 heykelcikten oluşan ünlü yapıtı var. İsa’nın hayatını ve çilesini anlatan bu kompozisyonda ağır basan izlek kıyamet… Çoluk çocuğuna sarılan analar mı ararsın, sevap işleyenleri günahkârlardan ayıran İsa’dan medet umanlar mı, hepsi orada. Develer, eşekler, bizim sarıklılar da var. Galileo yıllar önce buraya geldiğinde, Pisano’nun hünerinden yağ kandilleriyle aydınlanan avizeye kaydırmıştı bakışlarını. Ve bir sarkaç gibi boşlukta gidip gelen ışıkların hareketini izlemeye koyulmuştu. Her gidiş gelişte eşit birimlere bölünüyordu zaman. Ve yaşlı bilgin gök cisimlerini izlemek için yaptığı teleskoptan sonra zamanı da ölçmeyi tasarlıyor, dışarıdaki kuleden aşağıya bıraktığı ağırlıkların düşmesiyle yerçekimi kurallarını keşfediyordu. Kopernik’in kuramından hareketle Dünya’nın sanıldığı gibi düz olmadığını, hem kendi çevresinde hem de Güneş’in çevresinde döndüğünü kanıtladığında başına gelmeyen kalmayacak, savından vazgeçene dek Engizisyon tarafından hapsedilecekti.

 

  • İtalya’da pizza nerede yenir?

 

Bilmem bir daha yolum düşer mi buraya? Eğer düşerse, bu kez kuleye çıkmayı göze alır mıyım? Piazza Navona’yı anlatırken, edebiyatımızda ilk defa bu alana Tezer Özlü’nün dikkat çektiğini de yazmıştım. Pisa izlenimlerimi de ağabeyi Demir Özlü’nün ‘Kule’ adlı öyküsünden bir alıntıyla noktalayayım:

“Kule, bir-başına, en yüksek kule, başını döndürecek senin. Senin içinde taşıdığın kule o, hatta biricik kulen, senin kulen, senin öznelliğinin kulesi o, içinin boşluğunu, bilincinin bu değin yükseklerde uçmasını sağlayan biricik şey”.

KALABALIKTAN UZAK SANAT

Arno’nun sol yakasında, 15’inci yüzyıldan kalma yapının içinde hâlâ hizmet veren belediyenin yanındaki sokağa girip biraz yürüyünce küçük bir alana varıyorum: Piazza del Carmine. Küçük kilisenin yanındaki kahveye oturunca, alanın orta yerine dikilmiş heykeli fark ediyorum. Giovanni Pisano’nun, babası Nicolo’yu da aşan deha ve yeteneğiyle yarattığı, az önce katedralde gördüğüm işleri düşüyor aklıma. Sanatçının alçakgönüllü boyutlardaki heykelinin turist kalabalığından uzak, kentin bu kuytu alanına dikilmiş olması hoşuma gidiyor. Pisano, Giordano Bruno’nun Roma’daki heykeline benziyor biraz. Üzerinde pelerin, başında külah var.

 

  • Tatlı hayaller şehri Roma

 

BİR ZAMANLAR YILDIZDI

İtalyan kentlerinin pek çoğu gibi Pisa’nın içinden de, akışı yavaş, yazın suyu azalan ama kışın kükreyip coşan bir ırmak geçiyor. Kentin tarihi epey eskilere, Romalılardan önce burayı mesken tutmuş Etrüsklere dek gidiyor. O zamandan bu yana, özellikle de 12’nci yüzyılda, diğer İtalyan şehir devletleri gibi gücünü Akdeniz coğrafyasına yaymış Pisa, Civitavecchia’dan Portovenere’ye, Palermo’ya, hatta İskenderiye ve İstanbul’a dek koloniler kurmuş. Ne var ki çok sürmemiş bu parlak dönem, 15’inci yüzyılda Floransa’nın yönetimi altına girmiş, bir daha da iflah olmamış. Bugün de, ünlü kulesine ve övünç kaynağı Galileo’suna rağmen, biraz kıyıda kaldığını, taşralılıktan bir türlü kurtulamadığını söyleyebiliriz.

Pisa’da mutlaka kulenin önünde fotoğraf çektirmeniz gerekiyor ama bu arada bir el hareketi yapmanız da şart. Sağ ayağınızı öne atarak, kollarınızı uzatıp kuleyi tutar gibi yapmalısınız ki, fotoğrafta Pisa Kulesi’nin yıkılmasına sizin bu hareketinizin engel olduğu görülsün.

Küba’da nerede ne yenir?

Küba’da nerede ne yenir?

Washington’da Küba, Havana’da ise Amerikan bayrağı dalgalanmaya başladı. Yani Küba gitti, gidiyor. Bir süre sonra bu müze ülke, yerini turistik bir adaya terk edecek. Ama hâlâ geç kalmış sayılmazsınız. Biraz acele ederseniz, ‘orijinal’ Küba’yı görebilirsiniz. Koloni döneminden kalma binalar, 70-80 yıllık Amerikan arabaları, her yerde müzik ve dans, tütünün en hası, romun en lezzetlisi, doğanın en el değmemişi ve duran zaman… Tekmili birden sizi bekliyor. Hem de çok ucuza. Yani, şimdi Küba’ya gitmenin tam zamanıdır. Biraz daha oyalanırsanız, düş kırıklığına uğrayabilirsiniz.

LA CASA: Herkes orada

Adres: Calle 30, Nuevo Vedado.

Kapılarını açtığı 1995 tarihinden beri adaya gelen ünlü-ünsüz hemen herkesin uğradığı bir lezzet durağı. Mönü karmaşık ama hepsi birbirinden lezzetli. Ama en çok rağbet gören yemek,  Şef Yuki’nin yaptığı suşiler ve tempuralar.

CAFE BOHEMİA: Kokteyller bir harika

Adres:  Plaza Vieja, San Ignacio 364.

Havana’nın en güzel meydanında, İtalya esintili bir kafe. Taze baget ekmeğe yapılan sandviçler, çok lezzetli. Küba’da çok az yerde bulunan İtalyan kahvelerini de burada içebilirsiniz. Mekânın rom bazlı bu kokteylleri insanın kanını kaynatıyor.

EL IDILIO: Mönü karatahtada

Adres: Calle G 351, Vedado.

Basit görünümlü ama her şey çok lezzetli. Lokantayı saran kızartma kokuları insanın ağzını sulandırıyor. Mönüde çok çeşit yok. Olanlar duvardaki karatahtada yazılı. Küba mutfağının en lezzetli yemeklerinin burada tadına bakabilirsiniz.

CAFE DE LOS ARTISTAS: Mağaradaki lezzet

Adres: Calle Aguilar 22, Avenida de los Misteneo.

Tuğla ve taştan yapılmış mağara görünümlü bir mekân. Izgara et ve taze balık ağırlıklı. Yemekleri beklerken bir ‘Pina Kolada’ içmenizi öneririm. Böylesini bir başka yerde içemezsiniz. Ucuz, lezzetli ve samimi bir mekân.

LA FAMILIA: Yemekler bol kepçe

Adres: San Juan de Dios 65, Habana y Compostela.

Eski Havana’nın arka sokaklarında gizlenmiş bir lezzet durağı. Mönü Küba Mutfağı, aşçının eli bol. Tabaklar tepeleme doluyor. Balıklar tazenin de ötesinde. Canlı müzik var. Müziğine uyup oturduğunuz yerde dans edebilirsiniz.

LA GUARIDA: Yemek için kuyruk

Adres: 418 Concordia.

Devrim öncesinde yapılmış bir binaya giriyorsunuz. Şık bir garson sizi, yüksek tavanlı, büyükçe bir salona davet ediyor. Mönü zengin: Izgara sığır filetosu, ıstakoz, kuzu tikka masala ve lezzetli seçenekler. Kapının önünden uzun kuyruk hiç eksik olmuyor.

O’REILY: Lezzet için doğru adres

Adres: Habana y Aguiar.

Yemekten ilk çatalı aldığımda, lezzet damağımı şaşırttı. Adını da söyledi ama not etmeyi unuttum. Böylesine lezzetli bir yemeği çoktandır yememiştim. Küba mutfağının lezzetli yemeklerinin tadına bakmak için en doğru adreslerden biri.

RESTAURANTE SOL Y SON: Lezzet ve romantizm

Adres: Simon Bolivar e Frank Pais y Jose Marti.

Ortasında küçük bir havuz olan bir bahçe… Burada romantizmle birlikte lezzet de zirveye tırmanıyor. Sakin ve şaşırtıcı. Önden küçük kadehlerde birkaç rom. Acıkınca, muz ile doldurulmuş ıstakoz.

Bisikletle bisiklet cennetinde

Bisikletle bisiklet cennetinde

2015 yazına her fırsatta sağa sola kaçma imkânı veren, ‘katlanabilir karavan’la başlayıp, Paris’te termometrenin 40’ı gösterdiği temmuz başında serin bir yer arayıp Hollanda’ya sığındım. Karavan tatillerine alışık Hollanda’nın birbirinden güzel iki kampında da bisikletle tura çıktım. Kâh üzerinde şirin köprülerin kurulu olduğu dereleri ve kenarındaki tatlı mimarili evleriyle köylerden, kâh Utrecht gibi orta ölçekli şehirlerden geçtim.

Aslı Ulusoy-Pannuti

Kafamda ‘herkesin kafasının dumanlı olduğu, aileyi bilmeyen bir ülke’ vardı ama orada geçirdiğim günlerde gördüklerim durumun hiç de öyle olmadığının kanıtıydı. Bir kere herkes çok sportifti. 80 yaşındaki insanlar dahi bisikletin üstündeydi. Sigara deseniz hiç görmedim diyebilirim. Bisiklete ilişkin şaşkınlığımsa, otobandan çıkıp da şehirlerarası yollara girmemle başladı.  Trafik ışıkları, otomobiller ve yayalar için ayrı, bisikletçiler için ayrı hazırlanmış. Yollar deseniz, otomobilden çok bisikletçiler için düzenlenmiş. Bazen bir çizgiyle, bazense bariyerle otomobillerinkinden ayrılan yolların verdiği güvenle herkes bisikletiyle kilometreleri deviriyor.

BEŞ YILDIZLI LÜKS KAMP

Akşamüstü vardığımız Hollanda’da, katlanabilir karavanı kurup da yerleştiğimiz ilk adresimiz, kıyı kasabası Vlissingen oldu. İyot kokulu ve rengârenk evlerin bulunduğu Vlissingen’de en ilgi çekici şey, sokak konserleri ve nefis dondurması. Üstelik oldukça hesaplı.

Naarden yolu

Ertesi gün soluğu başka bir adreste, Naarden’de aldık. Yakınlarındaki beş yıldızlı lüks kamp, gerek plajı, gerek çocukların yüzmesi için oluşturulmuş sıcacık göleti ve gerekse kanallarda kiralanan tekne limanıyla çok şık. Danışmaya giderek bir bisiklet yolu haritası alın kendinize. Bu haritada yakın çevrede bisikletle gidebilecek adresler detaylı bir şekilde yer alıyor. Bisiklete atladığınız gibi, bir yıldızı andıran şekliyle Naarden yoluna düşün. Yol boyunca göreceğiniz masalsı evler, o evler önündeki su kanalları, kanallardaki yüzlerce dev nilüfer ve asma köprülerle başınız dönecek. Burada, 70 yaşlarında bir Hollandalı bey bisikletiyle yanıma yanaşarak: “Buraları Hollandalıların da çok sevdiği, ülkenin belki de en güzel yerleri” dedi. Aklınızda bulunsun.

GÖLLER BÖLGESİ VE UTRECHT

Ertesi gün kampın da bulunduğu göller bölgesini pedallayabilirsiniz. Üzerindeki kuğular, martı sürüleri, yelkenliler ile muazzam görüntüler sunan göller çevresi, aşırı sıcağın etkisiyle minik sineklere boğulmuş olabilir. Bir bisikletçiyi en çok zorlayan şeylerden biri de bu sinekler. Gözünüzdeki güneş gözlüğüne rağmen, göllerden ayrılıp da ağaçlıklı alana girdiğinizde nispeten kurtulmuş sayılırsınız. Yolun kalanında tarlalar, o tarlalardaki besili Hollanda inekleri, değirmenler, açılır kapanır köprüler, minik plajlar göreceksiniz. Varış noktası ise Weesp şehri. Utrecht Nehri kenarındaki bu nefis şehir, kıyıda kurulu ve yalıları andıran birbirinden güzel evleri ve tabii ki şehir merkezindeki 200’den fazla tarihi yapısıyla görülesi bir yer.

Utrecht şehir merkezinde, bir parfümeri.

Sonraki günün adresi Utrecht! Utrecht yolu da diğer yollardakine benzer doğa manzaraları sunuyor. Yol üstünde farklı olarak en dikkat çekici şey ‘Dünyanın en büyük mozaik yumurtası’. Buradaki mozaik atölyesine girebilirsiniz. 300 küsur bin nüfusuyla bugüne kadar gördüğümüz en büyük Hollanda şehri Utrecht’te en çok dikkat çeken, şehir merkezinde, Taksim-Tünel yazılı nefis siyah-beyaz fotoğrafıyla bir parfümeri ve kırmızı-beyaz kumaşlara sarılmış ağaçlar. Belediyeye ait bedava kapalı bisiklet parklarının da bulunduğu bu güzel şehrin görkemli katedrali ise mutlaka görülmeli. Utrecht’te bisikletler açık parklarda kilitsiz bırakılıyor. Siz de öyle yapıp şehri adımlayarak gezebilirsiniz.

VE BÜYÜK ŞEHİR KARMAŞASI


Amsterdam’da bisikletlerin yoğunluğu nedeniyle ilerleyemez hale gelebilirsiniz. Böyle durumlarda en iyisi bisikleti yanınıza katıp ya uygun bir yere bırakarak bu güzel şehri yürüyerek gezmek. 

Buradan sonra zor bir adres var önünüzde: Amsterdam! Tüm büyük şehirler gibi daha gitmeden ürktüğüm Amsterdam’a vardığımda hislerimin beni yanıltmadığını hemen anladım. Burada gerek yayaların bisikleti dikkate almayan tutumu, gerekse bisikletlerin yoğunluğu nedeniyle ilerleyemez hale gelebilirsiniz. Böyle durumlarda en iyisi bisikleti yanınıza katıp bu güzel şehri yürüyerek gezmek.  Amsterdam’da, kimse bisikletini kilitsiz park etmiyor. Şehirde, rahatlık, incelik ve hoşgörü, yerini hıza ve telaşa bırakıyor.

Sözün kısası.. Ormanlık alanlarda ‘Ördek ve ailesi çıkabilir, dikkat’ dahil her türlü canlıyı önemseyen tabelalarıyla, dümdüz kilometrelerce uzanan bisiklet yollarıyla, sadece bisikletlilere ayrılan viyadük ve köprüleriyle ve otomobile, yayaya ve bisiklete ayrı ayrı yanan trafik ışıklarıyla Hollanda, bizim gibi bisiklet tutkunları için bir cennet adeta.

 

Alaçatı’da Alavya

Alaçatı’da Alavya

NEDEN ŞİMDİ?
Alaçatı’nın belki de en korunaklı, saklı avlusuna, havuzuna sahip. Köyün her noktası itiş kakışken, Alavya daha çok kıymete biniyor.

ÖZELLİĞİ NE?
Altı hakiki Alaçatı evinin, ağaçları kesmeden, ruhunu sökmeden, sakince, 25 odalı çok tasarım bir otele dönüşmesi. Sakız, dut, zeytin, limon ağaçlarıyla bitişik ince uzun havuzuysa bir roman malzemesi olacak kadar sessiz ve şık.

 

AKLINIZDA BULUNSUN!
Sokaktan gözüken lobi/restoran/lounge alanı fazla karanlık ve şehirli; otelin gerçek yüzünü göstermiyor. Asıl Alancha’ya erişmeniz için hiç de Alaçatı olmayan o alandan geçmeniz lazım.

HANGİ ODASINDA KALMALI?
Odaların hepsi bahçeye açılıyor, yeşile uzanıyor. 60-70 metrekarelik süit ve loft odaları, romantik İtalyan filmlerinden hallice. Tam bir ‘Dolce Le Vita’.

YAN ODANIZDA MUHTEMELEN…
Yurtdışındaki fiyakalı seyahat dergilerinden görüp de gelen şık yabancı konuklar; İstanbul’da Delicatessen’den, Lucca’dan aşina olduğunuz yüzler var. Tasarıma, butik olana para harcamaktan çekinmeyen kesim.

 

GÜNÜ OTELDE GEÇİRECEKSENİZ…
Açık büfe kahvaltısı doyurucu ve köy sıcaklığından uzak. ‘Tam donanımlı’ gym seçeneği, küçük bir odadan ibaret. Grup dersleri, yoga seansları iyi niyetli fakat fazla ‘butik’, bir ya da iki kişiden ibaret; rahatsız etmeyeyim çekincesiyle dahil olmak istemeyebilirsiniz. Spa seçenekleri, ‘meraklısını’ tatmin edecek kadar şık ve güçlü.

OTELDEN ÇIKAR ÇIKMAZ…
Köy kalabalığının tam ortasında, dibindesin. Hemen solunda Ferdi Baba Balıkçısı’nın yeni yeri, tam karşında Aysel adlı bir restoran çıkacak. Aysel Gürel’i andıran logosuna kanmayın. Kendisi burada, aklı sanki Asmalı’da.

 

İLLE DE ODA SERVİSİNİ KULLANACAKSANIZ…
O işe hiç bulaşmayın. 24 saat servisi yok. Gecenin bir saatinden sonra otelin tüm hizmetleri, görevlileri kapı duvar.

EN BÜYÜK ARTISI
Huzuru, sessizliği. Durmak için ideal. Bir gece bile kalsanız hafifler, dinlenir çıkarsınız.

EN BÜYÜK EKSİSİ
Hangi odasında kalırsanız kalın ödediğiniz fiyatla aldığınız hizmet karşısında dramatik bir uçurum var. “Kuş sütü bile düşünülmüş” bir servis/hizmet gelecek havasına sokuluyorsunuz fakat gelmiyor, olmuyor. Sakin bir gün, şık tasarlanmış bir oda ve mis kokulu bir avludan fazlası olmalı.

 

FİYATI
En ‘standart’ odasının geceliği yaklaşık 1000 liraya geliyor. Süit ve loft odaların gecelik fiyatları  genelde 649 ve 742 dolar. Haftasına göre 2 bin-2 bin 500 liraya kadar yolu var.

ADRESİ
Hacimemiş Mahallesi, 2012 Sokak No: 1-3, Alaçatı/İzmir, (232) 716 07 37

 

Aşk hakkında bilinmesi gereken 8 gerçek

Aşk hakkında bilinmesi gereken 8 gerçek

1.AŞK BEYNİNİZDE UYUŞTURUCU ETKİSİ YAPIYOR
Syracuse Universitesinde yapılan bir araştırmaya göre aşık olmak bir çeşit keyif verici madde etkisi yapabiliyor. İkisininde beyinde benzer bir şekilde etki ettiğini ve aynı  sarhoşluk hissini yarratığını kanıtlayan araştırmaya göre aşık olmak beyinin 12 kısmında etkili olan tetikleyici kimyasallar üretiyor.

2.BİRBİRİNE BENZEYEN ÇİFTLERİN İLİŞKİLERİ UZUN SÜRMÜYOR

Zıt kutuplar birbirini çeker sözünü boşuna söylenmemiş. Columbia Universitesinde yapılan bir araştırmaya göre çok benzer karakterlerdeki kişilerin ilişkileri sıkıcı ve kısa süreli oluyor. 732 kadın ve erkek üzerinde yapılan araştırmada çifler  ilişkilerindeki yakınlık, tatmin ve samimiyet hakkındaki sorulara cevap veriyor. Farklı değer, kişilik ve bakış açısına sahip çiflerin birbirlerinden daha çok şey öğrendikleri ve daha az sıkıldıkları ortaya çıkıyor.

3.EL ELE TUTUŞMAK STRESİ AZALTIYOR
Uzun süreli ilişkileri olan çiflerin el ele tutuştuklarında hissettikleri acının ve stresin azaldığı ortaya çıktı.Virginia ve Visconsin Universitelerinde yapılan bir araştırmayla ortaya çıkan bulgu 16 çiftte deneniyor.

 

Ayak bileklerinden hafif akımla verilen elektrik şoku sonrasında M.R.I’ si çekilen kadınların fiziksel uyarı sonrası negatif duyguları ve hissettiği acı hissediyor. Ancak eşleriyle el ele tutuştuktan sonraki verilerde acı hissi ve stres azaldığı gözlemleniyor.

4.MİDENİZDEKİ KELEBEKLER ASLINDA ADRENALİN

Aşık olduğunuzda hissettiğiniz midenizdeki uçan kelebekler adrenalin etkisinden ibaret. Bedeninizin sonu bilinmeyen durumlara karşı göstermiş olduğu kaç yada kendini savun aşamasında vücudunuzda dolaşan adrenalin,sizi aşka hazırlıyor.

5.KALP KIRIKLIĞI SADECE METAFOR DEĞİL

Yapılan araştırmalarda boşanma, ayrılma, sevdiğini kaybetme veya ihanet gibi yoğun ve travmatik olaylar kişide kişinin kalbinde fiziksel acı hissetmesine sebep oluyor.

Kırık kalp sendromu olarak geçen bu durum kişide şiddetli göğüs ağrılarına ve nefes darlığına sebep oluyor. Kadınlarda daha sıklıkla görülen bu sendrom yanlış teşhis kalp krizi olarak da adlandırılıyor.

6. KARŞl CİNSİ ETKİLEMEK İÇİN 4 DAKİKA

 

Eğer birini etkilemek istiyorsanız maximum 4 dakikanız var. New York’lu psiklolog Prof.Dr Arthur Arun’un yaptığı bir araştırmaya göre karşınızdaki kişiyi etkilemek için zamanınız 1.5- 4 dakika aralığında. 

Dikkatli olun, flört ettiğiniz kişi vücud dilinize, konuşmanızın  hızı ve tonuna söylediklerinizden daha çok dikkat ediyor. Araştırmaya göresonuçlar şu şekilde;
%55 vücüd dili,
%38 konuşma hızı ve tonu,
%7 konuşulan konu

7.İKİ AŞIK GÖZ GÖZE GELDİKLERİNDE…

California Davis Üniversitesi’nin  psikoloji bölümünün yaptığı araştırmaya göre aşık çiftler göz göze geldiklerinde kalp atışları senkronize oluyor. 32 çift üzerinde gerçekleşen deneyde çiftler birbirlerinden belirli mesafe uzakta bırakılarak fiziksel temas engelleniyor. Üç dakika boyunca göz göze gelen çiftlerin kalp atışları senkronize oluyor.

8. MÜKEMMEL AŞKIN TARİFİ VAR
Aşk üçgeni teorisine göre birkaç çeşit sevgi bulunmakta.Arkadaşça sevginin kişide yakınlık ve sadakatle oluştuğunu belirten uzmanlar, romantik bir aşk  ise tutku ve yakınlık bileşenlerinden oluşuyor. Gerçek ve mükemmel aşk ise tutku, yakınlık ve sadakatle mümkün olabiliyor.

Arama motoru olarak anılmak istemeyen şirket ‘Alphabet’in çatısı altına girdi

Arama motoru olarak anılmak istemeyen şirket ‘Alphabet’in çatısı altına girdi

Aslında herşey Stanford Üniversitesi’nde doktora öğrencilerinin arama motoru geliştirme projesiyle başladı. Larry Page ve Sergey Brin adlarındaki iki öğrenci aldıkları bir ders için ‘Google’ adındaki arama motorunu geliştirdi. Bu arama motorunun en büyük farklı ise site puanlaması ve sayfa sıralamasına sahip özel bir algoritma geliştirmesiydi.

Ancak sadece bir arama motoru fikriyle hayata geçen Google, aradan geçen 19 yıl sonra bir teknoloji devi haline dönüştü. 1 milyardan fazla kullanıcıya sahip olan işletim sistemi Android, harita, ücretsiz internet balonları, sürücüsüz otomobiller, web tarayıcısı Chrome, online video sitesi YouTube, akıllı gözlükler, tabletler, akıllı telefon modelleri ve hatta akıllı lensler… Kısaca Google artık sadece bir arama motoru olarak doğan şirket bir teknoloji devine dönüştü.

ALT BİR ŞİRKET OLACAK

Durum böyle olunca şirket, yönetim açısından oldukça büyük bir yükün altına kaldı. Şirketin kurucuları aynı zamanda yöneticileri Larry Page ve Sergey Brin, belki de şirketi kurduklarından beri en önemli kararı verdiler ve Google’ı, Alphabet (Alfabe) adında bir grup şirketi altında topladı. Başka bir deyişle Google bir arama motoru ürünü olarak artık Alphabet’e bağlı bir şirket olarak kabul edilecek. Alphabet’in çatısı altında Google başta olmak üzere, Google Ventures, Google Capital, Fiber, Google X, Nest ve Calico şirketleri toplandı. Google’ın sürücüsüz araç projesini yürüten X Lab de Google X ile Alphabet bünyesinde yerini aldı. Yeni organizasyon yapısına göre Alphabet’in iştiraki olan Google çatısı altında yer alan faaliyetler ise Android, YouTube ve Chrome‘un yanı sıra, Uygulamalar (Apps), Haritalar (Google Maps), Arama ve Reklam (Google Ads) olarak toplandı.  Yeni kurumsal yapılanmada Google, Google Maps ve YouTube temelinde internet arama işine daha fazla odaklanacak. Google geleneksel bir şirket olmadığının altını çizen Alphabet CEO’su Larry Page, “Google şu anda çok iyi yönetiliyordu. Ancak şirketin daha verimli ve daha düzgün işlemesi gerektiğine inandık” dedi.


YENİ CEO ANDROID’TEN

Bununla beraber yönetim kadrosunda da önemli değişiklikler yapıldı. Google artık tam anlamıyla sadece internet arama motoru şirketi olarak yapılandırılırken, yeni Google’ın CEO’luğu görevine de Android’in başındaki isim olan Sundar Pichai getirildi. Google’ın hisseleri Alphabet’e devredilirken, artık ticari olarak bütün faaliyetlerde Google Inc. yerine yeni şirketin ismi olan Alphabet Inc. tarafından kullanılacak. Yeni ürün ve hizmetlere daha fazla odaklanabilmek için yapıldığı belirtilen yeni organizasyon yapısında, Google “GOOGL” ve “GOOG” kodlarıyla borsa da işlem görmeye devam edecek. Yeni yapılanmanın ardından Eric Schmidt, Alphabet Yönetim Kurulu Başkanı oldu. Google ve Alphabet’in Finans Birimi Başkanı (CFO) olarak ise şirketin geçtiğimiz Mart ayında Morgan Stanley‘den transfer ettiği Ruth Porat atandı.

2 ODALI EVDEN CEO’LUĞA

HİNDİSTAN’ın Chennai şehrinde 1972 tarihinde doğan Google’ın yeni CEO’su Sundar Pichai, televizyonları bile olmayan 2 odalı küçük bir evde büyüdü. Kendi imkanlarıyla başvurduğu Stanford Üniversitesi’nden burs kazanan Pichai’nin ABD’ye gidecek yol parası bile yoktu. Bunun üzerine babası Regunatha Pichai, oğluna uçak bileti alabilmek kredi başvurusu yaptı. Kredi başvurusu reddedilen babası, ailesinin tüm birikimini bozdurup, oğlunu ABD’deki Silikon Vadisi’ne gönderdi. Stanford Üniversitesi ve Pennsylvania Üniversitesi’nde yüksek lisans (MBA) eğitimi aldı. Profesyonel iş hayatına yarı-iletken üreticisi Applied Materials ve danışmanlık şirketi McKinsey ile adım attı. 2004 yılının nisan ayında Google’da çalışmaya başlayan yeni CEO, 1 Mayıs 2008’de Google’ın internet tarayıcısını tanıtmak için sahneye çıkarak, Chrome’u dünyaya duyurdu. Kısa sürede Chrome, Google Maps, YouTube, Gmail ve ardından Android’in başına geçti.

HİSSELER UÇTU

Google’ın verimliliği artırmak ve yenilikçi ürün ve hizmetlere daha fazla odaklanabilmek için yaptığı yeni yapılanmaya, yatırımcıların ilk tepkisi ise oldukça “olumlu” oldu. 445 milyar dolarlık piyasa değerine sahip olan şirketin, ABD borsalarının kapanışından sonra duyurulan yeni yapılanma haberinin ardından, Google hisseleri kapanış sonrası işlemlerde yüzde 6.5 yükselerek, 705 dolarla tarihinin en yüksek seviyesini gördü.

ALAN ADI BMW’DE KALDI

Şirket, yeni yapılanmayı açtığı yeni bir internet sitesiyle duyurdu. ‘G is for Google’ (G, Google içindir) sloganıyla tanıtılan Alphabet adındaki yeni yapılanmanın internet adresi ise www.abc.xyz oldu. Google’ın Alphabet adındaki proje için satın almak istediği ‘Alphabet.com’ web adresinin ise Alman otomotiv devi BMW’de olduğu ortaya çıktı. BMW’nin filo yönetimi çözümleri sunduğu bir servisi olan Alphabet.com’un ileriki dönemlerde Google tarafından satın alınıp alınamayacağı ise şimdiden tartışılmaya başlandı.

Haftalık oyun satışlarında Rare Replay zirvede

Haftalık oyun satışlarında Rare Replay zirvede

Bu aynı zamanda Rare’in 1998 yılına N64 için piyasaya çıkan Banjo-Kazooie ile zirveye yerleşmesinden 17 sene sonra tekrar gerçekleşti. Aynı zamanda Rare Replay 20 pound’luk fiyatıyla, 2009 yılında bu listede zirveye çıkan Wii Fit Plus’ın ardından bu başarıyı yakalamış ilk “ucuz” oyun.

Listenin iki numarasında bu ayki LEVEL’da incelemesini okuyabileceğiniz Lego Jurassic World’ü, üçüncü sırada da geçtiğimiz hafta çok ciddi bir güncellemesi piyasaya çıkan Batman: Arkham Knight’ı görüyoruz. Ayrıca ülkemizde pek ilgi görmese de Rory Ilroy PGA Tour’un son oyunu listeye girmiş gibi gözüküyor.

Hatırlatma yapalım, liste platformlardan bağımsız ve toplam satışlar baz alınmakta. Yenisinin piyasaya çıkmasına bir ay kalan FIFA 15’in başarısına dikkat çekeriz, Premier lig başladığını belli ediyor değil mi?

1-Rare Replay
2-Lego Jurassic World
3-Batman: Arkham Knight
4-The Elder Scrolls Online: Tamriel Unlimited
5-Grand Theft Auto V
6-FIFA 15
7-Battlefield Hardline
8-Rory McIlroy PGA Tour
9-F1 2015
10-Minecraft: Xbox Edition

Türkiye’nin Twitter’da içerik kaldırma talepleri arttı

Türkiye’nin Twitter’da içerik kaldırma talepleri arttı

2012 yılından bu yana hazırlanan rapordaki en büyük artışın bu yıl Ocak-Haziran döneminde gerçekleştiği bildirildi.

Toplam 4 bin 363 hesap bilgisi talebinin yüzde 58’ine denk gelen 2 bin 436’sı ABD tarafından yapıldı. ABD’yi, 425 taleple Japonya takip ederken, Türkiye de 412 taleple üçüncü ülke oldu. Türkiye’nin bir önceki dönem 356 hesap bilgisini talep ettiği ve bu dönem oranda yüzde 16 artış olduğu kaydedildi.

Şeffaflık Raporu’na göre Twitter’a yapılan içerik kaldırma talepleri de geçen yılın ikinci yarısında kıyasla yüzde 26 arttı.

TWITTER 140 KARAKTER SINIRINI KALDIRDI

En çok içerik kaldırma talebi de toplam 718 ile Türkiye’den yapıldı. Türkiye’yi, 68 taleple Rusya izledi.

Twitter’a yapılan mahkeme kararıyla 442 içerik kaldırma talebinin 408’inin kaynağı ise Türkiye. Bu sayı, geçen yılın tamamında Türkiye’den gelen 393 içerik kaldırma talebinin de üzerinde.

Yılın ilk altı ayında Türkiye’den devlet kurumları ve polis tarafından yapılan içerik kaldırma taleplerinin sayısı 310.

Türkiye’nin talepleri doğrultusunda Twitter 1978 hesap belirledi, 125 hesap donduruldu, 1668 mesaj da silindi.

Söz konusu taleplerin büyük bir kısmının ‘İftira ve kişisel hak ihlallerinden’ kaynaklandığı belirtildi.

Şirket, Türkiye’den yapılan taleplerin ifade özgürlüğüne aykırı olduğuna inandığı gerekçesiyle mahkeme kararlarının yüzde 60’ına yasal itirazda bulunduğunu ve itirazlarının yüzde 5’inin haklı görüldüğünü söyledi.

Twitter, hizmet kullanım şartlarını ihlal eden içerik kaldırma taleplerinin verilere yansıtılmadığını ifade etti.

 

Elektrikli otomobili şarj eden yol

Elektrikli otomobili şarj eden yol

Sistemin uygulanabilirlik çalışmaları yapıldı. Şimdi teknoloji şirketlerinden, trafiğe kapalı yollarda yapılacak denemeler için teklif alınacak.

Sistem yolun altına döşenen elektrik kabloları sayesinde çalışıyor; kablolar elektromanyetik alan yaratıyor, araçların içindeki bir bobin de bunu elektriğe dönüştürüyor.

İngiliz Karayolları’ndan bir yetkili ‘hedefin 2016-2017 gibi trafiğe kapalı yollarda deneme yapmak’ olduğunu belirtti.

Karayolları Müdürlüğü, üstlenici bir firma bulduktan sonra projeyle ilgili daha çok detay verileceğini açıkladı.

1,5 yıl sürecek denemenin ardından sistemin trafiğe açık yollarda da deneneceği bildiriliyor.

“Kablosuz şarj yolu”, başka ülkelerde kısa mesafeler için olsa da kullanılıyor.

Güney Kore’nin Gumi kentinde 2013’te açılan bir yolun 12 km’lik bölümü, elektrikli belediye otobüslerinin bataryalarını, hareket halindeyken kablosuz şarj ediyor.

İngiltere’deki Milton Keynes bölgesinde de benzer bir kablosuz şarj sistemi kullanılıyor.

Elektrikli belediye otobüsleri, yol kenarına yerleştirilmiş olan plakalardan kablosuz olarak şarj ediliyor, ancak bu işlem için otobüsün plakanın yanında durması gerekiyor.

Elektrikli araçlarla ilgili en büyük sorunlardan biri batarya şarjlarının çok uzun süre dayanamaması. Bu nedenle bu tarz otomobillerle uzun süre yolculuk yapmak pek tercih edilmiyor.

Ekonomi sınıfı elektrikli otomobiller, tek şarjda ortalama 150 km. yol kat edebiliyor.

Ancak uzmanlar bu sorunun çözümünün “şarj eden yol”dan geçtiğinden emin değil.

En önemli çekince sistemin altyapısının çok maliyetli olması. Cardiff Üniversitesi’nden Dr Paul Nieuwenhuis “Pil teknolojisi ilerliyor. Pil ömründe her 6 ayda bir ciddi teknolojik gelişmeler yaşanıyor. Bu projeye ileride gerek kalıp kalmayacağı konusunda emin değilim” diyor.

Proje hayata geçirilmese bile İngiltere Karayollarının, otoyolları elektrikli araçlara daha uygun hale getirmek için başka planları var.

Kablolu şarj cihazlarının sayısını artırarak her 20 mil’de (32.1 km) bire çıkarmak bu planlardan biri.

Fermente besinler sosyal anksiyeteyi azaltıyor

Fermente besinler sosyal anksiyeteyi azaltıyor

Uzmanlar turşu, yoğurt ve bitter çikolatayı diğer insanlardan daha fazla tüketenlerin sosyal anksiyete (kaygı,endişe) belirtilerini daha az yaşadığını belirtti. Maryland Üniversiesi’nden uzmanlar, içinde faydalı bakteriler bulunan probiyotik besinlerin bağırsak florasını değiştirdiğini ve bu floranın da sosyal anksiyeteyi azalttığını söylüyor.

FERMENTE ÜRÜN TÜKETENLER İNCELENDİ

Psychiatry Research isimli bilimsel dergide yayınlanan araştırmada katılımcılara bir dizi soru soruldu ve son 30 günde tükettikleri besinler belirlendi. Yoğurt, soya sütü, turşu, lahana turşusu ve bitter çikolata gibi besinler dikkate alındı. Ayrıca insanların egzersiz yapma alışkanlıkları da incelendi. Bu besinleri tüketenler hayvanlar üzerinde yapılan ölçümlerde ise GABA denilen bir nörotransmitterların daha yüksek olduğu belirlendi. GABA, anti anksiyete ilaçlarında bulunan benzodiazepine ve diazepam etken maddesi ile benzer bir etki yapan sinir taşıyıcı. Bağırsaklar bilim dünyası tarafından ikinci beyin olarak da adlandırılıyor.

SOSYAL ANKSİYETE NEDİR?
Sosyal fobi olarak da bilinen sosyal anksiyete toplum içine çıkarken yaşanan gerginlik, sosyal ortamlarda bulunmaktan korkmak anlamına geliyor ve en sık görülen anksiyete (endişe, kaygı) bozuklukları arasında. Sosyal anksiyetesi olan insanlar her gün toplantı, grup önü konuşması ya da telefon konuşması gibi basit sosyal iletişim kurma sırasında gerilim ve zorluk yaşar.

 

 

Kesin uyarı: Kulağınızı temizlemeyin

Kesin uyarı: Kulağınızı temizlemeyin

Yörük, halk arasında “kulak kiri” olarak bilinen cerumen salgısının, zarardan çok faydasının bulunduğunu söyledi.

Herkesin kulak temizleme eğiliminin olduğunu anlatan Yörük, kulak kirinin toplumda hoş karşılanmadığına işaret etti. Ancak cerumenin içinde kulağı koruyucu maddelerin yer aldığını dile getiren Yörük, “Lizozim maddesi, kulağı bakterilere, mantarlara karşı koruyor” diye konuştu.

KESİNLİKLE TEMİZLEMEYİN KULAK KENDİ KENDİNİ TEMİZLER

“Kulağınızı kesinlikle temizlemeyin çünkü kendi yapısında temizleme özelliği var. Kulaktaki salgı zamanı geldiğinde vücut tarafından dışarı atılır” ifadelerini kullanan Yörük, şöyle devam etti:

“Kulak çöpleriyle kulağımızı temizlemeye kalkarsak, dışarı atılmak üzere olan salgıyı, daha ileriye doğru atarız. Kulak bunu ‘Bir miktar salgı azaldı’ gibi algılar ve onu tamamlamak için biraz daha fazla salgı yapar. Böylece kulağımızda kirle dolma durumu ortaya çıkabilir. Ayrıca kulağa sokulan pamuklu çubuk, vücuttan atılmak üzere olan salgıyı iterek kulak zarını kapatır, bu da duyma bozuklularına neden olur.”

“TATİLİNİZİ ZEHİR ETMEYİN”

Doç. Dr. Yörük, bazı kişilerin kulaklarını iğne, tığ, anahtar, çöp ve kürdanla karıştırdığını, bunların kesinlikle yanlış bir temizleme yöntemi olduğunu bildirdi.

Kulak içindeki kısmın hassaslığına dikkati çeken Yörük, şunları kaydetti:

“Kulak yolunu örten cilt çok ince ve daha hassastır. Kulağımızı temizleyelim derken, o kemik kanalının üstündeki cildi yırtarsak, tahriş edersek ağrı hissederiz. Cildi yırttığımızda dış kulak yolundaki bakteriler, mikroplar cilt altına iner, kulağımızın iltihaplanmasına ve orta kulak iltihabına neden olur. Bir de tatile gittiysek, denize, havuza girmişsek, havuz ve denizdeki bakteriler o cildin altına girmişse, çok şiddetli kulak ağrıları ve kulak iltihaplarına yol açabilir. Hatta tatilinizin zehir olmasına neden olabilir.”

Kirden rahatsızlık duyanların, pamuk veya peçete yardımıyla kulağının dış kısmını hafifçe temizleyebileceğini anlatan Yörük, “Biz dış kulak yolunun içindeki kiri, arka kısmındaki zarı görmek için bazen alırız. Alırken de ucu eğri küreklerimiz vardır. Küreklerle kirin arkasına geçeriz, yavaşça kiri alırız ve kulağın muayenesini yaparız. Onun dışında kulak temizlenmemelidir” bilgisini verdi.

Diyette fark yaratacak 10 öneri

Diyette fark yaratacak 10 öneri

Tuz yerine baharat

Tuz vücutta en çok ödeme neden olan mineral. Normalde yediğiniz içtiğiniz sebze, meyve, ekmek içindeki tuz zaten günlük ihtiyacınızı karşılamaya yetiyor. Yemek size tatsız tuzsuz geliyorsa baharat atmayı deneyin. Ayrıca birçok baharat metabolizmayı da hızlandırır.

 

Kahvaltıda protein

Pierre Dukan’ın bu kadar ünlü olmasının bir sebebi var. Her ne kadar sadece protein ile yapılan diyetler uzun vadede iç organlara büyük zarar veriyor olsa da kararında ve zamanında alınan protein diyetin olmazsa olmazı. Yapılan araştırmalara göre kahvaltıda protein tüketenler ve sağlam bir kahvaltı yapanlar günün geri kalanında daha az kalori alıyor. Yumurtadan, peynirden alacağınız protein güne başlarken metabolizmayı hızlandırmak için de iyi bir seçenek.

 

 

Karbonhidrat vücutta su tutar

1 gram karbonhidrat vücutta 2 gram su depolanmasına yani şişkinliğe neden olur. Diyet yaparken ilk başta hızlıca kilo verilmesinin sebebi de budur. Karbonhidrat tüketecekseniz de bunu beyaz unlu gıdalarla, beyaz ekmek, pasta, kek ile yapmayın. Tam buğday ekmeği, bulgur pilavı gibi kompleks karbonhidratları tüketin, yarım ekmek arası köfteyi bir öğünde götürmeyin ki Canan hocayı sinirlendirmeyin.

Ödem için maydanoz

Vücutta tutulan bu fazla suyu atmak için ise mucizevi bitki maydanoz. Uzun süre maydanoz suyu tüketilmesi ise önerilmiyor çünkü eğer vücutta ödem yoksa vücudun ihtiyacı olan suyun da atılmasına neden olur.

 

Tuvalete çıkmadan yaptığınız diyet bir ‘hiç’

Eğer kabızlık probleminiz varsa diyete başlamadan önce bunu mutlaka çözmelisiniz yoksa bütün gün salata yeseniz bana mısın demez, 1 kilo bile veremezsiniz. Bunun için sabahları 1 bardak suyun içine birkaç damla limon sıkabilirsiniz. Sabahları 2 kuru kayısı ya da kuru incir de yardımcı olabilir.

 

Kan şekeri için tarçın

Çok çabuk acıkıyor, yemek gecikince sinirleniyor ve tatlıya düşkünseniz çayınızın içine bir çubuk tarçın atabilirsiniz. Kök tarçın insülin dengesini sağlar ve iştahınızı kontrol altında tutmanıza yardımcı olabilir.

 

Türk kahvesi de kendi başına bir mucize

Yapılan bir araştırmaya göre Yunanistan’ın Ikaria Adası’nda yaşayanların 90 yaşını geçme ihtimali Avrupa’da yaşayanlara göre iki kat daha fazla. Bunun nedenini araştıran bilim adamları işin sırrının “Türk kahvesi”nde olduğunu ortaya koymuş. Tabii Yunanistan’da “Yunan kahvesi” olarak geçse de bildiğimiz Türk kahvesi. Polifenol ve antioksidan bakımından zengin olan Türk kahvesi ayrıca metabolizmayı da hızlandırıyor ve kilo vermeye yardımcı oluyor.

 

İkinci Türk mucizesi yoğurt

Fotoğraftaki gibi göbeği bıçakla kesmeye kalkacak kadar delirmeden önce bu maddeyi dikkatlice okuyun. Türk kahvesinden sonra bir diğer mucize besin de yoğurt. Sağlıklı bir protein kaynağı olan yoğurt içeriğindeki konjuge linoetik asit (CLA) sayesinde karın yağlarından kurtulmada yardımcı. Yapılan araştırmalara göre bir sene boyunca, diyetinde her gün yoğurt tüketen kişiler, tüketmeyenlere göre yüzde 22 daha fazla kilo veriyor. Her gün düzenli olarak yoğurt tüketilmesi daha hızlı yağ yakımına sebep oluyor.

Akşam yatmak bilmez sabah kalkmak bilmez

Babaannelerin bahsettiği “akşam yatmak bilmez sabah kalkmak bilmez” torun eğer sizseniz uzun vadede kilo almak kaçınılmaz sonunuz olacaktır. Ne de olsa eskilerin bir bildiği var. Gece en geç 22.00’de yatakta ve uyuyor olmanız gerekiyor ki metabolizmayı düzenleyen hormonlarınız yeterince çalışabilsin.

 

Atıştırdıklarınıza dikkat edin

Arkadaşın poğaçasının kenarından bir lokma, ofise gelen çikolatadan bir tane derken sonrasında “Bir şey yemedim ki ben” diyor olma ihtimaliniz yüksek. Çünkü birçoğumuz bu ara atıştırmalıkları unutuyor. Kan şekeriniz düşüp açlıktan gözünüz döndüğünde ise önünüze ne gelirse yersiniz. Bunu yapmamak için akşamları üşenmiyorsunuz bir poşete biraz fındık, ceviz gibi atıştırmalıklar koyuyorsunuz.

 

Baş ağrısını kapı dışarı etmenin 8 yolu

Baş ağrısını kapı dışarı etmenin 8 yolu

23.30 OLDU MU HOP YATAĞA! IŞIKLARI DA SÖNDÜRELİM

Gece karanlık, sessiz bir ortamda, kesintisiz uyuyabildiğinizde ertesi günü baş ağrısı yaşama riskiniz azalır. Özellikle karanlıkta ve uykuda salgılanan melatonin ve büyüme hormonunun hem metabolizmayı düzenlediğini hem de bağışıklık sistemini iyileştirdiğini biliyoruz. O nedenle gece en geç 23.30’da yatağa gidin ve en erken 06.30’da uyanın.

HER GÜN 30 DAKİKA YÜRÜYÜŞ

İyi metabolizma için her ne kadar doğru beslenme önemliyse de aynı zamanda doğru hareket etmek de çok önemli. İyi bir uyku için bedenin de yorulması gerekir. Aynı zamanda kalp ritmini hafif hızlandıran egzersizlerin, günde 30-45 dakika arasında yapılmasının vücuttaki beyin dahil tüm hücreleri koruduğunu biliyoruz. O nedenle her gün tempolu olarak en az 30 dakika yürümeye özen gösterin.

 

ACIKTINIZ MI? HADİ HEMEN YEMEĞE

Doğru beslenme de en az uyku kadar önemli. Şeker hastalığınız, insülin direnciniz veya şeker düşmeleriniz oluyorsa çok uzun açlık süreleri de baş ağrınızı tetikleyebilir. Açlık hissettiğiniz an vücudunuza doğru yiyeceklerle cevap verebilmek önemli. Burada da kan şekerini çok hızlı yükseltip düşürmeyen yiyecekler tercih edilebilir.  Örneğin ekşi meyveler, süt, yoğurt, ayran, kurubaklagiller, bulgur ve esmer ekmekler.

 

ALKOLLE MESAFENİZİ İYİ AYARLAYIN

Yüksek miktarda alkol, hem susuzluğu hem de şeker düşmesini tetikler, bununla birlikte beyin damarlarını genişletir ve baş ağrısı yaşamanıza neden olur. Alkol sonrası vücutta su ihtiyacı artacağı ve bu da dolaşımı etkileyeceği
için iki litre kadar su içmeye özen göstermek gerekir. Eğer çok sık baş ağrısı çekiyorsanız da alkolü hayatınızdan tamamen çıkarmalısınız.

 

KAHVE MİKTARINA DİKKAT

Kafein her ne kadar damarlarda kasılma yaparak düşük düzeydeki baş ağrısına iyi gelse de günde üç dört fincandan fazla içmeyin.  Yüksek miktar, vücuda çok su kaybettirir; bu da dolaşım yetmezliği ve uykusuzluk yaparak, baş ağrısının şiddetlenmesine yol açar. Sürekli yüksek miktarda kahve içmek ve aniden kesmek de yoksunluk durumu nedeniyle baş ağrısını şiddetlendirir.

 

TUZLUĞU SOFRADAN KALDIRALIM

Günlük tuz alımını azaltmak şart. Salamura, tuzlu peynir, bisküvi, şarküteri ürünü, konserve ve çerez gibi gizli tuzu yüksek yiyeceklerden uzak durun. Sofralardan tuzluğu kaldırın.

 

B GRUBU VİTAMİN SEVELİM, SEVDİRELİM

B grubu yönünden zengin vitaminlerden beslenmek de baş ağrısı ataklarını azaltabiliyor. Özellikle B2 vitamini Riboflavin’in bu konuda daha etkili olduğu biliniyor. Yoğurt suyu B2 vitamini açısından çok zengin. Bununla birlikte et, süt ürünleri, yumurta ve yeşil yaprakları sebzeleri de sofralardan eksik etmemekte fayda var.

 

MAGNEZYUMSUZ OLMAZ

Magnezyum oranı yüksek besinlerin de kasları gevşettiğini ve sinir iletimini iyileştirdiğini biliyoruz. Kurubaklagiller, yağlı tohumlar, muz ve yeşil yapraklı sebzelerin de yeteri kadar tüketilmesi hem genel vücut sağlığını iyileştirmekte hem de baş ağrısı ataklarını azaltmakta faydalı.

DOKTORA NE ZAMAN BAŞVURMALI?

Bütün bu önlemlere rağmen çok sık baş ağrısı atakları yaşıyorsanız, baş ağrınızın kafanızın arka tarafından başlayıp basınçlı bir şekilde tüm beyninize yayıldığını hissediyorsanız, giderek şiddetlenen bir baş ağrınız varsa ya da baş ağrısına bulantı ve kusma eşlik ediyorsa bu ağrı, daha ciddi bir nedenden kaynaklanıyor olabilir. Bir an önce bir hekime başvurmanızda fayda var.

Sinir sistemi ilk defa görüntülendi

Sinir sistemi ilk defa görüntülendi

Saniyede beş kere resmi çekilen sinir sisteminin yanıyormuş gibi ışıklı görüntüsü dikkat çekti. Bilim adamları meyve sineği larvasının sinirlerinin genetik olarak ışık saçtığını belirledi. Örnekler ayrıca kameraya kaydedilirken her iki taraftan da ışıklandırıldı.

 

 

 

Obezitede sorun büyüyor

Obezitede sorun büyüyor

Dünyaca ünlü tıp doktoru Doç. Dr Alper Çelik, “Türkiye ve dünyada obezite sorunun geldiği nokta çok vahim” dedi.

OBEZLER KİLOLARINI ÖNEMSEMİYOR

Amerika’da yapılan ve Temmuz ayında  Amerikan Koruyucu Hekimlik (American Journal of Preventive Medicine ) isimli dergide  yayımlanan çalışmada yaşları 12-16 arasında olan Ulusal Sağlık ve Beslenme Anketi’ne katılan çocukların verileri analiz edildi.

Araştırmayı gerçekleştiren uzmanlar, 1988-1994 ile 2007-2012 yılları arasında, farklı zaman dilimlerinde ankete katılan gençlerin, kilolarını nasıl algıladıkları ve zaman içerisinde bu algıda bir değişiklik meydana gelip gelmediğini anlamaya çalıştılar. 1988-1994 yılları arasında ankete katılanlardan oluşturulan erken gruba 1720 ergen dahil edilirken, yakın zaman grubuna dahil edilen ergenlerin sayısı ise 2518 kişi oldu. Ergenlerin kilolarını nasıl algıladıkları yüz yüze görüşmelerle belirlendi ve verdikleri cevaplar VKİ (Vücut Kitle İndeksi) skorları ile karşılaştırıldı.

Sonuçlar, gençlerin kilo algısında belirgin bir düşüş olduğu ve özellikle erkeklerin yarısından fazlasının kendisini obez olarak görmediğini ortaya koydu.

 

“KİLOLU ERGENLERİN KANSERE YAKALANMA RİSKİ YÜKSEK”

Amerika’daki çalışmayı gerçekleştiren Georgia Southern University’den Dr. Jian Zhang ise kendilerini ve kilolarını doğru bir şekilde algılayabilen ergenlerin kilolarını kontrol altında tutmak için gerekli yaşam tarzı değişiklikleri yapmaya daha meyilli olduklarını ifade ederek, kilolarını doğru bir şekilde algılayamayan ergenlerin ise kilo vermek gibi bir düşüncelerinin olmadığı ve kötü beslendiklerini söyledi.

İngiltere Kanser Araştırmaları Kurumu’ndan Dr. Julie Sharp kilolu ergenlerin büyüdükleri zaman kansere yakalanma riski yüksek, kilolu yetişkinler olarak karşılarına çıktığını belirterek, “Kilolu gençlerin daha hareketli olmak ve beslenmelerini değiştirmek konusunda desteğe ihtiyaçları var. Sağlıklı bir kilonun üzerinde olduklarının bilincinde olmaları bu yönde atılacak ilk adım olabilir” dedi.

OKUL ÇAĞINDAKİ ÇOCUKLARDA OBEZİTE ARTIYOR

Veriler ayrıca, okul çağındaki çocuklarda obezite oranının yıllar içinde artmış olduğunu, yıllar geçtikçe, ergenlerin fazla kilo ve obezite konusunda farkındalık düzeylerinin düştüğü ortaya çıkardı.

İngiltere’nin University College London Epidemiyoloji ve Halk Sağlığı Bölümü’nden Dr. S. E. Jackson ve ekibinin yaşları 13 ile 15 arasında değişen toplam 4979 ergenin katılımıyla gerçekleştirdikleri araştırmada ise, Obez erkeklerin sadece %53’ünün, obez kızların ise %68’inin bu durumun farkında oldukları tespit edildi. Araştırma sonunda erkeklerin %47’sinin, obez kızların da %32’sinin kilolarını normal buldukları, hatta aralarında zayıf olduğunu düşünenlerin olduğu anlaşıldı.

 

“OBEZİTE KONUSUNDA FARKINDALIK YARATMALIYIZ”

Bu veriler açısından gençlerin kiloları konusundaki algılarının gerçeklerle bağdaşmadığı ifade eden Dr. Jackson, daha önce yapılmış çalışmalar ile genç erişkinlerde kilo kontrolünün başarıya ulaşabilmesi için o kişinin kendisinin fazla kilolu veya obez olduğunun farkında olması gerektiği kanıtlandığını söyledi.

Dr. Jackson , “Kilosunun farkında olmayan veya obez olduğu halde öyle olmadığını düşünen gençlerin kilo artışı zamanla hızlanarak devam ediyor ve ileride sadece obezite ile değil, obezitenin yol açtığı yandaş hastalıklarla da mücadele etmek zorunda kalıyorlar. İşler bu noktaya varmadan yapılabilecek en doğru şey, gençlerde obezite konusunda farkındalık yaratacak politikalar üretmek ve obez gençleri sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite konusunda motive etmek.” dedi.

“OBEZİTE SORUNUN GELDİĞİ NOKTA ÇOK VAHİM”

Konuyla ilgili bir açıklama yapan, diyabet ve obezite konusunda Türkiye’de ve dünyada konun uzmanları arasında yer alan Türkiye Metabolik Cerrahi Vakfı Başkanı Doçent Dr. Alper Çelik, İngiltere ve Amerika’da yapılan bu son araştırma sonuçlarının endişe verici olduğunu belirterek, Türkiye ve dünyada bu konuda gelinen noktanın çok vahim olduğunu artık okul çağı çocukları için bile bunun önemli bir sağlık sorunu haline geldiğini söyledi.

Doç. Dr. Alper Çelik, artık hastalıkların kimyasının değiştiğini  ve 14-15 yaşındaki çocuklarda obeziteye bağlı erişkin tipi diyabetin görülmeye başlandığını ifade etti.  Bu çocuklarda çoğu zaman mevcut tedavi yöntemleri ile yeterli düzeyde sonuç elde edilemediğini belirten Çelik, tedavisi konusunda hizmet veren ekiplerin ameliyat uygulamaları da dahil her türlü uygulamayı biliyor ve uygulayabiliyor olmaları gerektiğine dikkati çekti.  Bazı durumlarda ameliyat ile tedavi etmek durumunda kaldıklarını vurgulayan Çelik şöyle konuştu; “Bazı durumlarda ameliyat ile tedavi etmek dorumunda kalıyoruz. Çünkü en başarılı sonuçlar cerrahi tedavi ile mümkün. Her nasıl hastalıkların kimyası değişiyorsa yaptığımız uygulamalar da değişiyor. Geçmişte çocukluk çağı obezitesinde cerrahi müdahale açısından bu çocukların ergenlik dönemini tamamlaması gerektiği düşüncesi hâkimdi. Ancak, son yıllarda yapılan araştırmalar bu inanışın doğru olmadığını ortaya koydu. Ameliyat olan çocuklarla olmayan çocukları karşılaştırdığınızda ameliyat olmuş çocukların boyları daha hızlı uzuyor ve okul başarıları daha üst düzeyde.”

120 TL’nin altında Avrupa’nın en güzel kampları

120 TL’nin altında Avrupa’nın en güzel kampları

Halkidiki, Yunanistan

Areti Camping&Bungalows, Sithonia Yarımadası

KOMŞUDAKİ HUZUR

Çadır 55 TL, kişi başı 28 TL olmak üzere toplam 83 TL, areti-campingandbungalows.gr

Yunanistan’ın kuzeyinde el değmemiş kumsallarda, dört hektarlık bir alanda bulunan Areti Camping&Bungalows, etrafı zeytinlikler, okaliptüs ve çam ağaçlarıyla çevrili, denize nazır 40 yıllık bir kamp alanı. Kampın kendine ait iki özel sahili var. Kamp alanında tenis, voleybol ve su sporları gibi çok sayıda etkinlik bulunuyor. Rüzgâr sörfü ve jet-ski gibi su sporları olanağı bulunan sahillerden, dilerseniz tekneyle civardaki üç adaya açılabilirsiniz.

 

Katalonya, İspanya

Camping Cala Llevadó, Girona

DOĞANIN ORTASINDA

Çadır alanı 70 TL, kişi başı 25 TL olmak üzere toplam 95 TL, calallevado.com

 

1959’dan beri hizmet veren Camping Cala Llevadó, Costa Brava’nın olağanüstü manzarasına ev sahipliği yapan Llorell Koyu’nda, denizin mavisinin tabiatın yeşiliyle buluştuğu bölgede, çam ve meşe ormanlarının arasında, alışılmışın dışında bir kamp alanı. Kamp alanında çadır ve karavanların bir arada bulunduğu 612 kamp ünitesine ek olarak, 70 adet ahşap bungalov bulunuyor. Alanda ayrıca  yüzme havuzu, bar, restoran, süpermarket ve oyun odası var. Kamptan, biri nüdist plaj olmak üzere, Costa Brava’nın birbirinden güzel dört sahiline doğrudan erişim mümkün. Daha hareketli olan Platges de Llorell’de su kayağı, rüzgâr sörfü ve tüplü dalış gibi çeşitli etkinliklere katılabilirsiniz.

 

Aquitaine, Fransa

Camping Municipal du Cap de l’Homy, Lit-et-Mixe

AÇIKHAVADA SPOR

 

İki yetişkin ve bir çocuk için çadır alanı 100 TL, camping-cap.com

Soulac’tan Biarritz’e uzanan kıyı şeridinde bulunan Cap de l’Homy, gümüşrengi kumları ve kalabalık olmayan yapısıyla özel bir sahile sahip. Kamp alanı, sahilden 400 metre uzaklıktaki kumulların arkasında kalarak çok geniş bir alana yayılan Lit-et-Mixxe ormanlarının arasına kurulmuş. Belediyeye ait bir alan olduğu için tesis temiz, fiyatlar makul. 474 kamp ünitesinden 195 tanesi çadır için ayrılmış. Alanda voleybol sahası, boules/pétanque sahası ile içinde masatenisi de bulunan eğlence merkezi bulunuyor. İki saatlik sörf dersi 88 TL.

 

Pag Adası, Hırvatistan

Camping Village Simuni, Pag

ADRİYATİK’İN İNCİSİ

Çadır alanı 75 TL, kişi başı 32 TL olmak üzere toplam 107 TL, camping-simuni.hr

Adriyatik kıyısında pırnal meşesi, defne ve zakkum ağaçlarının altındaki Camping Village Šimuni, farklı bir Akdeniz deneyimi yaşayarak tazelenmenizi sağlayacak. Keşfettikçe daha çok seveceğiniz Pag Adası’nın doğal güzelliklerine, Golden Beach, Diomand Beach ve Salt Beach gibi benzersiz kumsallarına ve birbirinden lezzetli Akdeniz yemeklerine kamp alanında kolayca ulaşabilirsiniz Alanda 300’ü aşkın kamp ünitesinin hepsi denize yakın. Kamp alanının yukarısında bulunan White Seagull Beach, dalış merkezi, plaj voleybolu sahası, sörf olanaklarıyla deniz sporları için en uygun kumsal.

 

Adrenalin dolu en iyi 10 tatil

Adrenalin dolu en iyi 10 tatil

KAPADOKYA / NEVŞEHİR

Balon, at safarisi, trekking

 

Peri bacalarının eşsiz manzarasıyla balonda gündoğumunu seyretmek muhteşem bir deneyim. Balon turu dışında atlı safari yapabilir, trekking veya Göreme, Kızılçukur patikalarında bisiklete binebilirsiniz. Her aktivite farklı bir heyecan… En az üç gününüzü ayırın.

 

 BABADAĞ / MUĞLA

Yamaç paraşütü

 

Yüksekten korkmuyorsanız mutlaka denemelisiniz. Gün batımında Fethiye’nin en yüksek noktası Babadağ’daki üç pistten birinden atlayıp, Ölüdeniz üzerinde havada süzülerek Belcekız Plajı’na iniyorsunuz.

 

 KAÇKAR / RİZE

Trans-Kaçkar Turu

 

Türkiye’nin en yüksek dördüncü dağı Kaçkarlar’a tırmanıp, bunaltıcı sıcaklardan biraz uzaklaşıp serinleyebilirsiniz. Yorucu ama bir o kadar da heyecan dolu. Yemyeşil doğası, dereleri, gölleri ve yaban hayvanlarıyla unutulmaz bir deneyim.

 

 AKYAKA / MUĞLA

Kiteboard

 

Üç kilometrelik sahili, sığ suları ve sürekli esen rüzgârı kiteboard (Rüzgâr sörfü) için en uygun yerlerden. Tüm gün kiteboard yapıp akşamüstü Azmak’a dalıp çıkın ya da suyun içinde yemek masanızı kurarak günün yorgunluğunu atın.

 

 MELEN ÇAYI / DÜZCE

Rafting

 

Macera yaşamak için çok uzağa gitmenize gerek yok. İstanbul’a 210, Ankara’ya 300 km uzaklıkta. Daha önce rafting yapmanız gerekmiyor. 13 km’lik parkurda rehberi dinleyerek ekip ruhunu ortaya koymanız yeterli.

 

 SELÇUK / İZMİR

Skydive

 

3.650 metrede, uçaktan saniyede 200 km hızla, 45 saniye boyunca Efes harabelerinin üzerine atlamanın, bünyede yaratacağı adrenalin paha biçilemez. 20 dakika süren eğitimden sonra bu eşsiz deneyime sahip olabilirsiniz. 

 

 ÇORUH / ARTVİN

Rafting

 

Eriyen karlarla beraber zorluk derecesi beşinci seviyeye çıktı. Bu da adrenalini en üst noktaya çıkarıyor. Kürek çekmeye, ıslanmaya, eğlenmeye ve ekip ruhuna hazır olun. Etrafta bulunan rafting kulüplerinden birine gitmeniz yeterli.

 

 AĞRI DAĞI / AĞRI

Dağ tırmanışı

 

Türkiye’nin en yüksek dağına tırmanmak için bir hafta  gerekiyor. Uçurumlar veya yamaçlar yok. Tırmanış yürüyüşle yapılıyor. Özel izin gerekli olduğundan rezervasyonunuzu 10 gün önce yaptırmalısınız.

 

 DÜDEN / ANTALYA

Jet – Boat

 

Düden Çayı üzerinde, saatte 80 km hızla giderken 360 derecelik ‘Hamilton’ dönüşleri, ani manevra ve duruşlarla heyecan dolu anlar yaşayacaksınız. Ayrıca kano ve rafting de yapabilirsiniz.

 

 LİKYA YOLU / MUĞLA

Trekking

 

Fethiye ve Konyaaltı arasında uzanan 509 kilometrelik Likya Yolu’nda 18 Likya kenti, Ölüdeniz, Kabak Koyu, Patara, Demre, Finike ve Adrasan göreceklerinizden sadece birkaçı.

 

JÜRİ
Yıldırım Güngör, Gezgin ve akademisyen
Sinan Çakmak, Atlas Dergisi Yayın Yönetmeni
Serhan Yedig, Gazeteci
Yücel Sönmez, Hürriyet Seyahat editörü
Nilay Örnek, Gazeteci
Faruk Akbaş, Fotoğraf turları rehberi
Şebnem Denktaş, Robb Report Yayın Yönetmeni
Mutlu Tönbekici, Gazeteci
Ali Nasuh Mahruki, AKUT kurucusu
Bahar Akıncı, Seyahat yazarı

8 soruda Senegal: Kadınların rengârenk giysileri başımı döndürdü

8 soruda Senegal: Kadınların rengârenk giysileri başımı döndürdü

Gezginlik aileden mi miras?
– Evet, babamın görevi nedeniyle 2.5 yaşında Varşova’ya gitmiştim. Ürdün, Yunanistan ve İtalya’da yaşadım. Roma’da iç mimari okudum. Gezginlik hayata bakış açımı genişletti.

Sizi Senegal’e çeken neydi, ilk gezide umduğunuzu buldunuz mu?
– Ağabeyim Dakar’a 70 kilometre uzaktaki Saly’de bir otel almıştı. Havaalanına inişte kendimi müthiş bir kargaşa ve telaşın ortasında buldum. Yardım önerenler bile beni korkuttu. Sonra halkını tanıdıkça çok sevdim. Güleryüzlü, neşeli, sevecenler.

Sonraki geziler?
– Meğer görülecek çok yer varmış. Her yıl gitmeye, her seferinde kalış süremi uzatmaya başladım. Artık gezmek yerine ruhumu dinlendirmeye, huzuru bulmaya gidiyorum. Kentlerdeki yapılaşma çirkin olsa da kırsal kesim çok güzel. Güne tavuskuşları eşliğinde sabah kahvaltısıyla başlıyorum, sonra keşfe çıkıyorum. Hâlâ görmediğim çok yer var.

En çok etkilendiğiniz görüntüler?
– Köylerin sokaklarındaki süsleri, kadınların yıkayıp, ağaçlarda kuruttuğu rengârenk giysiler oluşturuyor. Akşamüstü tamtamlar başlıyor. Geç saatlere kadar sokaklarda dans edip, günün yorgunluğunu atıyorlar. Bir süre sonra, ben de farkında olmadan tempo tutmaya başlıyorum. Anneler sırtlarındaki bebeklerle, hatta kafalarındaki sepetlerle dans ediyor. Onca yoksulluğa rağmen herkes temiz, kadınlar rengârenk giyiniyor.      

Unutamadığınız macera?
– ATV ile dev baobab ağaçlarının arasında, el değmemiş doğada gün boyu safari yapmak. Safariler, şanslı günlerimde muhteşem günbatımı manzarasıyla sona eriyor. Renkler görülmeye değer.

Senegal’in en güzel mevsimi?
– Ekimden mayısa kuru mevsimi ve en güzel zamanı. Sahiller deniz esentisiyle serinliyor. İç bölgeler ise çok sıcak. Akşam kazak giyilecek kadar serin olabiliyor.

Geziler resminize nasıl yansıdı?
– Renkliliği yansıtacak bir yöntem aradım. Cam altı boyama, kumdan resim dersleri aldım. Sonra, tuvalimdeki kadınları Senegal kumaşlarıyla giydirme yöntemini geliştirdim. Tablolar şekillenirken kendimi kadınların arasında buluyor, o mutluluğu yaşıyorum. Kadına ‘gazelle’ diyorlar. İtalyanca, Fransızca ceylan anlamına da geliyor. 41 tabloluk ‘Senegal Gazelleleri’ Nişantaşı’nda Art212’de sergilendi.

Senegal’i kimlere tavsiye edersiniz, kimlere uzak durmayı önerirsiniz?
– Doğayı, macerayı seven, konfor beklentisi yüksek olmayan herkese tavsiye ederim. Oteller huzurlu, günlük hayat ise heyecanlı. Deniz mahsulleri sevenler için tam bir cennet.