Dünyanın en ilginç ve eğlenceli yemek müzeleri

Dünyanın en ilginç ve eğlenceli yemek müzeleri

Berlin, Almanya
Sosis Müzesi

 

Domuz sosisi currywurst, patates kızartması ve bira… Berlinlilerin vazgeçilmez üçlüsü… Almanya’nın başkentinde öğle molalarında, ellerinde currywurst ile gezen takım elbiseli iş insanlarını görmek şaşırtıcı değil. Sosis yüzyıllardır var; ama Alman Herta Heuwer, ketçap ve köri ile servis edilen kızarmış domuz sosisi ‘currywurst’u, 1949 yılında yarattı. Almanların bir numaralı ayaküstü yiyeceği haline gelen currywurst, 60 yaşına bastığında yani 2009 yılında bir de müzeye sahip oldu. Tabii en çok sevildiği kent Berlin’de. Müzede currywurst’un pişerken çıkardığı sesi dinleyebilir, sosis barda ve sosis koltukta zaman geçirebilirsiniz. Şaşırtıcı olsa da müzede currywurst satılmıyor. Ama yemek isteyenler için Berlin’de her köşe başında currywurst büfesi var. Bir sandviçin fiyatı da en fazla 2 Euro.

Yokohoma, Japonya
Noodle Müzesi

 

Japon mutfağının vazgeçilmezi, ‘noodle’ kağıt kaplara gireli 30 yıl oldu. Sadece sıcak suyla üç dakikada leziz bir yemeğe dönüşen ‘cup noodle’, 1971 yılında Nissin firması tarafından geliştirildi. Firma, bununla da kalmadı. Tokyo’ya trenle 30 dakika uzaklıktaki Yokohama kentinde ‘Noodle’ların yüzlercesinin bir arada bulunduğu bir müze de açtı. Müze ziyaretçileri, gezileri sırasında ‘noodle’ tarihi hakkında fikir sahibi olurken, dev noodle kaplarının içlerinde, yapımı hakkında da bilgiler ediniyor. Çocuklar içinse interaktif uygulamalar var. Anne-babalar müzeyi zevkle gezerken, çocuklar aşçılardan noodle yapımını öğreniyor. Ne de olsa hazırlaması, onların bile yapabileceği kadar kolay.

İtalya
Şarküteri Müzesi

Gastronomi kültürü denilince ilk akla gelen ülkelerden birisi kuşkusuz İtalya. Et ve et ürünlerinin oldukça rağbet gördüğü ve şarküteri geleneğinin önemli yer tuttuğu ülkede bir şarküteri müzesi olduğunu biliyor muydunuz? Castelnuovo Rangone kasabasında, Felino Kalesi’nin mahzenlerinde yer alan üç katlı ‘The Museum of Salame’, ziyaretçilerine benzersiz bir deneyim yaşatıyor. Beş bölüme ayrılan müzede sergilenen fotoğraf ve materyaller sosis, salam gibi çeşitli şarküteri ürünlerinin tarih içindeki yolculuğuna tanıklık etmemizi sağlıyor. Dileyen ziyaretçiler, eski üretim tekniklerinden günümüze kadar nelerin değiştiğini öğrenmek için çeşitli film ve belgeseller izleyebiliyor. Dileyenler dünyaca ünlü ve leziz İtalyan salamlarının geleneksel yöntemlerle nasıl yapıldığına tanıklık edebiliyor.

Amsterdam
Peynir Müzesi

 

Peynire düşkünseniz, inek sütünden yapılan geleneksel Hollanda peyniri ‘gouda’ya bayılıyor olmalısınız. Hemen her peynir sever, ‘gouda’nın çeşitleri ile bir tür aşk yaşar. Sırf gouda sevgisi bile sizi Amsterdam’a götürmeye yetebilir. Tekerlek görünümlü peynirler, üretim evlerinde hazırlandıktan sonra, kentin en büyük peynir marketi Alkmaar’a getiriliyor. Üstelik beyaz gömlekli ve yöresel şapkalı ‘peynir taşıyıcıları’ tarafından. Yani pazarda tam bir görsel hazine var. Bununla yetinmeyin. Kentte 1982’de açılan Peynir Müzesi’nde peynir ve tereyağı yapımı hakkında ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz. İçerideki 24 tablo ise 16’ncı yüzyıl Hollandası konusunda size çok şey anlatacak. Tarih sever gurmeler burası size göre!

Wisconsin, ABD
Hardal Müzesi

 

Tuttuğunuz takım yenilse, gidip bir hardal müzesi açar mıydınız? Şimdi okuyacağınız hikâye tam da “Garip ama gerçek” dedirtecek türden. Wisconsin eyaletinde yaşayan emekli bölge savcı yardımcısı Barry Levenson’un taraftarı olduğu beysbol takımı Red Sox, 1986 yılında dünya serisi maçını kaybetti. Levenson tabii ki üzgündü. O akşam bir markete gitti, hardalların önünde bir an durdu. Uzun uzun kavanozlara baktı. Kendi deyimiyle “Hardallar sanki ona bir şey anlatmaya çalışıyordu.” Ve o günden sonra hardal koleksiyonu yapmaya başladı. 1992 yılında Middleton’da Hardal Müzesi’ni açtı. Müze o kadar büyük ilgi gördü ki, artık her yıl ağustos ayının ilk cumartesi günü Middleton’da ‘Ulusal Hardal’ günü olarak kutlanıyor. Müzede bugün 60 farklı ülkeden 5 bin 300 hardal çeşidini bulmak mümkün.

Loire Vadisi, Fransa
Mantar Müzesi

 

Mantar, müzeyi belki de en çok hak eden yiyecek. O kadar çok çeşidi var ki… Hepsi hakkında detaylı bilgi edinmek için bir sürü farklı bölgeye gitmeniz gerek. Ama işin kolayına kaçıp, Paris yakınlarındaki Loire Vadisi’nde 1987 yılında kurulan ‘Musée du Champignon’a (Mantar Müzesi)gidebilirsiniz. Ziyaretçiler, mantar yetişmesine elverişli mağaralarda gezerken, çeşitler hakkında bilgi ediniyor. Turun sonunda mantar da alabilirsiniz. Müzede farklı türde pek çok mantar yetiştirildiği için doğal şartları sağlamak önemli. Bu yüzden bakteri ve mikroorganizma temizliği müzenin başlıca işlerinden.

Liguria, İtalya
Zeytinyağı Müzesi

 

Bir gurmenin mutlaka uzmanı olması gereken konu: Zeytinyağı. Dünyada zeytinyağı üretiminin öncüleri İtalya, İspanya ve Yunanistan. İtalya’da 1992 yılında kurulan ‘Museo dell Olivo’, işin uzmanı olmak isteyenlere çok şey vaat ediyor. Zeytin ağaçlarının tarihinden, zeytinlerin nasıl yetiştirildiğine ve yağın nasıl üretildiğine uzanan bilgiler uzun uzun not almanıza yol açabilir. Müzenin dışında zeytinyağı yapımında kullanılan değirmenlerle ilgili de bilgi edinebilirsiniz. İnsan düşünmeden edemiyor: Böyle bir müze neden Türkiye’de de olmasın? Zeytinyağı Müzesi, 1993 yılında Avrupa Müzeler Topluluğu tarafından ‘Yılın En İyi Müzesi’ ödülüne layık görüldü.

www.beefandfish.com

Mısır piramitlerinin sırrı; Tutankamon’un mezarında iki gizli oda keşfedildi

Mısır piramitlerinin sırrı; Tutankamon’un mezarında iki gizli oda keşfedildi

Eldamaty, kuzey ve batı duvarlarında, 1922’de Tutankamon’un mezarının giriş kapısında bulunanlara benzer çizikler ve izler olduğunu söyledi. Eldamaty Ahram Online’a yaptığı açıklamada “Bu Tutankamon’un mezarının batı ve kuzey duvarlarının arkasında iki gizli mezar odası olabileceğini gösteriyor” dedi.

Reeves geçtiğimiz aylarda, Kraliçe Nefertiti’nin yıllardır bulunamayan mezarının Tutankamon’un mezarının içinde gizli olduğu teorisini ortaya atmıştı. İncelemeler Reeves’in haklı olabileceğini gösteriyor. Reeves, incelemelere göre mezarın tavanının kuzey ve batı duvarlarının gerisine doğru uzandığını söyledi. Reeves gizli mezar odaları hakkındaki teorisinin doğru olduğundan artık neredeyse emin.

Reeves Ahram Online’a yaptığı açıklamada “Duvarların ilk incelemesinden sonra, radar cihazının gelebileceğine dair izin çıkmadan yapabileceğimiz bir şey yok. Radarla bu bulguları doğrulayabiliriz” dedi.

 

Eldamaty, Tutankamon’un mezarının keşfedildiği gün olan 4 Kasım’da iki duvarın radar taraması sonuçlarının açıklanacağına söz verdi.

Reeves, Tutankamon’un mezarının kuzey duvarındaki resminde, Tutankamun’un kraliçe Nefertiti için bir ölüm ritüeli gerçekleştirirken betimlendiğini düşünüyor. Uzmanlar arasındaki yaygın görüş ise, duvar resminde Kral Ay’ın, Tutankamun için aynı ritüeli gerçekleştirdiği şeklinde. Ay ve Tutankamun’un mezarlarındaki duvar resimlerinin incelemesi, Reeves’in teorisini sınayacak.

 

Ağustos ayında Reeves, Tutankamon’un mezarının resimli batı ve kuzey duvarlarının arkasında gizli koridorlar olduğunu ileri sürdüğü bir makale yayınlamıştı. Reeves’e göre bu gizli koridorlar iki odaya açılıyordu, ve bu odalardan birinde Kraliçe Nefertiti’nin kalıntıları bulunuyordu. Nefertiti, Tutankamon’un babası olan monoteist Mısır Kralı Akhenaten’in karısıydı.

Tutankamon’un mezarının basamaklarında duran Reeves Ahram Online’a radar sonuçlarını beklemeleri gerekmesine rağmen, kendi kullandığı fotoğraflarda belli olmayan başka özelliklere de bakma şansı bulduğunu belirtti.

 

Bahsedilen fotoğraflar Tutankamon’un mezarının bir kopyasını çıkarabilmek için sanat kuruluşu Factume tarafından çekilmişti. Yerinde yapılan incelemelerde ise duvarın arkasına uzanan tavan, iki kap girişinin izleri ve kraliyet mühürleri gibi yeni keşifler yapıldı.

Reeves “Çok yakında Tutankamon’un mezarının içinde çok önemli bir keşif yapılacağından eminim” diyor Reeves.

Eldamaty ise mezarda iki gizli odanın bulunmasının çok olası olduğunu söylerken, Nefertiti’nin kalıntılarının burada olabileceği konusunda Reeves’e katılmıyor. Eldamaty Nefertiti’nin, Akhenaten’in krallığının başkenti olan Tel Al-Amaran’da gömülü olduğuna inanıyor.

Eldamaty “Bu araştırma konusunda çok hevesliyim ve bu iki tartışmalı duvarın arkasında birşey keşfedileceğinden eminim” diyor. (Kaynak: Arkeofili.com / Yazar: Ayşe Bursalı)

Tutankamun’un mezarının incelemesi yapılıyor

TUTANKAMON’UN YÜZÜ İLK KEZ SERGİDE 

PİRAMİTLERİN GİZEMİ

 

Topuklu ayakkabı giymemek için 10 neden

Topuklu ayakkabı giymemek için 10 neden

Okan Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Gamze Şenbursa, yüksek topuklu ayakkabıların kadınlarda ortaya çıkardığı rahatsızlıklar hakkında önemli bilgiler verdi:

“Topuklu ayakkabı yüzünden değişen yürüyüşle birlikte dizdeki kuvvetlerde yer değiştirir. Yüklerin yer değiştirmesi dizde osteoartrite (kireçlenmeye) neden olabilir. Çünkü, topuklu ayakkabı giyen kadınlarda dize binen yük normalden % 26 daha fazla.

Ayakkabı içinde ayağın öne doğru eğimli pozisyonu baldır bölgesinin kısalmasına neden olur. Baldır kaslarında kısalığa ve sertliğe yol açar.

MORTON NÖROMASI: Ayağımızda taraklar arasında sinirler bulunur. Yüksek topuklu ve dar burunlu ayakkabı parmaklardaki dokuların sıkışmasına ve kalınlaşmasına neden olur. Bu durum tipik olarak 3. Ve 4. Parmaklar arasında bulunan sinire baskı yapar. Bu da parmaklarda ağrıya ve uyuşukluğa neden olur.

BUNYON: Özellikle dar burunlu ayakkabılar parmakları ciddi şekilde sıkıştırır. Uzun süreli kullanımda baş parmak kenarında bir kemik çıkıntı meydana gelir. Bu çıkıntı ağrılıdır, giderek büyür ve baş parmağın diğer parmaklara doğru eğilmesine neden olur.

 

AŞİL TENDONU: Aşil tendonu vücudumuzdaki en sağlam tendondur. Yürüyüş sırasında vücut ağırlığının 3.9 katı, koşu sırasında ise vücut ağırlığının 7.7 katı kadar yük taşıyabilir. Topuklu ayakkabı kullanımında ayağın öne doğru olan pozisyonu aşil tendonunun kısalmasına neden olur. Topuk yüksekliği ne kadar fazla olursa topuk bölgesinde o kadar fazla ağrı olur ve aşil tendonu yaralanmaya o kadar açık hale gelir. 

AYAK BİLEĞİ YARALANMALARI: Normal yürüyüşte ayağın bütün kısımları yerle temas eder. Ancak topuklu ayakkabıda yerle temas sadece parmak ucu ve ince bir topukla sağlanır. Bu da ciddi denge problemi yaratır. Kişi düşebilir, ayağını burkabilir hatta ayak bileği kırıklarına bile yol açabilir.

 

METATARSALJİ: Ayaklarımız vücut ağırlığımızı taşıyan en önemli organımızdır. Vücut ağırlığının %60’ı topukta %40’ı ise parmaklarda taşınır. Ancak topuklu ayakkabıda bütün yük parmak uçlarına biner ve bu bölgedeki yapılar aşırı yük altında kalır. Yaralanma kaçınılmazdır. Uzun süreli kullanım ise eklemlerde ağrıya hatta ileri seviyede eklem çıkıklarına sebep olabilir.

ÇEKİÇ PARMAK: Dar burunlu ayakkabılar parmakların orta eklemden bükülmesine neden olur. Bükülme kasların kısalmasına ve ayakta gerginliğe neden olur. Ayakkabı kullanımını kısıtlar.

Topuklu ayakkabılar sadece ayakta değil ayak bileğinde, dizde hatta belde aşırı yüklenmelere sebep olur. Vücut ağırlığının yer değiştirmesine neden olarak kalça ve omurga diziliminde bozulmaya neden olur. Dizilimin bozulmasıyla kalça ve bel ağrıları kaçınılmaz olur.

 

Topuk yüksekliği arttıkça ayağın ön bölümüne binen yük artar. 2.5 santimlik bir topuk yüksekliği ön ayaktaki yükün %22, 5 santimlik bir topuk %57, 7.5 santimlik bir topuk %76 oranında artmasına neden olur.”

Topuklu Ayakkabıyla Seksi Olacakken Rezil Olmak 

 

Denediğine Pişman Oldu!

ERKEKLER TOPUKLU AYAKKABI GİYERSE… 

Bebekler için topuklu ayakkabı!

 

Neden Makyajı temizlemeden uyumamalıyız?

Neden Makyajı temizlemeden uyumamalıyız?

 ‘Makyajın amacı, güzelliği göstermektir; ama çok makyajın amacı, yüzünü gizlemektir’ demişler. Siz siz olun makyajınızı çıkartmadan yağaya girmeyin… Neden mi?

Fondoten
Fontoden cildi tamamen kapladığı için deri gözeneklerinin havasız kalmasına sebep olur. Fontoden ciltte maksimum 6 saat kalmalı, daha fazla takdirde havadaki bakterileri ve tozu toplayarak,  mikroorganizmaların cilt üzerinde üremesine sebep olur. Sonuç olarak da deride sivilce oluşur ve siyah noktalar çoğalır. Özellikle gece yatmadan önce yüz temizlenmeli, veya cilt temizleyici sabunla sıcak su ile yıkanmalıdır.  

Ruj
Ruj en çekici makyaj malzemeler arasındadır. Fakat doğru bir şekilde temizlenmezse, dudaklarda çatlamalara ve kurumalara sebep olur ve aksine çok da hoşa gitmeyen bir görünüme yol açar. Dudaklarınızı nemli bir bez ile silip nemlendirici dudak kremi uygulayın, ya da zeytin yağı ile temizleyin.  

‘Köpeğim ruj sürmeden evden çıkmaz’ 

Rimel
Rimel can alıcı bakışların en temelidir ve gözlerinizi çok güzel gösterir. Ancak rimel içeriğine göre en hızlı bakteri toplayan makyaj araçlarının başında yer alıyor. Eğer kipriklerinizin dökülmesini istemiyorsanız, yatarken mutlaka temizlemelisiniz, çünkü makyajınızı silmediğiniz takdirde kirpik dipleri tutulur, bakteri gelişimi göz çevrenizin sıcaklığı artar. Göz kapaklarında ve çevresinde tümörler ve göz içinde kanlar oluşabilmektedir.  

Saç spreyi
Saçınızın formunu korumak için saç spreyinden kullanıyor ve saçlarınızı yıkamadan yatıryorsanız, en azından yukarıda belirtildiği gibi kendinize zarar verirsiniz. Çünkü saç spreyleri saçı kurutur, özellikle de saçlarınız cinsi kuruysa, zaman içinde saçta sorunlar meydana gelir. Eğer spreyi saç diplerine uyguluyorsanız, saç diplerinin havasız kalmasına ve saçlarınızı kaybetmenize neden olur. Bu sebeple yatmadan önce mutlaka saçlarınızı yıkamalısınız.

ÜNLÜLERİN MAKYAJ HATALARI

Erkekler makyaj yaparsa… 

3 erkek makyaj uzamanı kızın yaptığı makyajı yapmaya çalışıyorlar. ortaya pek de başarılı bir sonuç çıkmıyor. 

Neden 80’lerdeki gibi zayıf değiliz?

Neden 80’lerdeki gibi zayıf değiliz?

Kanada’nın Toronto kentindeki York Üniversitesi’nden Prof. Jennifer Kuk, 1980’li yıllarda kadın ve erkeklerin daha zayıf olduğunu söyledi. İnsanların giderek kilo almasının sebebini de, kullanımı yaygınlaşan antidepresanlara ve gıdalardaki hormonlara bağladı. Profesör Kuk ilaçlar ve hormonların fazla kilolara neden olduğunu söyledi.

 

1980’li yıllarda kadın ve erkeklerin kilolarının bu yıllara nazaran daha düşük olduğunu araştırmalarıyla ortaya koyan Kuk, fast-food alışkanlıklarının yayılması, etin yanı sıra bazı hayati gıdaların hormon barındırmasının kilolara etken olduğunu, insanların spor yapmaya zaman ayıramadıklarını belirtti.

 

İlişki tipine göre mekan önerileri

İlişki tipine göre mekan önerileri

Eşinizi, dostunuzu ya da sevdiğinizi etkilemek mi istiyorsunuz? Bunun için onu nereye götüreceğinizi bilmeniz gerek. Unutmayın, birlikte geçireceğiniz birkaç saatlik zaman, ilişkinizin seyrinde belirleyici olabilir.

NOSTALJİ ARAYANLARA: FORNO BALAT 

 

Ununuzu eleyip eleğinizi asmışsanız “Bizim romantiklikle işimiz olmaz, bize nostalji lazım” derseniz yönünüzü Balat’a çevirin. Hem Fener ve Balat’ın sokaklarında kaybolur hem de harika bir yerde yemek yersiniz. Kahvaltı ve öğle yemeği için gidebileceğiniz bir yer. Fener’deki bu yeni gözdemin kruvasanları, pizza ve lahmacunları çok iyi. Mümkün olduğunca organik ürün kullanıyorlar. Güleryüzlü hizmetlerine diyecek yok. (0212 521 29 00)

İLİŞKİ SALLANTIDAYSA: NAİF

 

Baktınız ilişki sallantıda ve taze kana ihtiyaç var, soluğu Tophane’de alın. Devamındaki Karaköy ile beraber bu semt şehrin yeni galerilerine, kafelerine ve restoranlarına ev sahipliği yapıyor. Öğle ve akşam yemeği için  Kılıç Ali Paşa Hamamı, arkasındaki sıradışı dekorasyonuyla iyi bir seçim. Özellikle dolmaları harika. Ege lezzetlerine düşkünseniz doğru yerdesiniz. Kahvaltıları da gayet başarılı olduğundan hafta sonları da gidebilirsiniz.  (0212 251 53 35)

LİMONİDEN BAL TADINA GEÇİŞ: PASTEL 

 

İlişkiniz limoniyse ve acilen tatlandırmak gerekiyorsa Arifi Paşa Korusu önündeki Pastel’i deneyin. Fiyatlar makul, lezzetler iyi, ortam Batılı, sunumlar çok şık, pastalar ise olağanüstü.  Pastel kâğıt yerine keten peçete kullanan nadir kafelerden biri. Lezzetli ürünlerle bunu desteklemek zarafet ve şıklık göstergesi. Sıradanlık bu ülkede bir virüs gibi, farkındalık ise özlemin diğer adı. Deneyin, en azından bir kahve için, memnun kalacaksınız. (0212 265 01 45)

DEĞİŞİKLİK ARAYANLARA: OPS PASSAGE

 

Çok seyahat eden bir çiftseniz Karaköy’ün simge mekânlarından Fransız Geçidi’nde bulunuyor. 13-17 Ekim tarihleri arasında Perulu Şef Roberto Segura mekâna konuk oluyor. Ağırlıklı deniz ürünlerinden oluşan bir mönüye sahip. Nefis el yapımı kokteyller var. Restoranın şık dekorasyonu, karakterli ahşap tavan kaplamaları ve meşe masaları dikkat çekici. Izgara karidesli taboule ile kestaneli çikolata sufleyi deneyin derim. (0212 243 39 07)

HAVA ATMAK GEREKİYORSA: RAVOUNA 1906

 

Yeni bir ilişkinin eşiğindeyseniz sevgili adayını etkilemek için İstiklal Caddesi’ndeki Ravouna 1906 Terrace’a gidin. Mekân geçen aylarda otel, restoran ve caddeye ayrı bir renk katan özgün kafesi ile açılmıştı. Bu sıradışı mimariye sahip binanın en üst katında muhteşem bir Boğaz ve Tarihi Yarımada manzarası sizi bekliyor. Büyüleyici ortam, lezzetli atıştırmalıklar, kokteyller, geniş şarap seçkisi ve eğlenceli müzikler şansınızı artıracak. (0212 924 87 60)

TEKEŞLİLİĞİ SEVENLERE: ROBIN’S KITCHEN

 

Hayatınız gibi ilişkileriniz de doğallık üzerine kurgulanmışsa ve tekeşlilik vazgeçilmezinizse sevgilinizi Robin’s Kitchen’a  götürün. Londra’daki Le Cordon Bleu’dan mezun Şef  Bilal Mert ürünlerin en doğal ve tazesini tercih ediyor. Adını  İngiltere’nin milli kuşu olarak bilinen tekeşli, koruyucu ve sahiplenici kuşu “European Robin’den alan Robin’s Kitchen muhteşem bir Galata Kulesi manzarasına sahip. Modern ve yaratıcı.  (0212 245 94 43)

ZAMAN SIKINTISI OLANA: EGE’DE MAYA 

 

Bir plaza içindeki ofise tıkılmış, koşturmaca içinde geçen bir yaşamda sevgilinize az zaman ayırıyorsanız Ege’de Maya’da bir öğle yemeği yiyin. Mekân Maslak’ta Nazmi Akbacı İşhanı içinde Özlem Yaman Çoban ile Mine Özalp tarafından açılmış. Çıkan otlara göre mönü belirleniyor. Sabah kahvaltısında boyoz, pişi, Datça’dan gelen bal ve reçeller ile İzmir tulumu mevcut. Öğle yemeği servisi de var, pazar kapalı.  (0212 346 16 80)

KAYGISI OLMAYANA: BYSTEAK

 

Evlenip iki çocuğu yaptıysanız ve eşiniz size çantada keklik gibi görünüyorsa midenize ziyafet çekeceğiniz, kimseyi etkileme kaygınız olmayan bir yer biliyorum. Reşitpaşa’da hiç beklemediğiniz bir restoranla karşılaşıyorsunuz: ‘Bysteak’. Semtteki bir kasap dükkânının sahipleri tam karşılarına etin âlâsını yaptıkları bir mekân açmışlar. O meşhur etçilere on basar; yoğurt, salata ve tatlıları da çok başarılı. Aman parmaklara dikkat. (0212 323 59 14)

‘BEN SIRADIŞIYIM’ İMAJI İÇİN: LOKANTA ARMUT 

 

Farkındalık yaratmak, sıradışını keşfetmek üzere kurulu olan ilişkiler için ideal bir yerim var. Burak Zafer Sırmaçekiç uzun zamandır takip ettiğim bir şef; kendi deyişiyle aşçıbaşı. Sene başında açtığı ‘Lokanta Armut’, Küçük- armutlu’da beklenmedik bir şekilde karşınıza çıkıyor. Sadece akşam servisi verilen lokantada ekşi mayalı bir ekmek var ki dillere destan. Mönü çok kalabalık değil. Ancak buna rağmen her damağa hitap ediyor.  (0212 229 22 25)

‘GÖZDE YERLERİ BİLİRİM’ DİYENE: AMAN DA BRAVO

 

Emirgân’ın sırtlarındaki Reşitpaşa’da hiç beklemediğiniz bir restoranla karşılaşıyorsunuz. Sevgili adayına en gözde yerleri bilen insan imajı vermek istiyorsanız ‘Aman da Bravo’ tam size göre. Burada sadece öğle yemeği servisi mevcut. Yemekler çok lezzetli, kapıda en son model arabalar var içeride de cemiyet hayatından bir sürü tanıdık yüz. Aman rezervasyonsuz gitmeyin.
(0212 277 15 16)

Eski iPhone’larda satış patlaması

Eski iPhone’larda satış patlaması

ABD’de birçok Apple müşterisi operatörler aracılığı ile cihazlarını yeni iPhone modellerine yükseltmek için sözleşmelerini yeniliyorlar. Buna bağlı olarak online alışveriş devi eBay ve Gazelle’nin paylaştığı veriler, sadece bir yıl eski iPhone’lar için, yani iPhone 6 serisi için çok daha büyük bir satış pazarı oluştuğunu gösteriyor.

 

ABD’nin önde gelen operatörleri erken yükseltme programlarıyla daha fazla kişinin en son iPhone modeline yükseltme yapmasını teşvik ediyor. Apple da iPhone Yükseltme Programıyla kullanıcıların her yıl yeni bir akıllı telefona sahip olabilmelerini sağlıyor.

eBay, Amazon, Gazelle, Glyde ve diğer satış sitelerinde bir yıllık iPhone’ların 300-500 dolar arasında alıcı bulduğu söyleniyor. iPhone satışları Apple’ın gelirinin üçte ikisini oluşturması nedeniyle bu konu Cupertino merkezli şirket için kritik bir öneme sahip.

eBay, bir yıllık modellerin Eylül 2013’ün ilk yarısında ABD iPhone satışlarının yüzde 43’ünü oluşturduğunu bildiriyor. Bu rakam 2014 yılında yüzde elli, bu yıl ise yüzde 52’ye yükselmiş durumda.

Peki kullanılmış iPhone satın almak için en iyi zaman nedir? eBay ve Gazelle temsilcileri yeni bir iPhone modeli açıklanmadan önce sitede yer alan bir önceki modellerin birkaç hafta büyük bir düşüş yaşadığını söylüyor. Yani satıcıların çoğu bunu isteseler de önleyemiyorlar.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: FOTOĞRAFLARLA iPHONE 6S

8 ayda 50 kilo veren adam

8 ayda 50 kilo veren adam

Genç adam üniversitede pilot olmak isteyince kilo sorunu yine karşısına çıktı. Arkadaş tavsiyesi ile Dr. Ayça Kaya ile tanışan Velioğlu, sevdiği her şeyi yiyerek 8 ayda tam 50 kilo verdi.

130 KİLONUN ALTINA HİÇ İNEMEDİ

Hayatı boyunca kilolu olmuş, çocukluğu ve ergenliği boyunca her ne kadar zayıflamak için, her türlü mücadeleyi verse de kilosu hep 130 kiloların üstünde kalmış. Taha kilo vermeye çalıştığı yılları şöyle anlatıyor “Her şeyi denememe rağmen bir türlü zayıflayamıyordum. Kilolarım yüzünden nefes darlığı, eklem ağrıları, hareket güçlüğü, uykusuzluk, yorgunluk yaşıyordum. Arkadaş bile bulmakta zorlanıyordum. Her girişimim başarısız olunca vazgeçmiştim. Herkes bana mide ameliyatı olmamı söylüyordu. Ancak korktuğum için hep erteledim.”

 

PİLOT OLMA HAYALİ ZAYIFLATTI

Bir yandan da küçüklüğünden beri pilot olma hayalini kuran Taha, Üniversiteye başvurduğunda  kilo problemi yine karşısına engel olarak çıkmış. Kendisine pilot olabilmesi için 50 kilo vermesi gerektiği söylenmiş. O günün Taha’nın hayatında bir dönüm noktası olmuş. Ailece yaptıkları araştırmalarda, yakın bir aile dostu tarafından yapılan bir öneriyle Dr. Ayça Kaya  ve ekibiyle tanışmış.

Taha, öncelikle Kilonun bir hastalık olduğunu fark etmiş. Dr. Ayça Kaya’nın kliniğinde neden kilo aldığı bulunmuş. Gizli şekeri olduğu tespit edilince tedavi olup yeme alışkanlıklarını değiştirmeye başladı. Ayça Kaya’nın sayarak zayıfla olarak adlandırdığı yöntem ile protein, karbonhidrat, meyve sebze gibi besinleri dengeli tüketmeye başladı.

155 kilodan 105 kiloya düşen Taha Velioğlu’nun yaptığı ilk şey ise pilot olmak için okula başvurmak olmuş. 1’inci sınıfı okuyan Taha, “Hedefimde 15 kilo daha vermek var. Umarım 4 yıl sonra pilot olacağım.” diyor.

SAYARAK ZAYIFLAMANIN MANTIĞI NEDİR?

Dr. Ayça Kaya sayarak zayıfla yönteminde beden kitle endeksi ve doyma miktarına göre kişiye özel bir formül belirlendiğini söylüyor. Örneğin pek çok kişide faydalanılan “5333” sayısını formül olarak seçelim. Formülün birinci sayısı günlük alınması gereken tahılı, ikinci sayısı eti, üçüncü sayısı sütü ve dördüncü sayısı da meyveyi işaret ediyor. Yani örneğin 5333 formülü uygulanmak istendiğinde o gün içinde 5 tane tahıl grubundan, 3 tane et grubundan, 3 tane süt grubundan ve 3 tane meyve grubundan yiyebilir anlamına geliyor. Kilo vermek uğruna bir çok kişinin içinde bulunmak zorunda kaldığı ticari yöntemler, çok düşük kalorili, tek yönlü diyet modelleri veya zayıflatıcı yan etkileri olan bazı ilaçlar, çeşitli mucize bantlar, masaj aletleri, diyet kampları, ile kilo veriliyor ancak beraberinde hem çeşitli sağlık problemleri yaşanıyor hem de bu yöntemler bırakılır bırakılmaz bütün kilolar kat kat geri alınıyor.

 

Parkinsonu durdurmanın yolu spordan geçiyor.

Parkinsonu durdurmanın yolu spordan geçiyor.

Haftada ortalama 3 saatlik spor yapmanın, kırklı yaşlarda başlayan beyin küçülmesini durdurarak, parkinson hastalığını önlediğinin kanıtlandığı belirtildi.

BEYNE KAN AKIŞI YAŞLANAN HÜCRELERİ CANLANDIRIYOR

Da Vinci Bilim ve Teknoloji Derneği Başkanı Müge Kanay, egzersizin, beyindeki nöronlar arasındaki bağlantının hacmini arttırarak, beyne daha fazla kan akışı gitmesi ve yaşlanan beyinlerde bile yeni hücreler üretilmesini sağladığını söyledi.

SOLUNAN OKSİJENİN 5’TE BİRİ KULLANILIYOR

Beynin, solunan oksijenin 5’te birini kullandığını ifade eden Kanay, egzersiz yapmanın, beyne gönderilen oksijen tedariğini arttırdığını dile getirdi. Kanay, egzersiz yaparak, kan akışını hızlandırmanın, beyin performansını da yükselttiğini kaydederek, az da olsa egzersiz yapan 60 yaş üzeri gruplarda, bilişsel bozuklukların yarı yarıya daha az görüldüğünü kaydetti.

Daha önce zihinsel egzersizlerin parkinsonu engellediğinin kanıtlandığını hatırlatan Kanay, Memphis’teki Aziz Jude Çocuk Araştırma Hastanesi’nde yürütülen çalışmayla sporun da aynı etkiyi yaptığının ilk defa bilimsel olarak kanıtlandığını aktardı.

“EGZERSİZ ARTTIKÇA BEYİN HÜCRESİ DE ARTIYOR”

Müge Kanay, parkinson hastalarında sürekli nöron kaybı yaşandığını anlatarak, “Yapılan bu çalışmayla, iki aylık fiziksel egzersiz sonrası, hastalarda daha fazla beyin hücresi olduğu görüldü. Egzersiz arttırıldıkça faydasının da doğru orantıda arttığı tespit edildi. Erken yaşta egzersize başlamanın ilerleyen yaşlarda parkinson hastalığı riskini azalttığı da araştırmada keşfedildi” dedi.

SPOR SİNİRLER ARASI İLETİŞİMİ SAĞLIYOR

Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda da fiziksel egzersizin beyinde çok fazla olumlu etkiye neden olduğunun keşfedildiğini dile getiren Kanay, “Yapılan son çalışmayla, egzersizin sinir büyüme faktör seviyelerinde, çeşitli nörotransmitterlerde (nöronlar arasında veya bir nöron ile başka bir tür hücre arasında iletişimi sağlayan kimyasal) ve yeni kan damarlarının oluşmasında artışa neden olduğu tespit edildi” diye konuştu.

Da Vinci Bilim ve Teknoloji Derneği Başkanı Kanay, araştırmaya göre, haftada 3 gün yapılan aerobik egzersizinin, beyin üzerinde pozitif etkisi olduğunun kanıtlandığını vurgulayarak, “Çalışma, parkinson konusu ve tedavisinde önemli bir gelişme olarak görülüyor. İşin en güzel yanıysa, yorucu ya da zorlu bir egzersiz olması bile gerekmiyor. Hafif bir yürüyüş bile yeterli” ifadelerini kullandı.

Avrupa’nın en sıcak noktalarında hesaplı tatil

Avrupa’nın en sıcak noktalarında hesaplı tatil

MAYORKA, İSPANYA: BQ AUGUSTA HOTEL 


Çift kişilik odalarda kişi başı 170 TL, bqhoteles.com

Bq Augusta Hotel, bu mevsimde ortalama en yüksek sıcaklığın 25°C civarında olduğu Mayorka Adası’nın merkezi Palma de Mallorca’ya beş dakika mesafede yer alıyor. Otelde geniş ve canlı renklerde tasarlanmış 74 oda bulunuyor. Otelin ayrıca palmiye ağaçlarıyla çevrili bir havuzu ve geniş bir bahçesi de mevcut. Bölgenin marinası otele 10 dakika yürüme mesafesinde.

SİCİLYA, İTALYA: VİLLA DEL BOSCO HOTEL 


Çift kişilik odalarda kişi başı 130 TL, hotelvdbnext.it

Sicilya bölgesindeki bu otel, bu mevsimde ortalama en yüksek sıcaklığın 25°C olduğu Katanya kentinin merkezinde bulunuyor. Otel, 19. yüzyıldan kalma antik bir binayla modernliği harmanlaması ile dikkat çekiyor. Otelin çağdaş bir anlayışla tasarlanmış odaları metalik renklerde. Yeşillikler içinde, rengârenk çinilerle döşeli bir havuza sahip olan otel, Katanya Katedrali’ne üç kilometre mesafede.

TENERİFE, İSPANYA: VİNCCİ TENERİFE GOLF HOTEL 


Çift kişilik odalarda kişi başı 170 TL, vinccitenerifegolf.com

Ekim ayında sıcaklığın 27°C’yi bulduğu, Kanarya Adaları’nın en büyüğü olan Tenerife’nin güneyindeki bu otel, denize nazır konumuyla dikkat çekiyor. Otelin doğal tonlarda dekore edilmiş odalarının çoğu deniz manzaralı. Geniş bir havuzu ve spa’sı bulunan otel, Tenerife’nin ünlü golf merkezi Golf del Sur’e ve bölgenin dalış merkezi Amarilla Divers’e on dakika yürüyüş mesafesinde bulunuyor.

ALGARVE, PORTEKİZ: PORTO BAY FALESİA


Çift kişilik odalarda kişi başı 145 TL, portobay.com

Portekiz’in ekim ayında sıcaklığı 25°C’yi bulan Algarve bölgesinde, Albufeira kentinde yer alan bu otel, doğayla iç içe bir konuma sahip. Sıcak tonlardaki konforlu odaların çoğu, konuklara balkonlarından çam ağaçlarını ve uçsuz bucaksız maviliği seyretme imkânı sunuyor. Otelde toplam dört restoran ve bar mevcut. Ünlü Falesia Plajı otele yürüyüş mesafesinde.

MELLIEHA, MALTA: PERGOLA CLUB HOTEL & SPA 


Çift kişilik odalarda kişi başı 125 TL, pergolahotel.com.mt

En yüksek sıcaklığın ekim ayında ortalama 25°C olduğu Malta Adası’nda, Mellieha bölgesinde yer alan otel, tepedeki konumuyla konuklara etkileyici bir manzara vaat ediyor. Mavi, yeşil gibi doğal renklerde tasarlanmış odaları olan otelin spa’sında pek çok farklı rahatlatıcı bakım ve terapiler mevcut. Biri panoramik şehir manzaralı olmak üzere iki adet havuzu bulunan OtelBaia Plajı’na ve Picture This fotoğraf galerisine yürüme mesafesinde.

Yüzlerce yıllık restaurantlarıyla ,Madrid’de ne yenir

Yüzlerce yıllık restaurantlarıyla ,Madrid’de ne yenir

İstanbul, Roma, Paris, Londra gibi kadim Avrupa şehirleriyle kıyaslanınca Madrid, genç hatta toy bir başkent.

Belki de bu yüzden içlerinde kafası en karışık olanı: Bir bakıyorsunuz Kuzeyli, bir bakıyorsunuz Akdenizli. Bazen Fransız, bazen Arap. Kafasına esiyor Romalı… Kafasına esiyor Roman…

Fakat sorsanız… Bu dağınık ergen odasının, kendi içinde bir düzeni varmış. Neyi, nereye koyduğunu biliyormuşmuş, şak diye buluyormuşmuş… Karışmayalımmış.

Aslına bakarsanız haklı olduğu bir nokta da var: Ergen Madrid’in 12 önemli lokantası var ki kimi yüz, kimi iki yüz, kimi üç yüz yıldır hâlâ aynı noktada, hâlâ aynı lezzetleri sunuyor. Gelip giden müdavimler, girip çıkan misafirler, Madrid, İspanya, Avrupa hatta dünya değişse de arkalarına aldıkları muazzam tariflerle zamana inat ediyor, bütün ‘ergen odası’ eleştirilerine meydan okuyorlar.

GEZ GEZ ATIŞTIR, DOLAŞ DOLAŞ YE

 

Koca İspanya’nın başkenti olduğuna bakmayın. Bu yeniyetmenin nüfusunu toplasanız anca İzmir, “Şunu boydan boya yürüyeyim” deseniz alayı Kadıköy kadar… Merkezde bir otel bulursanız, her yer düzayak, her şey el altında. Mesela güne sabah Plaza Mayor’da (Büyük Meydan) başlayabilir, öğle Kraliyet Sarayı’nı gezebilir, akşam Kraliçe Sofia Müzesi’nde canım Picasso’ların, Miro’ların keyfini sürebilirsiniz. Ama işin asıl güzeli, bütün bunların başına veya sonuna asırlık lezzetler kondurabilmeniz.

 

  • CENNETİN BİR BASAMAK ALTI: MADRİD

 

Diyelim ki Büyük Meydan civarında alışveriş etmedik butik/girip çıkmadık delik bırakmadınız. Sokak göstericileriyle fotoğraf faslı bile tamam, meydana karşı aperatif keyfini de ziyadesiyle eda ettiniz… Ufak ufak acıkmaya başladıysanız taksiye maksiye gerek yok: 9-10 dakikalık tabanvayla Casa Alberto’nun önündesiniz. Bulunduğu bina, vaktiyle Cervantes’in yaşadığı yer. 1827’den beri matadorların uğrak yeri olan lokanta ‘robo de toro’ yani boğa kuyruğuyla meşhur. Nasıl bir şey derseniz, bizim kuzu inciğin arenaya çıkıp güreş görmüş hali… Ama asıl sürprizi, humuslu şişte ahtapot deneyince görecekseniz.

 Casa Alberto

SABAH TORTILLA, AKŞAM KUZU FIRIN 

Demek öğleden sonraki hedefiniz, Madrid’in Taksim’i olan Güneş Meydanı (Porto del Sol)… Bence çok iyi ettiniz, 109 yıllık tapasçı Casa Abuelo iki adım mesafede. Oturun dışarıdaki masalardan birine; gelsin Galiçya usulü ahtapot, gitsin safranlı morina…   

Oteli merkeze yakın bir yerde tuttunuz ya… Dünyanın tescilli en eski restoranı Botin de burnunuzun ucunda. Sakın kendi yaptıkları mayoneze kendinizi kaptırmayın. Haklısınız, insan ekmeğe sürüp sürüp sadece bununla bile karnını doyurabilir ama ana yemek olarak ısmarlayacağınız fırında süt kuzusu önünüze gelince anlayacaksınız bu restoranın nasıl olup da 290 yıldır ayakta kaldığını.  

Akşam Madrid’in şenlikli gece hayatına daldınız, şehrin Beyoğlu’su Chuega’nın altını üstüne getirdiniz… Tatlı tatlı eğlenmenin acı acı uyanması var tabii… Eğer sabah insanı değilseniz, yataktan son derece nemrut uyanıyorsanız ve gözlerinizi eskaza Madrid’de açtıysanız keyfinizi neyin yerine getireceğini biliyorum: Yine Chuega bölgesindeki Bodega de la Ardosa ve 1892’den beri yaptığı tortilla. Aslında bildiğiniz patatesli yumurta. Ama soğanını/yağını, ölçüsünü/kıvamını öyle bir ayarlıyorlar ki mükemmel bir İspanya sabahı için tek tabanca.

ALEV ALEV SUFLE


Lhardy

“Yok, daha gümüş takımlı/afili, daha beyaz örtülü/asilli bir yer olsun” derseniz, bu yıl 175’inci yaşını kutlayan Lhardy olmalı adresiniz. Kraliyet ailesinin yemek yediği, dünya starlarının uğrak yeri bu restoran ördeği kadar işkembe yemeğiyle de meşhur. Masada yaktıkları, alev alev sürprizli sufle de cabası… Madrid tatilinizi ister hafta sonuna sıkıştırın, ister koca bir haftaya yayın. Her gününüze ayrı bir asırlık lezzet katacak, tam 12 tane restoranı var buranın.

Bizim oğlan haklı galiba: Hepsi de en az 100 senedir aynı yerde, dünyayı umursamadan kendi düzeninde…

 

Bayburt, Yüzünün bir yanı Erzurum, bir yanı Gümüşhane.

Bayburt, Yüzünün bir yanı Erzurum, bir yanı Gümüşhane.

Yüzünün bir yanı Erzurum, bir yanı Gümüşhane… Bir yanı toprak sarısı, sarı sıcak… Bir yanı Karadeniz yeşili, serin mi serin… Kalbi alabildiğine Çoruh! Bir kent düşünün ki kalbinden gürül gürül hayat aksın, bereket aksın… Elinizi uzatıp da dokunacak kadar yakın ve bir o kadar da uzak olsun… Butik, küçük bir kent Bayburt…

 

Hayat ona iki güzel çocuk vermiş; biri Aydıntepe, diğeri Demirözü. Evet, hayat o’na bu iki güzel çocuğu sunmuş ama o da hayat için çok mücadele vermiş. Özellikle de kendi ayakları üzerinde durmak adına… Çocukluk yıllarında Erzurum’a, ilk gençlik yıllarında ise Gümüşhane’ye bağlıymış. Bugün olgun, durgun ve kendi ayakları üzerinde bir kent Bayburt! “En çok kime benziyor? Kime çekmiş?” derseniz biraz Gümüşhane, çokça Erzurum ama en çok da kendine benziyor diyebilirim. Nev-i şahsına münhasır yani…
‘Burada Hayat Var’ bu yıl beşinci yaşını kutluyor ama bendeki heyecan hep aynı, ilk günkü gibi…  Heyecanımı dağıtmak için hızlı bir şehir turu yapıyoruz. İlk durak Saat Kulesi, yaşı Cumhuriyet’in ilanına dayanıyor.

GEÇMİŞ VE GELENEK İNŞAATA YENİK DÜŞMEDEN…

Yıldız Garajı’ndan geçerek Yıldız Cami’ye ulaşıyoruz. Ulu Cami Selçukluların ilk eserlerinden. Etrafında tek tük, son demlerini yaşayan eski Bayburt evleri var. Uzun uzun bakıyorum bir daha karşılaşır mıyız bilemeden.
Sonra ver elini Bayburt Kalesi. Sarı sıcak Bayburt taşlarına sırtımı verip, tepeden hüzünlü şehre bakıyorum. Sarı ve yalnız dağlarına, her şeye rağmen akmaya devam eden Çoruh’a, az da olsa yeşiline, camilerine, toprak damlara, eskiyle yeninin birbirine uzaklığına… Şehirden yükselen inşaat makinelerinin o soğuk ve mekanik sesleri geçmişi, geleneği ufak bir darbeyle yerle bir ediyor.

 

Karamsar düşüncelerimi kalede bırakıp çekim için gönlü büyük, kalbi zengin, memleket sevdalısı Kenan Yavuz’un köyüne gidiyoruz. Kenan Bey, burada baba evini yeniden hayata döndürmüş. Bu arada bize bir müjde veriyor. Bayburt’a ödüllü BaksıMüzesi’nden sonra bir de etnografya müzesi geliyor. Burası aynı zamanda bir kültür evi… Konağın avlusunda küçük bir amfi tiyatro var. Yaz aylarında bir ay boyunca köyde yaşayanlar için
konserler, söyleşiler ve film gösterimleri yapılıyor.

YAPMADAN DÖNMEYİN! 

** Aydıntepe Yeraltı Şehri’ni, Bayburt Kalesi’ni, Çımağıl Mağarası’nı, Sarıkayalar Şelalesi’ni, Şehit Osman Türbesi’ni, Ulu Cami’yi, Yılanlı Köyü, Baksı Müzesi’ni, Kenan Yavuz Konağı ve Kültür Evini görmeden… 
** Çoruh’ta rafting, Kop Dağı’nda kayak, Aslan Dağı’nda piknik yapmadan… 
** Dede Korkut Şenliklerine katılmadan…
** Bayburt balı, ehram, pestil, köme, Bayburt ketesi, kuşburnu reçeli, çayı almadan… 
** Bayburt döneri, yalancı dolma, ziron, açma kete, ekşi lahana, kesme çorba, lor dolması, süt böreği, tatlı çorba, tel helvası yemeden dönmeyin!

 

Bu yazın popüler mekanı Mykonos’tu

Bu yazın popüler mekanı Mykonos’tu

Biri artık ev kiralamış, kendini turist değil adanın yerlisi addediyor. Biri DJ, adanın bir kabininden diğerine atlıyor. Kız kıza tatile kaçan da var, Türkiye’nin hırpalayıcı gündeminden kaçan da… Aslında fakir bir ada olan Mykonos’un turistik başarısının altında Cyclades Arkeoloji Komitesi’nin çalışmaları yatıyor. Adanın silueti 1930’lardan itibaren koruma altına alındı. Ada halkının da katkısı büyük. 1900’lerin başında çalışmak için Atina’ya giden Mykonoslu işçiler, fakir ailelerine para göndermek yerine, aralarında toplanıp Mykonos’un tanıtımı için gazetelere ilan veriyorlardı. Sonradan ABD First Lady’si Jacqueline Kennedy Onassis’i de adaya çeken, bu ısrarlı koruma tanıtım güdüsüydü. Jackie O ismi bugün adanın en büyük gay bar ve beach kulübünün de adı.

ARADA TÜRKİYE FİŞİNİ ÇEKMEK İYİ GELİYOR
İletişim Danışmanı Özlem Çakır:

Sekiz yıldır geliyorum, Anomera bölgesinde ev kiralıyorum. Yunan komşularım var. Artık kendimi turist değil, yerlisi hissediyorum. Yunanistan’da da kriz var ama bence Türkiye gündeminden uzak olmak da insanı mutlu ediyor. Her gün yorucu, üzücü bir şey yaşıyoruz. Türkiye’de tatil yapsanız da fişleri çekemiyorsunuz. Biraz dışında kalmak bile bazen insana iyi gelebiliyor.

EĞLENCE YERİNDE MÜZİK YASAĞI MI OLUR? 
DJ Funky C:

Adanın bir yanı bize çok benziyor, tıpkı 80’lerin sonu 90’ların başındaki Bodrum’u hatırlatıyor bana. Ama diğer taraftan mantalite olarak bizden o kadar farklılar ki… Bir kere sokakta da kulüpte de daha özgürler. Bu da neden Bodrum’u, Çeşme’yi turizmde katladıklarını çok iyi açıklıyor. Mesela tutup eğlence beldesinde ‘gece müzik yasağı’ gibi şeyler icat etmemişler.

KİMSENİN KİMLİĞİ KİMSEYİ GERMİYOR
Müzisyen Aylin Aslım:

Beni burada en etkileyen şey, bize hem bu kadar yakın hem de bir o kadar uzak olması. Ekonomik sıkıntılar sevimsizleştirmemiş insanları. Kimsenin cinsel kimliği, bir diğerini germiyor. Adaya çıkar çıkmaz bu hava insana ilaç gibi geliyor, Türkiye’de bunları ne kadar özlediğimizi fark ediyoruz. Ya da memleket meselelerinden o kadar zehirlenmişiz ki, ülkeden ayağımızı iki adım öteye çıkarınca bile kafamız rahatlıyor.

 

TÜRKLER BURADA GÖRMEK İSTEDİĞİMİZ

HALKLARIN BAŞINDA GELİYOR

 


Konstantinos Koukas bütün Yunanistan’daki en genç belediye başkanı. Adada kimle konuşsak ona bayılıyor. Belediye başkanı olarak derdi, bizimkilerle aynı: “Merkezi hükümetten yerli nüfusa göre ödenek alıyoruz ama nüfusumuzun onlarca katını ağırlıyoruz…”

Koukas sık sık İstanbul’a geliyor; Reina, Anjelique Boğaz’da popüler neresi varsa biliyor. 32 yaşında olmasına rağmen adanın henüz bir first lady’si yok. Peki bekâr başkanın bu sultanlığı ‘gayler adası Mykonos’ta nasıl yankılanıyor dersiniz? Bizdekiyle aynı: Bol bol dedikodu…

Türk turistler Mykonos için ne ifade ediyor?
Yaz boyunca hemen her gün İstanbul’dan direkt uçuşlar var. Sanırım, Bodrum üzerinden de gelenler var. Ayrıca cruise turları ve teknelerle geliyorlar. Türkiye’den gelenlerin sayısında her yıl ciddi bir artış yaşıyoruz. Mykonoslular, bütün diğer ziyaretçiler arasında komşularının buradaki varlığından çok memnun. Otelde, mağazada ya da lokantada, benzerliklerimizden dolayı daha kolay iletişim kuruyorlar. Ortak bir yaşam tarzımız var, hayattan keyif almayı seviyoruz. Ayrıca giyimden yemeğe, müzikten gösteriş merakına kadar zevklerimiz benzer. Siyaseten doğru olmaz, o yüzden “en çok” diyemiyorum ama evet, Türkler burada görmek istediğimiz halkların başında geliyor. Üstelik iyi harcıyorlar…

Bu harcamanın yaklaşık miktarı konusunda bir istatistik ya da tahmininiz var mı?
Ölçmek çok zor. Gelen insan sayısı da bir veri sağlamaz; çünkü kimi gider restoranda 50 Euro harcar, kimi 5 bin… Ama şunu söyleyebilirim: Türkler başka milletler gibi yazın şu ya da bu zamanında gelmiyorlar. Sezonun başından sonuna kadar buradalar.

Schengen vizesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Mykonos belediye başkanı yerine, Yunanistan başbakanı olsaydınız, iki ülke arasındaki trafiği arttırmak için ne yapardınız?
Yunanistan başbakanı olsaydım her şeyden önce vize sistemini değiştirirdim. En azından Mykonos gibi turistik yerlerde daha yumuşatılabilir. Rodos’ta olduğu gibi Mykonos için de günlük vize uygulaması talep ettik ama Türkiye’ye uzak olduğumuz için, günlük ziyaret yapılamayacağı gerekçesiyle reddedildi.

Son bir-iki yıldır Mykonoslu ve İstanbullu işletmeciler ortak organizasyonlar, partiler yapıyor. Mykonos’a yatırım yapmaya heveslenen Türklere neler tavsiye edersiniz?
Mykonos bakir bir yer değil. Her şey var, rekabet çok fazla. Yani biri buraya gelip başarılı olmak istiyorsa, iyi yatırım yapıp, çok para harcayıp, en iyisini yapmak zorunda.

 

YENİLGİNİN RESMİDİR!

 

“Sanırım Bodrum’da beş yıl geçirdikten sonra yeni aşkımı buldum: Vivela Mykonos yani Yaşasın Mykonos!” (Eda Taşpınar)

 

ADA SAHİLLERİNDE BEKLİYORLAR

 

Biri Türkleri Yunanlardan çok seven bir barmen, biri Baran Süzer’in kankası, diğeri beach işleten bir Alman… Türklerin bu yaz adada en rağbet ettiği ‘in’ yerlerin insanları anlatıyor…

 

İSTANBUL’DA BAŞKA, BURADA BAŞKALAR
Interni’nin barmeni Angelos:

Türkleri seviyorum. Çoğu zaman Yunan müşterilerden daha çok. Ama ilginç bir nokta var: Interni ve Lucca’nın ortak partisi için İstanbul’a da geldim, burada İstanbul’daki hallerinden tamemen farklılar. Belki de adanın havasına giriyorlar.

HERKESLE İLETİŞİM KURUYORLAR
La Bikina’nın sahibi Adonis: 

Türkler barımı neden seviyor, bilmiyorum. Belki İstanbul’daki yerler gibi içe içe ve rahat bir yer olduğumuz için. Diğer Avrupalılara göre eğlenmeyi daha çok seviyorlar. Üstelik bunu kendi gruplarıyla yapmıyorlar, herkesle iletişim kuruyorlar.

EĞLENMEYİ HERKESTEN İYİ BİLİYORUZ
Seasatın’in sahibi Yorgo:

Ailem Türkiye’den. Soyadım bile Türkçe: Çolakis… Türk kafasıyla büyüdüğüm için iyi anlaşıyoruz. Önce yemek, sohbet, sonra masaların tepesinde buluyoruz kendimizi. Biz iki halk eğlenmeyi dünyadaki başka herkesten daha iyi biliyoruz.

SİZİN İÇİN ‘YURTİÇİ’ OLDUK
Nice&Easy’nin sahibi Manos:

Baran Süzer, Alican Ulusoy, Özgür Altun gibi sık gelen Türk arkadaşlarım var. Mesela Baran her yıl olduğu gibi iki hafta kaldı, vedalaştık, gitti. Sonra telefon açtı, “Alican’ı da aldım hafta sonu tekrar geliyoruz” dedi. Direkt uçuşların etkisi büyük. Mykonos Türkler için ‘yurtiçi’ gibi oldu.

MÜŞTERİMİZİN YÜZDE 70’İ TÜRKLER
Scorpio’s’un sahibi Thomas:

Yeni açıldık ama Türkler herkesten önce keşfetti, müşterilerimizin yüzde 65-70’i Türktü. İstanbul’dan Lucca, Suma Beach gibi yerlerin işletmecileri buraya geliyor. Rahat insanlarsınız. Zaten en yakın arkadaşım da bir Türk: Cüneyt Yılmaz. 

BURASI BORDUM OLUYOR
Alamagou’nun sahibi Andreas:
Hadi önce bir “Şerefe” (Türkçe söylüyor) diyelim… Türkler adaya 10 yıl önce gelmeye başladı. İlk gelenler Bodrum, Çeşme gibi yerlerde hep aynı insanlarla karşılaşmaktan sıkıldıklarını söylüyordu ama şimdi burası da oralar gibi oluyor. Benim yerim biraz farklı. Nammos gibi Türkbükü’nü anımsatmıyor onlara. Patron patron tipler göremezsiniz, gösteriş merakı yok. Rahat ediyorlar.

HERKESE YER VAR
Jeopolitik uzmanı ve stratejist Marco Vicenzino:

 

Yazlarımı burada geçiriyorum. Gördüğüm şu ki krizden dolayı  azalan Yunan turistlerin yerini Türkler dolduruyor. Ada ekonomisi için kilit önemde. Türk zenginlerin gösteriş merakına gelince… Bence bu, nereden geldiğinizle değil kim olduğunuzla alakalı bir şey. Kimi öyledir, kimi böyle. Burada her insana göre yer var.

SAYILARLA MYKONOS
– ETS’nin önümüzdeki yıl cruise gemileriyle adaya taşıyacağı yolcu sayısı 30 bin.
– Adaya haftada 4 gün uçuş yapan Borajet’in uçak doluluk oranı yüzde 89.
– Bu sene Atlasglobal’le adaya uçan yolcu sayısı 5 bin 500. Aralarında cruise ve havayolu yolcularının yanında; Mykonos’a özel tekneleri ya da mavi tur teknelerinin yolcuları da var.

  • MİKONOS YOLCUSU KALMASIN

  • EĞLENCENİN ZİRVE YAPTIĞI ADA

  • ÇİRKİN BİR ADA NASIL TURİZM FENOMENİ OLDU

 

Selülit önmele yöntemleri

Selülit deri alt yağ tabakasında kan ve lenf dolaşımının bozulmasıyla yağ dokularında  fibrotik bantların oluşumyla meydana gelir. Portakal kabuğu görünümdeki selülit her 10 kadının 9’unda görülmekte.

SELÜLİTİN SEBEPLERİ NELERDİR?



Genetik yatkınlık
Düzensiz, yağlı, aşırı karbonhidratlı ve dengesiz beslenme
Hareketsizlik
Az sıvı tüketmek

BESİNLERLE SAVAŞ AÇIN
Diyetisyen ve Beslenme  Uzmanı Seçil Kenar, asştli içecekler, çay, kahve tüketiminin çok fazla olmasının vücudu susuz bırakıp selülit oluşumunu hızlandırdığı için çayı günde 2 fincan, kahveyi ise 1 fincan üzeri tüketmemeyi öneriyor. Bununla birlikte yeni selülit oluşumunu engellemek ve  var olan selülitlerinizden kurtulmak için sıvı alımını arttırmanıza ve günde en az 2lt su içmenize dikkat çekiyor.

SELÜLİTSAVAR BESİNLER


MAYDANOZ, BEYAZ TURP, ÇİLEK, ANANAS

Vücuttan ödemi atarak, dolaşımın düzenlenmesine yardımcı olur. Bununla birlikte Ananasta bulunan bromelin enzimi selülitlerden korunmada etkilidir. Ananas, gün içerisindeki meyve tercihleri arasında yerini almalı.

MUZ

Potasyum deposu olan muz aynı zamanda harika bir enerji kaynağıdır.Kan dolaşımınzı hızlandırarak selülitlerinizin azalmasına yardımcı olur.

 

TURUNÇGİL MEYVELER

Portakal, greyfurt ve mandalina benzeri turunçgiller içerdiği yülksek C vitamini miktarıyla selülitle savaşınızda yardımcınız olacak. Kolajen yapımında görevli C vitamini sayesinde vücudunuzda biriken yağ hücrelerinin selülit oluşumunu engeller. Fakat kan dolaşımına  da yardımcı bu meyveleri  çok fazla tükettiğinizde içerdiği su ve şeker sebebiyle sinidiriminiz yavaşlar ve selülit oluşumuna sebep olabilir.

ZENCEFİL

Metabolizmayı hızlandırıcı etkisi vardır.

 SELÜLİT İÇİN ESTETİK YÖNTEMLER

 

KAVİTASYON

Ultrasonik ses dalgalarıyla varolan yağ dokusunu ve selülitli dokulaeın tedavisi yönteminde kullanılan kavitasyon, hem istenmeyen kilolara hemde selülite karşı savaşınızda cilt dokunuzu sıkılaştırarak size yardımcı olur.

SMOOTH LINER

Selülitli bölgeye lokal anestezi uygulanarak selülite sebep olan fibrotik bantlar kırılımasıyla gerçekleşen  smooth liner uygulaması ile selülitlerinizin azalmasını sağlayabilirsiniz. Radyofrekans enerjisi sayesinde metabolik aktivasyonunuzuda hızlandıran uygulama aynı zaman kan ve lenf dolşaımını da aktifleştiriyor.

SELÜLİT EGZERSİZLERİ

Selülit için etkili egzersizler pilates, tempolu yürüyüş  ve yüzmedir.Ancak aralarında en etkilisi pilatestir. Selülitlerinizden kurtulurken aynı zamanda vücudunuzun şekillenmesini sağlayan pilatesi spor salonlarında eğitmenlerle veya evde alacağınız pilates DVD’leri ile yapabilirsiniz.

Doğru beslenme ve zayıflamak için neler yemelisiniz?

Doğru beslenme ve zayıflamak için neler yemelisiniz?

Et Tüketirken Diğer İhtiyaçlarınızı Göz Ardı Etmeyin!

Et, demir, B 12, folik asit ve birçok vitamin-mineral yönünden zengin olsa da metabolizmamızı çalıştıran posa ve C vitamininden oldukça fakirdir. Et tüketimi arttıkça kişinin vücudundaki toksin oranı da artar; bu da C vitamini gibi bir antioksidana ihtiyacı açığa çıkarır. Öğününüzü planlarken bunu göz önüne almanız gerekir. Bunun için;

 

– Etinizi olabildiğince posa ve C vitamininden zengin olan çeşitli sebzeler ile pişirin veya tüketin.

– Etli yemeklerde portakal veya domates suyu için.

– Posa ve su içeriği yönünden zengin salataları sofranızdan eksik etmeyin. Böylece sindirimi zor olan etlerin, gaz, şişkinlik, kabızlık gibi rahatsızlıklar yaşatmasına engel olabilirsiniz.

– Demirin emilimini artırdığı bilinen C vitamininden zengin sebze ve meyvelerin tüketin. Kansızlık probleminiz varsa faydalı olur.

 

İkramlara hayır demek zorunda değilsiniz ama bunları yapabilirsiniz;

– Abartıya kaçmadan küçük porsiyonlarda yiyin.

– İkram edileni seçme şansınız varsa hamurlu tatlılar yerine daha hafif olan sütlü tatlıları tercih edin.

– Hamur tatlı yediyseniz kan şekeri kontrolü için tatlı tüketiminin ardından süt veya ayran için.

– Kahve ve çay yerine bitki veya meyve çaylarını tercih edin. Bayramda artış gösteren kahve ve çay tüketimi aşırı miktarlara ulaştığında uykusuzluk, mide problemleri ve kalp ritim bozukluklarına neden olabilir.

– Sağlıklı beslenmeyi yaşam tarzı haline getirin. Böylece diyet yapmak ve bayramlarda diyetinizi bozmak zorunda kalmazsınız. Her ortamda var olan seçeneklerden kendi mönünüzü belirleyebilirsiniz.

– Şeker hastası iseniz ara öğünleri atlamayın ve çok uzun süre aç kalmayın. Bunun için gideceğiniz yere ara öğününüzü de beraberinizde götürebilirsiniz.

 

BAYRAMA ÖZEL MENÜ

Kahvaltı

·         Açık çay

·         Beyaz peynir, dil veya kaşar peynir

·         Bol maydanoz, dereotu, nane, taze biber

·         Zeytin

·         1 dilim börek

·         2 dilim tam buğday unundan ekmek

Ara

·         4 kayısı veya 1 incir ve 5 badem

Öğle

·         Bol salata (zeytinyağı ve nar ekşili sos ile)

·         Zeytinyağlı sebze yemeği

·         1 kase yoğurt

·         Fırın makarna/ börek veya ekmek

Ara

·         1 fincan sütlü kahve ve kuru meyve veya sütlü tatlı ve ya meyve tatlısı

 

Akşam

·         Bol salata           

·         Izgara et veya köfte

·         1 ayran veya cacık

·         Bulgur pilavı (sebzeli)

Gece

·         Taze mevsim meyveleri

 

Koşu nasıl yapılmalı

Koşu nasıl yapılmalı

Koşu, spor sırasında fazla efor sarf edilmesi ve ertesi gün çekilen kas ağrıları nedeniyle bir çok insanın denemekten korktuğu bir aktivitedir. Nefes nefese kalınan koşular ve uygun olmayan koşu parkurları ise koşuya başlayanların en sık düştüğü hataların başında gelir. sağlık sorunu olmayan ve koşuyu günlük spor aktivitesinin bir parçası haline getirmek isteyen herkes uygun bir program ve doğru yapılmış bir planlama ile koşu yapabilir.

Koşuya yeni başlayanlar için en önemli noktalardan birisi vücuda kondisyon kazandırmak için süre vermek ve koşuyu yürüyüş molalarıyla dengeleyerek vücudu koşuya alıştırmaktır. Düzenli takip edilen bir koşu programıyla iki ay sonra en az 8 kilometre yolu durmaksızın koşmak bir hayal olmaktan çıkar.

İyi bir koşu için öncelikle koşu ekipmanlarının tam olması gerekir. Bunun başında bir çift kaliteli spor ayakkabısı ve terletmeyen spor kıyafetleri gelir. Özellikle son zamanlarda spor markalarının tasarımcılarla işbirliği içerisinde tasarladığı birbirinden şık koşu ayakkabıları bulunuyor. Arkası sert olan koşu ayakkabıları bilek kısmını korurken, ayak başparmağı ayakkabı içerisinde rahat hareket ettirilen modeller seçilmeli, taban yapısı da vücut ağırlığını eşit şekilde yayan ve koşu sırasında vücudun dengesini sağlayan bir yapıda olmalıdır. Teri emebilen, hava şartlarına uygun ve vücut ısısını belli seviyede tutan spor kıyafetleri tercih etmek de koşunun daha konforlu ve rahat geçmesini sağlar.

Koşuya yeni başlayanlar için uygun bir rota seçmek ve genellikle toprak veya yeşillik alanları seçmek koşu sırasında vücuda uygulanan baskıyı azaltacaktır. Sert zeminler ve yollar koşu için uygun değildir. Kaldırımlarda veya yol kenarlarında yapılan koşular için ise trafik akışına dikkat etmek olası kazaların önüne geçer. Koşuyu yalnız yapmamak ve koşu sırasında sohbet etmek koşu hızını ayarlamaya yardımcı olur. Bu nedenle koşu planına sohbeti sevilen bir arkadaşı dahil etmek hem motivasyon hem de performans açısından etkilidir.

YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN KOŞU PLANI

30 dakikalık bir koşu planı için ilk hafta 3 dakika koşu 2 dakika yürüyüş ideal olacaktır. Bu tempoda haftada 3 kez koşulması ve en az 5 kere tekrar yapılması idealdir.

İkinci ve üçüncü haftalarda ise 5 dakika koşu 2 dakika yürüyüş haftada en az 3 kez ve 5 kere tekrarlı şekilde uygulanabilir.

Dördüncü haftaya gelindiğinde 6 dakika koşu 2 dakika yürüyüş yeterli olacaktır. Haftada 3 kez tekrar edilen koşu programı 5 kere art arda tekrarlanmalıdır.

Beşinci ve altıncı haftalarda ise 8 dakika koşu ve 2 dakika yürüyüş denenebilir. Haftada 3 kere gerçekleştirilen koşu programı en az 5 kere tekrar edilmelidir.

Yedinci ve sekizinci haftada 10 dakika koşu ve 2 dakika dinlenme kondisyonu belli bir seviyeye gelenler için ideal olacaktır. Haftada 3 kere tekrarlanan program, 5 kere tekrarlanmalıdır.

Türkiye’nin en iyi 10 çarşısı

Türkiye’nin en iyi 10 çarşısı

KAPALIÇARŞI / İSTANBUL

 

İçeriye girdiğiniz andan itibaren etrafınızı saran mistik havasına kapılacaksınız. İçerisinde mücevherler, el dokuma halılar, 4 bin dükkânla dünyanın büyük çarşısı. Yılda 91 milyon ziyaretçiyle dünyanın en fazla ziyaret edilen turizm mekânı. Beyazıt.

KEMERALTI ÇARŞISI / İZMİR

 

Konak’taki çarşı İzmir’in tanıtımına katkıda bulunuyor. Üzeri kiremitle örtülü. Ancak 19’uncu yüzyılın sonlarında bu özelliğini yitirdi. İçerisinde kafeler, sinemalar, kilim, kıyafet mağazaları var. Tarihi çarşı farklı dokular barındırmaya devam ediyor. Konak.

MISIR ÇARŞISI / İSTANBUL

 

Eminönü’ne gittiğinizde kalabalığı takip edin, sizi Yeni Cami Külliyesi’nin içinde yer alan çarşıya götürecek. İçerisinde adını bile duymadığınız baharatlar mevcut. Ayıca hediyelik eşya, nadir bitkiler, seramik ve tekstil ürünleri satılıyor. Fatih. 

BAKIRCILAR ÇARŞISI / GAZİANTEP

Çarşı ismini 16’ncı yüzyıldan itibaren şehrin en önemli zanaat dalı olan bakırcılıktan aldı. Günümüzde eski popülerliğini yitirmiş olsa da ustalığın ve emeğin birleşerek oluşturduğu eşsiz bakır eserlerden almadan kentten ayrılmayın. Şahinbey.

MARDİN ÇARŞISI / MARDİN

 

Mardin’in mistik havası çarşıya da hâkim. Saffet Emre Tonguç, “Mardin çarşısı büyüleyici. Yerel el sanatlarıyla uğraşan ustalar köşe başlarını tutmuş. Zamanı şimdilik durdurmuşlar” diyor. Dikkat edin, gezerken kaybolmayın. Merkez.

BEŞİKTAŞ ÇARŞI / İSTANBUL

İlçenin kalbi burada atıyor. Gün boyu hareketli olan çarşı meşhur Beşiktaş taraftar grubunun da merkezi. Balıkçıları, restoranları, tatlıcıları, kafeleri ve mağazalarıyla İstanbulluların buluşup vakit geçirdiği bir yer. Beşiktaş. 

SAFRANBOLU ÇARŞISI / KARABÜK

 

Safranbolu, Osmanlı kent mimarisini yaşatan evleriyle ünlü. Tarihi çarşıda yöresel hediyelik eşyalar, lokantalar, kahvehaneler ve el ustalığı yapan işyerleri var. Deriden ayakkabı üretimi yapılan bir tek yemenici kaldı. O da Erhan Başkaya. Safranbolu.

ULU ÇARŞI / BURSA

Ulu Cami’nin yanı başında bulunan çarşı turistlerin uğrak yeri. Ünlü Bursa havlularının satıldığı dükkânlar, gözlükçüler, saatçiler ve hac ürünlerinin satıldığı 120 adet yer var. Evlenecek olanlar da çeyizlerini buradan alıyor. Osmangazi.

UZUNÇARŞI / ANTALYA

 

Cumbalı evleri, mor begonvilleri, yasemin kokusu ve arnavutkaldırımlı yoluyla huzurlu bir alışveriş ortamı sunuyor. Yokuş yukarı uzanan sağlı sollu dükkânlarda hediyelik eşyalar, takılar, kilimler, tablolar satılıyor. Kaş. 

BEDESTEN KAPALIÇARŞI / TRABZON

 

Haldun Hürel, “Tarihimizin en önemli kentlerinden biri olan Trabzon’da günümüze kalabilmiş tarihi bir çarşı. Her ne kadar restorasyonlarda ufak zararlar görmüş olsa da mimarisiyle ülkemizin en önemli çarşılarından biri” diyor. Merkez

Portland hakkında bilgiler

Portland hakkında bilgiler

Cuma

16.00
BEŞ ÇAYI HAZIR
Rus ve Pasifik kültürlerini buluşturan aşırı süslü Rus restoranı Kachka bugünlerde çok moda. Happy hour için önceden yerinizi alın. İçkiyle sunulan meze benzeri hardallı, biberiyeli, votka emdirilmiş matsutake mantarını (27 TL),  dana etinden yapılmış Rus mantısını (27 TL) tadın. Sonra Ground Kontrol’e uğrayıp gençlik yıllarınıza dönün. Bozuk para yutan makinelerde 1980’lerin popüler oyunlarını oynayın. Masaların 30 dakikası 30 TL.

19.30
ŞEFİN ŞOVU


Atıştırmalık, hafif yemek kültürüyle tanınan şehirde Ava Gene’ye rastlamak büyük şans. Mümkünse mutfağın yanı başındaki şefin masasına oturun. Bu sayede yemeğinizi mutfaktaki müthiş gösteriyi izleyerek yiyebilirsiniz.

İştahınızı dizginleyip ana yemek siparişi vermeyin, ‘giardini’ mönüsüyle yetinin. Her biri malzemeleriyle isimlendirilmiş küçük tabaklardan nadide lezzetleri tadın. Narenciye, avokado, anason, şamfıstığı, zeytin, yumurta, Meyer limonu, lakerda gibi mezelerin fiyatı 33-40 TL arasında.

22.00
GECENİN RİTMİ
Mississippi Avenue’da, restorasyonla yenilenmiş bölgelerden birindeki Mississippi Studios müzikseverlere İtalyan folk gruplarından, Porto Riko’lu rock’çılara kadar farklı müzikleri dinleme imkânı sunuyor (biletler 15-60 TL). Konser aralarında barın ardındaki dar geçitten ulaşabileceğiniz ‘saklı bahçe’ye gidin.

Alberta Arts District’s Expatriate, size Tayland genelevi dekorlu film setini  çağrıştıracak bir restoran. 2014 James Beard ödüllü şef Naomi Pomeroy’un mutfağı Asya esinli. Çerez niteliğindeki kokteyllerin fiyatı 18-50 TL arasında. Pierre Ferrand 1840 konyağı, limon, palmiye şekeri, sarı chartreuse likörü, taze badem şurubu ve mavi Curaçao ile yapılan Hollygrove’u tatmanızı tavsiye ederiz (42 TL).

Cumartesi

08.00
SADE OLSUN
Pip’s Original’ın mönüsündeki ballı, deniz tuzlu ya da tarçın şekerli leziz çöreklerin fiyatı 10 TL. Çorbalı bir kahvaltı için HA & VL’den bir kâse Vietnam taze erişte çorbası içebilirsiniz.  Her gün mönüde iki yemek seçeneği bulunuyor. Cumartesileri öğle saatlerine doğru en çok talep edilen yemekleri baharatlı biftek, et suyunda limon otlu erişte, et suyunda balık köftesi (28.50 TL).

10.00
TADINI ÇIKARMAK İÇİN TASARLANDI


 

Merkezdeki West End bölgesi, kitapçı Powell’s ile meşhur. Radish Underground’da Yeni Zelanda’dan ithal doğal pamuktan rengârenk çamaşırlar gözünüzü kamaştıracak, asırlık şapkacı John Helmer Haberdasher’de bereden hasır şapkaya kadar ne ararsanız var. North of West, 30 yerel tasarımcının tekstilden seramik ve mücevhere farklı ürünlerini sunuyor.

Tatlı şöleni için gideceğiniz Maurice’de anason likörü, çikolatalı çörekler, greyfurtlu pudding, tarhunlu ve üzümlü somon gibi lezzetler sizi bekliyor (şarap, meze, tatlı, çay dahil kişi başı 60 – 90 TL). Maurice, saat 11.00’den itibaren öğlen servisine başlıyor.

12.30
PORTLAND TUHAF OLMALI
Tuhaflıklar müzesi Freakybuttrue Peculiarium’a giriş ücretsiz. 1967’de kurulan müzede bir de dondurmacı bulunuyor. Koleksiyondaki komik hediyeler, böcek şekerlemeleri, tuhaf objeler en çok çocukların ilgisini çekiyor. 

Sellwood semtinde, ABD’nin en eski tematik eğlence parkının yakınlarında görülmeye değer bir müze daha var: Ping Pong’s Pint Size Puppet Museum. Bu da ücretsiz. İki emekli kuklacının evlerinde kurduğu müzede eski kuklalar sergileniyor, atölyede üretim süreci gösteriliyor, ayrıca salonda kukla gösterileri yapılıyor.

 

 

 


Portland biralarıyla ünlü bir şehir. Tadımlık biralar tahta tepside servis ediliyor. Columbia Nehri boyunca gün boyu koşu yapan ya da bisiklete binenlere rastlayabilirsiniz.

13.30
FASULYEDEN BARA
Woodblock Chocolate bir aile işletmesi. Çikolata yapımını atölyesinde görebilir, butik ürünlerinden satın alabilirsiniz. Biraz daha ileride, Clay Pigeon’daki Cyril’s az bilinen bir peynir ve şarap barı.
Peynirci Steve Jones, New York’taki benzeri mağazalarda, ünlü restoranların şarap kavlarında çalıştıktan sonra eşiyle birlikte burayı kurmuş.
Peynir seçimi size kalmış, fakat şaraplardan kırmızı Clay Pigeon’ı (üçlü paket 36 TL) mutlaka deneyin.

16.00
FIÇIDA TADIM
Biralarıyla ünlü bu şehirde tadım için yeni açılan küçük birahaneleri bulmalısınız. Ex Novo Brewing, sıradışı bir bira üretmiş. Moonstruck, aynı isimli çikolata ve habanero biberinden yapılıyor. Base Camp Brewing’in tavanına bir kano monte edilmiş. Tadım biralarından altısı birden tahta bir tepside ikram ediliyor (altısı 30 TL).

 

Daha özel ürünler için Commons Brewery uygun adres. Yedi fıçıyla işe başlayıp genişleyen, Avrupa esinli nano-bira evinde bugün fıçıdan tadım yapılan 13 oda bulunuyor. Ürettikleri bira 2012 Dünya Bira Şampiyonası’nda bronz madalya aldı.

19.00
ULUSLARARASI EĞLENCE
Yeni açılan Alman barı Stammtisch’te bira turunuzu sürdürün. Yanında kırmızı lahana garnitürlü fırınlanmış et (schweinshaxen) ya da tereyağıyla pişirildikten sonra vişne likörü ve cevizle lezzetlendirilen alabalık (Forelle) biralarınıza eşlik etsin.

 Portland’da mutlaka uğramanız gereken lezzet adresi Lang Baan. Sıradan görünümlü Tay restoranının arkasındaki salonda Lang Baan, aylık hazırladığı çok özel standart mönüler sunuyor (201 TL). Her yemeğin bir öyküsü var. Nar, suteresi, palmiye filizi, limon out, çıtır fıstık tatlısıyla hazırlanan Ora kral somonu tatlı ve tuzluyu buluşturan müthiş bir lezzet.

 

21.30
HARİKA KLASİK

1923’te yapılan art deco üslubundaki Laurelhurst Theater’ın neonlarla aydınlatılmış gişesinin önünde bilet kuyruğuna girin. Tarihi sinemada ‘Harold and Maude’ gibi klasiklerin yanı sıra gişe rekortmenleri, yabancı filmler, sanat filmleri gösteriliyor. Giriş 12 TL. Çıkışta caddenin karşısında at nalı şeklindeki bara gidin. Angel Face, loş bir mekân. Duvarları elle resimlenmiş duvar kâğıdıyla kaplı.

Pazar

09.00
SIRAYA GİRİN
Portland’da iyi bir pazar kahvaltısı için,akşam yemeklerinden çok çaba sarf etmek gerekiyor. Erken kalkıp sıraya girmelisiniz. Güneydeki restoranlardan Screen Door’da istiridye madalyonları kızartıldıktan sonra çedar peyniriyle taçlandırılıyor (36 TL).

Tereyağında kızartılmış tavuk budu, tatlı patates ekmeğinin üstünde servis ediliyor (45 TL).  Dokuz masalı Sweedeedee’de mönü kasap kâğıdına yazılıp kapıya asılıyor. Fakat meyveli, kaymaklı, ballı tart (15 TL) bile kapıda beklemeye değer. Bitişikteki plakçı Mississippi Records müzikseverlerin başını döndürecek kadar geniş bir R&B, soul, reggae, ska, punk ve çağdaş müzik arşivine sahip. 

13.00
PARKTA PA
ZAR
Woodlawn’daki P’s & Q’s Market’ten piknik malzemelerinizi alın. Siparişiniz doğrultusunda hazırlanacak sandviç, salata ve içeceklerle dolu sepetin fiyatı 45 TL. Sonra Willamette Nehri kıyısındaki Cathedral Parkı’na gidin. Çimlere ya da St. Johns Köprüsü’nün altındaki piknik masalarına kurulun.  Yolda Occidental Brewing Company’ye uğrayıp Köln birası Kölsch alın. Sonra ter atmak için Fin saunası Löyly’e gidin, toksinlerinizden arının (iki saati 70 TL).

watchOS 2 çıktı, Apple Watch güncelleme

watchOS 2 çıktı, Apple Watch güncelleme

HIZLI ÇEKİM & FOTOĞRAF & FOTOĞRAF ALBÜMÜ

Londra’dan Paris’e, New York’tan Hong Kong’a dünyanın en ikonik yerlerinde 24 saat boyunca çekilmiş hızlandırılmış videolardan dilediğinizi seçin. Saatinizdeki Fotoğraflar uygulamasından, sizin için özel olan bir fotoğrafı seçin ve kadran olarak ayarlayın. Ve Live Photos özelliğiyle, poz verilen kareden hemen önceki ve sonraki görüntülerden oluşan keyifli bir animasyon izleyin. Bileğinizi her kaldırdığınızda, Favoriler’inizdeki herhangi bir resim veya seçtiğiniz bir fotoğraf albümü, saat kadranınızda belirsin.

ZAMANDA YOLCULUK ZAMANI

Zamanda Yolculuk ile, Digital Crown’u çevirerek dün, bugün ve yarının etkinlikleri hakkında bilgi alabilirsiniz. Öğle yemeğinde havanın nasıl olacağını görebilir, ertesi günkü programınıza göz atabilir veya geçmişe doğru giderek, kaçırdığınız haber başlıklarını okuyabilirsiniz. Şu anki zamana dönmek için, Digital Crown’a basmanız yeterli.

BAŞ UCU MODU İLE SAATİNİZ BAŞ UCUNUZDA

Şimdi, saatinizi günün sonunda bileğinizden çıkardıktan sonra da kullanmaya devam edebilirsiniz. Bunun için saatinizi yan yatırıp şarja takmanız yeterli. Apple Watch otomatik olarak Baş ucu moduna geçer ve ekrana, Digital Crown’a veya yan düğmeye dokunduğunuzda aydınlanan bir dijital ekran gelir. Baş ucu modu, saat düğmelerine yeni işlevler de ekler. Alarmı kapatmak için yan düğmeye, ertelemek içinse Digital Crown’a basabilirsiniz.

DAHA HIZLI VE DAHA GÜÇLÜ UYGULAMALAR

watchOS 2 ile uygulamalar daha hızlı yükleniyor.

DOĞRUDAN SAATİNİZDE ÇALIŞAN UYGULAMALARLA DAHA İYİ PERFORMANS

watchOS 2’de bulunan birçok uygulama, doğrudan Apple Watch’larda çalışabiliyor. Böylece uygulamalar çok daha hızlı yüklenip işlevsel olabiliyor.

UYGULAMALARLA ŞİMDİ ÇOK DAHA FAZLASINI YAPIN

Şimdi uygulamalar, Taptic Engine, Digital Crown, ivmeölçer, nabız sensörü, hoparlör ve mikrofon gibi özelliklerden de faydalanıyor. Örneğin Ping uygulaması, golf oynarken kol hareketinizin hızını ölçmek için ivmeölçeri kullanıyor. Strava, antrenmanlarınız sırasında veri toplamak ve göstermek için nabız sensöründen yararlanıyor. Insteon ise, Digital Crown’u kullanarak evinizdeki ışıkları kontrol etmenizi sağlıyor.

ETKİNLEŞTİRME KİLİDİ İLE SAATİNİZİ KORUYUN

watchOS 2’de, Etkinleştirme Kilidi adı verilen yeni güvenlik özelliği, saatinizi etkinleştirebilmeniz için iCloud Apple ID’nizi ve parolanızı girmenizi gerektirir. Sonuç olarak, Apple Watch’unuz kaybolsa veya çalınsa bile, bilgileriniz güvende kalır.

WhatsApp’tan ‘asılsız mesaj’ uyarısı

WhatsApp’tan ‘asılsız mesaj’ uyarısı

WhatsApp yetkilisi, yaptığı açıklamada, son günlerde söz konusu platformun ücretli olacağı ve “Bu mesajı WhatsApp kullanıcısı 10 arkadaşınıza ilettiğiniz takdirde 5 sene ücretsiz WhatsApp kullanma hakkını kazanacaksınız” şeklinde paylaşılan mesajların gerçek olmadığını belirtti.

Bu mesajların kesinlikle şirketten gönderilmediğini kaydeden yetkili, “Şirket olarak WhatsApp’ı kullanıcılarımıza toplu mesaj ile resmi bülten, güncelleme ve reklam yollamak için asla kullanmayacağız” dedi.

“Böyle mesajları dikkate almayın ve söz konusu mesajları adres defterinizdeki kayıtlı kişilerle paylaşmayın” uyarısında bulunan yetkili, şirketin yıllık servis üyelik modeli üzerinde çalıştığını belirterek, “Ücretsiz deneme süresi sona erdiğinde, benzer tüm özellikleri içerecek şekilde bir yıllık abonelik ücreti 0,99 dolar olacak” ifadesini kullandı.

Robotlar yüzünden bu meslekler işsiz kalacak

Robotlar yüzünden bu meslekler işsiz kalacak

Maalesef cevap muhtemelen “Evet”.

Robotların insan gücünün yerini alacağı ve insanları işlerinden edeceği öngörüsü artık yalnızca akademik bir tartışma değil. Boston Danışma Grubu 2025’te bugünkü işlerin yaklaşık dörtte birinin akıllı yazılımlar veya robotlar tarafından yapılır hale geleceğini söylüyor. Oxford Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre ise İngiltere’deki işlerin %35’i 20 yıl içinde makineleşebilir.
Kendini tekrarlayan işler yapan ya da hesap çizelgeleriyle uğraşan ofis çalışanlarının işleri kolaylıkla yazılımlarla yapılabiliyor. Peki tehlike altındaki diğer işler hangileri?

TAKSİ ŞOFÖRLERİ

Tüm dünyadaki taksiciler, Uber’in piyasaya girmesiyle bir keşmekeş içine girdiler. akıllı telefon uygulaması olan Uber ile taksi çağırılabiliyor. Ancak taksi şoförleri, Uber taksilerinin daha az hukuki düzenlemeye tabi tutulduklarını öne sürüyor.

Ancak Uber ve Google, şoförleri dahi devreden çıkaracak bir taksi sistemi kurmak üzerine çalışıyor.

Yönetim Kurulu Başkanı Travis Kalanick bu durumu “Arabadaki diğer kişi olmazsa, taksi daha ucuza gelir” diye yorumluyor.

Bu yıl sonuna doğru İngiltere sokaklarında şoförsüz taksiler hizmet verecek. İngiliz hükümeti şoförsüz araçlar için otoyolları yeniliyor.

Lisanslı Taksiciler Derneği Başkanı Steve McNamara ise şoförsüz araçların işlerini tehdit etmediğini savunuyor.

McNamara, robotlaşmış araçların İngiltere sokaklarına çıkabilmesi için hukuki bir düzenleme gerektiğine dikkat çekiyor ve “Bu yeni bir teknoloji ve henüz kent çevrelerinde denenmemiş ve test edilmemiş bir teknoloji. Bir yıla kadar da denenmeyecek. Şoförsüz araçların geleneksel araçların olduğu yollarda çalışıp çalışmayacağı da henüz bilinmiyor” değerlendirmesinde bulunuyor.

FABRİKA ÇALIŞANLARI

Çin’de çalışanlar, gelecekte işlerini ellerinden alacak robotlar üretiyor.

Ülkede sadece robotların çalıştığı ilk fabrika Dongguan fabrika bölgesinde kurulmuştu. ehnzhen Evenwin Precision Technology adlı şirket tarafından kurulan fabrika halihazırdaki iş gücünü yüzde 90 azaltmayı hedefliyordu.
Ancak Çinlilerin robot iş gücü konusundaki hırsları bunun da ötesine gidiyor.

Geçen yıl Eylül ayından bu yana Dongguan’daki 505 fabrika robotlara yaklaşık 4.2 yen (yaklaşık 2 milyar TL) yatırım yaptı. Dongguan Ekonomi ve Bilgi Bürosu, fabrikaların yaklaşık 30 bin çalışan yerine robot kullanmayı planladığını söylüyor.

Apple’ın iPhone’u gibi elektrik cihazların üreticisi Foxconn ise gelecek 5 yılda çalışanlarının yüzde 30’unun robotlardan oluşmasını amaçlıyor. Bu rakam, diğer fabrikalarla karşılaştırıldığında “mütevazi” kalıyor.

GAZETECİLER

Eğer son dönemde Forbes dergisinde yayımlanan bir şirket mali raporuna ya da Associated Press’te yayımlanan bir spor haberine denk geldiyseniz, onun bir robot tarafından yazılmış olduğunu tahmin edebilir miydiniz?

Bazı şirketler verileri yükleyince anlaşılır kılan yazılımlar sunuyor. Quill de bu yazılımlardan biri.

Mali verilerinin açıklanmasından evvel Quill şirket raporlarını yazabiliyor. Yazılımı üreten Narrative Science şirketi de bunun Forbes dergisine binlerce şirketin raporunu yazabilme olanağı tanıdığını söylüyor. Oysa bir insan bu konuda çalıştığında, aynı sürede ancak birkaç şirketin raporunu yazabiliyor.

Narrative Science’ın baş bilim insanı Kristian Hammond, önümüzdeki 15 yılda haberlerin yüzde 90’ının makineler tarafından yazılacağını belirtiyor ancak bunun “gazetecilerin yüzde 90’ının işini kaybedeceği” anlamına gelmediğinin de altını çiziyor:

“Bunun anlamı gazetecilerin erişim alanı genişleyecek. Haber sahası genişleyecek. Gazeteciler verilerden haber yapmayacak. Belirsizliğe mahal vermeyen, kesin ve yoruma kapalı işler makineler tarafından yapılacak.”

DOKTORLAR

Robotların yatak başında durması kulağa hoş gelmeyebilir ancak çok sayıda veriyi tarayıp hastalığı tedavi etmekte oldukça başarılılar.

IBM’in süper bilgisayarı Watson, Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) bir düzine hastane ile işbirliği yaparak, çeşitli kanser vakalarında en iyi tedavileri öneriyor. Şirketin ürettiği görüntülü yazılım, aynı zamanda erken seviyedeki cilt kanserlerini de tespit edebiliyor.

Üstelik robotlar yıllardır doktorlara ameliyat sırasında yardımcı oluyor. Örneğin İngiliz Ulusal Sağlık Sistemi’ne bağlı Guy’s and St Thomas hastanesinde böbrek bağışı ameliyatlarında robotları kullanıyor. Bu tür cerrahi operasyonlarda en önemli konu yeterince hızlı olabilmek. Robotlar, donörlerin böbreği alındıktan sonra damarları insanlardan daha hızlı dikiyor ve bu da ameliyatların riskini azaltıyor.

Ancak robotların da tam anlamıyla güvenli olduğu söylenemiyor. ABD’de son on yılda cerrahi operasyonlarda hayatını kaybeden 144 kişinin ölümü robot kullanımına bağlanıyor.

Bugün ise doktorlar robotlar ve diğer makinelerle birlikte hastalara bakıyor. Human Needs Not Apply (İnsanların uygulamasına gerek yok) adlı kitabın yazarı Jerry Kaplan, “Doktorlar özellikle hastalarının kontrolünü yapay zekaya bırakmaya yanaşmıyor” değerlendirmesinde bulunuyor ve “Ancak eninde sonunda, yapay zekanın daha iyi sonuçlar verdiği ortaya çıkarsa, hastalar doktor yerine robotu görmek isteyeceklerdir” diyor.

KOKTEYL GARSONLARI

Lüks tatil gemisi Anthem of the Seas (Denizlerin Marşı), ABD’nin önde gelen mühendislikokullarından Massachusetts Institute of Technology’de birkaç yıl önce üretilen bir robotu satın aldı. Shakr Makr adlı bu robottan bir tablet ile içki siparişi verilebiliyor. Ancak içkiler menüyle sınırlı değil. Dileyen müşteriler kendi kokteyllerini kendileri yaratabiliyor.

Robot şeklindeki kol kokteyli karıştırıyor ve kırılmasın diye plastik bir bardağa koyuyor. Bardak bir bölmeye yerleştiriliyor çünkü robot içkiyi dökerken zaman zaman taşırabiliyor. Bunu biraz gösterişle yapan robot, bazen kokteyli dökmeden önce çalkalıyor da.

Tüm bu örnekler robot çalışanların sınırlarını ve yapabileceklerini ortaya koyuyor. Bu meslekler yerine kamyon şoförleri, otel çalışanları ya da avukatlar da olabilirdi.

Aslında tüm bu tartışma bir soruyu doğuruyor: İnsanlar, yeteneklerini kullanamaz hale geldiklerinde ne yapacaklar?

İşsiz kalanlar ne yapacak?

Rise of Robots (Robotların yükselişi) adlı kitabın yazarı Martin Ford, radikal değişimler yapılmadığı sürece yaygın işsizlik ve ekonomik krizler göreceğimizi söylüyor. Ford, söz konusu radikal değişimlerle asgari ücreti, garanti altına alınmış maaşı kast ediyor.

Peki böyle bir durumda insanlar boş kalan vakitlerde ne yapacak? Bunu öngörmek daha da zor. Bazıları insanların daha fazla plaja gideceğini söylerken, diğerleri iş yerlerinde insan etkisinin sürdürülmesi gerektiğini savunuyor.
Bristol Üniversitesi’nden öğretim görevlisi Nello Cristianini, BBC’ye yaptığı değerlendirmede “Umarım öğretmenler, doktorlar ve hakimler insan olarak kalırlar. Çünkü bazen konuşacak birine ihtiyaç duyuyorsunuz” diyor.

Sonuçta bugün yaptığımız işler de, işi halletmenin yanı sıra onun hakkında konuşabilmekle de alakalı. Robotlar birçok şeyde başarılı olabilirler ancak yakın zamanda ofis muhabbetine dahil olabilecek gibi görünmüyorlar.

Android telefonların ekranı kilitliyken de hack’lenebiliyor

Android telefonların ekranı kilitliyken de hack’lenebiliyor

Android işletim sistemi üzerinde, saldırganların kilit ekranını etkisiz hale getirip kilitli bir cihazın tüm kontrolünü ele geçirebilecekleri bir güvenlik açığı keşfedilmiş durumda.

Android güvenlik ekibi, Texas Üniversitesi tarafından ortaya çıkarılan problemi, bu ay gelecek bir güncelleme ile ortadan kaldıracağını bildirdi. Güvenlik açığı Android 5.0 ve 5.1.1 sürümleri etkilemiş görünüyor.

Saldırı, cihaza fiziksel olarak erişim sağlayabilen saldırgan tarafından gerçekleştirilebiliyor. Ayrıca cihazın şifre korumalı olması gerek. Kamera uygulaması etkinken parola alanına uzun bir dize girilerek kilit ekranının çökmesi sağlanıyor. Bu aşamadan sonra cihaza tam erişim sağlayan saldırganların tüm kişisel bilgilere ulaşabilmeleri mümkün hale geliyor.

Henüz düzeltme almayan kullanıcılar geçici çözüm olarak PIN veya desen tabanlı kilit kullanabilirler.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: DÜNDEN BUGÜNE ANDROID TELEFONLAR

 

Kimyasal peeling nasıl yapılır?

Kimyasal peeling nasıl yapılır?

Kimyasal peeling yıpranmış, tazeliğini ve parlaklığını kaybetmiş cildi leke, akne izleri ve kırışıklıktan arındırmak amacıyla yapılan bir soyma işlemidir. Kimyasal peeling uygulamasından sonra cilt yüzeyiniz akne ve tıkalı gözeneklerden arınarak nefes almaya başlar. 

NASIL YAPILIR?

Kimyasal peeling’de deriye kimyasal solüsyon sürülerek cildiniz üzerindeki ölü tabaka soyulur. Böylece cildiniz sağlıksız görüntüsünü kaybedip daha sağlıklı, pürüzsüz, parlak, lekelerin kaybolduğu ve daha nemli bir görünüm elde etmiş olur.

 

Kimyasal peeling uygulaması cilt  probleminize göre yüzeysel, orta ve derin olarak değişiyor. Yüzeysel olan peeling uygulamaları haftada bir uygulanabilirken, orta derecedeki kimyasal peelingler 3-6 ay aralıkla uygulanıyor.

Estetisyen ve güzellik uzmanı Dr. Mustafa Karataş kimyasal peeling’de kullanılan malzmeleri şu şekilde açıklıyor,”Kimyasal peeling için  en çok glikolik, laktik ve meyve asitlerini içeren “Alfa Hidroksi Asitleri (AHA)” tercih edilmektedir.  AHA, meyvelerden ve diğer besinlerden elde edilen doğal asitlerdir ve yüzeysel peeling maddesi olarak kullanılır. TCA (trikloroasetik asit) ile orta derinlikte, Fenol (karbolik asit) ile daha derin peeling yapılır, bu tedavi metodları daha farklıdır..”

KİMYASAL PEELİNG’İN YARARLARI

Kimyasal peeling gözaltı  ve ağız çevrenizdeki ince kırışıklıkların, güneş ışınlarının neden olduğu belirtilerinin,sivilce izleri ve güneş lekelerinin azalmasına yardımcı olur.

KİMYASAL PEELİNG SONRASI

 

Güzellik uzmanı Pervin Dinçer kimyasal peeling sonrası uygulama yapılan bölgeyi 8 saat boyunca yıkamamayı ve  4-6 saat süreyle makyaj yapılmamasını öneriyor. Cildi kurudukça nemlendirilmesi gerektiği belirten Dinçer kimyasal peeling sonrası hafif nemlendiriciler, derin kimyasal peeling uygulamalarından sonra yoğun nemlendirici kullanılması gerektiğini söylüyor.

KİMLER KİMYASAL PEELİNG YAPTIRABİLİR?

Yüz bölgesinde rasyasyon tedavisi uygulanlar, hamileler, kalp hastaları, son 2 ay içerisinde laser soyma işlemi  veya plastik cerrahi operasyonu geçirenler hariç isteyen herkes kimyasal peeeling yaptırabilir.

Soğuk algınlığına, girbe ve nezleye iyi gelecek meyveler

Soğuk algınlığına, girbe ve nezleye iyi gelecek meyveler

Soğuk havalar kapıya dayandı ve çevrenizdeki kişilerin size soğuk algınlığına bulaştırmadan iyi gelecek meyveleri bilmenizde yarar var.

BOL BOL TURUNÇGİL

Memorial Şişli Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden  Dyt. Merve Yüksek, soğuk algınlıklarına iyi gelecek önerileri var. Önemli antioksidanlardan biri olan C vitamini, vücuttan zararlı maddelerin atılmasında ve savunma sisteminin güçlendirilmesinde önemli bir role sahiptir.

 

Bu vitamin; portakal, limon, mandalina gibi meyvelerde bol miktarda bulunmaktadır. C vitamini kaybını önlemek için meyve sularını tüketmeden hemen önce hazırlamalısınız.

VİTAMİN DEPOSU HÜNNAP

Elma, armut ve şeftali karışımına benzer bir tadı olan hünnap; elmadan 100, limondan ise 20 kat daha fazla C vitamini barındırıyor. Soğuk algınlığı ve nezlenin ilacı olan hünnap aynı zamanda kolesterol ve birçok hastalığın da doğal ilacı!

 

Yaş ve kuru olarak yenebilen, kilosu ortalama 410 liradan satılan hünnapın, küçük iğde biçiminde ve ceviz büyüklüğünde iki çeşidi bulunuyor. Büyükleri genellikle sofralık yetiştirilirken küçük hünnapların ise kurusu aktarlarda satılıyor.

PAPAYA DÖNEMİ BAŞLIYOR

Hem meyve hem de sebze olarak yenilebilen  papaya çok yönlü bir meyve. A, B ve C vitamini, potasyum ve magnezyum içeren papayının
insan sağlığına olan faydaları saymakla bitmiyor.

 

İçerdiği lif sayesinde sindirim sistemini düzenleyen papaya aynı zamanda kolestrol seviyesini düşürmede yardımcı. İçinde bulunan A ve C vitaminleri bağışıklık sistemini güçlendirerek grip ve soğuk algınlığı gibi enfeksiyonlardan korunmanızı sağlıyor.

 

Trnaklar neden yavaş uzar?

Trnaklar neden yavaş uzar?

Tırnaklarınızın uzamamasının en önemli nedeni  tırnak kökünün devam eden kısmında bulunan matrix’in  gelişmemesidir. Sinirlerin, lenf ve kan damarlarından oluşan matrix, tırnağınızı üretir ve hücrelerin yeniden yapılanmasını ve sertleşmesini sağlar. Beslenmeye devam ettiği süre içerisinde de büyümeye devam eder.

 

İnsanlarda tırnaklar günde ortalama olarak 0,1 milimetre uzar. 100 günde 1 santime eşdeğer olanbu büyümen el tırnaklarınızın tamamen yenilenmesinin yaklaşık 4-6 ay , ayak tırnaklarınızın ise 12-18 ay sürmesi demek. 

Tırnak uzamamasının bir diğer sebebi ise vitamin eksikliği. B7 vitamini olarak bilinen biotin eskikliğinden sadece tırnaklarınızın uzaması yavaşlamaz aynı zamanda  saç tellerinizin incelmesi ve dökülmesi gibi rahatsızlıklar yaşayabilirsiniz.. Biotin eksikliğinizi tam buğday, yumurta sarısı, tavuk ve kuzu eti, balık , süt ve peynir tüketerek azaltabilirsiniz. 

 

DAHA HIZLI UZAYAN TIRNAKLAR…

Tırnaklarınızın daha hızlı uzamasını istiyorsanız mutlaka ellerinizi su ile beslemeli ve su ile temas ettirmelisiniz. Tırnaklarınızın uzaması  aynı zamanda sertliğe bağlıdır. Bu sebeple tırnaklarınızı zeytinyağı ile ovabilir ya da sirke tuz karışımı hazırlayabilirsiniz, tırnaklarınızın daha güçlü olmasını sağlayacaktır.

 

 

Balın faydaları nelerdir?

Balın faydaları nelerdir?

Bal bakteri barındırmadığı için doğal antibiyotik özelliği taşır, çok güçlü bir antioksidandır. Glikoz, fruktoz, demir, kalsiyum, fosfat, sodyum, klorür, potasyum, magnezyum gibi minerallerden oluşuyor. Ayrıca B1, B2, B3, B5, B6 vitaminleri açısından oldukça zengin bir besin kaynağı. Özellikle öksürüğe, uykusuzluğa, astım ve bronşit hastalıklarına iyi geliyor.

 

KİLO VERİRKEN BAL

Bal mineral, vitamin ve amino asitler içerdiği için kilonuzu korumanıza yardımcı olur ve obizete riskini azaltır. Sabah aç karna bir bardak suya bir şeker kaşığı bal ve limon karıştırdığınızda hem güne daha enerjik başlayacak hemde  metabolizmanızı hızlandırarak kilo vermenizi hızlandıracaksınız.

YARALARA VE KESİKLERİ İYİLEŞTİRİYOR

Doğal bal, antiseptik antibakteriyel ve antimikrobiyal özelliklere sahiptir. Bu özellikler yaraların temizlenmesine ve kesiklerin daha çabuk iyileşmesine yardımcı olur.Bununla birlikte bali kesiklerin ve yaraların sevbep olduğu ağrı ve acılara iyi geliyor.

 

 

HASTALIKTA SAĞLIKTA BAL

Annelerimiz hastalandığımızda sütümüze veya bitki çayımıza boşuna bal koymamış. Yapılan araştırmalara göre bal gerçekten öksürüğe iyi gelerek öksürüğün şiddetini azaltıp boğazınızın yumuşamasını sağlıyor.

SİNDİRİME DE YARDIMCI

Bal, tüm sindirim sistemi için etkili bir antimikrobiyal ajandır. Balın içinde bulunan enzim (glikoz oksidaz), gastrit tedavisinde hidrojen peroksit bir miktarda olsa üretebilmektedir.

 

ENERJİ KAYNAĞI
Çok kısa bir sürede ve etkili bir şekilde enerji düzeyini arttıran bal yorguınluğuda iyi gelir.

botoks zararları kimler yaptırmalı?

botoks zararları kimler yaptırmalı?

Vücudunuzdaki kasları gevşetmek amacıyla kullanılan botox artık sadece güzelleşme amacıyla değil tıbbın değişik alanlarındada kullanılmakta. Botoks yaptırmanın insan sağlığına belirli bir zararı olmadığı belirtilse de botoks için en uygun yaş 18-65 aralığı. 65 yaşından sonra yüzdeki çizgiler derinleşmeye başlıyor ve botoks etki edemiyor.

 

Kalıcı ya da geçici yüz felci geçirmiş kişiler de güvenle botoks yaptırabilirler. Bu tip hastalarda yüzde meydana gelen asimetrik görünüm botoks uygulanarak giderilebilmektedir.

 

Dermatoloji uzmanı Dr. Filiz Özgür Çavuş, hamile olan veya bebek emziren kadınların enjeksiyonları yaptırmak için beklemeleri gerektiğini öneriyor. Aynı zamanda “Nöromüsküler rahatsızlıkları veya kanama problemi olanlar, tedavi yapılması istenilen bölgede deri hastalıkları olanlar botoks enjeksiyonları için uygun adaylar değildir.” diyor.

 

 

Pedikürün zararları var m? ne sıklıkla yapılmalı

Pedikürün zararları var m? ne sıklıkla yapılmalı

Pedikür, bütün gün ayakkabı içinde kalarak sıkışan  ayakların bakımsızlık sonucunda varolan  çeşitli rahatsızlıklarını gidermek için yapılan b bakım ve temizleme işlemidir. Deriye batmış tırnakları düzeltmek, nasırları yumuşatmak ya da çıkarmak gibi işleri kapsayan ayak bakımı birçok kişinin tercihi.

 

Tıpkı manikür gibi pediküründe uygulama sıklığı da kişisel tercihe göre değişiyor.Ancak  uzmanlar genellikle 1 ay arayla yapılması gerektiğini öneriyor.

.

Tırnak kırılmasını önleyen beslenme

Tırnak kırılmasını önleyen beslenme

Beslenme düzeniniz vücudunuzun devamlılığını etkileyen en büyük faktör. Tükettiğiniz besinler sadece vücudunuzun içini değil dışını da etkiliyor. Tırnak ise vücudunuzun sinyallerini size ileten aracılardan sadece biri, tırnakalrınızdaki kırılma, çatlama ve yıpranma ise size gönderilen uyarı mesajları.

EN AZ 2 LİTRE SU TÜKETİN

Tırnaklarınızın kırılma sebeplerinden biri de vücudunuzun susuz kalmış olması. Su vücudunuzun ihtiyaç duyduğu minarellerin pek çoğunu sağlarken bağışıklık sisteminizi ve cilt sağlığınızın denetiminde görev alıyor.

 

Günlük su ihtiyacı kişiye göre değişir ve kiloyla doğru orantılıdır, bu yüzden günde 2 litrelik su içme limitinizi kilonuza göre arttırmanızda fayda  var.

VÜCUDUNUZ VİTAMİNSİZ KALMASIN

Vitaminler büyüme , hücre yenilenmesi ve enerji üretimi gibi  vücudunuzdaki fizyolojik olayların sürdürülebilmesi için gereklidir. Vücudunuzdaki A,B ve d vitamini, kalsiyum, demir ve çinko eksikliği tırnaklarınızın güçsüz kalmasına sebep olur ve tırnaklarınızda yırtılma ve kırılma meydana gelir.

 

Beslenme ve diyet uzmanı Taylan Kümeli vitamin eksikliğinizi gidermeye yardımcı besinleri şu şekilde sıralıyor;

A VİTAMİNİ İÇİN NELER YEMELİ

Yalnızca hayvanlarda bulunan ve yağda eriyen doymamış bir alkoldür.Sütte, yumurta sarısında, ton ve morina balıklarının karaciğer yağında (balıkyağı) bulunur.Havuç ve havuç benzeri sarı-turuncu renkli sebzelerde A vitamininin ön maddeleri vardır.

DEMİR EKSİKLİĞİ İÇİN NELER YEMELİ

-Karaciğer, kırmızı et, tavuk, balıketi ve yumurta
– Üzüm ve pekmez
– Kuru baklagiller
– Kuru kayısı, kuru üzüm, kuru dut gibi kuru meyveler
– Yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, pazı)
– Fındık, fıstık ve susam

KALSİYUM EKSİKLİĞİ İÇİN NELER YEMELİ?

Süt, peynir, yoğurt, brokoli, lahana ve portakal suyu

ÇİNKO EKSİKLİĞİ İÇİN NELER YEMELİ

Et, karaciğer, deniz ürünleri (özellikle istiridye), buğday tohumu, bira mayası, balkabağı çekirdeği, yumurta, toz hardal.

 

 

 

 

 

 

 

Yüzdeki tüylenmeyi önlemek için tarfiler

Yüzdeki tüylenmeyi önlemek için tarfiler

Kadınlar ve cilt bakımı söz konusu olunca, yüzdeki tüylenme kadar can sıkıcı çok az şey vardır. Vücuttaki istenmeyen tüylerden ağda, beyazlatma, lazer gibi çeşitli yöntemlerle kurtulmak mümkün. Ancak, yüzdeki tüylere bu yöntemleri uygulamadan önce iyi düşünmek gerekiyor. Öyle ki ağda gibi kıl kökünde kalıcı tahribata neden olmayan epilasyon çözümleri, kıl köklerinin güçlenmesine ve tüylerin daha hızlı çıkmasına neden olabiliyor. Ağartıcıların hassas ciltlere potansiyel olarak zarar verebileceği bilinen bir gerçek. Lazer uygulamaları ise maliyetli olmasının yanı sıra  ince tüylerde son derece sınırlı bir etkiye sahip. Hatta yanlış dalga boyunda yapılan uygulamalar, tüylenme artışına bile neden oluyor. Çözüm için doğal ev yapımı reçeteleri deneyin! Yan etkisiz, doğal malzemeler ile tüy görünümünü azaltırken aynı zamanda cilt bakımı da yapabilirsiniz.

 

TÜYLENME NEDİR?

İnsanların tırnaklar ve gözbebekleri haricinde hemen hemen her yeri tüylerle kaplıdır. Vücuttaki nem dengesinden, ısı yalıtımına kadar bir dizi göreve sahip olan bu tüylerin büyük bir bölümü ise gözle görülemeyecek kadar ince yapıdadır. Özellikle yüz bölgesinde yer alan ve şeftali tüyü de denilen bu tüyler yaş, menopoz ve östrojen seviyesini etkileyen diğer koşullar nedeniyle artış gösterebilir.

Tıpta anormal tüylenmeye Hirsutizm adı verilir. Genellikle erkeklik hormonlarının fazla salgılanması sonucunda oluşan bu durum, kadınlarda olmaması gereken bıyık, yanaklar, çene, göğüs ve karında siyah kılların çıkmasına neden olur. Kadınların %5’ini etkileyen Hirsutizm’e, Polikistik Over Sendromu, Cushing Sendromu, Konjenital Adrenal Hiperplazi, bazı tümörler ve çeşitli ilaçlar neden olabilir. Bununla birlikte kimi durumlarda tüylenme artışı, hormonal aktivitelere ve tanımlanabilir herhangi bir nedene bağlı olmaksızın normal koşullarda da oluşabilir.

 

Nane çayı: Aşırı tüylenme, genellikle vücudun yüksek miktarda androjen üretmesinden kaynaklanır. Nane çayı, hormon seviyelerini düzenlemeye yardımcı olur. Türk araştırmacılar tarafından yapılan bir çalışma, nane çayının erkek tipi aşırı tüylenme sorununu azaltabileceğini ortaya koydu.

Uygulama: Bir bardak kaynar suyun içine bir tatlı kaşığı nane ekleyip, 10 dakika boyunca demleyin. En az 2 hafta boyunca, düzenli olarak günde 2 bardak tüketin.

Limon Suyu ve Bal: Limon suyu ve bal maskesi, tüylerin rengini açmaya ve azaltmaya yardımcı olabilir. Doğal bir ağartıcı olan limon suyu cildi temizleyip, ölü hücrelerden arındırırken aynı zamanda kıl köklerini sıkılaştırır. Bal ise nemlendirici özelliği ile cildi ve tüyleri yumuşatmaya yardımcı olur.

Uygulama: Bir çorba kaşığı limon suyunu 3 çorba kaşığı bal ile karıştırıp yüzünüze masaj yaparak uygulayın. 20 dakika bekledikten sonra ılık su ile yüzünüzü yıkayın. Gözle görülür sonuçlar almak için en az 1 ay boyunca, haftada 2 defa düzenli olarak uygulayın.

 

Zerdeçal: İstenmeyen tüylerde oldukça etkili bir baharat olan zerdeçal, birçok malzeme ile beraber kombinlenerek kullanılabilir.

Zerdeçal ve kepekli un: 1 yemek kaşığı zerdeçal ile 1 yemek kaşığı kepeği karıştırın. Yoğun bir hamur yapmak için bir ölçek susam yağı ekleyin. Hazırladığınız hamuru yüzünüze yayıp, 30 dakika boyunca bekletin. Gözle görülür sonuçlar almak için en az 1 ay boyunca, haftada 1 defa düzenli olarak uygulayın.

Zerdeçal ve gülsuyu: 1 yemek kaşığı süt, 1 yemek kaşığı gül suyu ve 2 yemek kaşığı zerdeçalı karıştırıp macun yapın. Yüzünüze masaj yaparak uyguladıktan sonra kurumaya bırakın. 20 dakika bekledikten sonra, yumuşak bir fırça ile tüylerin çıkış yönünün tersine fırçalayıp bol su ile yıkayın. Gözle görülür sonuçlar almak için en az 1 ay boyunca haftada 2 defa düzenli olarak uygulayın.

Zerdeçal, süt ve nohut unu: Yarım fincan nohut unu, 1 fincan süt ve 1 tatlı kaşığı zerdeçal tozunu karıştırıp macun haline getirin. Masaj yaparak yüzünüze uygulayın. 30 dakika beklettikten sonra, tüylerin çıkış yönüne ters olarak masaj yapın ve macunu kaldırın. Gözle görülür sonuçlar almak için en az 1 ay boyunca haftada 2 defa düzenli olarak uygulayın.

İpucu: Zerdeçal uygulanmasından sonra cildinizdeki sarı rengi kaldırmak için, bir parça süte batırılmış pamuk ile yüzünüzü silin sarı renklenme kaldırmak için, sütte bir pamuk batırın ve cildinize sürün.

Fitot-östrojenler: Çeşitli maske uygulamaları dışında, istenmeyen tüylerden kurtulmanın bir başka yolu, phytoestrogen olarak bilinen bir bileşiği büyük miktarlarda tüketmektir. Tüylenme birçok durumda östrojen hormonundaki dengesizlik sonucunda ortaya çıkar. Bilimsel çalışmalar, fito-östrojenler açısından zengin gıdalarla beslenmenin, istenmeyen tüyleri azaltmaya yardımcı olabileceğini gösteriyor. Meyan kökü, yonca, keten tohumu, rezene ve Gotu Kola’nın yüksek miktarda fito-östrojen içeren besinlerden birkaçıdır.