Bayramın en hesaplı fırsatları, bayram turları

Bayramın en hesaplı fırsatları, bayram turları

KÜBA TURU

 

Çok geç olmadan…
Küba ile Amerika arasındaki buzların erimesi, kendine özgü yaşam biçimi ve renkliliğiyle dünyanın en görülesi ülkelerinden olan Küba’ya dair endişeleri artırmış olabilir. Bu nedenle “İlk fırsatta…” diye başlayan cümleler kuranlar için belki de ilk fırsat bu. Klasik otomobilleri, mimarisi, müziği, yemeği, dansı, purosu ve belki de en önemlisi halen yitirmediği neşesi ve cazibesi ile Küba oldukça davetkâr.  Jolly Tur, 20 – 27 Eylül. Fiyatı: 8.580 TL. (444 06 44)

 

BALKANLAR TURU

Balkan tarihine giriş…
Balkanlar’ın en eski kentlerinden biri olan Manastır’la başlayan gezi, panoramik Üsküp, Resne, Ohrid, Struga, Prizren ve Priştine şehir turlarını kapsıyor. Konaklamalar dört yıldızlı otellerde. Katılımcılar, Balkan lezzetlerini tatma imkânı bulacak. Ets Tur, 23-27 Eylül. Fiyatı: 1630 TL.  (444 03 87)

KRUGER’DA SAFARİ VE  VİKTORYA ŞELALESİ TURU

 

Maceradan hoşalananlara
Cipinizin üzerine çıkan aslanlar, yanınızdan geçen zürafalar ve çıtalar… Tatil hayalinizde macera varsa Güney Afrika’ya düzenlenecek bu tur cazip gelebilir. Safari dışında dünyanın en büyük şelalelerinden olan, Zimbabwe ve Zambiya sınırını çizen, görkemli Viktorya Şelalesi’ni görebileceksiniz. Gazella, 19-29 Eylül. Fiyatı: 13.881 TL. (0212 233 15 98)

GEMİYLE AKDENİZ, EGE TURU

 

Huzur ve eğlence bir arada
Mikonos, Napoli, Civitavecchia, Livorno, Toulon, Barcelona…  İstanbul’dan bir gemiye atlayın, yelkovan kuşlarının peşi sıra Yunan adalarını, Ege’yi ve Akdeniz’i dolaşın… Denizi seyrederek kitap okumak, tarihin içinde yürümek, yüzmek ve doyasıya eğlenmek bu turda. Prontotur,  24 Eylül-1 Ekim arası. Fiyatı: 4.339 TL. (444 91 92)

PARİS TURU 

 

Romantizm arayanlara…
Kışın soğuk günleri gelmeden Avrupa’nın tadını çıkarmak istiyorsanız bayram tatilinizi Paris’e ayırabilirsiniz. Alımlı şehirler, sonbaharda bir başka güzel oluyor. Keyifli yürüyüşler, gurme deneyimler, müzik ve sanat aktiviteleri romantizmin başkenti Paris’te sizleri bekliyor.
Tura Turizm, 23-27 Eylül. 3.150 TL (444 88 72).

ÇİN TURU

Tarih, doğa ve efsane sevene
Çin’de, kendinizi, içinde ejderhaların olduğu büyük efsanelerin bir parçası gibi hissedeceksiniz. ‘Yasak Şehir’i içinde barındıran Pekin’den başlayacak turda, ipeğin anavatanı Suzhou ve ağaçlarıyla ünlü Hangzhou gezilecek. Tur, kültür başkenti Shanghay’da son bulacak.  Kappatur, 19-23 Eylül. Fiyatı: 5.319 TL. (444 0 577)

 

GÜNEY İTALYA TURU

Yemek, deniz ve neşe için
Sassi di Matera, İtalyan Riverası, Pompei Antik Kenti, tapınak zengini Paestun… Gizemli tarihi, mimarisi ve lezzet düşkünlerinin her daim hayalini kuracağı mutfağıyla Güney İtalya bu turla ileride bağımlılık yaratacak kadar size kendini sevdirebilir. Fest Travel, 19-26 Eylül. Fiyatı: 6.647 TL. (0212 216 10 36)

 

SELANİK VE SOFYA TURU

 

Hem yakın hem hesaplı
Atatürk’ün doğduğu şehir Selanik’ten başlayan tur, Sofya’ya kadar uzanıyor. Kavala şehir turu ile birlikte Mehmet Ali Paşa Külliyesi, su kemerleri ve Kavala Kalesi’ni görebilirsiniz. Bu arada Bulgar Taverna turu ise bu seyahatin bonusu… Tatilbudur.com, 24-27 Eylül. Fiyatı: 327 TL. (444 0 484)

GÜNEY AFRİKA TURU

 

Aslanların peşinde
Cape Town turuyla başlayan gezi, Company Gardens, Ümit Kalesi, Spier Çiftliği’nde çıtaları, Aslan Parkı’nda nadir görülen beyaz aslanları görme imkânı sunuyor. Johannesburg’a giderken yerlilerin gündelik hayatına da girme şansınız olacak. MNG Turizm, 20-27 Eylül. Fiyatı: 5570 TL. (444 20 00)

 

BREZİLYA VE ARJANTİN TURU

 

Kanım kaynıyor diyene
Güney Amerika’nın iki güzel ülkesi Arjantin ve Brezilya gezisi ile bu kıtayı keşfetmeye başlamak iyi bir fikir olabilir. Tur boyunca dans, müzik, ilginç tatlar, daha önce hiç görmediğiniz bir doğa size eşlik edecek. MNG Turizm, 18-26 Eylül. Fiyatı: 7.539 TL. (444 2 000)

ETİYOPYA FOTOĞRAF TURU

 

Meraklı olana
Afrika’nın en ilginç kabilelerinin bulunduğu Etiyopya’da usta fotoğrafçı Faruk Akbaş tura rehberlik yapacak. Taştan oyma kiliseler görecek, yerlilerin hayatına tanıklık edeceksiniz. Çekeceğiniz fotoğraflarla sonradan hava atması da cabası. Gazella, 17-26 Eylül. Fiyatı: 11.877 TL. (0212 233 15 98)

JAPONYA TURU

‘Doğan Güneşin Ülkesi’nde
UNESCO Listesi’nde bulunan anıt ve tapınaklarından doğasına, yemeklerinden insanlarına, yüksek teknolojili şehirlerinden mistik kültürüne… Japonya’yı görmek için neden çok. Ayrıca, “Yol yordam bilmem, nereye-nasıl gidip neyi göreyim, kaça patlar?” gibi endişeleriniz varsa da dert etmeyin. Dört yıldızlı otellerde konaklama, tüm yemekler, havalimanı transferi ve rehberlik gibi her şey dahil turla, huzur içinde gönül rahatlığıyla Japonya’ya seyahat edebilirsiniz. Gazella Turizm, 19-28 Eylül. Fiyatı: 13.000 TL. (0212 233 15 98)

AMSTERDAM TURU

 

Eğlence arayana
“Şöyle yaz bitmeden bir güzel eğlensem” diyenlerin beklentisini karşılayabilecek bu turda gündüzleri Dam Meydanı, Kraliyet Sarayı, Çiçek Pazarı ve ünlü elmas fabrikası görülerek otobüsle panoramik şehir turu yapılıp şehir gezilecek. Bununla birlikte “Önceliğim eğlence” diyenler Amsterdam’ın hareketli gece hayatını keşfe dalabilir. Gitmişken Amsterdam sokaklarında bisiklet sürmeyi de unutmayın.   Anı Tur, 23-26 Eylül. Fiyatı: 1920 TL. (0850 300 02 64)

GRANADA, SEVİLLA,MALAGA TURU

 

Tarih meraklısına
Pablo Picasso’nun doğduğu, deniz mahsulleriyle ünlü Malaga şehir turuyla program başlıyor. Endülüs medeniyetinin en önemli eserlerinden UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Granada’daki eşsiz eseri El Hamra Sarayı’nı gezebilir, Arapların ‘Bilgin Cenneti’ olarak adlandırdığı, güzelliği dillere destan ‘Generalife’ bahçelerini görebilirsiniz. Tur, el sanatlarıyla bezenmiş Sevilla gezisiyle son bulacak. Setur, 23-28 Eylül. Fiyatı: 3600 TL. (444 07 38)

HALKİDİKİ TURU

 

Canı deniz çekene
Ege’nin bu yakasını biliyor olabilirsiniz… Ama karşı yakasını da görmeden Ege kültürünü biliyorum demek iddialı olur.  Ege’ye karşı yakadan bakarak kafanızda iki yakayı bir araya getirecek olan bu tur, sahil kenti Kavala ile başlıyor ve tarihi Yunan köylerinden geçerek Halkidiki’ye kadar ulaşıyor. Tur ayrıca tatilden farklı lezzetleri tatmak gibi beklentileri olanların bu beklentilerini karşılamaya aday. Kappa Tur, 24-27 Eylül. Fiyatı: 718 TL. (444 05 77)

MOSKOVA – ST PETERSBURG TURU

 

Vizesiz olsun diyene
Bu bayramda vize işlemleriyle uğraşmak istemiyorsanız ya da zaten bu uğraşa gerek olmayacak kadar geç karar verecekseniz gideceğiniz ülke neden Rusya olmasın! Turda, Moskova’da UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan tarihi Kızıl Meydan, Kremlin Sarayı, Novodeviçiy Manastırı’nı görebilir, dünyanın en büyük ve en eski müzelerinden olan Ermitaj Müzesi’ni gezebilirsiniz. Fest Travel, 18-25 Eylül. Fiyatı: 7950 TL. (0216 216 10 36)

NEW YORK, ORLANDO, MİAMİ TURU

 

Uzay üssü merak edene
Panoramik New York şehir turu ile Madison Square, Central Park, Rockefeller Center, Dünya Ticaret Merkezi, Times Meydanı ve Özgürlük Anıtı bu turda göreceğiniz yerler arasında. Hatta Orlando’da su parkı, Miami’de şehir turu da var bu bir hafta içinde. Ama bir uzay üssünü dünyada kaç ülkede görebilirsiniz ki? Bu tur sizi Kennedy Uzay Üssü’ne de sokacak. Coral Travel, 19-27 Eylül. Fiyatı: 8480 TL. (444 06 84)

EGE- ADRİYATİK TURU

 

Farklı tatil arayana
İstanbul’dan kalkan cruise gemisiyle denizlere açılıp Ege ve Adriyatik’te bir tur atarak İzmir’e inmek ister misiniz? Tabii bu seyahatte İzmir’e dönene kadar UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde olan Dubrovnik, Venedik, Brindisi ve Yunanistan Katakalon limanlarına demir atmış ve bu güzel şehirleri gezmiş, denizin üzerinde yıldızları, gün doğumu ve günbatımını görmüş olacaksınız. Gemide açık ve kapalı yüzme havuzu ve alışveriş imkânı da var. Pronto Tur, 24 Eylül-1 Ekim. Fiyatı: 4770 TL. (444 91 92)

İSTANBUL’DA ÇOCUKLARLA KEŞFEDİLMESİ GEREKEN MUHTEŞEM YERLER!

İSTANBUL’DA ÇOCUKLARLA KEŞFEDİLMESİ GEREKEN MUHTEŞEM YERLER!

VIALAND


59 ünitesi olan Paris Disneyland’le kıyaslandığında yaklaşık yarısı kadar eğlence ünitesi sunan Vialand’de 0-4 yaş ücretsiz, 5-14 yaş 80 TL, 15 yaş üstü 89 TL, 3-6 kişilik aileler için kişi başı 80 TL, 19:00-22:00 saatleri arası ikinci seans herkes için 45TL.

Geçen yıl kapılarını açan Türkiye’nin ilk tema parkı Vialand’de tüm gününüzü rahatlıkla geçirebilirsiniz. 30 kadar ünitesiyle küçük büyük tüm misafirlerin ilgisini çekecek üniteler sunan parkta adrenalin tutkunları için 3 saniyede 110 kilometre hıza çıkan roller coaster vazgeçilmez bir parça. Çocukların favori çizgi karakterlerinden Sünger Bob ve  Kâşif Dora karşılarına fotoğraf çektirmek için 4D simülasyonlarla çıkıyor. Vialand’de Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethini anlatan eğitici ünitenin yanı sıra aynalarla optik illüzyon oyunları oynayan Sihirli Odalar da büyük ilgi görüyor. Yaz sıcağında serinlemek ve ıslanmaya itiraz etmeyecekleri 15 metre yüksekten serin sulara düşen eğlence treni Viking bekliyor. “Bu kadar adrenalin fazla, çocuğum küçük” diyenler ise eğlenceli hikâyeler anlatan Masal  Ağacı’na yöneliyor.

 

LEGOLAND 


3 yaşından büyük bir çocuğu olan 3 kişilik bir ailenin günlük bilet fiyatı 105 TL. Online bilet üç kişi için toplam 90 TL’ye geliyor. Yıllık sınırsız kart çocuklar için 80 TL, yetişkinler için 95 TL.  0-3 yaş ücretsiz, 3-14 yaş 30 TL, 15 yaş üstü 37.5 TL (yetişkin online bileti yüzde 20 indirimli).

Heyecanla beklenen ve Bayrampaşa’da 30 Temmuz’da kapılarını açan Legoland Discovery Centre 3-10 yaş arasındaki çocuklara hitap ediyor. Hem eğlence hem eğitim sağlayan bir park arayışı içindeyseniz ailece burada keyifli zaman geçirebilirsiniz. Hem 4D film izleyecek, hem koşup oynayacak hem de yapım atölyesinde masa başına geçip legoları kurcalayacak vakti ayırın yeter.

Ayrıca Legoland ile aynı yerde Avrupa’nın en büyük akvaryumlarından biri Sea Life Akvaryum da yer alıyor. Köpekbalıkları, dev vatozlar, rengârenk tropik okyanus balıkları ve denizlerin en nadide türlerine ev sahipliği yapan akvaryumda denizin dibinde yürüyormuş hissi uyandıran İstanbul’un en uzun okyanus tüneli de bulunuyor. 0-3 yaş ücretsiz, 3-14 yaş 29.5 TL (online bilet 23.6 TL), 15 yaş üstü 41 TL (online bilet 32.8 TL).

 

KIDZANIA 

 


Pazartesi günleri kapalı olan parkta iki yaş altı giriş ücretsiz, 2-4 yaş 30 TL, 4-14 yaş ise 55 TL. Parkta yetişkinlerden ise ücret alınmıyor. Fiyatı daha da uygun olsun isterseniz biletinizi online alarak yüzde 10 ekstra indirimden yararlanabilirsiniz.

Eğlendirirken eğitme iddiasıyla yola çıkan bu  global tema parkı 4-14 yaş çocuklara hitap ediyor. İster acil serviste ister bir moda evinde… Çocukların ilgilerine göre farklı meslekleri deneyimleyebildiği bu parkta gerçek dünyaya hazırlanmak oldukça eğlenceli. Üstelik çocuklar burada çalışarak kazandıkları Kidzania parası ‘KidZos’larla içerideki mağazalarda alışveriş yapabiliyor, hatta çocuklara özel bankada hesap bile açabiliyor. 90 farklı faaliyetin yapılabildiği parkta aktivitelerin bekleme süreleri tüm günü burada geçirmenize neden olabiliyor. Salı ve çarşamba günleri yüzde 30 indirimli olan parkta  çocuklar eğlenirken ebeveynlerin içeride vakit geçirebileceği alanlar da mevcut.

 

KIDSMONDO 

 


Hafta içi yaklaşık yüzde 20 indirimli olan parkta 1 yaş altı ücretsiz, 2-3 yaş 25 TL, 4-14 yaş 45 TL, 15 yaş üstü 25 TL.

Trump Alışveriş Merkezi içindeki Kidsmondo da meslek simülasyonları sunan bir tema park. Dört yaşından büyüklere hitap eden bu parkta çocuklar 40 meslekten dilediklerini deneyebiliyor. Özellikle itfaiye ve sürücülük okulu oldukça popüler ve sıraları uzun sürebiliyor. Kızlar ise güzellik salonunun kapısını aşındırıyorlar. Yeteneğini oyunculuktan ya da sanattan yana kullanmak isteyenler de bu parkta düşünülmüş. Ayrıca, çocuklar kendi başlarına veya eğitmenler yardımıyla da keşif yapabiliyorlar. Park, hafta içi çocuklara dört farklı mesleği deneyimleyebilecekleri bir yaz kampı sunuyor. 

 

SAZOVA PARK, ESKİŞEHİR 

 

 

Eskişehir’de çocuklarınızı götürebileceğiniz ‘Bilim, Sanat ve Kültür Parkı’ 400 bin metrekarelik bir alana kurulu. İçinde gölet, gerçek ölçülerde bir korsan gemisi, bir akvaryum, bir de  Disneyland’in meşhur şatosunu anımsatan bir masal şatosu mevcut. Bilim merkezi ve uzay evi meraklı küçükleri eğlenceli bir şekilde aydınlatıyor. Parkın gezilen bölümlerinin farklı ancak uygun fiyatlı giriş ücretleri var. 3 kişilik bir aile tüm bölümleri gezdiğinde 32,5 TL ödüyor. Eskişehir’e Ankara ve İstanbul’dan yüksek hızlı trenle de ulaşarak günübirlik bir macera yaşanabileceğini de unutmayın.

 

KELEBEK ÇİFTLİĞİ 

 


Yetişkinler için giriş ücreti 20, öğrenciler için 17,5 TL.

Doğanın en renkli ve kırılgan canlılarından kelebeklerle iç içe bir güne ne dersiniz? Türkiye’nin ilk kelebek çiftliği geçen yıl Beykoz’da açıldı ve sadece çocuklara değil büyüklere de hitap ediyor. Doğadan koparılmadan burada üretilen kelebekler gelen ziyaretçilerin arasında uçuşuyor, çocukların yüzlerini gülümseterek omzuna konuyor. Ziyaretin başında kelebekler hakkında 20 dakikalık bir video gösterimi var. Biraz bilgilendikten sonra rehberler eşliğinde kelebek serası geziliyor. Serayı gezerken rengârenk kelebeklerin yaşam döngüsünün her aşamasını görme olanağı var.
Enerjisi bol çocuklar Polonezköy Ormanı’na doğru uzayan iki kilometrelik bir parkurla rehber eşliğinde orman safarisine çıkarak ağaç köklerini inceleyebiliyor ve doğa buluşmasını biraz daha uzatma fırsatına sahip oluyor.

 

XTREM AVENTURES 

 


Park pazartesi günleri kapalı. 4-13 yaş bir saat 30 TL, iki saat 40 TL, 14 yaş  ve üstü bir saat 35 TL, iki saat 45 TL.

Ormanın içinde 8 bin metrekarelik alana kurulu, yüksek ve ağaç tepesi parkurlarından oluşan Xtrem Aventures macera tutkunu aileler için heyecanlı bir seçenek. Survivor’ı andıran ve 14 farklı ülkede faaliyet gösteren bu park, UNIQ İstanbul’da bulunuyor. 4-8 yaşlar arasındaki minikler parkın tadını koruyucu ağ ile çevrilmiş ilk yüksek ip parkurunda 20 farklı oyunla çıkarabiliyor. Parkta isteyen yetişkinlerin de maceraya dahil olabileceği parkurlar mevcut. Farklı zorluklarda üç yüksek ip parkuru ve ormanda gerçekleştirilen zip-line macerası ile aile boyu  adrenalin dolu bir gün geçirebilirsiniz. Parkta ayrıca Yeni Zelanda’da bulunan ve Yüzüklerin Efendisi filminin de çekildiği eşsiz güzellikteki ‘Hobbit Köyü’ var.

 

Türkiye’nin en iyi 10 müzesi, müzeler

Türkiye’nin en iyi 10 müzesi, müzeler

ZEUGMA MOZAİK MÜZESİ

 

Yerli ve yabancı turistlerin yoğun ilgi gösterdiği müzede ünlü Çingene kızı, Mars heykeli, Roma dönemine ait çeşmeler ve 2 bin yıllık mozaikler var. Mozaiklerin kapladığı toplam alan 1700 metrekarelik. Bu açıdan dünyanın en büyüğü olarak kayıtlara geçti. Ertuğrul Günay, “Teşhir ve tanzim anlayışında Zeugma dünyayı yakaladı, hatta aştı” diyor. Gaziantep, Şehitkamil; (0342) 325 27 27

 

İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZELERİ 

 

 

Bir milyonu aşkın eserle dünyanın en büyük müzelerinden. 1891’de İmparatorluk Müzesi olarak açıldı. Kuzey Afrika, Balkanlar, Mezopotamya, Anadolu ve Arap Yarımadası’ndan eserler sergileniyor. Fatih

 

ANADOLU MEDENİYETLERİ MÜZESİ 

 

 

Tarihi Mahmut Paşa Bedesteni ve Kurşunlu Han’da yer alıyor. Paleolitik Çağ’dan günümüze kadar eserler var. Necmi Karul burası için, “Anadolu’da yaşayan tüm medeniyetleri gördüğü için mutlaka görülmeli” diyor. Ulus

 

TOPKAPI SARAYI 

 

 

Osmanlı’nın 400 yıl boyunca dünyaya hükmettiği yönetim merkezi. İlber Ortaylı, “Herkesin, yoğun bir tarih bölgesi olan Tarihi Yarımada’daki Topkapı Sarayı ve Ayasofya’yı mutlaka görmesi gerekir” diyor.  Fatih

 

BAKSI MÜZESİ / BAYBURT

 

 

Prof. Dr. Hüsamettin Koçan tarafından yaptırıldı. 2014 Avrupa Konseyi Müze Ödülü’nü aldı. 160 sanatçının eserleri bulunuyor. Saffet Emre Tonguç, “Dünyadaki  en sıradışı müzelerden biri” diyor. Bayraktar Köyü

 

ANTALYA ARKEOLOJİ MÜZESİ 

 

 

Kent sadece deniz, kum ve güneşten ibaret değil. Heykellerle dolu müzede ‘Yorgun Herkül’ ve ‘Dansöz figürü’ öne çıkıyor. Mozaikler, lahitler, Tanrılar Salonu ve ikonalar… Konyaaltı

 

ÇORUM MÜZESİ

 

 

Boğazköy, Alacahöyük, Ortaköy ve Eskiyapar gibi kazıları devam eden bölgelerde çıkan Hitit eserleri sergileniyor. Müzedeki Hitit arabası simülasyonuyla Hitit Kenti’nde gezeceksiniz. Merkez

 

AYASOFYA MÜZESİ 

 

 

Eski İstanbul’un kalbinde İmparator Jüstinyen tarafından Hıristiyan âleminin en büyük mabedi olarak 537’de yaptırıldı. İstanbul’un fethiyle camiye dönüştürülen mekân 1935’te müze oldu.Fatih

 

İSTANBUL MODERN

 

 

Çağdaş ve modern sanat sergileri düzenlenen ilk müze. 2004’te kuruldu. Süreli ve sürekli sergi salonları, fotoğraf galerisi, kütüphane, restoran ve mağazalarıyla hizmet sunuyor. Karaköy

 

BURSA KENT MÜZESİ

 

 

Zemin katta  Bursa tarihi, birinci katta kentin eğlence, yemek kültürü, Hacivat ve Karagöz’ün öyküsü anlatılıyor. Faruk Pekin, “Kent müzeciliğinde örnek yapıda” diyor. Osmangazi

 JÜRİ
 Ertuğrul Günay, Eski Kültür ve Turizm Bakanı
 İlber Ortaylı, Tarihçi
 Doç. Dr. Necmi Karul, İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi
 Pelin Batu, Tarihçi ve şair
 Saffet Emre Tonguç, Hürriyet Seyahat yazarı
 Nilay Örnek, Gazeteci
 Faruk Pekin, Fest Travel sahibi
 Buket Uzuner, Yazar
 Ahmet Zeki Apalı, TUREB Başkanı
 Bedia Ceylan Güzelce, Gazeteci ve yazar

 

36 saatte İstanbul’un Anadolu Yakası

36 saatte İstanbul’un Anadolu Yakası

14.00
Manzaralı Köşk
Mısır Valisi Abbas Hilmi Paşa, padişahtan sadece rütbe almamış, 1907’de Beykoz’un korularla kaplı tepelerine zarif bir yazlık inşa etme iznini de kopartmış.

Hidiv Köşkü, gül bahçeleri, çamların gölgelediği parke taş döşeli yollar, kafe ve restoranların bulunduğu geniş bir bahçenin merkezinde. Bahçe dev sincap, kanguru heykelleriyle süslenmiş. Köşkün fuayedeki mermer havuzu, vitrayları, zemindeki karolarında Art Nouveau etkisi öne çıkıyor. Geniş veranda boyunca sıralanan masalarda aileler kahve (5 TL) eşliğinde vişneli sütlaç (12.5 TL) tadıyor.

16.00
Sultan avda

Hangi sarayda yatak odası yoktur? Küçüksu Kasrı (giriş 5 TL) gibi gece konaklamak için yapılmayanlarında! Sekiz odalı taş bina 1850’lerde mimar Sarkis Balyan tarafından Sultan Abdülmecit için av köşkü olarak tasarlanmış. Dış cephesi barok esinli nar ve kaz figürleriyle süslü. İç mekân burgulu çift merdiveni, Bohemya kristalinden avizeleriyle güçlü bir etki yaratıyor.

1999 yapımı James Bond filmlerinden “The World Is Not Enough”ın bazı sahnelerinin çekildiği bu mimari hazine, 19’uncu yüzyılda Avrupalı ressamlara konu olan Göksu’nun kıyısında. O zamanlar bile İstanbullular temiz hava almak istediklerinde buraya gelirmiş…

 

19.00
Manzaralı kaşık

Günbatımında güneşin son huzmeleriyle ampullerden yayılan ışığın dansı bundan güzel olamaz.  ‘Sumahan on the Water’ otelinin çatısındaki Tapasuma’dan mehtabın denizi aydınlatmasını, Boğaziçi Köprüsü’nün yanan dönen ışıklarını izlemek de bir keyif.

Bol cevizli çerkeztavuğu ya da rokfor peyniri sosunda susamla kızartılmış etle başlayın. Ardından levrek buğulama ya da marine edilmiş biftek isteyin. Yemeği sakızlı, gülsuyulu ve karadutlu muhallebiyle ya da karamelize armutlu helva ve kaymaklı dondurmayla noktalayın. İşadamları yanınızdaki masada yatırımları üzerine sohbet ederken siz cabarnet ve merlot üzümlerinden İsabey’i yudumlayarak manzaranın tadını çıkarın. İki kişi, şarap dahil 350 TL

09.00
Padişahın gözdesi

Topkapı değil… Onun kadar gösterişli dekore edilmiş olsa da 19’uncu yüzyıldan kalma Beylerbeyi Sarayı, kristal şamdanları, gözalıcı merdivenleri, Yıldız porselenleri, Hereke halıları, yunus figürlü mermer çeşmesiyle özel bir Osmanlı yapısı. Bir zamanlar konuk Avrupalı krallar ağırlanmış bu sarayda. En son kalan ise cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk. Giriş 20 TL.

11.00
İnançların harmanı

Şık kafelerin sıralandığı sanat köyü Kuzguncuk bir zamanlar camisi, sinagogu, Rum Ortodoks ve Ermeni kiliseleriyle farklı kültürlerin buluşma noktasıydı. Zarif ahşap köşkler, oymalı balkonlar şimdilerde fotoğrafçısıyla semte gelen genç çiftlere nikâh fotoğrafı mekânı olmuş.

 

Bir Kuzguncuk dükkânının raflarında yerel tasarımcıların ürünleri sıralanmış. Ayşe Durukan’ın boyalı çubuk kitap ayraçları 20 TL, mesleksiz ev kadınlarının atık malzemelerden işlevsel objeler yapmasını, bu yolla ekonomik bağımsızlıklarını kazanmasını sağlayan Çöp Madam’ın cüzdanları 50-90 TL.    

 

13.30
Öğlen mezesi

Pahalı balık restoranları Boğaziçi sahili boyunca sıralanıyor. Daha ekonomik seçenekler için Kuzguncuk’un ara sokaklarına göz atmanızda yarar var. Kosinitza’da acılı domates sosunda taze hamsi ya da sirke ve hardalda pişirilmiş çipura küçük meze tabaklarında servis ediliyor (4 tabak ortalama 60 TL).

 Daha sade bir yemek için Kuzguncuk Balıkçısı’na uğrayabilirsiniz. Balık çorbası 7 TL, mevsimlik balıkların porsiyonu 15-35 TL.

14.00
Far Pavilions

Bir taksiye atlayıp Büyük Çamlıca’ya çıkın. Tepedeki parkın ziyaretçileri türbanlı Türk aileler, Arap turistler. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Anadolu Yakası’nın gökyüzüne damgasını vuracak bir cami inşa ettiriyor. 268 metre irtifadan tüm kıvrımlarıyla Boğaziçi’ni göreceğiniz bu manzara Lord Byron ve Lady Mary Wortley Montagu gibi yazarlara esin vermişti.

Gül bahçesindeki Osmanlı kahvesine oturun. Bir dilim cevizli kek (4.5 TL) tadın ya da kakmalı bakır tepsiyle getirilen bir fincan koyu Türk kahvesi (3 TL) için… Ortam size M.M. Kaye’in romanı Far Pavilions’u anımsatırsa şaşırmayın.

16.00

İkindi matinesi


Yine taksiye atlayıp, Kadıköy’ün tarihi yapılarından Süreyya Operası’na gidin. İstanbul Devlet Opera ve Balesi, cumartesi öğleden sonralarında Verdi, Rossini gibi Avrupalı bestecilerin operalarını, iki bölümlük Hürrem Sultan balesi gibi Türk sanatçıların eserlerini sahneliyor. Bilet fiyatları ucuz (15-25-35 TL). Süreyya’da ayrıca klasik müzik konserleri düzenleniyor, sahnesi İstanbul Müzik Festivali’ne açılıyor.

 

18.00
Üzüm ile zeytin

Asmaların gölgelediği, yasemin kokulu Viktor Levi Şarap Evi’nde Anadolu’nun şarap mirasını keşfedin. Bir kadeh beyaz sultani ye (15 TL) damağınıza yeşil elma ve narenciye aromalarını taşıyacak. 1914’te Avrupa Yakası’nda kurulan şarap evinin, Anadolu Yakası’ndaki şubesi 2002’de açılmış. Çıkışta, köşedeki hediyelik mağazası Çiçekişleri’ne uğrayın. Saf zeytinyağından sabun 20 TL, zeytin ağacından küpeler 35 TL.

20.00
Güvenilir gıda

Akşam yemeğinde bundan daha çok iştah kabartan, merak kışkırtan mekân bulmanız zor…  Çiya, Kadıköy Çarşısı’ndaki karşılıklı üç restoranın sokağa sıralanmış masalarında, Anadolu mutfağının neredeyse unutulmuş lezzetlerini sunuyor. Örneğin Güneşli Bahçe Sokak No: 38A’daki Büyük Çiya’nın mönüsü hem kebap hem de sulu yemeklerden oluşuyor. Sonbaharda keme mantarlı kebap, baharda oğlak tandır, yazın vişneli köfte tadabilirsiniz. Kirece yatırılmış ceviz, kabak tatlıları yıl boyunca servis ediliyor.

43 numaradaki Çiya Sofrası’nda ise mönü, lezzetleri kadar isimleri ve öyküleriyle dikkat çeken yemeklerden oluşuyor; kebap yok.

 

22.00
Barlar Sokağı’nda

Kiraların ucuzluğu öğrencileri Kadıköy’e çekiyor. Genç nüfusun artması Kadife (Barlar) Sokak gibi eğlence mekânlarında artışa yol açmış. Karga ve Arka Oda her zaman memnun kalacağınız barlar, fakat 10 numaradaki eski Rum evi üç farklı mekânı bir araya getiriyor.

 

Trip’in loş atmosferi 20-30 yaşlarındaki müşterilerini, fıçıdan bardağı 11 TL’ye Bomonti birasıyla ağırlıyor. Üst kattaki Stereogun gençlere hitap ediyor. Alt kattaki Hera ise retro ve alternatif müzik meraklısı daha yaşlı kişilerin gözdesi. Gece kuşları eğlenceye Double Tree Moda otelinin terasındaki 360 East’de devam edebilir (23.00’ten sonra, bir kadeh içki dahil giriş 40 TL).

13.30
Kıyıda


Moda sahillerinde bir zamanlar zengin armatörlerin köşkleri sıralanırdı. Kıyıdaki kulüp o günlerden kalma. Mütevazı bir kahvaltı için sahilden simit, peynir alın. Çay eşliğinde karnınızı doyurun. Sonra İstanbul’un Champs-Elysees’i Bağdat Caddesi’ne gitmek üzere bir dolmuşa binin. Suadiye’de Vakko’nun ahşap dış cephesini görün, içeri girip çok kaliteli ipekli eşarplara (195 – 220 TL), koyun derisi cüzdanlara (375 – 395 TL) göz atın.

14.00
Domates, biber, patlıcan

Kentin en tuhaf mekânlarından birisi Moda’da: Barış Manço Müze Evi (giriş 6 TL). Manço, 1999’da ölene kadar bu evde yaşamıştı. Viktorya stili evin dışındaki bronz geçit Manço’nun beğenisini yansıtıyor. Benzerini Elvis’in çiftliği Graceland’de de görebilirsiniz.

Bahçedeki sebze heykelcikleri, sanatçının ‘Domates, Biber, Patlıcan’ şarkısına ilham veren sebze sevgisinin ürünü. İçeride ise merdivenler piyano tuşlarını andıracak şekilde boyanmış. Şarkıcının ünlü enstrüman koleksiyonu, fantezi duygusunu yansıtan sahne elbiseleri, saykodelik kolyeleri sergileniyor.

 

 

 

 

Seyahate çıkmadan önce hayatınızı kurtaracak 15 özel ipucu

Seyahate çıkmadan önce hayatınızı kurtaracak 15 özel ipucu

Son kararınızı vermeden önce kalacağınız otel ve gideceğiniz restoranlarla ilgili yapılmış yorumları tripadvisor, expedia gibi internet sitelerinden okuyun.

Aklınızda olsun www.jabiroo.com isimli site ücreti karşılığında çok deyatlı seyahat programı hazırlıyor. Otelinizden, gideceğiniz bara kadar her konuda sizi yönlendiriyor. Xe uygulaması sayesinde döviz kurları ile ilgili hesaplamaları çok çabuk yapabilirsiniz. Gitttiğiniz yerde otel yerine evde kalmak istiyorsanız www.airbnb.com adresine göz atın. Über uygulaması ise taksi bulamadığınız zaman az bir fark vererek lüks bir araçla seyahat etme imkânı veriyor.

Seyahat arkadaşınızı iyi seçin ki tatiliniz hüsranla sonuçlanmasın!

 

Atalarımız boş yere “Bir insanı tanımanın en iyi yolu birlikte seyahat etmektir” dememiş.

Sağlık sigortanızın neyi kapsadığını iyi inceleyin

Gerekiyorsa hastalık, hırsızlık ve kayıp bagaj konularını geniş bir biçimde kapsayan seyahat sigortası yaptırın. Kredi kartınızın seyahatle ilgili sağladığı avantajları gözden geçirin. Bazı bankalar kartlarını kullanan müşterilerinin uğradığı belli zararları karşılıyorlar. Kaybetme ya da çaldırma riskini göze alarak kredi kartlarınızı iptal ettirmek için gereken numaraları yanınızda bulundurun.

Nakit taşımak yerine kredi kartı ve seyahat çeki bulundurun.

Bunları kaybetseniz ya da çaldırsanız bile iptal ettirebilirsiniz.

Seyahat acentelerinin organize ettiği turlar belli avantajlar sağlayabilir.

Daha uygun fiyata yolculuk edebilir, kendi başınıza daha uzun zaman harcayarak göreceğiniz yerleri daha kısa bir sürede daha detaylı olarak ziyaret edebilirsiniz. Sadece Türkiye Seyahat Acentaları Birliği’ne (TÜRSAB,www.tursab.org.tr) üye acentelerle yolculuk yapın. Rehberinizin kokartlı olup olmadığını sorun. Tarifeli uçuşları tercih etmeye çalışın. Uçuşun tarifeli olması çoğu zaman charter uçuşlara göre daha avantajlıdır. Yurtdışına gidiyorsanız en az iki saat önce havaalanında olun.

Gittiğiniz yerle ilgili bilgi veren rehber kitaplar okuyun.

 

Organize bir tura katılmak yerine yalnız seyahat etmeyi tercih ediyorsanız Eye Witness, Lonely Planet, Rough Guides, Frommer’s, Fodor’s gibi şirketlerin ya da tecrübesine güvendiğiniz Türk seyahat yazarlarının kitaplarından faydalanın.

Mümkün olduğu kadar az eşyayla seyahat etmeye çalışın.

 Akıllı telefonunuza hava durumuyla ilgili bilgi almak için accuweather, weather gibi uygulamaları indirin. Valizinizi gideceğiniz yerdeki hava şartlarına göre yapın, etiketinin olmasına dikkat edin. Günümüzde bavullar birbirine çok benziyor. Sizinkini diğerlerinden ayıracak bir kurdele ya da renkli bir ip takabilirsiniz. Valizinizin kaybolma riskine karşı uçağın içine aldığınız çantaya temel ihtiyaçlarınızı ve bir-iki parça ekstra eşyayı koymayı unutmayın. Uçağa alacağınız el çantanız en fazla 8 kg. olmalı.

Uçakla yolculuk ediyorsanız oturduğunuz yerde egzersiz yapın, arada bir de dolaşın.

Su kaybı riskine karşı bol bol sıvı tüketin. Alkolün rahatlatırken, su kaybını artıracağını unutmayın. Uçuş esnasındaki basınca karşı sakız çiğneyebilirsiniz. Zaman farkının fazla olduğu bir ülkeye gidiyorsanız jet lag dedikleri uyumsuzluk problemi yaşayabilirsiniz. Gittiğiniz ülkenin saatiyle uyumaya çalışın.

Ziyaret ettiğiniz ülkenin gelenekleri ve yemek alışkanlıkları hakkında bilgi sahibi olun.

Uzakdoğu’da küçük çocukların kafasının okşanmaması gerektiğini, bizde ‘gayet iyi’ anlamına gelen bir işaretin başka bir kültürde olumsuz bir anlam taşıyabileceğini bilin. İspanya’da akşam yemeğinin 23.00’te, Yunanistan’da 22.00’de yendiğini unutmayın. Bazı Akdeniz ülkelerindeki siesta dolayısıyla dükkanları kapalı bulabilirsiniz.

Bütçeniz kısıtlıysa konaklama için hostel’ler ve bed&breakfast denilen oda ve kahvaltı hizmeti veren tesisleri kullanabilirsiniz.

 www.couchsurfing.com, yüzbinlerce üyesi olan bir site ve burada gitmek istediğiniz ülkelerde sizi ücretsiz olarak ağırlayacak kişilerin detaylarını bulabiliyorsunuz. Gençler için tavsiyem ise interrail isimli tren bileti ile seyahat etmek ve çalışma kamplarına katılmak. Hem çok iyi bir tecrübe hem de Avrupa’yı ucuza görmenin en iyi yollarından biri.

Pasaportunuzun ve vizenizin bir fotokopisini çalınma ya da kaybolma riskine karşı ayrı bir yerde bulundurun.

 Dışişleri Bakanlığı’nın www.mfa.gov.tr adresindeki internet sitesinden gideceğiniz ülkeyle ilgili vize bilgilerini alın.

Cep telefonunuzu yurtdışında kullanırken sizi arasalar da parayı sizin ödediğinizi unutmayın.

Özellikle Rusya dünyada cep telefonu görüşmelerinin en pahalı olduğu ülkelerden biri. Cep telefonunuzu yurtdışında kullanmanız için öncelikle uluslararası dolaşıma açtırmanız gerekmekte.

Birçok ülkede ‘tax free’ dedikleri vergi iadesi sistemi var.

 Bunun için aynı gün aynı mağazada belli bir miktarda harcama yapıp ‘tax free’ formu doldurtmanız gerekiyor.

Gittiğiniz ülkedeki bahşiş durumunu araştırın.

Faturada ‘servis dahil’ yazısı varsa ayrıca bahşiş ödemenize gerek yoktur. ABD’de ve gemi seyahatlerinde bazen bahşiş otomatik olarak eklenir.

Bazı ülkeler sizden sarıhumma aşısı isteyebilirler, bunu kontrol edin.

Afrika (Angola, Kamerun, Gambiya, Nijerya gibi) ve Güney Amerika’daki (Bolivya, Kolombiya, Fransız Guyanası gibi) birtakım ülkelere gittiyseniz, bazı ülkeler sizden sarıhumma aşısı isteyebilirler, bunu kontrol edin. Marmara Üniversitesi’nden (0216-492 47 50) bu konuda destek alabilirsiniz. Nepal, Tibet ve Peru gibi yüksek rakıma çıkılan ülkelere gidiyorsanız öncelikle bir doktora danışın ve önleminizi alın.

Sonbaharda gidilecek en güzel 14 yer

Sonbaharda gidilecek en güzel 14 yer

İşte size sararan yapraklarla eşsiz birer manzaraya dönüşen alternatif adresler…

POLONEZKÖY

 

İstanbul’a bağlı Polonezköy temiz, ferah ve rahatlatıcı havası, doğal güzellikleri ve özellikle kirazıyla tanınır. İstanbul’un yanıbaşındaki Polonya’da çok güzel mekanlar ve yemekler de bulabilirsiniz. Cumhuriyet Köyü Polonezköy’den yaklaşIk 10 km. ileride. Bu güzergahta ağaçlar içinde çok güzel oteller, “kendin pişir kendin ye” mekanları, yürüyüş yolları, at binmeyi sevenler için çiftlikler, ormanlar yer alıyor. Yolculuğunuz sIrasında yeşilin her tonunu görebilir, kestane ve ıhlamur ağaçlarının ön planda olduğu Saklıköy’e doğru ilerleyebilirsiniz.

AĞVA

 

Bir yanında Yeşilçay, diğer yanında Göksu dereleri ile  yeşilin birçok tonunu içinde barındıran Ağva, her ne kadar İstanbul’la iç içe olsa da doğallığından hálá bir şey kaybetmedi. Şehir dışından gelenlerin konaklayabileceği tesislerin de mevcut olduğu bölgede, bisiklet kiralayabilir, yürüyüş parkurlarında terkking yapabilirsiniz. Ağva’da bulunan restorantlar eşsiz lezzetteki yemekleri keşfetmek için oldukça ideal.

YUVACIK

 

İzmit sınırları içinde yer alan bölge kendine has yemekleriyle doğa severlere ev sahipliği yapıyor.Yuvacık da akan şelaleler üzerine kurulan masalarda balık yemenin tadına varırken, nehir boyunca yürüyüş keyfi yaşayabilirsiniz.Yemyeşil ormanlarında kuş sesleri arasında huzur bulabileceğiniz mekan İstanbul’a sadece 150 km uzaklıkta.

ABANT

 

Doğanın bütün güzelliklerini içinde barındıran Abant,  şehir karmaşasından sıkılıp kaçmak isteyenler için muhteşem bir tatil yöresi. İster aracınızı parkedip faytonla gezmeye başlayın, isterseniz önce yemeğinizi yiyip yürüyüşe çıkın. Ya da kitabınızı alıp göl kenarına yerleşin.Bolu Dağı’na çıkarken yol boyunca et ızgara türü lokanta ve restoranlara sıklıkla rastlanıyor.Bunun yanısıra gölün üzerinde mangalda sucuk ve kırmızı şarap oldukça keyifli. Abant’ta şehit dışından gelenlerin konaklayabileceği tesisler de mevcut.

ALAÇATI

 

Alaçatı yazın en popüler mekanlarından biri. Eylül ayının gelmesiyle birlikte bu güzel Ege kasabası, sakin bir beldeye dönüşüyor. Arnavut kaldırımlı sokaklar, cumbalı taş binalar, yel değirmenleri ve rüzgar güllerinin tadını çıkarmak için sonbahar aylarından daha iyi zaman bulunamaz. Tarihi dokusu talana uğramamış bu şirin kasabada Ege yemeklerinin tadına varabilirsiniz.

ASSOS



3 bin yıllık Assos antik kentinin kalıntılarının bulunduğu Behramkale, tarihi Osmanlı’ya dayanan eski bir köy…Sit alanı ilan edilen Behramkale’nin sokaklarından yürümek insanda sanki yüzyıllar öncesindeymiş hissi uyandırıyor.
Konaklama için köy içindeki otel ve pansiyonları tercih edebilirisiniz. Ege lezzetlerinin tamamını keşfetme imkanı bulabileceğiniz Behramkale’de Hüdavendigar Camii ve köprüsü Behramkala’de görülmesi gereken yerler arasında.

CUNDA

 

Eylül ayı Cunda’nın en sakin zamanlarından biri… Temmuz ve ağustosun yoğunluğu yerini muhteşem bir dinginliğe bırakıyor…Adada, talebe göre günün çeşitli saatlerinde düzenlenen tekne turlarına katılarak bilinmeyen güzelliklere yolculuk yapabilirsiniz.Ahtapot salatası, deniz börülcesi, kabak çiçeği dolması ve favam Cunda’da tadına bakmanız gereken lezzetler arasında.  Aşıklar Tepesi’ne çıkmadan, ada çayı içmeden, lokma tatlısı yemeden ve bol bol fotoğraf çekmeden Cunda’dan dönmeyin…

KAZ DAĞLARI

 

Çanakkale ve Balıkesir sınırları içinde yer alan Kaz Dağları’nın en alçak yeri Edremit Körfezi’nin kuzey kıyıları, en yüksek yeri de 1774 metrelik Karataş Tepesi. Yani bölgeye gittiğinizde hem deniz, hem de orman manzarası bulacaksınız. Ege’de kışın yaprak döken ağaçların bol olması, sonbaharı rengarenk sevenler için bir avantaj. Tertemiz akan şelalelerin ardında kalan, sarı ve turuncu yapraklarla donanmış ağaçlarla karşılaşmak hoşunuza gidecek. Küçükkuyu, Akçay, Altınoluk ve Güre gibi denize kıyısı olan bölgelerde konaklamanız mümkün.

BOZCAADA

 

Sessiz sakin bir tatil arayanlardansanız Bozcada sizin için alternatif bir seçenek olabilir. Adayı bu mevsimde özel kılan Eylül ayındaki bağbozumu şenlikleri. Festivalde ziyaretçiler traktörlere binip, işçilerle birlikte bağlara giderek üzüm toplamanın inceliklerini öğreniyor. En yakın havaalanının 56 km mesafede olduğu adaya, yolculuğun bir kısmı feribotla olmak üzere otobüsle ya da özel arabanızla ulaşabilirsiniz. Bozcada’da konaklamak için bağ evleri, konuk evleri ve uygun fiyatlı pansiyonlar mevcut…Hareketli bir gece hayatının aksine, müzik eşliğinde yemeğinizi yiyebileceğiniz sakin mekanlara sahip olan adada Ege mutfağına özgü yemeklerin tadına bakabilirsiniz. Şarap, domates reçeli, cam objeler, bez bebekler, özel tasarım takılar Bozcaada’da alabileceğiniz ürünler arasında…

GÖKÇEADA

 

Türkiye’nin en büyük adalarından biri olan Gökçeada yaz aylarında tatilciler tarafından yoğun ilgi görüyor. İstanbul’a 350 km mesafede bulunan adaya ulaşım Kabatepe’ye kadar karayolu ile sonrasında ise ferbiot ile sağlanıyor.
Adada konaklama için uygun fiyatlı pansiyon ve moteller  mevcut. Kaleköy, Tepeköy Çınaraltı, Yıldız Koyu, Marmaros Şelalesi, Mavi Koy, Gizli Lİman, Eski Bademli, Peynir Kayalıkları, Aşıklar Koyu Gökçeada’da görülmesi gereken yerler arasında. Kalaköy’deki kayalıklara oturup gün batımını seyretmeden, oğlak tandır ve kuzu kapamanın tadına bakmadan, sakızlı muhallebi yemeden, dibek kahvesi içmeden Gökçeada’dan dönmeyin…

KAPADOKYA

 

Eylül ayının insanı çektiği yerlerin başını Kapadokya çekiyor çünkü sonbahara özgü renkler, peri bacaları ile birleşerek harika manzaralar oluşturuyor. Sabah serinliğinde balonla tur atarak başka hiçbir yerde göremeyeceğiniz bu coğrafyayı kuş bakışı seyretmek, hayattan alınabilecek nadir zevklerden biri. Sadece bu da değil. Kızıl Çukur’da yürüyüş yapmak, güneşin batışını seyretmek, eski bir Rum mahallesi olan Sinasos ya da şimdiki adıyla Mustafapaşa’da bir yemek yiyip, aralarında Asmalı Konak dizisinin çekildiği Old Greek House’un da bulunduğu tarihi taş evleri görmek de bu gezinin güzel anlarından biri olabilir.

KARAGÖL

 

Kaçkarlar’da manzara sarıya dönmeye başladı bile. Türkiye’nin en yüksek dördüncü dağı olan Kaçkarlar, Karadeniz kıyılarından itibaren yükselmeye başlıyor. Görkemli zirveler, şelaleler, berrak göller ve zengin bitki örtüsü ile eşsiz bir sonbahar manzarasını burada yakalayabilirsiniz. Sislerin ardında kalan dağlarla karşılaşacaksınız. Kaçkarlar’a, Artvin-Yusufeli ve ize-Çamlıhemşin’den ulaşabilirsiniz.

ÇAMLIHEMŞİN

 

Karadeniz’in tadını çıkarabileceğiniz bir başka yer de Çamlıhemşin. Rize’ye bağlı ilçe eylül ayında oksijen solumak ve kurak bir yazın ardından suya yakın olmak isteyenlere hitap ediyor. Sonbaharda sarı ve yeşilin binbir çeşit tonuyla benzersiz bir görüntüye kavuşan ormanların içinde yürümek, trekking yapmak, Ayder Yaylası’nda dolaşmak için çok iyi bir zaman. Bölgede kalınabilecek küçük ve güzel pansiyonlar var. Ayder Yaylası, romatizmaya iyi gelen sıcak su kaplıcalarıyla da ünlü.

MARDİN

 

Sonbahar, Mardin’i keşfe çıkmak için harika bir zaman. Tarihi şehrin dar ve yokuşlu ara sokaklarında gezmek, Deyrulzafaran Manastırı’nı görmek, Mardin Çarşısı’nın büyüleyici atmosferinde kaybolmak, Kasımiye Medresesi’nde güneşin batışını seyretmek için ise eylül en iyi ay. Mardin’e gidenler, doğu mutfağının lezzetlerini de tadabilir. Yemekler arasında mahlep şarabı, kuzu budundan içine badem ve sarımsak doldurularak yapılan dobo ve ekşili erik
yahnisini tatmalısınız.

 

Mavi Yolculuk

Mavi Yolculuk

Milas-Bodrum meydanından ‘te-ker kestiğimde’ saat 17:02’yi gösteriyordu. Hemen sahile vurdum kendimi. Güllük Körfezi’nin dantel işleme kıyılarından güneye iniyorum. Kazıklı’yı, Narlıbük’ü geçip, Kıyıkışlacık üzerinde antik İasus kentinin kalıntılarını izliyor, fazla oyalanmadan devam ediyorum. Güllük’ü geçip, Mandalya Körfezi’nin ömre bedel derin mavi sularının üzerinden uçarak Güvercinlik’e geliyorum. Son yıllarda “Medeniyettir bu!” diye betonla işlenen doğa katliamları yüreğimi dağlıyor. Motora gaz verip, devam ediyorum… Bodrum antik limanı üzerine geldiğimde Şövalyeler Kalesi etrafına yayılan, artık gelişmiş bir kent cesametine ulaşmış yerleşime hayretle bakıyorum. Dağ, taş, dere, tepe, oyuk, kovuk her yer dolmuş.

YİTİK EBEDİ GENÇLİK PINARI  

 

Burnu kuzeye doğru kırıp, yarımada üzerinde bir tur attıktan sonra, güneye baş verip yoluma devam edeceğim. Göktepe Dağı’nın eteklerinde gördüğüm derin çukurun üzerinde antikçağın yedi harikasından biri olan Mausoleion’un olduğuna inanmak zor. Eskiden savaş tanrısı Mars’a adanmış tapınağın hemen aşağısında antik tiyatro akşamki konseri bekliyor. Mendireğin batı ucunun açıklarında Büyük İskender’in aradığı ebedi gençlik pınarını arıyorum, ama yok. Karaada’yı solumda bırakarak Gümbet üzerinden su yüzeyine paralel uçuyorum. Bitez, Kargı, Karaincir, Akyarlar koylarını taraklama geçiyor, Turgutreis, Kadıkale, Gümüşlük üzerinden yarımadanın manzarasını overlok kıvamında işliyorum. Yalıkavak’tan sonra yükselerek burnu güneye veriyorum.

GÖKOVA’YA KUŞBAKIŞI

Gökova Körfezi’ne 6000 feet’e tırmanarak kuşların gördüğü biçimde bakıyorum… Beynim, gözlerimden süzülüp içime akan bu güzelliği kavramakta zorlanıyor. Bir süre sonra alçalıyorum. Aç bir martı gibi denizin üzerinden kıyı şeridini takip ediyorum. Kargıcık, açığında Orak ve Kıstak adaları, Alakışla, Çökertme, Örenburnu… Akbük’ü altımda bırakıp, Gökova iskelesinin üzerinden tekrar batıya dönüyor, körfezin güney kıyılarını kat etmeye başlıyorum. Çamlı Koyu, Sedir Adası, Karacasöğüt üzerinden geçip, Değirmen Bükü’ne giriyorum. Burası cennetin içinde gizlenen çekirdek cennet… Çamlık, Okluk’tan aşağı iniyor, onlarca harika girintinin her birine bakıyor, Çamur’dan yukarıya, Malderesi’ne baş veriyorum. İngiliz Limanı’nı turlayıp, Hırsız Limanı’na çıktığımda, tekrar batıya kırıyor, Ayın Körfezi’ne çıkıyorum. Yediadalar üzerinde seğirtirken Gökçeler Bükü üzerinden aşağıya inmeye başlıyorum. Yarımada Küçükçatı’da kopacakmış gibi inceliyor. Hemen solumda Hisarönü Körfezi uzanıyor, ama ben devam edip, Datça’ya varıyorum. Şimdi artık Hisarönü göklerindeyim, ama önce Tekirburnu’na kadar uzanıp, tarihte insane elinden çıkma en güzel sanat eserinin titreşimlerini yaşayabilmek ümidiyle Knidos’a gidiyorum.

GÖKYÜZÜNDE DEFNE KOKUSU

Datça Yarımadası’nın Ege’yle kucaklaştığı Tekir Burnu üzerinde uçarken, kokpitin açık penceresinden mersin ve defne kokuları kabin içine doluyordu.
Knidos yıkısı, köpüklerinden doğduğu denizi yüksek bir yarın üzerinden yüzlerce yıl seyretmiş olan tanrıçalarını yitirmenin hüznüyle uzanıyordu altımda. Bugün denizin iki yanında küçük limanlar oluşturan kara parçasının ucundaki geniş alan, antikçağda ‘Tropium’ adıyla anılan bir adaydı.
İmbat şiddetini giderek artırıyor. Deniz kabarmaya başladı… Dalgalar eskiden Knidos olan Tekir Burnu’nun kayalıklarını dövüyor. Uçağın burnunu Dalaman’a kırıyorum. Batı rüzgârını kuyruktan alınca uçak hız kazanıyor. Son bir kez geride bıraktığım antik kentin kalıntılarına bakıyorum.

Büyük bir dalganın kayalıklarda kırılmasıyla uçağımın altına kadar yükselen köpükler mitolojik bir söylencenin cisimlenmesi gibi geliyor bana: “Afrodit Anadiomene-Dalgaların köpüklerinden doğan Afrodit”.
Ufka doğru uçuşuma devam ederek, en nihayet Dalaman Havalimanı’na teker koyuyorum. Saat 18:03. Elifi elifine… Valla, tadı damağımda kaldı. “Bu kadarı beni kesmedi” derseniz, gelecek sefer, Likya üzerinden güneye gideriz. Cennetin alt uçlarına kadar…

Değer biçilemeyen çıplak Afrodit

Önceleri bugünkü Datça kasabasının yerinde olan yerleşimlerini daha sonra Tropium Adası’na taşıyan Knidoslular, şarapları ve deniz ticareti ile varsıl olmuşlardı. Denizcilik ilerledikçe Ege rüzgârlarına açık olan limanlarını geliştirmek amacıyla adayı ana karayla birleştiren bir mendirek inşa ederek iki güvenli liman sahibi oldular. Böylece denizden elde ettikleri zenginlik de sürekli arttı. Knidos’u tarihe geçiren ise ne kent devletlerinde kurdukları yapılar ne de denizcilik ve şarapları oldu. Onu bütün dünya Praksiteles’in efsanevi Afrodit yontusu ile tanıdı. Antikçağın en büyük birkaç sanatçısından biri olan Praksiteles, biri yarı giyinik, diğeri çıplak olmak üzere iki heykel yaptı. Bunları önce yörenin en varsıl devleti olan Kos (İstanköy) Adası’nın hükümdarına önerdi. Kos kralı, tercihini daha ‘mazbut’ olan giyinik yontu lehinde kullandı. Çıplak olanı ise Knidoslular aldı ve hemen bir ‘Monopteros’ inşa ederek kentlerinin denize bakan en yüksek yerine yerleştirdiler.  Bu da Knidos’un tüm dünyada ünlenmesinin başlangıcı oldu.
Sonraları çok pişman olan Kos Kralı Nikomedes, Çıplak Afrodit’i satın almak için kent yöneticilerine kendisine olan tüm borçlarını silmeyi dahi önermesine karşın, Knidoslular tanrıçalarını vermeyi reddettiler. Yüzyıllar boyu insanlar yalnızca onu görebilmek için Knidos’u ziyaret etti. Denizciler yollarını uzatmak pahasına Knidos açıklarından geçip uzaktan da olsa onu görebilmek istediler.
Yaklaşık 750 yıl sonra Bizans İmparatoru II. Thedosius, Knidos Afrodit’ini İstanbul’a getirterek bugün Divanyolu’nun girişinde bulunan Firuz Ağa Camii’nin arkasındaki ‘Lausus Sarayı’na yerleştirdi. 476 yılında çıkan bir yangında kentin neredeyse yarısıyla birlikte Lausus Sarayı’nın tüm sanat hazineleri de kül oldu.

NASIL, KAÇ LİRA?

Yazıda anılan türde bir uçuşu kendi başınıza gerçekleştirebilmek için öncelikle PPL denilen bir uçuş lisansınızın ve en az 200 saate yakın uçuş deneyiminizin olması gerekiyor. Ama şart değil. Uçağı pilotlu kiralamanız da mümkün. Böyle bir uçağa üç kişi binebilirsiniz. Topair, Machair, Bonair ve benzeri şirketlerden saati 250-350 dolar arası uçak kiralayabilirsiniz

Berlin hakkında bazı bilgiler

Berlin hakkında bazı bilgiler

15.00
Su üstünde volk

Berlin yazın görülmeli. 183 kilometrelik şehir içi kanalları kanolar, turist gezdiren tekneler, parti verilen platformlarla farklı bir çehreye bürünüyor. Reederei Riedel firmasının Hauptbahnhof iskelesinden başlayıp, aynı noktada biten bir saatlik turlarında (40 TL) soğuk bira eşliğinde tuzlu çörek yerken Berlin’in tarihi merkezini de görebilirsiniz. Norman Foster’in restore ettiği parlamento binası Reichstag, Friedrichstrasse istasyonundaki eski Doğu Almanya’ya geçiş noktası Tränenpalast (Gözyaşı Sarayı), pek çok önemli müzenin yer aldığı Müzeler Adası tur rotasında. Bu arada Stadtschloss’un son durumunu da göreceksiniz. Berlin’in imparatorluk günlerini anımsatan ve tartışmalara yol açan bina 4 yıl sonra tamamlanacak.

17.00
Kanaldaki Şark
Landwehr Kanalı boyunca uzanan “Kreuzkölln” bölgesinde salı ve cuma günleri Türk Pazarı kuruluyor. Pazar, geçmişte bohem solcuların yaşadığı Kreuzberg ile Türk, Kürt, Arap göçmenlerin yaşadığı Neukölln’ün kesiştiği noktada. Baharat ve tekstil ürünleri açısından tezgâhlar zengin. Özel Hollanda likörleri, çikolata ve ışgınlı ayranlar, ayrıca mücevherat satılıyor. Semt halkı pazara koşarken, Avusturya eğitimli türbanlı grafikçiler, erkek pazarcılarla kıyasıya pazarlık yapıyor. Daha sonra Kottbusser Köprüsü’nden geçip Hard Wax’a uğrayın. Mağazanın kanala bitişik bahçesi plak koleksiyonerleri ve kentin elektronik müzik atmosferini besleyen DJ’ler için adeta bir cennet.

19.00
Neue Deutsche Küche

Berlin’de her alanda görülen yaratıcılık patlamasına mutfak kültürü ancak son yıllarda yetişebildi. Bugünlerde en popüler mekânların başında, geçmişte Michelin yıldızlı Rutz Wine Bar’ın someliyeliğini yapan Billy Wagner’in barı geliyor. Nobelhart & Schmutzig’in zarif açık mutfağındaki 26 taburede çiftler oturuyor ve yerel mutfaklardan en az 10 çeşit üründen oluşan mönüyü tadıyor. 10 tabaklık Kuzey esintili mönü 250 TL.  Şaşırtıcı, sade, kolay tanımlanabilen yemeklerden oluşan mönüde kahverengi ekmek kırıntılarıyla doldurulan çiğ balık ya da üzerine kereviz-bezelye sosu boca edilmiş fırında kuzu tüm geleneksel yemeklerin lezzetini geride bırakıyor. Rezervasyon gerekli.

22.00
Beau Monde esrikliği

Le Croco Bleu’den egzotik bir içki kapın. Leziz kokteyller sunan bar, Prenzlauer Berg’deki 19’uncu yüzyıldan kalma Bötzow Birahanesi’nin makine dairesinde. Kült barlardan Rum Trader’ın yaratıcısı Gregor Scholl tarafından iki yıl önce açılan Le Croco Bleu ilgi çekici bir dekorasyona sahip: Gözyaşı damlası şeklindeki kristallerden oluşan avizeleri, fabrikadan kalma borular, makineler, duvarlara asılmış yırtıcı av hayvanlarının başları, cam vitrinler, yıllanmış içkiler… Fakat asıl önemli olan detay kokteyller. Laborant dikkatiyle çalışan barmenler, her ay değişen seçenekleri sunuyor. Listede 1840 Pierre Ferrand konyağı, Dry Orange Curaçao, DOM Benedictine ve şampanya ile hazırlanan Prince of Wales gibi nadide kokteyller de yer alıyor.

 

10.00
Asri zamanlar

Hangi şehir 20’nci yüzyılın yabanıl, vahşi yüzüne Berlin’den daha çok tanıklık etmiş olabilir ki? Bu süreci iki çarpıcı sergide görebilirsiniz. Restore edilerek bu yıl tekrar açılan Berlinische Galerie’de, 20’nci yüzyılın dışavurumcu, Dadacı, yeni nesnelci ve statükoya meydan okuyan Bağımsız Berlin akımından sanatçılara ait eserler sergileniyor. Otto Dix’in Weimar Çağı çarpıcı portreleri, George Grosz’un fahişe ve makineleşmiş insan illüstrasyonları, Hannah Höch’ün iddialı fotomontajları müzedeki eserler arasında (Giriş 25 TL). Ardından Hitler döneminden kalma bir sığınaktaki Sammlung Boros’a uğrayıp, çağdaş sanattaki yeni yönelimlere tanık olun. Fakat bu özel koleksiyonu görmek için haftalar öncesinden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Sergide Olafur Eliasson ve Ai Weiwei’den pırıltılı enstalasyonlar, fotoğrafçı Wolfgang Tillmans’ın objektifinden 1990’ların gece kulüplerinden mahrem portreler ve Kate Moss pozları, Gallerli sanatçı Cerith Wyn Evans’ın işleri yer alıyor (Giriş 40 TL).

13.00
Taş devri mönüsü

Paleolitik diyet Sauvage sayesinde Berlin’de çok tutuldu. Restoran mönüsünü kasava unundan biberiyeli ekmek dilimi üstünde fırınlanmış ilik; ceviz, kasava ve yer bademinden paleolitik krep gibi sıradışı ürünlerden oluşturmuş. Kahvaltı ortalama 50 TL. 

 

14.00
Çanta dolusu sanat
2009’da bir grup iddialı bahçıvan Kreuzberg’de boş bir alanı kiralayıp kentsel tarım hareketini başlattı. Prinzessinnengarten, şimdi kentin en güzel yeşil alanlarından. Kompostla doldurulan tarhlardan organik sebze ve aromatik bitkiler fışkırıyor. Ahşaptan kır restoranı, kafesi, dönüşüm merkezi, toplantı ve atölye çalışmalarına ayrılmış alanlar görülmeye değer. Bahçede siyasi toplantılar da düzenleniyor. Örneğin kısa süre önce göçmen örgütleriyle, hükümetin sığınmacılara karşı yeni politikalarına dikkat çeken etkinlikler düzenlendi. Gördükleriniz yaratıcılığınızı kışkırttıysa, çıkışta caddenin karşısına geçin. ‘Yaratıcı ürünler pazarı’na uğrayın. Planet Modulor kitapçı, kafe ve hobi ürünleri mağazalarından oluşuyor. 3 boyutlu baskı merkezi, cep telefonuyla çektiğiniz fotoğraflardan heykel yaratacak kadar gelişkin teknolojiye sahip.

21.00
Spree’de şöhret

Fame, Spree Nehri’nin kıyısındaki eski bir demiryolu deposunda. Restoranın kurucuları 2000’lerde geceleri renklendiren Bar25’in yaratıcıları. Bar25, geçmişte Doğu – Batı Berlin sınırını oluşturan bölgeyi canlandırmak üzere geliştirilen Mediaspree projesinin kurbanı oldu. Bu ekip inşaat firmalarından geri almayı başardığı eski depoda geçen mayısta Fame ve gece kulübü Kater Blau’yu açtı. Neonlu, grafitili, karnaval dekorasyonlu gece kulübü başarılı. Aslında sadece nehir manzaralı restoranı için bile gitmeye değer. Dönüşümlü mönüsünde mısırunu püresi ve maskarpon peyniri garnitürlü marine edilmiş çiğ Beelitz kuşkonmazı, kırmızı şarap sosunda Arjantin bifteği gibi lezzetler var. İki kişi içki dahil ortalama 315 TL. Yemekten sonra Kater Blau ya da Friedrichshain ile Kreuzberg’in nehir boyuna sıralanmış gece kulüplerinden birine gidebilirsiniz.

 

10.00
Dâhileri hatırlayın

Gemäldegalerie, diğer kentlerin müzelerindeki kadar başyapıta sahip olmasa da koleksiyonu dünya çapında önemli, çok çekici Rönesans ve barok çağ eserlerini içeriyor. Coğrafi ve kronolojik tasfiye edilen koleksiyonda Caravaggio, Rubens ve Raphael’in yanı sıra  Alman, Hollanda ve Flaman ressamların 13-17’nci yüzyıllara ait nefes kesici tablolarını görebilirsiniz. Baba Lucas Cranach’ın dini tablolarından yansıyan gizemli güzellik, Hans Holbein’in portresindeki Hanse’li tüccar suretini 500 yıl sonraya taşımayı başararak bir zamanlar kendisini aşağılayanlara meydan okuyor, Petrus Christus’un ürpertici Hollandalı bakireleri, kötülük saçan yaratıkları Bach, heavy metal ve Alexander McQueen çağrışımları içeriyor. Giriş 11 TL.

12.30
Berlin’deki Bangkok

Batıdaki huzurlu mahallelerden Wilmersdorf her pazar, dev bir açıkhava restoranına dönüşüyor. Prusya Parkı’nın karşısındaki Tay Parkı adıyla anılan bölgede kurulan pazarda ağırlık Güneydoğu Asya mutfağında. Kadınlar dev tavalarda kızartma yapıyor, öğütülmüş buz üstüne krema kıvamında, balkabağı rengi Seylan çayı döküyor, dev ahşap kâselerde baharatlı papaya salatası hazırlıyor. Hiçbir tezgâhta yemek maliyeti 30 TL’yi aşmıyor. Söylentilere bakılırsa Tay Parkı’nın kapatılması gündemde. Bir an önce görmenizde yarar var.

14.00
Çayırda ve gökyüzünde

Berlin, kamusal alanları yaratıcı fikirlerle yeni mekânlara dönüştürme konusunda haklı şöhrete sahip. İşte size iki yeni örnek… Tempelhofer Feld, bir zamanlar Nazilerin önemli askeri havaalanlarından biriydi. Daha sonra Amerikan Hava Kuvvetleri, Sovyet kuşatması altındaki Batı Berlin’e buradan malzeme yardımı yaptı. Şimdi ise delta kanatlı paten gibi hiç duymadığımız türde sporların yapıldığı bir park. Narnia Günlükleri’ndeki atmosferi yaşamak için Neukölln semtine gidin, büyük otoparkın asansörüne binip üst kattaki AVM’ye çıkın. Terastaki Klunkerkranich, kum kaplı güneşlenme mekânları, bar, kulüp ve kafeleriyle, sanat alanlarıyla yaz kampına benziyor. Neşeli ailelerin, kentte yaşayan yabancıların, ak saçlı maceraperestlerin arasına katılın. Panoramik Berlin manzarasının tadını çıkarın. 

 

Bodrum Hikayesi

Bodrum Hikayesi

Bodrum içinde ve çevresinde, farklı medeniyetlerden kalma çok sayıda tarihi eser var. Bodrum’a gidip gelenlerin çoğunun bunlardan haberi yok.

Doğrusu bu bilgisizliğin ve ilgisizliğin önemli bir nedeni de Bodrum’da tarihin izlerinin tabiat ve de insan eliyle yok edilmiş olmasıdır.
Bodrum şehrindeki eski evlerin tabanlarını ve duvarlarını süsleyen mozaiklerin hemen hepsi ile Bodrum’da tek bir parçası kalmayan dünyanın 7 harikasından biri olan Mausoleion Anıtı’nın önemli bölümleri Londra’da British Museum’da sergileniyor.

Sir Charles Thomas Newton, 1856-1857 yılında yaptığı kazılarda bulduğu ne var ne yoksa Londra’ya taşımış.

Bodrum’un, milattan önce inşa edilen 7 km. uzunluğundaki surlarının sadece Mindos kapılarının kalıntıları ile antik tiyatro ayakta. Çevredeki yerleşim bölgelerindeki kalıntılar her gün biraz daha yok oluyor.

MÜBADELE İLE BAŞLAYAN DEĞİŞİM

Bodrum’un çok öncelere giden bir tarihi olduğuna göre, bu uzun tarih boyu Bodrum’da da birileri yaşadı… Bodrumda kimler yaşadı?  Bodrum’da yaşayanlar neler yapıyordu?

Eski dönemdeki yaşamı yansıtacak belge ve bilgiler çok az. 

Bodrum’da Cumhuriyet dönemindeki büyük değişim, 1923 yılındaki ‘Büyük Mübadele’ ile başladı. Bodrum ve çevresinde yaşayan Rumlar Girit’e gönderildi. Girit’ten gelen Müslümanlar ise Rumların boşalttıkları evlere yerleştirildi.  Büyük Mübadele’de Bodrum’dan 5 binin üzerinde Rumun ayrıldığı söylenir. Mübadele Bodrum’un insan yapısını ve yaşamını değiştirdi.

GİRİTLİ MUHACİRLERLE  GELEN BEREKET

O yıllar Bodrum, çevre köylerden develerle ve katırlarla getirilen, dışarıya satılabilir tütün, incir, üzüm ve badem gibi ürünlerin gemilere yüklendiği, deniz bağlantısı dışında bağlantısı olmayan bir yerleşim bölgesiydi.

1928 yılında karayolu ile Milas’a bağlandı ama dış dünya ile ilişkisi uzun süre sadece deniz oldu. Cumhuriyet döneminde uzun yıllar Denizyolları İşletmesi gemileri Bodrum’a seferlerini sürdürdü.

Girit muhacirleri, yerli halkla zaman içinde kaynaşarak, Bodrum’da ekonomik ve sosyal yapının değişmesinde etkili oldu. Bodrumlular denizden yararlanmayı, süngerciliği öğrendiler. 1950’lerden sonra mandalina üretimi önemli gelir kaynağı oldu.

HALİKARNAS BALIKÇISI’YLA  BAŞLAYAN TURİZM

Halikarnas Balıkçısı’nın dostlarının Bodrum’a gelip gitmesi, Mavi Yolculuk adı verilen tekne gezintilerinin ilgi görmesi, Bodrumluları, karşı adalardaki turizm gelişmelerini örnek alarak turizme yönlendirdi.

1967 yılında Zeki Müren’in gidip gelmesi Bodrum’u ünlendirdi. 1974 yılında Muğla Valisi Özer Türk’ün öncülüğü ile inşa edilen Aktur yazlık konutları Ankaralı bürokratların Bodrum’a ilgisini çekti. Daha sonra hızlı bir yazlık kooperatif inşaatı dönemi başladı.Karayolunun iyileşmesi, uçak bağlantısının kurulması, yeni havaalanının yapılması, Bodrum’a ulaşımı kolaylaştırdı.Bodrum’da 1980’lerden sonra değişim hızlandı. Gümümüzde de değişim devam ediyor.

Zamanı durdurmak, değişimi engellemek imkânsız… Önemli olan değişimin, Bodrum’un Bodrum’luğunu etkilememesi.

UCUZDAN PAHALIYA HIZLI GEÇİŞ

Bodrum’un Bodrum’luğu, Bodrum’un farkıdır. Havasından, denizinden de öte, insanları, Bodrum’a özgü binaları, sokakları, sanatçıları, yerel dükkânları, yerel lokantalarıdır.Bu farklılık yok olursa Bodrum da yok olur. Sıradan bir tatil yöresine dönüşür.

Eskiden Bodrum “ucuzcu Türk gençlerinin ve kendilerini genç hissedenlerin” mekânı idi. Şimdi Bodrum’a İstanbul’dan otobüs ile gidip gelmek, Bodrum’da bir duble rakı içmek bayağı pahalı. Bu nedenle Bodrum’a gelenler ‘değişti’. Şimdi Bodrum yazlıkçıları, uçakla gidip gelebilen kesimden.

Bodrum’un eski ucuzcularının yerini alan yeni bir ‘üst gelir’ grubu var. Bunlar bir milyon dolarlık, iki milyon dolarlık yazlık evler yaptırıyor, içlerini 300 bin dolara, 600 bin dolara döşüyorlar.

Bazıları özel uçakları ile gelip gidiyor. Çoğu THY uçaklarında haftanın belli günü tüm yıl için yerlerini ayırtmış durumda.
Havaalanının pisti güzel. Havaalanını şehre bağlayan gidiş-geliş yolu düzgün. Gidiş-dönüş uçak bileti ücretini ödeme gücü olanlar, bilet bulabilenler için İstanbul’dan Bodrum’a gitmek, Büyükada’ya gitmek gibi bir şey…

Gazetelerdeki fotoğraflara, TV ekranlarındaki görüntülere bakılacak olursa, Bodrum tüm yaz boyu cıvıl cıvıl… Bunlara bakarak “Bodrum’da otel, lokanta, bar açanlar, hediyelik eşya satanlar kazandıkları parayı koyacak yer bulamıyor. İşyeri açanlar bir para kazanıyor, bir para kazanıyor. İnanılamaz” diyenler yanılıyor.

EN GÜZEL MEVSİMİ KAÇIRILIYOR

Güngör Uras, dumanı üstünde kitabı ‘Bilinmeyen Bodrum’da bir zamanların yolu bile olmayan balıkçı kasabasının yaşadığı değişimi anlatıyor.

Bodrum’da hayat ağustos ayının ortalarında, bilemediniz sonunda bitiyor… İnsanlar Bodrum’u en güzel mevsiminde terk ediyor…. Kısa yaz döneminde otellerin, lokantaların iş yapması lazım… Hiçbir otel, hiçbir lokanta iki-üç ay iş yaparak  12 ay boyunca yaşayamaz.

Maalesef Bodrum’da yerli ve yabancı turistler için tatil mevsimini uzatamıyoruz. Bodrum iklimi sekiz ay turist ağırlamaya, kış aylarını kongre turizmi ile geçirmeye müsait bir iklim. Bodrum’da şimdilerde çok sayıda beş yıldızlı, dört yıldızlı konaklama tesisi var. Güzel lokantalar var…

Bodrum’da imar yetkisi belediyelerden alındı. İmar yetkisinin Ankara’ya geçmesi, belki toprakların ve kıyıların yanlış kullanımını önleyecek ama daha da önemli bir sorun var. Yapı izni alanların, kuraldışına çıkışları nasıl önlenecek? Bodrum’da eskiden 2 kattan fazla bina yapılmazdı. Şimdi 3 kat normal de, 4’üncü kat için zorlama başladı.

Eskiden beyaz renk hâkimdi. Şimdi binalar renklenmeye başladı. Eskiden bir Bodrum yapı tipi vardı. Şimdi apartman tipi yapılanma başladı.

Batı Avrupa’nın 5 başkentinde en iyi butik otelleri

Batı Avrupa’nın 5 başkentinde en iyi butik otelleri

HOLLANDA

HAKİKİ AMSTERDAMLI GİBİ


No.377 House Hotel, Amsterdam

Kanal kenarındaki tipik evlerden biri, modern dokunuşlarla 15 odalı bir butik otele dönüştürülmüş. Odaların çoğu, Amsterdam’ın meşhur kanalları ve geceleri şehri saran ışık parıltıları eşliğinde büyüleyici bir manzaraya sahip. Küçücük alanda mavinin her tonunun dinginleştirici etkisiyle hem lüks hem konfor sunan odalar, canlı bir sokakta bulunmasına rağmen size sakin ve sessiz bir uyku vaat ediyor. Sadece turist olmak dışında, şehrin ruhunu solumak isteyenlerin mutlaka konaklaması gereken bir yer. Her daim canlı bir gece hayatı sunan Leidplein, özgürce nefes alabileceğiniz Vondelpark ve turistlerin vazgeçilmezi Museumplein on dakikalık yürüyüş mesafesinde. (Çift kişilik odalarda kişi başı 200 TL, no377house.com)

 

FRANSA

TOPRAK ANAYA DUYULAN SAYGI

 
Auberge Flora Hotel, Paris

Rue du Chemin Vert üstündeki tarihi binaları izleyebileceğiniz manzarasıyla Auberge Flora Hotel, Bastille’in kuzeyindeki bir bulvarın köşesinde konumlanmış. Her biri birbirinden renkli, cıvıl cıvıl 21 odanın bulunduğu otel üç katlı. Toprak anaya duyulan saygıyı gösterme amacıyla odalar, bulunduğu kata göre bohem, sebze bahçesi ve doğa olmak üzere üç ayrı temaya göre döşenmiş. Giriş katındaysa, yerli halk arasında da fazlasıyla popüler olan bir restoran bulunuyor. Restoranda günlük özel menü 40 TL. Otel, hem hareketli barların bulunduğu Bastille hem de müzeler ve sanat galerilerinin bulunduğu tarihi Le Marais semtine yürüyüş mesafesinde. (Çift kişilik odalarda kişi başı 225 TL, aubergeflora.fr)

 

BELÇİKA

EV YAPIMI


Hotel Made in Louise, Brüksel

Birkaç asırlık bir binanın, iki kardeş tarafından elbirliğiyle özü korunarak onarılmasının ardından Made in Louise, otel olarak hizmet vermeye başlamış. Belçika’ya özgü eşsiz zarafet ve ihtişamı yaşam tarzı olarak benimseyen otel, 48 odalı. Odalar aydınlık, rahat ve her birinin size güç katacak bir stili var. Şehir merkezindeki konumu itibariyle otel, çeşit çeşit Belçika birası içebilebileceğiniz barlara ve Belçika lezzetlerini tadabileceğiniz restoranlara yürüyüş mesafesinde. (Çift kişilik odalarda kişi başı 235 TL, madeinlouise.com)

 

ALMANYA

GECE HAYATINA DÜŞKÜN OLANLARA


Quentin Design Hotel, Berlin

Şehir merkezindeki Schöneberg bölgesinde bulunan Quentin Design Hotel, tarihi bir binanın yenilenmesiyle otele dönüştürülmüş. Konforu lükste arayanlar için özellikle tavsiye edilen otelde, odaların tasarımında modern bir anlayış uygulanmış. Merkezi konumu dolayısıyla özellikle gece hayatına düşkün olanların vazgeçilmezi olan otelin etrafında çok sayıda popüler kafe, bar ve restoran bulunuyor. Ünlü alışveriş bulvarı Kurfürstendamm ve KaDeWe’ye sekiz dakikalık yürüyüş mesafesinde. (Çift kişilik odalarda kişi başı 205 TL, quentindesign.com)

 

AVUSTURYA

KÜLLERİNDEN DOĞAN OTEL


Ruby Sofie Hotel, Viyana

Büyük bir yangının yerle bir ettiği eski bir konser salonunun yeniden hayata döndürüldüğü bir mekân Ruby Sofie Hotel. Şehrin merkezindeki otelin Cosy, Wow ve Loft olmak üzere üç farklı boyutta toplam 77 odası var. Odaların her biri eşsiz bir deneyimin parçası olacak şekilde tasarlanmış, dar alanda sunulan rahatlık ve şıklık ön planda. Belli köşelerde özellikle eski tip klasik parçaların kullanıldığı otelde, attığınız her adımda binanın tarihi dokusunu ruhunuzun derinliklerinde hissedebileceğiniz müzikler size eşlik ediyor. Ekspresyonist mimari anlayışla inşa edilen ve şehrin en çok turist çeken yapılarından biri olan Hundertwasserhaus üç, Stephansplatz 15 dakikalık yürüyüş mesafesinde. (Çift kişilik odalarda kişi başı 210 TL, ruby-hotels.com)

 

Müze gibi pazarlar

Müze gibi pazarlar

LOS ANGELES
Ünlülerin pazarı: Los Angeles Farmer’s

Bir pazaryerinden çok, açık hava alışveriş merkezini andırıyor. Pazarın dört bir yanına dağılmış küçük dükkânlarda hediyelik eşyalar, giysiler, şekerlemeler satılıyor. Adı her ne kadar Çiftçi Pazarı olsa da çiftçiler ortalıkta pek görünmüyor. Burası daha çok, birçok lezzet durağının yan yana geldiği bir yeme-içme cenneti. Ama haftanın belli bir günü burada satışa sunulan köy tavuklarını, köy kasaplarının işlediği etleri, ev yapımı şarküteri malzemelerini, taze balıkları satın alabilirsiniz.

Sanıyorum sizin ilginizi çekecek bölüm, lokantaların bulunduğu yer olacak. Burada gerçekten lezzetli yemekler bulmanız mümkün. Size burada Gumbo Pot, Pampas Grill adlı lokantaları öneririm. Hemen yemeğe oturmayıp, etrafta bir-iki tur atarsanız Amerikan mutfağı hakkında epey bilgi sahibi olabilirsiniz.

Şansınız varsa bir-iki de ünlü simaya rastlayabilirsiniz. Çünkü CBS televizyonunun stüdyoları hemen pazarın yanında ve oraya gelenler genellikle yemeklerini burada yiyorlar.

TOKYO
Balık Krallığı: Tsukiji Fish Market

Tokyo’nun balık marketini gördüğümde önce donup kalmıştım. Oraya gittiğimde henüz güneş doğmamıştı. Ucu bucağı belli olmayan mekânda, tam bir kaos görüntüsü vardı. Dünyanın dört bir yanından gelen balıkları taşıyan küçük arabalar, koridorlarda vızır vızır gidip geliyordu.

 

Balıkçı tablalarında bildiğim, bilmediğim, ilk kez gördüğüm bir sürü deniz canlısının fotoğrafını çekmeye doyamıyordum. Bazen bir tezgâhın başında durup, koca bir tonbalığını bir cerrah titizliğinde temizleyen balıkçıları uzun uzun seyrediyordum. Öylesine çok balık çeşidiyle karşılaşmıştım ki, şaşkınlığımı uzun süre üstümden atamadım. Balık Pazarı, Tokyo’ya gidenlerin mutlaka görmesi gereken bir mekân. Burada çekeceğiniz fotoğrafların ve videoların, dostlarınızı kıskandıracağından emin olabilirsiniz.

SAN FRANCISCO
Şenlik yeri: Ferry Plaza Market


Kentin deniz kıyısındaki bu pazar tam bir şenlik yeri… Hafta sonları kalabalıkların arasında yürümek imkânsız gibi bir şey. 1898 yılında yapılan feribot iskelesi, şimdi pazaryerine çevrilmiş. Burada ne ararsanız bulabiliyorsunuz. Peynirciler, özel şişelerde satılan zeytinyağları, çiçekçiler, dondurmacılar, mantar satıcıları, çikolata butikleri, pastaneler… İskelenin dış kısmına  ise yiyecek dükkânları sıralanmış.

Tabii hemen hepsi deniz mahsulleri satıyor. Salı ve cumartesi günleri kurulan Köylü Pazarı ise tüm kenti deniz kıyısına çekiyor. Yöre çiftliklerinde üretilen et, sebze ve meyveleri alabilmek için lokanta, manav sahiplerinin kıran kırana mücadelesini izlemek çok zevkli oluyor. Ayrıca çok güzel fotoğraflar çekeceğinizi de unutmayın.

LONDRA
Lezzetli cennet: Borough Market

İngiliz mutfağındaki devrime neden olan bir pazaryerini gezmek istemez misiniz? İngilizler, bu pazarın kaliteli mal satan pazarların başkenti olduğunu ısrarla söylerler. Gerçekten de öyledir. Sadece İngiltere’nin dört bir yanından değil, dünyanın en uzak köşelerinden gelen yiyecekleri de burada bulmak mümkün. Norveç fiyortlarından gelen taze somon balıkları, İskoçya yeşilliklerinde büyümüş olan kuzular, Angus sığırının iştah açıcı etleri, en kuzeydeki adalardan gelen deniz mahsulleri…

Ayrıca Londra’da satış yapma şansı bulamayan küçük üreticilerin az ama kaliteli malları da burada satışa sunulur. Dünyanın en seçme çikolatalarını, kahvelerini, çaylarını, zeytinyağlarını da buradaki küçük ama çok şık dükkânlardan temin edebilirsiniz.

Pazaryerinde sadece alışveriş yok. Çevredeki kafelerde, lokantalarda çok lezzetli yemekler yiyebilir, pub’larda kuruyan damağınızı ıslatabilirsiniz. Siz tüm bunları yaparken, sokak çalgıcılarının konserleri de gününüze neşe katacaktır.

SANTIAGO
Lezzet durağı: Mercado Central

Bu muhteşem balık pazarına iki kere gitme şansını yakaladım. 1872 tarihinde yapılan bu demir yapı, pazaryerinden daha çok bir tren istasyonunu andırıyor. İlk zamanlar balıkçıların egemenliğinde olan pazaryerine, önce manavlar sızıp etrafı renklendirmişler, onları ardından da lokantalar sökün etmiş.

 

Hafta sonları tıklım tıklım oluyor. Bir yanda canlı müzik, bir yanda satıcıların haykırışları, öte yanda müşterilerden yükselen sesler… İnsan kendisini bir film karesinin içinde sanıyor. Bu pazara giderseniz önce balıkçı tezgâhlarını ziyaret etmenizi öneririm. Ünlü Şili levrekleri, kırmızı etli somonlar, bacakları yarım metre uzunluğundaki kral yengeçler, her boydan istiridyeler, denizçakıları, midye yığınları, lop lop taraklar…  Öğle yemeğini mutlaka buradaki restoranlardan birinde yemelisiniz. Size Tia Lucha veya Donde Blanca’yı öneririm. Öyle hemen yer bulamazsınız. Lokanta önlerine gözcü koyup bekleyeceksiniz. Burada her şey taze… Daha doğrusu tezgâhtan alınıp tabağa konuyor. Bu pazaryeri sizi epey mutlu edecektir.

Kimlerde çil daha fazla olur?

Kimlerde çil daha fazla olur?

Sadece yaz aylarında vücudunuzda çıkan ve kışın kaybolan çiller sanılanın aksine bir cilt problemi değil, sadece deride güneşe maruz kalma sonucu beliren ufak lekelerdir. Daha çok açık tenli ve hassas ciltli, kızıl veya sarışın renkli gözlü kişilerde görülen çiller; güneş ışığında melanin pigmentinin çoğalması sonucu ortaya çıkarlar. Yüz, eller, göğüs ve sırt gibi vücudumuzun çeşitli bölgelerinde görülen çiller, cilt tarafından üretilen bir pigment olan melaninin birikmesiyle oluşurlar.

Hassas cildiniz güneş ışığına maruz kaldığında UV ışınlarından gelebilecek zararları azaltbilmek için fazladan melanin üretir, dolayısıyla çil oluşturmuş olur. Eğer asla kurtulamayacağım diye düşünüyorsanız size bir müjde, genellikle erken yaşlarda görülen çiller 40-45 yaş aralığında kaybolmaya başlıyor.

 

Her 100 kişiden 60’ı bu hastalığa yakalanıyor

Her 100 kişiden 60’ı bu hastalığa yakalanıyor

İstanbul Bilgi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ferda Dokuztuğ Üçsular osteoartrit yani romatizmal kireçlenmenin nedenlerini, tedavi yöntemlerini ve belirtilerini hürriyet.com.tr’ye anlattı.

Belirtileri:

* Eklemlerde ağrı
* Eklem bölgesinde şişme ve eklemin yapısının değişmesi
* Hareket edememek, günlük hareketleri yaparken zorlanmak

“GENETİK DE OLABİLİR ZORLANMAYLA DA”

Nedenleri:

Osteoartrit genetik olabileceği gibi çarpma, zorlama ya da diyabet ve gut gibi hastalıklara bağlı olarak da görülebilir. 65 yaşına gelenlerin yüdez 60’ında osteoartrit vardır. Bugün osteoartriti önleyecek veya osteoartrit geliştikten sonra meydana gelen kıkırdak ve kemik yıkımını giderecek bir ilaç, cihaz veya cerrahi yöntem yoktur. Bu nedenle osteoartritin tedavisinde en önemli nokta öncelikle eklemi korumaktır.

Hastalık başladıktan sonra eklemleri nasıl koruyabiliriz?

Eklemi koruma osteoartrit başladıktan sonra da çok önemlidir, çünkü eklem korunmazsa eklem yıkımı, ağrı, hareket kısıtlılığı ve fonksiyon kaybı zaman içinde daha da artar.

Tedavisi:

Kişide ağrı dayanılmayacak sınırlarda ve devamlı olduğunda cerrahi yöntem ile zarar görmüş eklem yüzeyleri (yapısı bozulmuş kıkırdak ve kemik dokusu) kesilerek yerinden çıkarılır ve yerine yapay eklem (protez) takılır. Bu işleme artroplasti denir. Artroplastinin mümkün olduğu kadar geç dönemde yapılmasının tercih edilme nedeni uygulanan protezin belirli kullanım süresi olmasıdır. Bu nedenle erken dönemde yapılan ameliyatlar ne kadar başarılı olursa olsun protezin yıpranması nedeni ile bazen 10 bazen 15 yıl sonra değiştirilmesi gerekebilmektedir.

Osteoartrit en çok fazla yük binen kalça ve diz eklemlerinde görülür. Bunun dışında yaşam şekli veya yapılan işe bağlı olarak fazla yük binen omuz, el bileği ve el eklemleri, bel ve boyun eklemleri gibi bölgelerde de osteoartrit gelişebilir.

Dizleri ve eklemleri korumak için neler yapılmalıdır?

* Ekleme yük bindirmemek
* Hareketsiz bırakmamak
* Yürümek, yüzmek gibi egzersizlere yönelmek
* Fazla kilolu olmak bu eklemlere binen yükü arttırmaktadır. Bu nedenle osteoartritten korunmak ve ilerlemesini önlemek için fazla kiloyu vermek.

* Eklem içi sıvısı (sinoviyal sıvı) hareket sırasında eklem yüzeyini kaygan hale getirerek (bir tür yağlama işlemi ile) eklem yüzeylerinin yıpranmasını önler. Aynı pozisyonda uzun süre durmak eklem içi sıvısını hareketsiz bırakacaktır. Böylece hem bu sıvının yoğunluğu artacak hem de bu sıvının yenilenmesi önlenecektir. Bu durumda hareket sırasında kıkırdağın yıpranması ve osteoartritin başlaması veya ilerlemesi söz konusu olacaktır. Bunu önlemek için gerek otururken gerekse ayakta dururken uzun süre aynı pozisyonda kalınmamalıdır. Pozisyonumuzu en azından 20 – 30 dakikada bir değiştirmeliyiz. Unutmamalıyız ki kilolu olmamız, ayakta veya otururken duruşumuz veya bu pozisyonlarda yaptığımız işler sırasında eklemlere binen yük artabilir.  Bu durumda pozisyon değiştirme süremizi daha da kısaltmamız gerekebilir. Pozisyonumuzu değiştirdikten sonra eklemlerimize 5 tekrarla yavaş ve yumuşak hareketler yaptırmamız eklem içi sıvısının yenilenmesini ve kayganlığının artmasını ve bağ dokumuzun yapısını korumasını sağlayacaktır.

* Eklemi hareket ettiren kasların zayıf olması ekleme binen yükün artmasına neden olur. O yüzden spor yaparak bu kasları güçkendirmek önemli.

* Aerobik egzersizleri vücuttaki

* Kardiyo-pulmoner (kalp ve akciğer) sistemlerini çalıştıran aerobik yani egzersiz sırasında oksijen kullanımını gerektiren egzersiz programlarının osteoartriti önlediği ispatlanmıştır. Bu nedenle aerobik egzersizleri yapmayı bir yaşam şekli haline getirmek gerekir. Bu egzersizlere örnek olarak yüzme, su içi egzersziler, yürüme, bisiklet sürme ve dans etmek verilebilir. Bu tür aktiviteler sırasında da her zaman eklemlere binen yük miktarı ve aktivite süresi dikkate alınmalıdır. Bu aktiviteler içinde en kolay ayarlama yapılabilecek olan yüzme ve su içi egzersizlerdir. Suyun kaldırma gücü eklemlere binen yükü azaltırken, suyun direncine karşı yapılan bilinçli egzersizler hem kardiyo-pulmoner sistemi geliştirecek hem de ilgili kasların kuvvetlendirilmesini sağlayacaktır.  Burada dikkat edilmesi gereken aktivitelerden biri de yürümedir. Yürümenin kolay ve ucuz olması en fazla tercih edilen aktivite olmasını sağlamaktadır. Özellikle açık havada yapılan yürüyüşün vücudumuzun ve sağlığımızın korunmasında olumlu etkisi tartışmasızdır, fakat osteoartrit açısından yürüme sırasında dikkate almamız gereken noktalar vardır: Uygun ayakkabı giymemek eklemlere binen yükü arttırır; uzun süre yürümek eklemlere binen yükü arttırır özellikle kilolu kişilerde bu daha da önem kazanır;  yürüme yüzeyinin yapısının sert olması eklemlere binen yükü arttırır. Yürüme sırasında nasıl önlemler alınmalıdır: Uygun ayakkabı giyilmeli; her yaş grubunda çift taraflı yürüme çubukları kullanılması (Nordic Walking) hem kalça, diz ve ayak bileklerinde osteoartrit oluşmasını veya ilerlemesini önleyecektir hem de yürüme sırasında kolların da çalışmasını sağlayarak aerobik kapasitenin gelişmesine yardımcı olacaktır; yürüme yüzeyi sert ise kısa süreli yürüme yapılmalıdır; kilolu kişilerde 15-20 dakikalık günde 2 defa yapılan yürüme çalışmasını tercih edilmelidir; yürüme sırasında eklemlerde ağrı olursa yürüme durdurulmalıdır. Eklemlerinde osteoartrit gelişmiş veya yaşlı kişiler oturur veya yatar pozisyonda egzersizler tercih edebilirler.

* Otururken veya ayakta dururken düzgün duruşun korunması da eklemlere binen yükü azaltacağı için osteoartritten korunmada önemli bir yöntemdir.

* Osteoartrit gelişmiş kişiler eklemlere binen yükü azaltacak yardımcı aletler kullanmaları gerekir. Bu uygulamaya vereceğim birinci örnek: Alçak oturma yeri olan koltuk, tuvalet gibi yerlerde, oturma yerini yükseltici yardımcı aletler kullanılmalıdır. İkinci örnek: Her iki dizinde osteoartrit gelişen bir kişiyi verebilirim. Bu kişinin yürümesi sırasında dizlerine binen yük diz eklemlerindeki kıkırdak yıkımına ve ağrının artmasına yol açacaktır. Bunu önlemek için bu kişi, evde ve dışarda, büyükler için üretilen ve yüksekliği kişiye uygun ayarlanmış bir yürüteç ile yürümelidir. Üçünçü örnek: Kalça veya dizlerinde osteoartrit gelişmiş bir kişi yemek yaparken veya bulaşık yıkarken, çalışma tezgâhının boyuna uygun olarak ayarlanmış bir sandalye üzerine oturmalıdır.  

* En son olarak osteoartrit gelişmiş kişilere önemli bir hatırlatma yapmak istiyorum. Yaşamınızda yaptığınız aktiviteler ve egzersizler ya da ayakta durma veya oturma şekliniz asla eklemlerinizde ağrı oluşturmasın veya sürekli ağrınız varsa ağrınızı arttırmasın. Ağrı size bir uyarı şeklidir. Ağrı oluşması size ekleminize zarar verdiğinizi göstermekte ve pozisyonunuzu değiştirmeniz veya yaptığınız aktiviteyi durdurmanızı belirtmektedir. Mümkünse öncelikle yaşam şeklinizi (duruşunuzu, egzersizlerinizi, günlük yaşamda kullanacağınız yardımcı aletleri) ayarlayarak ağrınızı gidermeye ve azaltmaya çalışın. Bu yöntemlerle giderebileceğiniz ağrıları, yaşam şeklinizi değiştirmeden, ağrı kesici ilaçlarla gidermeye çalışırsanız ekleme zarar veren hareket veya aktivitelerinizde uyarıcı olan ağrıyı his etmeyeceksiniz ve ekleminize daha fazla yük bindirebileceksiniz. Bu durum osteoartritinizin daha fazla artmasına sebep olacaktır. 

 

Dövmeyi sildirmek yaptırmaktan pahalı

Dövmeyi sildirmek yaptırmaktan pahalı

YAPTIRMAK TEK, SİLDİRMEK 8 SEANS

Kozmetik Dermatoloji Akademisi Derneği Genel Sekreteri Doç.Dr. Zekai Kutlubay, dövmeyi tamamen silecek teknoloji veya yöntemin henüz bulunamadığını söylüyor. Bilhassa cildin derin tabakalarına inen, renkli dövmelerde sıkıntı yaşadıklarını belirten Doç.Dr. Kutlubay, “Dövmeden kurtulmak, yaptırmak 40 kat daha zor. Tek seansta yapılan dövmeyi sildirmek için 8-16 lazer seansı bile gerekebiliyor. Yüzeyel, siyah ve koyu renkli dövmeleri silmek daha kolay. Renkli ve derindekileri silmek hala büyük sorun” diyor. 

İKİ KERE DÜŞÜNÜN
Dövme yaptırmak: 250 TL’den başlıyor. Fiyat resmin, motifin büyüklüğü, detaylarına göre değişiyor.

Kapatan dövmeler: 400 TL’den başlıyor.

Yeni jenerasyon lazerin seans ücreti: Dövmenin alanına göre 200-1000 dolar (yaklaşık 584-2920 TL). En az 3-5 seans gerekiyor.

Tıp fakültesi hastanesinde lazer seans ücreti: Dövmenin alanına göre 400-1500 TL

Dernek olarak dövmelere karşı olduklarını vurgulayan Doç.Dr. Kutlubay, şunları söylüyor:

“Dövme derinin bütünlüğünü bozan bir işlem. Aslında tıbbi olarak kabul edilebilir değil. Deriyi travmatize eden dövmenin bazı yan etkileri olabiliyor. En sık gördüğümüz alerjik egzamalar. Verilen boyanın cinsine bağlı olarak yanık, su toplanması, iltihap, enfeksiyon, mantar gelişebiliyor. Ayrıca yatkınlığı bulunanlarda sedef, liken planus, vitiligo, siğil gibi hastalıklar da ortaya çıkabiliyor. Henüz katlanmamış olsa bile literatürde kansere yol açtığı yönünde bildirimler de var.”

 

DÖVME SİLDİRME BÜYÜYEN BİR SEKTÖR

Dövme sildirme lazerlerini kullanan Dr. Hüseyin Tırman, bunun ABD’de hızla büyüdüğünü ve ilk 10’a girdiğini hatırlatıyor. Dünyanın her yerinde dövme sildirmenin, yaptırmaktan çok daha maliyetli olduğuna dikkati çeken Dr. Tırman, “Dövme bir iddia ve kendini gösterme yöntemi. Ancak hem özel hem de iş hayatı nedeniyle, pişman olup sildirmek isteyenler olabiliyor. Örneğin ilişkileri esnasında sevgililerinin isimlerini yazdıranlar ayrılınca ve yeni bir ilişkiye başlayınca o dövmeyi görmek istemiyor. Bazı iş kolları, meslekler de dövmeyi kabul etmediği için kurtulmak isteyenler oluyor. Bazen de dövmedeki motif veya figürün kişi için anlamını yitirmesi nedeniyle sildiriliyor” diyor.

 

Cilde kazınmış bir iz olan dövmenin aslında boyayla oluşturulan kalıcı hasar olduğunu belirten Dr. Tırman, “Yeni çıkan lazer teknolojileri, saniyenin trilyonda biri kadar zamanda enerjiyi cilte veriyor. Bu boyayı hızla parçalayıp, vücut tarafından emilebilecek hale getirmesini sağlıyor. Bu yeni yöntemin tüm renklerde etkili olmaya başladığını söyleyebilirim. Yeni jenerasyon lazerlerin silme başarısını yüzde 90’ların üzerine çıkardığını söyleyebilirim” diyor.

SADECE BİZ PİŞMAN OLMUYORUZ
Türkiye’de dövme yaptırma sıklığı ile ilgili net rakamlar yok. Ancak sıklığın giderek arttığını gözlemek zor değil. ABD’de en az 67 milyon kişide, en az bir dövme bulunduğu hesaplanıyor. Dövme endüstrisinin hacminin 1.5 milyar doları geçtiği tahmin ediliyor. Yine ABD verilerine göre, dövme meraklıları bu uğurda yılda toplam 1.6 milyar dolar harcama yapıyor. Ülkede 20 binden fazla dövme yapan merkez bulunuyor. ABD verilerine göre, dövmesini başka bir dövme ile kapatanların oranı yüzde 5, dövmeyi bağımlılık olarak kabul edenlerin oranı yüzde 32, dövme yaptırdıktan sonra pişman olanların oranı yüzde 17, en az bir kez sildirenlerin oranı yüzde 11. Avustralya’dan da dövmesini sildirmek isteyenlerin oranı oyarak yüzde 34 bildirildi.

ARTIK KADINLAR DAHA ÇOK YAPTIRIYOR

17 yıldır dövme yapan Tamer Güleryüz, 3-5 yıldır kadınların erkeklerden daha fazla dövme yaptırdığını söylüyor. Sevgili, nişanlı, eş vs. adını yazdırdıktan sonra ayrılanların bu dövmelerini tüy, kuş, ağaç gibi motifler kullanarak yeni bir dövmeyle kapamaya da çalıştıklarını anlatan Güleryüz, “Hemen hemen hiç kimse tek dövmeyle kalmıyor. Dövme yapılırken kullanılan malzemelerin gelişmesi ve daha güvenli olması hem dövme yaptıranların hem de yapılan dövmelerin sayısına artırıyor” diyor.

 

 

Türkiye’nin en ünlü doktorları ameliyathanede hangi müziği dinliyor

Türkiye’nin en ünlü doktorları ameliyathanede hangi müziği dinliyor

Sizin dualarınızın kabul olması için pür dikkat işini yaparken, bir taraftan da ameliyat stresiyle nasıl başediyor? Cerrahların ameliyat sırasında müzik dinlediğini bilmeyeniniz yoktur.
Peki Türkiye’nin ünlü cerrahları operasyon sırasında hangi müzikleri dinliyor dersiniz?  İşte Türk doktorlarının favori müzikleri…

Kalp Cerrahı Prof. Dr. Mehmet Öz

 

“Ameliyatlarımda dinlediğim müzik değişiyor. Sakin olmam gereken, gerçek bir kalbe dokunduğum zamanlar genelde Vivaldi ve Mozart gibi klasik ya da Zeki Müren gibi dinlendirici müzik tercih ediyorum. Testere ile göğsü açarken daha hızlı ve hareketli müzik dinliyorum. Tarkan’ın hızlı parçaları bu tarz müdahalelerde iyi geliyor.”

FAVORİ AMELİYAT MÜZİKLERİ

ZEKİ MÜREN
* Mihrabim Diyerek
* Şimdi Uzaklardasın
* Eskimeyen Dost 

TARKAN
*
Kuzu kuzu
* Gül Döktüm Yollarına
*Oynama Şıkıdım Şıkıdım

Kalp Cerrahı Prof. Dr. Bingür Sönmez

 

Ameliyathanede muhakkak müzik dinliyoruz. Ameliyatın seyrine göre  dinlediğimiz müziğin türü de değişiyor. Sakin, rahat bir ameliyatsa klasik Türk müziğini tercih ediyorum. Ama hareketli, yoğun ve stresli bir ameliyat ise yerli pop dinleniyor. Benim ameliyathanede olmadığım zaman ekibimdeki gençler yabancı pop müziği tercih ediyor. Yoğun bakım ünitesinde her gün sabah ve akşam olmak üzere hastalarımıza canlı ney ile tasavvuf müziği dinletiyoruz. Dr. Erol Can bey yoğun bakımda ney çalarak hastalarımıza bir nevi meditasyon yapıyor.

 

 

Plastik Cerrah Dilek Avşar Ve Yakup Avşar

Dilek ve Yakup Avşar çifti ameliyatlara çoğunlukla birlikte giriyor. Dr. Dilek Avşar eşiyle birlikte ameliyata girdiğinde özellikle klasik müzik tercih ediyor. Dr. Yakup Avşar ise eğer bir sanatçıyı ameliyat ediyorsa, mutlaka onun şarkılarını dinliyor.

FAVORİ AMELİYAT MÜZİKLERİ

* Antonio Vivaldi – Dört Mevsim
* Chopin – Nocturna 20 C Minör
* Chopin – Spring Waltz
* Mozart – Eine Kleine Nachtmusik
* Dimitri Shostakovich – Jazz Suite No 2 Waltz

 

Plastik Cerrah Prof. Dr. Akın Yücel

 

Genellikle caz dinliyorum ve kadın vokalistleri tercih ediyorum.

FAVORİ AMELİYAT MÜZİKLERİ

* Norah Jones
* Diane Krall
* Melody Gardot
* Duman’dan Yürek ve Her şeyi Yak
* Model’den ise Pembe Mezarlık ve Ağlamam Zaman Aldı şarkıları favorileri…

Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Başhekim Yardımcısı Kalp Cerrahı Yrd. Doç. Dr. Halit Yerebakan

 

 

Normalde ameliyat sırasında müzik dinlemek hastalar ve hasta yakınları tarafından iyi karşılanmıyor olabilir. Ancak ameliyathanenin eski tıpça da ki adı ameliyat tiyatrosudur. Siz hiç bir tiyatronun müziksiz olduğunu gördünüz mü? Cerrahlık çok kutsal bir meslek ve aslında siz o neşteri elinize aldığınızda normal hayattaki karakteriniz ile orada bulunmuyorsunuz. Tiyatro salonunda adeta tababet sanatını icra ediyorsunuz. Oynadığınız sahne ne ile uyumlu ise arkada o anki ruh halinize iyi gelecek bir müzik seçiyorsunuz. Çok agresif, ağır bir iş yaparken hareketli pop remiksleri dinliyorum. Ama hassas bir iş yapıyorken, damarları birbirine dikerken müziğin hareketi ile harektin uyumu gerektiği için yavaş parçalar tercih ediyorum.

FAVORİ AMELİYAT MÜZİKLERİ

KAZIM KOYUNCU
*Koyverdun Gittun Beni,
*Ben Seni Sevdiğimi Dünyalara Bildirdim
*Dido
* Felix – Ain’t Nobody

 Genel Cerrah Prof. Dr. Yeşim Erbil

 

İstanbul Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda profesör Yeşim Erbil, ameliyatta genellikle Türkçe pop müzik dinliyor. “Klasik müzik beni yavaşlatıp, olumsuz etkiliyor. Ameliyathanede dinlemeyi en çok sevdiğim isim Tarkan.”

FAVORİ AMELİYAT MÜZİKLERİ

* Tarkan – Kuzu Kuzu
* Nil Karaibrahimgil – Ben Buraya Çıplak Geldim
* Gülçin Ergül – Bir Tanecik Aşkım
* Yeşim Salkım – Duymayan Kalmasın

KBB Uzmanı Dr. Süreyya Şeneldir

 

İyi bir kulak burun boğaz uzmanı olmasının yanı sıra Süreyya hoca aynı zamanda çok iyi bir fotoğrafçı ve gezgin. Instagram fenomeni olan Süreyya Şeneldir, ameliyathanede ise chill out denilen rahatlatıcı müzik türünü tercih ediyor. “Ameliyat dikkat ve konsantrasyon istediği için yorucu olmayan dikkati dağıtmayan müzik tercih ediyoruz. Özellikle chill-out, lounge, classical and jazz dinliyoruz. Bu tarz müzikler odaklanmamızı kolaylaştırır, rahat hissettiriyor. Sadece cerrah açısından değil, çalışan personelin de çalışmasını etkiliyor. Hastalar ameliyat sırasında uyurken bu müzikleri duyduğu için, anesteziden daha sorunsuz uyandıklarını düşünüyorum.”

FAVORİ AMELİYAT MÜZİKLERİ

* Lhasa de Sela – Abro La Ventana 
* Zbigniew Preisnew – Trois Coloris
* Armand Amar – Our Heritage
* Neşet Ertaş – Gönül Dağı 
* Maria Tanase – Ciuleandra

Kalp ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Ahmet Akgül


 
“Bir Karadenizli olarak Karadeniz müzikleri dinlemeyi seviyorum. Eğer sakin bir vaka ise hareketli müzik tercih ediyorum. İşte o zaman Karadeniz müzikleri çok iyi gidiyor. Stresli bir vaka ise sakin bir müzik olmasına dikkat ediyoruz.”

FAVORİ AMELİYAT MÜZİKLERİ

* Loreena McKennit 
* Kazım Koyuncu

 

Pediyatrik Ürolog Dr. Erbuğ Keskin

 

Prof. Dr. Erbuğ Keskin’i bu sene ameliyathanede korkmasın diye yanına uzandığı çocuk hastasının resmiyle tanıdık. 
“Ameliyatta Jacques Brel, Léo Ferré ve Georges Moustaki dinlerim. Özellikle zor ameliyatlarda şarkıların cesaret veren sözlerinden güç alırım. Kulağım çok kötü olduğu için kimse duymadan mırıldanırım da… Cerrahlar yalnız insanlardır. Ameliyat öncesi radyolog, patolog birçok meslektaşımızdan görüş alırız ama bir ekiple çalışıyor olsak bile cerrah ameliyathandede yapayalnızdır. George Moustaki’nin bir şarkısı vardır, “Yalnızlığım” – Ma Solitude” ve der ki, ‘Uzun geceler birlikte geçiriyoruz başbaşa. Bilmiyorum nereye kadar gidecek bu ortaklık. Hayir ben hicbir zaman yalnız değilim. Yalnızlığım benimle birlikte.’

FAVORİ AMELİYAT MÜZİKLERİ

* Jacques Brel
* Leo Ferre
* George Moustaki’nin parçaları…

Instagram’da yepyeni fotoğraf paylaşma butonu

Instagram’da yepyeni fotoğraf paylaşma butonu

Popüler fotoğraf paylaşım uygulaması Instagram, belirli kişilerle doğrudan iletişim kurma işlevlerini geliştirmeyi sürdürüyor. Instagram’ın “Direkt Mesaj” işlevi, artık akışınızdaki herhangi bir fotoğraf veya videoyu arkadaşınıza yollamanıza izin veriyor.

Sıkı bir Instagram kullanıcısıysanız, akışınızda görünen fotoğrafların altındaki yeni ok simgesini fark etmişsinizdir. Bu oka tıklayarak artık dilediğiniz bir fotoğrafı veya videoyu, istediğiniz kişiyle özel olarak paylaşabiliyorsunuz. Şimdiye kadar sadece kendi cihazınızda kayıtlı fotoğrafları Direkt Mesaj yoluyla paylaşabiliyordunuz.

Böylece Instagram, kullanıcıları arasındaki etkileşimi bir miktar daha artıracak gibi görünüyor. Bu yenilik, Instagram’ın son günlerde yaptığı değişikliklerden sadece bir tanesi. Firma, geçtiğimiz günlerde kare fotoğraf şartını sonlandırarak dikey ve yatay fotoğraf yüklemeye izin vermeye başlamıştı.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: INSTAGRAM’DA iPHONE HARİKALARI

 

Öğle yemekleri neden şişmanlatıyor?

Öğle yemekleri neden şişmanlatıyor?

Salata sosları sandığınız kadar masum değil

Diyet yapıyorsunuz, öğle yemeğinde salata yemeye karar verdiniz. Üzerine de bol bol salata sosu eklediniz. İşte size kalori bombası. Salatanın yanında seçtiğiniz soslara dikkat etmezseniz ana yemekten daha kalorili bir hale gelebilir.

Beyin doyma sinyalini 20 dakikada algılıyor

Birçok kişinin dikkat etmemesine rağmen hızlı yemek tüketimi şişmanlık için birincil sebeplerin başında geliyor. Öğle yemeklerinizi hızlı tükettiğiniz takdirde mideniz beyninize doyma hissini gönderdiği 20 dakika içerisinde yemeğe devam ederek fazla gıda tüketip kilo alabilirsiniz.

Meyveyi yemekle yemeyin

Meyve içerdiği yüksek lif sayesinde kişilerde doygunluk hissi yaratır ve kolestrol seviyenizin kontrolünde büyük rol oynar. Ancak uzmanların meyvelerin tüketim miktarı ve zamanı hakkındaki açıklamaları meyveden korkmanıza sebep olabilir. Basit karbonhidrat içeren meyve içerdiği früktoz sebebiyle fazla tüketildiğinde kilo yapar. Öğlen yemeğinden sonra ağzınızı tatlandırmak niyetiyle yemek isteyeceğiniz meyve kan şekerinizi hızla yükseltip hızlı düşüren bir etkiye sahiptir. Bu sebeple öğle yemeğinden sonra yiyeceğiniz meyve sizi daha çabuk acıktırıp kilo almanıza sebep olabilir.

Kalori hesabı yapmak yerine sağlıklı tercihler yapın

Kilo almamak için tek tek kalori hesabı yapıyorsanız, bilin ki yanlış yoldasınız. Kilo almamak için seçtiğiniz düşük kalorili yiyecekler kişiye özel değildir ve ortalama bir kalori hesabına göre yayınlanır. Bu sebeple öğle yemeği için tercih ettiğiniz düşük kalorili besinlerde eğer sizin vücudunuza uygun değilse kilo almanız muhtemel.

Öğle yemeklerini es geçmeyin

Öğle yemeklerinde fazla kalori almamak için yaptığınız kısıtlamalar diğer öğünlerde abur cubur tüketiminizin artmasına ve kilo almanıza sebep olabilir. Bu sebeple ana öğünlerinizi düzenli yiyerek ara öğünlerinizde sağlıklı atıştırmalıklarla pekiştirin .Unutmayın ki saatler geçtikçe kalori yakmak zorlaşıyor.

 
Kahvaltıyı atlamak yok!

İngiliz Imperial College London tarafından yapılan bir araştırmaya göre kahvaltıyı atlayan insanlar günün diğer öğünlerinde daha fazla yiyor. Yani sıkı bir kahvaltı hem diğer öğünlerde daha az yemenizi sağlıyor hem de kan şekerinizi yükselttiği için öğle yemeğinde çok acıkmamış oluyor ve kontrollü yiyebiliyorsunuz.

Masa başında yemek yemeyin

Son yıllarda artan obezitenin en önemli nedeni hareketsizlik ve masa  başı işler. Zaten bütün gün masa başında otururken yemeği de masa başında yerseniz hareketi tamamen ortadan kaldırmış oluyorsunuz. Yemeğe çıkarken yaptığınız 20 dakikalık yürüyüş bile metabolizmanızı harekete geçiriyor. Ayrıca uzmanlar günde 30 dakika tempolu yürüyüşün bir antidepresan ilaç kadar etkili olduğunu belirtiyor.

Garnitürlere dikkat edin

Öğle yemeklerinde tabağınıza lezzet katan karbonhidratların miktarına dikkat edin. Karbonhidratlar vücudumuzun enerjiye dönüştürdüğü ilk besindir ve fazladan aldığınız karbonhidrat miktarı yağa dönüşerek kilo almanıza sebep olabilir. O yüzden ana yemeğin yanında tabağınıza aldığınız garnitürlere dikkat edin.        

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                            

Fast-food gıdalardan uzak durun

Yoğun tempoda çalışıyorsanız yemek yemek için vaktiniz olmayabilir  , çok fazla toplantınız varsa arada fast-food yemeklere başvurmamak için önceden önlem almaya çalışın. Çünkü fast food yiyeceklerin en kötü tarafı az bir miktarda yeseniz bile çok fazla kalori alıyor olmanız. Üstelik küçük bir porsiyonla doymayacağınız için de daha fazla yiyecek ve daha çok kalori alacaksınız. Harcayabileceğinizin çok üstünde bir enerji de doğal olarak hemen vücudunuzda depolanacak.

Televizyon seyrederken, kitap ve ya gazete okurken yemek yemeyin

Kaçırmak istemediğiniz bir dizi ve ya filmi izlerken öğle yemeğinizi yemek size pratik geliyor olabilir. Ancak televizyona ve ya kitaba odaklanarak yemek yediğiniz takdirde ne kadar yediğinizi bilemeyerek ihtiyacınızdan çok daha fazla besin tüketebilirsiniz. Sinema salonunda aldığınız patlamış mısırın ne zaman bittiğini anlamadığınız gibi ekran karşısında yemek yiyerek kilo almak mümkün.

DONDURMA ALIRKEN BUNLARA DİKKAT EDİN

Kurban Bayramında sağlıklı beslenme önerileri

Kurban Bayramında sağlıklı beslenme önerileri

Yediklerinizi not alın

Bayram boyunca size uzatılan lezzetli yiyeceklere hayır diyebilmenin en iyi yöntemi yediklerinizi not etmeniz olacaktır. Böylece farkındalığınızı artırmış olursunuz. Hayır demekte zorlanan bireyler için bu yöntem porsiyonlarınızı azaltmanızda yardımcı olacak.

En yağsız etin bile yüzde 20’si yağ

Kurban bayramında eş dosttan da çok fazla et geldiği için tüketim normalin çok üstüne çıkabilir. Diyetisyen ve beslenme uzmanı Dilara Koçak, “Etten görünür yağlar ayrılsa dahi kırmızı etin ortalama yağ içeriği %20’dir.” diyor. Bu nedenle özellikle kalp-damar hastaları, diyabet hastaları, hipertansiyon hastaları ve böbrek hastaları için bayramda tüketilen et miktarının fazla olması büyük risk taşıyor. Bayram tatilinizi daha sağlıklı geçirmek adına yiyecek seçiminize ve tükettiğiniz porsiyon kontrolüne mutlaka dikkat etmeli, kırmızı etin yanında mutlaka salata ve sebze tüketin.

Kahvaltıyı es geçmeyin

Güne mutlaka hafif bir kahvaltıyla başlayın. Kurban Bayramı’nda en sık yapılan hata ise kurban etinin kesildikten hemen sonra yenilmesidir. Yeni kesilmiş hayvanların etindeki sertlik sindirimi zorlaştırır. Bu nedenle kahvaltıda kavurma gibi yiyeceklere ağırlık vermek yerine rutin kahvaltı besinlerinizi tüketin. Ayrıca kahvaltı kan şekerini dengeler ve metabolizmanın hızlı çalışmasını sağlar.

Yediğine değil içtiğine de dikkat

Sadece tatlılar değil içtiğiniz gazlı içecekler, hazır meyve suları da kan şekerinizin birden fırlamasına neden olabilir. Kan şekeriniz ne kadar yüksekse o kadar çok insülin salgılarsınız. Vücut bir süre sonra insülinin sesini duymaz hale gelir ve insülin direnci meydana gelir. İşte bu yüzden beslenmenizde en çok dikkat etmeniz gereken şey belki de tükettiğiniz şeker miktarıdır.

Ayrıca beslenme uzmanı ve diyetisyen Canan Aksoy, günlük su ihtiyacının genellikle alınan kaloriye göre belirlendiğine dikkat çekiyor. Bu yüzden ne kadar çok kalorili besin tüketirseniz ona uygun miktarda su içmeyi ihmal etmeyin.

Etten maksimum faydalanmak için salata

Kırmızı etin içinde bulunan demir çok önemlidir. C vitamini ise demirin emilimini artırır. Eğer sofranızda yeşil yapraklı sebzeleri ve salatayı ihmal etmezseniz etteki demirden daha fazla faydalanbilirsiniz. Ayrıca bağırsaklarınızın düzenli çalışması için etin yanında bol salata tüketmeniz şart. Bayram süresince diyette olacaklar ise zeytinyağlı sebze yemeği veya ızgara et, tercihe gore deniz ürünleri ile bol yeşillikli salata ve yogurt içeren bir menü ile atlatabilir.

Her ikramı almak zorunda değilsiniz!

Her gittiğiniz evde şeker, çikolata, baklava olsa da siz sağlıklı atıştırmalık için alışkanlıkler edinmelisiniz.

Beslenme uzmanı ve diyetisyen Serkan Tutar, “Her gittiğiniz ziyarette size uzatılan şekerli ve çikolatalı besinleri tüketmemelisiniz. Size gelen misafirlere ise çikolata yerine meyve tabağı hazırlamanız onların daha sağlıklı olmasına yardımcı olmanız anlamına gelir.” diyor.

Kafeinli içeceklere sınırlama

Çay ve kahve yağ ve şeker içermedikleri için bayramın en masum ikramlarından görülse de içerdikleri kafein miktrından dolayı bayramda sağlığınızı olumsuz etkileyebilir. Uzmanlar aşırı kahve tüketiminin kalbin ritmini olumsuz yönde etkilediğini belirtiyor. Kahvenin içerdiği kafein nedeniyle, kalpte ritim bozuklukları meydana gelebilir. Düzensiz kalp atışlarına, kalp çarpıntısına ya da taşikardi gibi rahatsızlıklara neden olabilir. Kahve tüketimini günde 2 fincandan , çay tüketimini ise 3-4 fincandan fazla olmamalı.

İlle tatlı yiyecekseniz şeker yerine bal katın

Kurban Bayramı da olsa Ramazan Bayramı da olsa tatlılar bayram sofrasının olmazsa olmazı. Ancak aşırı şeker tüketimi daha çok acıktırdığı için daha fazla yemeye neden oluyor. İlle tatlı tüketecekseniz yaptığınız kurabiyelerin ve tatlıların içine bal, tahin, pekmez gibi şeyler kullanmaya çalışın. Ayrıca dışarıdan alacağınız tatlı ve hazır gıdaların içindeki şekerin, şeker pancarından elde edilmiş olmasına dikkat edin.

Özellikle baklava gibi şerbetli tatlılar tüketirken de yanında süt, ayran gibi bir protein tüketirseniz kan şekerinin birden çok fazla yükselmesini engellersiniz.

Bu bayram porsiyonlar küçük

Herhangi bir tatil beldesinde iseniz açık büfeden az kalorili besinleri tercih edin. Porsiyonlarınızı günlük yeme düzeninize göre belirleyin. Bayrama özel hazırlanan farklı tatlıların ve yemeklerin bütününü tüketmek yerine sadece tadına bakabilirsiniz. Böylelikle az kalori almış ve nefisinizi köreltmiş olursunuz.

Az az ve sık sık beslenin

Bayramınızı fdaha sağlıklı geçirmek için son adım az az ve sık sık beslenmek. Ana öğünlerle bayram boyunca bedeninizi yormamak için probiyotik ürünler, kuru meyveler veya yulaf ezmesi tercih edebilirsiniz.

ÇOCUKLAR İÇİN EN MASUM TATLI DONDURMA VE FAYDALARI

Alabaş nedir? Faydaları nelerdir?

Alabaş nedir? Faydaları nelerdir?

Yurtdışında cehennem topuzu ya da kohlrabi ismiyle bilinen bu mucize sebzenin en başta akciğer hastalıklarından koruduğu söyleniyor. İşte alabaşın faydaları

Potasyum bakımından zengin olduğu için tansiyonu düşürmeye yardımcı olabilir

 

Çok yüksek oranda C vitamini içerir. 1 gramında bir portakaldan daha fazla C vitamini bulunur

Ayrıca selenyum, bakır ve çinko minerali içeren alabaş birçok hastalık türünden korumaya yardımcı

 

Grip, nezle gibi solunum yolu hastalıklarından korunmaya yardımcıdır

Tok tutan bir yiyecek olduğu için ve hem kalorisi düşük, besin değeri yüksek olduğu için diyette önerilir

Ayrıca alabaşın suyunun ve kendisinin de akciğerleri koruduğu düşünülür

Sanal yalnızlığımıza 5 tuhaf çözüm

Sanal yalnızlığımıza 5 tuhaf çözüm

 İşte ‘sanal yalnızlık’tan kurtulmanızı sağlamak için tasarlanmış en tuhaf 5 çözüm;

YALNIZ ELLERİN İMDADINA YETİŞEN SELFİE ÇUBUĞU

Gazeteci Natalya Zakharova’nın fotoğrafçı sevgilisi Murad Osman’ın elini tutarak verdiği pozlardan ilham alarak tasarlanan selfie çubuğu, kısa bir süreliğine “benim de sevgilim var” imajı vermenizi sağlayabilir. Ama bir yerden sonra insanlar “kim bu gizemli sevgili” diye sormaya başlayacaktır.


İnsan eli şeklindeki bu protez el, çantada taşınacak kadar hafif…

Natalya Zakharova ve Murad Osman’ın bu pozlar sayesinde Instafgram fenomeni oldu.

SEVGİLİM BİR ROBOT

Önümüzdeki 10-15 sene içinde kapris yapmayan trip atmayan robot sevgililer piyasaya sürüleceği gündeme geldi. Hatta insanların robotlarla cinsel ilişkiye bile girebileceği bile ifade edildi. Her detayın kontrol altında olduğu bir ilişkinin sıkıcı olacağını düşünüyorum.

MESAJLAŞIYORUZ AMA HİÇ DOKUNMADIM

Günümüzde artık her derde deva bir mobil uygulama var. Şimdi bahsedeceğim uygulama yalnız kalpleri heyecanlandıracak cinsten. Aylık 25 dolar karşılığında mesajlarınıza cevap veren, sizi arayıp soran bir sevgiliniz oluyor. Invisible Boyfriend (Görünmez Erkek Arkadaş) uygulamasında sevgilinizin yaşını, ismini, zevklerini siz belirliyorsunuz. Belki hayallerinizdeki ideal sevgiliyi yaratacaksanız, ama bir kez dokunamadıktan sonra…

SARIL BANA YASTIĞIM

Ağlayınca başını yaslayacak bir omuz, film izlerken başını yaslayacağınız bir çift diz özlemiyle yananlar için tasarlanan yastık sizi teselli etmeye yetecek mi gerçekten? Bir çift el başımı okşamadıktan “Amaan boş ver, değmez ağlamaya” demedikten sonra ne yapayım …mış gibi yapan yastığı!!

Alzheimer 18 yıl önce teşhis edilebiliyor

Alzheimer 18 yıl önce teşhis edilebiliyor

ABD’deki Rush Üniversitesi’nden Profesör Rajan Kumar ve ekibinin, bunama belirtisi göstermeyen 2 bin 125 kişinin katılımıyla yaptığı, 18 yıl süren araştırma, bugüne kadar sanılanın aksine Alzheimer’ın belirtilerden yalnızca 2 değil, 18 yıl önce teşhis edilebileceğini ortaya koydu.

3 YILDA BİR TESTTEN GEÇİRİLDİLER

Bilim adamları, 3 yılda bir katılımcıları bilişsel beceri testine tabi tuttu ve sonuçları kıyasladı. Alzheimer’a yakalananların araştırma boyunca testlerden düşük puan aldığı görüldü. Hastaların puanlarının düzenli olarak 3 yılda bir daha da azaldığı belirtildi.

BİLİŞSEL BECERİ TESTLERİ RİSKİ ORTAYA KOYUYOR

Kumar, bilişsel beceri testlerinin sonuçlarıyla ileri yaşlardakilerin Alzheimer riskinin değerlendirilebileceğini, böylece bu kişilerin önünde hastalığı kabullenmek için daha uzun süre olacağını ve hastalık sürecinin yavaşlatılması için çaba harcanabileceğini vurguladı. Araştırmanın sonuçları “Neurology” dergisinde yayımlandı.

Erkeklerde meme büyümesine çözüm

Erkeklerde meme büyümesine çözüm

Yapılan araştırmalara göre 14-18 yaş arası erkeklerin %65’inde görülen ‘jinekomasti’ artık erkeklerin en büyük derdi olmaktan çıkıyor. Erkekler de meme dokusunun olduğundan fazla belirginleşmesi sonucu oluşan Jinekomasti; erkekler de özellikle yaz aylarında sosyal hayatı oldukça zorlasa da artık tedavisi mümkün. Kısa süren bir operasyon sonucu giderilebilen bu tedavi yöntemini Op. Dr. Asu Deniz Burhanoğlu anlattı.

ERGENLİKTE YÜZDE 65 GÖRÜLÜYOR

Jinekomasti, erkeklerde meme dokusunun olduğundan fazla belirginleşmesi olarak tanımlanıyor, erkeklerde ergenlik sürecinde yüzde 65 oranında görülürken, yetişkinlik de ise yüzde 8’e kadar düşüyor. Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Asu Deniz Burhanoğlu; ergenlik çağında fizyolojik olarak gelişen bu durum ergenlik sonrası normal koşullarda gerilediğini, ancak gerilemediği durumlarda ‘jinekomasti’nin ortaya çıkmış olduğunu belirtiyor. Burhanoğlu jinekomasti’nin nedeni tam olarak bilinmese de dolaşımda ki hormonların doku üzerinde ki etkilerinden kaynakladığını belirterek, bu durumun sıklıkla ergenlik çağı ve sonrası erkek için topluluk ve sosyal duruşunda sıkıntılar yaşatabileceğini vurguluyor. Özellikle yaz aylarında erkeklerin sosyal hayatını oldukça etkileyen bu durum, denize girerken, spor yaparken ya da yazlık kıyafetler giydiklerinde sorun haline gelmeye başlıyor.

 

Jinekomasti oluşumunun, gerilememesinin başlıca sebepleri olarak hormonlar, kaslar, ilaçlar ve beslenmeyi olarak öngörülüyor.

ULTRASON İLE JİNEKOMASTİ TEDAVİSİ

Burhanoğlu ultrason enerjisi kullanılarak (ses dalgaları) yağın seçili olarak parçalandığı daha sonra vakum yardımı ile emildiği bir yöntem kullanıldığını ve bu yöntemin yeni bir gelişme olduğundan bahsediyor. Bu yöntem ile klasik liposuctiondan farklı olarak yağ hücresi özellikle seçildiği için etraf dokulara yani damarsal yapılara daha az tramva uygulanmış olup, kılcal damarlardan kan sızmasına bağlı gelişen morluklar daha az oluyor. Yaklaşık 25 dakika süren bu operasyon ile kişi yaklaşık 10 gün içerisinde sosyal hayatına geri dönebiliyor.

 

 

Güneş ışığı etkisi gösteriyor cilde zarar veriyor

Güneş ışığı etkisi gösteriyor cilde zarar veriyor

Akdeniz Üniversitesi Dermatoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yılmaz, her mevsim lekelerin oluşabileceğini, leke oluşumuna eğilimli olan kişilerin, güneş kremi sürerek, şapka ve kapalı giysi kullanarak korunabileceklerini söyledi.

Güneş ışınlarının dik gelmesinin lekelerin oluşma şiddetini artıracağının altını çizen Yılmaz, “Sıcaklığın etkisi oluyor ama her mevsim lekeler oluşabiliyor. Lekesi olan insanlar ‘Ben dışarı hiç çıkmıyorum, güneşten korunuyorum ona rağmen leke oluyor’ şikayetiyle geliyor. Sadece güneş değil, gece güçlü floresan ışıkları, spotlar, özellikle eski ledler, ışığı fazla olan bilgisayar ekranları, kamera ışıklarının altında uzun süre kalmak da ciltte lekelere neden olabiliyor. Özellikle leke eğilimi olan insanlar bundan çok etkileniyor” diye konuştu.

“IŞIKTAN KORUNMAK İÇİN DE GÜNEŞ KREMİ SÜRÜN”

Güçlü ekran ışıklarının da leke yaptığına değinen Yılmaz, parlak ışıklı bilgisayar ekranında uzun süre çalışan kişilerin, leke riskiyle karşı karşıya gelebileceklerinin altını çizdi. Yılmaz, “Kişinin gündüz nasıl korunuyorsa aynı şekilde o güçlü ışıklardan da korunması gerekiyor. Işıktan korunmak için de güneş kremi sürün, şapka kullanın, kapalı giyinin ya da ışığı kapatın” dedi.

Yılmaz, bronzlaşırken bağ dokusunun parçalanmaması için derinin daha fazla renk üretmek zorunda kaldığını anlattı. Çillenme şeklinde görülen lekenin de yoğun güneş olduğu zaman belirginleştiğine değinen Yılmaz, “Esmerlerde çil yerine, yaygın lekeler görme eğilimindeyiz. Çilden farklı olarak dağınık, burun üzerinde, çenede, alında, yanaklarda, ağız çevresinde düzensiz lekelere ‘melazma’ diyoruz” dedi.

“ESMERLER DAHA ÇOK RENK ÜRETİR”

Dağınık lekelerin oluşmasında hormonun da etkisi olduğunu vurgulayan Yılmaz, bu lekelere gebelerde daha sık rastlandığının altını çizdi.

Esmer tenlilerin bu lekelere daha eğilimli olduğunu belirten Yılmaz, şöyle konuştu:

“Esmerlerde renk üretimi daha fazladır. Koyu teniyle deri kendini koruyor, güneş ışını gelir gelmez hızla renk üretmeye başlar ve hızla tenin rengi koyulaşır. Açık tenli insanlar ise yanamazlar, kızarırlar. Bu mekanizma aslında esmerleri koruyor.”

Yılmaz, kişinin derisi koyulaştıkça ışıkların alt tabakaya inmediğini ve deri kanseri riskini azalttığını vurgulayarak, bu nedenle deri kanserlerinin açık tenli, açık renk göz ve saçlılarda daha sık görüldüğünü bildirdi.

‘Yeşil çay ve közlenmiş domates prostata iyi geliyor’

‘Yeşil çay ve közlenmiş domates prostata iyi geliyor’

Medical Park Antalya Hastanesi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Alim Koşar, 40 yaş üzeri her erkeğin prostat hastalığına aday olduğunu ve her yıl muayene olunması gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Koşar, “Prostat kanserinin en önemli düşmanı da közlenmiş domates ve yeşil çaydır” dedi.

 

TUVALETE SIK ÇIKMA, GECE KALKMA PROSTAT BELİRTİSİ

Ürolojik hastalıkların en başında prostatın geldiğini belirten Prof. Dr. Koşar, sıklıkla tuvalete çıkma, gece tuvalete kalkma, rahat idrar yapamama ve günde 8’den fazla tuvalete gitmenin prostat belirtisi olduğunu söyledi. 40 yaşından sonra her erkeğin prostat hastalığına aday olduğunu dile getiren Prof. Dr. Koşar, “50-60 yaş arasında yüzde 40, 60-70 yaş arasında yüzde 70, 80-90 yaş arasında hastalık oranı yüzde 90’a ulaşır. Prostat, gözlük takmak ya da saçların beyazlaması gibi yaşlılığın getirdiği doğal bir rahatsızlıktır. Tıp bu kadar ilerlemesine rağmen maalesef önüne geçilememektedir” diye konuştu.

ERKEKLER YILDA 1 PSA TESTİ YAPTIRMALI

Tetkiklerde öncelikle kan ve idrar tahlilini önemsediklerini, erkeklerin PSA değerlerini yılda 1 kez ölçtürmeleri gerektiğini belirten Prof. Dr. Koşar, 1’inci derece yakınlarında prostat olan bireylerin, hastalığa yakalanma riskinin 2 ila 6 kat daha fazla olduğunu vurguladı.

 

AKVARYUM BALIĞINDAN KÖPEK BALIĞINA DÖNÜŞÜYOR

Hafif hastaların egzersiz, yeme-içme alışkanlıklarına dikkat ederek, normal hastaların ilaç tedavisiyle, ağır hastaların ise cerrahi müdahaleyle tedavilerine devam ettiklerini dile getiren Prof. Dr. Alim Koşar, “Prostatın erken teşhisinde cerrahi müdahale yüzde 100 şifadır. Bizim için teşhis değil, erken teşhis önemli. Erken teşhiste akvaryum balığı kadar şirin olan bir tümör, geç kalınan bir vakada köpek balığı kadar vahşi bir şekilde ilerler” dedi.

DOMATES VE YEŞİL ÇAY

Egzersizin yanında yiyecek ve içeceklere dikkat edilmesi gerektiğini hatırlatan Prof. Dr. Alim Koşar, “Prostatı önlemek amacıyla domates ve yeşil çay çok önemli. Bunların prostat kanserini önlediği belirlenmiş. Özellikle içinde bulunduğumuz dönem domates tüketimi için çok önemli bir dönem. Restoranlarda ya da piknikte yaptığımız közlenmiş domatesin anti kanser özelliği daha fazla. Siyah çay kavrulduğu için antikanser özelliği azalıyor. O yüzden yeşil çay daha faydalı” diye konuştu.

 

MESANE KANSERİNİN EN ÖNEMLİ ETKENİ SİGARA

Ürolojik hastalıklardan bir diğerinin ise mesane kanseri ve böbrek taşı olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Koşar, mesane kanserinin en önemli etkeninin sigara olduğuna dikkati çekti. Her 10 hastasından 9’unun sigara içtiğini anlatan Prof. Dr. Koşar, “Sigara akciğerlerden önce kana, ardından böbreklerden mesaneye iniyor. Mesanede idrarla beklediği için kanseri oluşturuyor. Biz 40 yaş üzeri idrarda kanama şikayetiyle gelen hastaya önemli ölçüde kanser gözüyle bakıyoruz” dedi.

Böbrek tümörü ve taşının Akdeniz ikliminde yaşayanlardan daha fazla gözüktüğünü aktaran Prof. Dr. Koşar şöyle konuştu:

“Su kaybının ter yoluyla atıldığı iklimlerde taş oluşumu kolaylaşır. Antalya bu konuda biraz şanssız. Bol bol su tüketimi gerekiyor. Böbrekteki tümörde erken teşhis ilk 5 yıllık yaşam süresi yüzde 100 iken, 4’üncü evreye gelen bir hastanın ilk 5 yıllık yaşama oranı yüzde 15’e kadar düşebilir. Sinsi ilerleyen ve semptomları belli olmayan bir hastalık olduğu için yıllık kontrol çok önemlidir.”

Diyabetin 5 erken habercisi

Diyabetin 5 erken habercisi

Acıbadem Kadıköy Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı Dr. Özlem Sezgin Meriçliler, diyabetin öncü sinyallerini anlattı.

BU BELİRTİLER VARSA, DİYABETE ADAY OLABİLİRSİNİZ!

Aşağıda yer alan belirtiler diyabete aday olduğunuzun bir göstergesi olabiliyor. Zaman kaybetmeden hekime başvurur ve gerekli tedbirleri alırsanız, diyabetin oluşumunu geciktirebilir, hatta önleyebilirsiniz.

 

Sık acıkmak

Karbonhidratlı, şekerli ve fast food yiyecekler kilo almaya yol açıyor, hareketsiz yaşam da bunu destekliyor. Kilo aldıkça insülinin hücreler tarafından kullanılması zorlaşıyor. Bu zorlanmayla baş etmek için de vücut giderek daha çok insülin salgılamaya başlıyor. Buna kısaca ‘insülin direnci’ deniyor. Ancak artan insülin önceleri kan şekerini kontrol etse bile sık acıkma ve gece açlıkla uyanma gibi şikayetlere yol açıyor.

Doymamışlık duygusu

İnsülin direnci döneminin diğer bir belirtisini doymamışlık duygusu oluşturuyor. Diyabete aday olan kişiler yemekten kalktıktan kısa bir süre sonra açlık ya da mide kazıntısı yakınmasını sıkça yaşamaktan yakınıyor.

 

Tatlı krizleri

Sık acıkma nedeniyle kontrolsüz beslenilmesi sonucunda insülin salgısı daha çok uyarılıyor. Artan insülin de bir süre sonra kan şekerini normalin altına düşürüyor. Düşen kan şekerine bağlı olarak vücut refleks bir şekilde tatlı istemeye başlıyor. Kişi çok şekerli ve unlu gıda tüketmeye başlıyor ve kilo alıyor. Her kiloda insülinin önündeki direnç artacağı için vücut daha çok insülin salgılamak zorunda kalıyor. Daha çok insülin salgıladıkça da kan şekeri düşüklüğü artıyor, bunun sonucunda da tatlı isteği artıyor ve kişi daha düzensiz beslenmeye başlıyor.

 

Baygınlık hissi

Artan insülin bir süre sonra kan şekerinin normal değerlerin altına düşmesine yol açabiliyor. Buna ‘reaktif hipoglisemi’ deniyor. Özellikle şekerli ve karbonhidratlı gıdaların yoğun alındığı öğünlerden sonra 1-3 saat içinde kan şekerinin çok düşmesine bağlı olarak baygınlık hissi, çarpıntı, soğuk terleme sorunları gelişebiliyor.

Kilo alma

İnsülin direncinin yol açtığı kontrolsüz iştah artışı ve tatlı krizleri kilo almaya neden oluyor. Ayrıca insülin yağ dokusunu besleyen bir hormon olduğu için bu dönemde diyetine dikkat eden kişiler bile kilo veremediklerini fark edebiliyor.

 

 

Aşkın ömrüne sofra karar verir

Aşkın ömrüne sofra karar verir

NE YENİR?
 
Mutlu hissetmeye yardımcı

Omega-3 yağ asitleri sadece kalp sağlığımızı korumuyor, aynı zamanda kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlıyor. Yapılan bilimsel çalışmalarda, Omega-3’ün yetersiz tüketiminin depresyon ve anksiyeteye neden olduğu saptandı. Bu nedenle ızgarada pişmiş bir somon, sakinleşmeye yardımcı olur.

 
Sebzelerin gücü adına

Buharda pişmiş sebzeler böyle akşamlarda favori… Sebzelerin pişirilmesi onları gaz yapıcı maddelerden arındırarak sindirimi kolaylaştırır. Havuç, kabak, yeşilfasulye gibi sebzeler, C vitamini ve magnezyum dolayısıyla stresi azaltarak, mutluluk hormonunun artmasına yardımcı olur. Hazmı da kolay olduğundan midede şişkinlik yapmaz.

 
Afrodizyak etkili

Afrodizyak sebze deyince ilk kuşkonmaz gelir akla. Beta karoten, C vitamini ve magnezyum içerdiği için gevşemenize ve mutluluk hormonu salgılamanıza yardımcı olur.

 
Rahatlatır

Izgara et, linoleik asit içermesi nedeniyle stres hormonlarını azaltarak rahatlamaya yardımcı olur. Ayrıca az yağlı etlerin sindirilmesi daha kolay olacaktır.
 
Gülümsemek için

Buluşma stresli ve yoğun bir günün ardından gerçekleştiyse sofrada domates aranmaya başlamalı. İçerdiği beta karoten, likopen, C vitamini ve magnezyum sayesinde depresyona neden olan etkenleri azaltarak gülümsemeye yardımcı olur.

 
Çayla  sakinleşin

Uyumadan önce önerdiğimiz papatya-melisa gibi bitki çaylarını buluşma gecesinde yemek sonrası tercih edebilirsiniz. Sakinleştirici etkisi vardır ve sindirime yardımcı olur. 
 

NE YENMEZ?
 
Bu sefer olmaz

sağlıklı beslenme deyince ilk akla gelen salatadır. Ama salata, her ne kadar lif yönünden zengin, az kalorili ve doyurucu etkiye sahip olsa da buluşma için tercih edilmesi gereken bir yemek değil. Sindirilirken çiğ sebzeler midede şişkinlik ve gaza sebep olabilir.
 
Kafeinden uzak dur!

Gazlı ve kafeinli içecekler midede şişkinlik yapacağı için ilk görüşme için uygun bir seçenek değil.

 
Yağa dikkat!

Şişkinlik hissinin azalması için az tuzlu besinler tercih edilmeli, salamura, turşu, konserve gibi tuz içeriği yüksek besinler tüketilmemeli. Midede uzun süre kaldığından kızartma, kavurma gibi yağ içeriği yüksek besinler şişkinlik hissini arttırır.
 
Pizzayla aşka ara verirsin

Pizza midede şişkinlik yaparak midede rahatsızlığa sebebiyet verebilir. Karbonhidrat içeriği yüksek besinlerin tüketimi ayrıca halsizliğe de sebep olabilir. Karbonhidratlı yiyecekleri dengeli tüketmemiz ve sadece tek bir çeşide yüklenmemek önemli. Pizza üzerindeki sucuk, salam gibi yağlı şarküteri ürünleri de sindirimi zorlaştırarak, gaz sorunu yaşamanıza sebep olabilir.

Transseksüel gencin beyin MR’ı doktorları şaşırttı

Transseksüel gencin beyin MR’ı doktorları şaşırttı

Viyana Üniversitesi’nden bilim insanları erkeklik hormonu verdikleri genç kızın beyin MR’ını da çekti. Uzmanlar genç kızın, erkek olduktan ve hormon verildikten sonra birden fazla işi aynı anda yapamadığını ve bu yetilerinin zayıfladığını farketti.

DİL KONTROLÜNÜ SAĞLAYAN BÖLGE ZAYIFLADI

Beyinde dil ve bölgeler arası iletişimi sağlayan alanın zayıfladığı fark edildi. Bu durum yıllardır süren “Kadınlar Venüs’ten erkekler Mars’tan mı geliyor” tartışmasına da ışık tutacak cinsten.

 

4 HAFTA BOYUNCA TESTOSTERON HORMONU VERİLDİ

18 yaşındaki transeksüel gence 4 hafta boyunca testosteron hormonu verildi. Bunun sonrasında uzmanlar dil kontrolünü de sağlayan Broca ve Wenicke adındaki iki alanda gri maddenin azaldığını keşfetti. Profesör Rupert Lanzenberger konu ile ilgili olarak “Testosteron hormonuna maruz kalan ve kalmayan beyin arasında ciddi bir fark görüyoruz. Bunu transeksüel bir bireyi incelemeden anlamamız imkansızdı. Bu sonuçlar cinsiyet hormonlarının önemini anlatıyor.” dedi.

Fast food yiyeceklerdeki tuz çocukları tehdit ediyor

Fast food yiyeceklerdeki tuz çocukları tehdit ediyor

Hazır gıdalar yetişkinlerin olduğu gibi çocukların da etrafını sarmış durumda. WASH – Dünya Tuz ve Sağlık Hareketi (World Action on Salt and Health) tarafından yapılan araştırma, tanınmış hızlı servis restoranlarında satılan çocuklara yönelik menülerin “endişe verici ölçüde yüksek” tuz oranına sahip olduğunu ortaya koydu.

 

TÜRKİYE’DE 2,4 GRAM, ÇİN’DE 1,4 GRAM

Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk, WASH’ın 37 ülkede yaptığı araştırmanın ülkemiz içinde endişe verici sonuçlar çıkardığına dikkat çekti. 37 ülkedeki hazır ve hızlı gıda çeşitlerini ele alan araştırma, farklı ülkelerde servis edilen aynı çocuk menülerindeki tuz oranının ülkeden ülkeye farklılık gösterdiğini ortaya çıkarıyor.

Aynı tavuk parçalarından oluşan çocuk menüsü Türkiye’de 2,4 gram tuz içerirken, aynı menü Çin’de 1,4 gram, ABD’de ise 1 gramdan biraz fazla tuz içeriyor. Farklı bir şirketin patates kızartmaları için yapılan araştırmada ise aynı ürünün Kanada’da 1,9 gram tuz, Almanya’da 0,9 gram tuz, Avustralya’da ise 0,5 gram tuz içerdiği görülmüş.

Yemek esnasında fazla tuz tüketiminin dolaylı olarak meşrubat tüketmeye yönelttiğini belirten Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk, “çocuklar ne kadar fazla tuzlu gıda tüketirse o kadar çok meşrubat dolayısı ile şeker tüketmiş oluyor. Bu nedenle aynı anda gereğinden fazla tuz ve şeker tüketen çocuklar şişmanlık tehlikesi ile karşı karşıya kalıyorlar” diyor ve ekliyor: “Çocuklarımızın geleceğini yanlış beslenme ile karartmayalım…”

 

4-6 YAŞ ARASINDAKİ ÇOCUKLARIN TÜKETMESİ GEREKEN TUZ MİKTARI, GÜNLÜK 3 GRAMI AŞMAMALI

Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk; “Vakıf olarak toplum sağlığı adına birçok proje gerçekleştiriyoruz. Hastalıkların önlenmesinde en önemli faktörlerden biri şüphesiz ki beslenme.

Fazla tuz tüketimin yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, obezite ve böbrek hastalıklarına neden olduğu belirten TBV Başkanı Timur Erk, “Hayat boyu sağlıklı bir yaşamın temelini oluşturmak ve sağlıklı nesiller yetiştirmek için beslenme alışkanlıkları muhakkak gözden geçirilmeli. Bu konuda da en büyük görev ebeveynlere düşüyor. Tuzun, erken yaşta yeme alışkanlıklarında yer edinmiş olması, hayatın ilerleyen dönemlerinde sağlık sorunlarını beraberinden getirecektir. Bu nedenle bebeklerin, tuzun tadından mümkün olduğunca uzak tutulması ve çocukların fast-food tarzı gıdalarla ‘ödüllendirilmemesi’ hayati önem taşıyor”.

 

TÜKETİCİLER SAĞLIKLI BESİN İSTİYOR FİRMALAR ÜRETİMİNİ BUNA GÖRE DEĞİŞTİRİYOR

Hazır ve hızlı gıda üreten şirketler, tüketicilerin sağlıklı beslenme bilinci sayesinde değişen müşteri tercihleri nedeniyle bir süredir daha sağlıklı menüler oluşturmaya çalışıyorlar. Ancak WASH tarafından yapılan araştırma, menülerdeki tuz oranlarının hala olması gereken düzeye indirilmediğini gösteriyor.

Çocuklara servis edilen 10 menüden 8’inin, 1 gramın üzerinde tuz içerdiği görülürken, bu miktar, 4-6 yaş arasındaki çocukların bir defada alması gereken tuz miktarının üzerinde kalıyor. Bu yaş grubundaki çocukların tüketmesi gereken tuz miktarı ise günde 3 gramı aşmamalı. 4 yaşına kadarki çocuklarda ise bu miktar daha az olmalıyken, sağlıklı bir yetişkinin günde en fazla alması gereken tuz miktarı ise 6 gramı, bir diğer ifadeyle kabaca bir çay kaşığını aşmamalı.

 

‘Obezite et benlerini tetikliyor’

‘Obezite et benlerini tetikliyor’

Akdeniz Üniversitesi Dermatoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yılmaz, et benlerinin, genellikle boyunda, bazen deri renginde bazen daha koyu renklerde genelde küçük sapla tutunmuş yumuşak kabartılar olduğunu söyledi. Et benlerinin boyunun 1-5 milimetre arasında değiştiğini anlatan Yılmaz, halk arasında “et beni” olarak tanımlanan kabartıların obezite ve şeker hastalığıyla bağlantılı olduğunu vurguladı.

“ET BENLERİ ŞEKER HASTALIĞININ BİR HABERCİSİDİR”

Et benlerinin oluşmasında kilo faktörünün önemli olduğunu anlatan Yılmaz, şunları kaydetti:

“Et benlerinin oluşmasında genetik faktörler de etkili. Ailesinde et beni olma eğilimi olanlarda bu risk daha fazla. Yani ‘Annemde, babamda da var’ diye öykü duyarız gençlerden. Kilolu insanlarda et beni olma riski, kilolu olmayanlara göre belirgin derecede fark ediyor. En önemlisi de kişide kilo varsa, et benleri şeker hastalığının bir habercisidir. Bizim dernek olarak, endokrin ile yaptığımız bilimsel çalışmada da et benleri şeker hastalığının habercisi olarak gösterildi.”

“ET BENİ KOPARSA ENFEKSİYON KAPABİLİR”

Yılmaz, “Özellikle et benlerinde şeker hastalığıyla ilgili reseptörlerin fazla olduğu, özellikle kilolu insanlarda benlerin artışı, şekere eğilimli olduğunun göstergesi olarak kabul ediyoruz. Et beni olan insanların şeker hastası olabileceği için önlem alması gerekiyor. Diyetine dikkat etmesi, zayıflaması gerekiyor” diye konuştu.

“TEDAVİSİ VAR ANCAK TEKRARLAR”

Benlerin tedavisinin olduğunu ancak eğilim varsa bunun tekrarlayacağını dile getiren Yılmaz, şeker hastalığına eğilimi olanların kontrol ettirip, önlemleri alması gerektiğini belirtti. Yılmaz, et benlerinin görsel sorun oluşturduğunu vurgulayarak, “İnce saplı olduğu için saç teli döner ve boğulur. Boğulursa düşerler ve oradan enfeksiyon kapabilir. Et benlerinin boğulup kopup, düşmelerinde enfeksiyon kapma riski söz konusu. Boyunda onlarca kabartı da hoş olmayan görüntüdür. Biz deride mikrobu yok ettikten sonra tek tek koparıyoruz” dedi.