Bir Yalova var bende, benden içerü

Bir Yalova var bende, benden içerü

Babamın işi için İstanbul’dan bir süreliğine taşındığımız  o şehir, kıpkızıl akşamüstüyle yer etmiş çocuk hafızamda. Halbuki koca apartmanda ne kadar kadın, genç kız, çoluk çocuk varsa toplanıp, cümbür cemaat yazın öğle güneşinde plaja gitmişliğimiz de vardı, evin balkonundan görünen kurbağalı derenin kışın buz tuttuğunu görmüşlüğüm de.

Ya bir hala, ya bir teyze, amca ya da dayı… Sürekli bir misafirimiz olurdu havalı bir yer olduğu için Yalova ve ben gelen bu misafirlerle arkadaşlık etmeye bayılırdım evin demlik demlik çay içilen balkonunda.  Akşamları dondurma yenip yürüyüş yapmak adettendi. Ama saat biraz geç oldu mu öyle içim geçerdi ki sabaha o faslı kaçırmış olarak uyanırdım çoğu zaman.

Yalova sadece ergenlik yaşlarındaki hala ve teyzelerim için değil, sanatçılar için de bir cazibe merkeziydi. Merkezden mendirekteki plaja kadar her ağacın, her duvarın üstü sahildeki açıkhava gazinolarına gelen ünlülerin afişleriyle dolardı. Evin hemen sol tarafındaki halk eğitim merkezinde değil saatler, günler geçirsem sıkılmıyordum. Folklor oynayan abi ve ablaların hepsi beni çok seviyor, getirip götürme işini bile anneme bırakmıyor, evden ikisi alıp sonra dönüşte bir başka ikili bırakıyordu. Bu sonsuz sevgiye karşılık olarak ben de aralarından dudak dudağa öpüştüğünü bildiklerimi annem dahil kimseye söylemiyordum.

İşte böyle de çılgın, böyle de inanılmaz, böyle de harikalarla dolu ve hiç uyumayan bir yerdi çocukluğumun Yalova’sı. İstanbul’a geri dönüp de yıllar sonra bir Bursa yolculuğu sırasında dümeni kırdığım yerle hiç mi hiç birbirini tutmuyordu. Halk eğitim binasını bulduğuma göre bizim ev hemen sağında olmalıydı, tam caminin karşısında… Bizim apartman yerinde yok. Bir zamanlar halalarımın, teyzelerimin küçücük şortlarla havluyu sırta attıkları gibi denize gittikleri o yerlerde şimdi yeni şehir muhafazakârlığının türlü tezahürleri var. Değil şort, hafif dekolteli bir hanımı bile parça pinçik edecek bir minibüs kültürü hâkim ortalığa. Peki ya sahil yolundaki o gazinolar? Başlarına ne geldiğini, yerlerine ne dikildiğini görmeye gönlüm elvermedi, gidemedim. Ve bir daha hiç geçmemek üzere Yalova’dan ayrıldım. Bari en azından benim kafamda çocukluğumun kızıl şehri olarak yaşasın.

 

Napoli: Bildiğiniz gibi değil

Napoli: Bildiğiniz gibi değil

Napoli’de otel sonrası ilk durak, Sophia Loren’in ‘İtalyan Usulü Evlilik’ filminde balkona çıktığı Piazza del Gesu meydanı oldu. O balkona, Ertuğrul Özkök’ün “Hayat tek erkekle geçer mi” başlığıyla bize duyurduğu, Sophia Loren’in hayatını anlatan ‘Dün, Bugün, Yarın: Bütün Hayatım’ kitabındaki bilgiler eşliğinde uzun uzun baktık. Sophia’nın içerde beklediği erkeğin, içimizden biri olma hülyası hepimizi sarmıştı belki de.

 

  • ERTUĞRUL ÖZKÖK YAZDI: HAYAT TEK ERKEKLE GEÇER Mİ?

 

Bizi bu hülyadan, 13 yıldır bir İtalyanla evli olan, THY’nin meraklı, bilgili, her yeri ve her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatan görevlisi Deniz Güneş Pecora uyandırıyor. Deniz, Sophia Loren’in Napoli’nin tarihi merkezinde geçen bir diğer meşhur filmi ‘Napoli Hikâyeleri’nden bahsediyor. Loren’in, bu filmde Napoli sokaklarında pizza yapıp sattığını söylüyor laf arasında. ‘Her şeyi bilen Türk turist Ömer’ atlıyor, “Peki nerede pizzanın doğduğu yer” diyor. Malumun ilanı ama pizza ilk kez Napoli’de yapılmış.

İLK PİZZANIN YAPILDIĞI YER


Pizzanın yapıldığı ilk yer olması, bir mucize yiyeceğiniz anlamına gelmiyor.

Napoli şehrini ortadan ikiye ayıran uzun bir yolun bir bölümünü aştıktan sonra ilk pizzanın yapıldığı Pizzeria Brandi’deyiz. Margherita pizzayı, buffalo sütünden yapılmış mozzerella peyniri eşliğinde mideye indiriyoruz. Pizzanın yapıldığı ilk yer olması, bir mucize yiyeceğiniz anlamına gelmiyor. Ama basit malzemenin, harika tadının hakkını vermek zorunda kalıyorsunuz.

Burası ilk açıldığı günkü kadar mütevazı. İçeride neredeyse hiçbir şey değişmemiş gibi. Masalar, sandalyeler, duvarlar ve tabii ki taş fırın… Eski bir görüntüsü varmış gibi gelebilir ama duvardaki burayı ziyaret eden İtalya’nın ünlü sanatçılarının siyah-beyaz fotoğraflarını gördüğünüzde burayı daha da seviyorsunuz.

ŞEHRİN EN ESKİ KAFESİ 


Burada kahvenizi yudumlarken bir dakikalığına gözlerinizi kapatıp, eski Napoli’yi gözünüzde canlandırabilirsiniz.

Pizza sonrası şehrin en eski kafelerinden Gambrinus’ta espresso tadımı… Burası da nostaljik görüntüsüyle sizi İtalya’nın geçmiş yıllarına götürecek. İçeride müthiş bir kahve kokusu…

Kahve molasında Deniz, Napoli’nin kötü şöhretinin artık yok olduğundan bahsediyor. İstanbul’da yabancı bir turist hırsızlığa karşı ne önlem alıyorsa, aynısını Napoli’de de yapması dışında ekstra bir önleme gerek olmadığını, mafyanın artık sokaklarda cirit atmadığını söylüyor.

Bizi Napoli’ye davet eden THY’nin Napoli Genel Müdürü Muhammed Baltu ise fanatik derecede Napoli hayranı. Napoli’nin Roma’dan daha güzel bir şehir olduğunda ısrarlı. Michelin yıldızlı restoranlarını, Gambrinus gibi eski kafelerini, şehrin her yanını saran tarihi binalarını anlatıyor.

UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ndeki Napoli, iyi şarap, bol tarih, berrak bir deniz ve de Sophia Loren  demek.

Akşama kadar, Castel Nuovo Şatosu, Napoli Krallığı Sarayı, Galeri Umberto gibi turistik yerleri gezdik, ara sokaklarda birden karşımıza çıkan devasa kiliselere girip, tarihi taş binaların olduğu daracık sokaklarda soluklanıyoruz. Tuhaf ama her Napolilinin varlığını hissettiği ruhani itikatlar havada asılı duruyor…

Sonuç: UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne seçilen Napoli, Roberto Saviano’nun kitabında yazdığı gibi kanunsuzluğun hüküm sürdüğü bir yer değil artık.  Ne daha önce oraya gidip de “Aman dikkat edin” diyen arkadaşlarımızın yaşadıklarını yaşadık, ne ekstra bir önleme ihtiyaç duyduk.

SAHİL ŞERİDİ TURU 


 Denizkızlarının ülkesi Sorrento’ya da gidin, falezleriyle ünlü kasabanın dik yamaçlarını inin.

– Capri’ye mutlaka uğrayın, Monte Solare’ye teleferikle çıkın, bizim yaptığımız gibi, çok da pahalı olmayan bir Michelin yıldızlı Riccio Restaurant’da akşam yemeği yiyin.
– Tekneyle Positano’ya geçin. Şehri tepeden gören La Sponda’da hızlıca öğle yemeği yiyin.
– Ve Amalfi’ye uğrayın. Labirent sokaklarında kaybolun, kilisenin merdivenlerinde dondurma yiyin, sokağa taşan restoranlarda limoncello için…

36 saatte Chengdu

36 saatte Chengdu

15.00
ŞİİRSEL İLHAM
Şehrin keyif mekanlarından biri Wangjiang Pavilion Parkı. Tang Hanedanı döneminin şairlerinden Xue Tao’ya parkta özel bir bölüm ayrılmış. Şair bambu sevdiği için bu bölüm bambulardan oluşuyor, kiminin boyları 15 metreyi bulmuş. Asırlık tapınakların, yapıların arasında yürüyün, sonra nehir kıyısında yeşil çay (10 TL) içip, kağıt oynayanlara katılın. Eğer yeterince cesursanız, metal cihazlarla caddede volta atan kulak temizleyicilerine kulağınızı temizletin. 

18.00
SANATSAL UYANIŞ
Birkaç yıl önce restore edilen Geniş ve Dar Sokaklar semtinde, kentin çoktan unutulmuş kraliyet döneminin mimari örneklerini göreceksiniz. Pahalı gümüş ve bijuteri mağazalarını geçip, Fingertip Art’a (Kuan Xiangzi, No: 24) uğrayın. Siçuanlı kadınların yaptığı parlak işlemeli çanta, yastık ve atkılar görmeye değer. Firma kadınları eğitmiş, daha çekici nakışlar yapmaları için yönlendirmiş. 2008 depreminin yıkıcı etkilerinden kurtulmalarına yardımcı olmuş.

20.00
BUTİK RESTORANLAR

Yerel mutfak acı kullanımıyla meşhur, oysa yemekler hakkında söylenecek çok şey var. Şef Lan Gijun’un küçük restoranı Yu Zhi Lan’da baharatlı, ekşili deniz hıyarından, kış armuduyla tatlandırılmış kuş yuvasına kadar her yemek özel bir lezzet dengesine sahip. Şefin hedefi yerel yemek tariflerini Japon usulü kesinliğe ulaştırıp, yerel malzeme kullanımını artırarak dünyanın önemli mutfakları seviyesine ulaştırmak. Mantılarda özgür dolaşan ördek yumurtası kullanıyor. Dev satırla, haşlanmış yumurtayı zar inceliğinde dilimliyor. Seramik yemek takımlarını bile kendisi yapmış. 10 soğuk meze ve dokuz tabak yemek içeren standart mönüsü 300 TL.

11.00
RAHİP YAŞAMI

14 asırlık Wenshu Manastırı, ülkenin önde gelen, en aktif Budizm merkezi. Hafta sonunda şehir halkı gri karolu tapınakların, ginko ağaçlarıyla gölgelenmiş avlularında toplanıyor. Çanaklardaki tütsüleri yakıp bakır canavar heykellerini oğuşturup metal pagodaları tavaf edip dilekte bulunuyor. Ülkenin en iyi korunmuş antik Buda heykeli de bu manastırda. Resimler, duvarlardaki hat sanatı örnekleri yüzyıllar öncesinden. Fakat manastırın en etkileyici bölümü bahçesi. Gölgedeki koi havuzları, pagodalar, heykele dönüşmüş kayalar ak saçlı ihtiyar ziyaretçilere huzur veriyor. 

12.30
UCUZ YEMEKLER

Seyyar yemek satıcıları hızla artarken, kentin hâlâ en leziz yemekleri sokaklardakiler. Mesela manastırın hemen karşısındaki erişteci Zhang Liang Fen’de öğle saatlerinde müşteriler kuyrukta bekliyor.  Tatlı su eriştelerinden yapılmış tian shui mian; karabiber, biber yağı, tahin karışımı soslu, el yapımı erişte (3TL) tadılmaya değer. Yan sokaktaki Yan Tai Po, kentin mutlaka uğranması gereken lezzet noktalarından biri. Seçiminizi İngilizce mönüden yapacaksınız. Et ve baharatlı havuç, salatalık, soya filizi karışımıyla doldurulmuş çıtır ekmekten yapılan guo kui bu restoranın spesyalitesi (3 TL).

 

14.00
ÇAY VE ŞOV

Kulak zarını paralayan ziller, vurma çalgılar ve hadım edilmiş erkek sesli tenorlar… Geleneksel Çin operası Batılıların pek alışık olmadığı bir sahne sanatı. Fikir edinmek istiyorsanız, uzun ve pahalı gösteri yerine Yuelai Çayhanesi’ndeki kısa gösterileri izleyebilirsiniz. Chengdu Siçuan Operası solistleri haftada bir, asırlık çayhanenin fenerlerle donatılmış sahnesinde gösteri yapıyor (Çay dahil 9 TL). Tercüme olmasa da, gözalıcı kostümler, heyecan verici akrobatik gösteriler ve dans için izlemeye değer.

 

16.00
TİBET LEZZETLERİ

Kentin Little Lhasa adındaki rengarenk Tibet mahallesi, bu kültürü tanımanız için bir fırsat. Wuhou Tapınağı karşısındaki Wuhouci Heng Jie’de tur atın. Yatağı sırtında, uzun eteklerini savurarak yürüyen rahipleri seyredin, tezgahında yak sütünden tereyağı satan köylüleri fotoğraflayın, Tibet Budist simgeleriyle dolu dükkanları gezin, dua bayrakları, çarklarına, desenli deri botlara, her boyuttaki yatağa göz atın. Alışverişte mutlaka pazarlık yapın. 

19.00
DENİZ ÜRÜNLERİ YAHNİSİ

Chengdu’da geleneksel bir akşam yemeğinin vazgeçilmezi, dilimlenmiş et, deniz ürünleri köftesi, yeşilliklerle dolu bir kase kaynar çorba ve Snow birası. Şehrin her köşesinde bir esnaf lokantası var. En ünlüleri çok gürültülü salonu, gırtlak yakan baharatlarıyla Lao Ma Tou. Mönü baharatlı ve baharatsız olmak üzere ikiye ayrılıyor. Yemek fiyatları 35 TL’den başlıyor. Garsonlar, sarmısak, şeker, tahin, sirke ve soya sosundan oluşan sosu  kar beyazı, ütülü gömleklerle hazırlayıp servis ediyor. Açık mutfaktan yemeğin hazırlık sürecini de izleyebilirsiniz.

 

21.00
KÜÇÜK BİR GECE MÜZİĞİ

Söz dans ve konsere gelince, Çin’de Chengdu kadar hareketli şehre rastlamak pek kolay değil. 20 yıl önce açılan, şehrin alternatif sanatçılarını sahneye çıkaran Little Bar bu işin öncüsü. Kulübün sahibi Sister Tang lakaplı Tang Lei. Bugünlerde açtığı ikinci şubesi New Little Bar daha geniş mekana sahip. Belçika birası eşliğinde turneye çıkmış grupları, yerel müzikçileri dinleyebilirsiniz. 20’li yaşlardaki gençler dans ederken başlarının üstünde çakmak yerine cep telefonlarını sallıyor.

 

7.30
PANDALARLA KUCAKLAŞMA

Chengdu Büyük Panda Üreme Merkezi’ndeki pandaları görmek için bunca yol gelmişken, yavru ayıcıkları da sevmek isteyeceksiniz (tam 135 tane!) Otelde kahvaltıyı boşverin, saat 7.30’da park henüz boşken, Günışığı Yuvası’ndaki yavrular henüz uyanırken parkta olun (Giriş 25 TL). Yavruların beslenme saati geldiğinde açık alanda pandaların sırtüstü yatıp, ağırlıklarınca bambu yaprağı yemelerini seyredin. Saat 8.30’da turist otobüsleri gelmeye başladığında kalabalıklardan kaçıp çok güzel düzenlenmiş alanlarda kırmızı pandaları izlemeye gidin. Öğlen yaklaşırken pandalar uykuya çekilmeye hazırlanır. Bu şovun bittiği anlamına gelir.

 

 NASIL GİDİLİR?
 Ağustosun son haftasında İstanbul’dan Chengdu’ya bir aktarmalı gidiş-dönüş uçuşlar Air China’da 3400 TL’den başlıyor. Yolculuk süresi 11-15 saat.

 

Çocukluğum, baharım Kumburgaz

Çocukluğum, baharım Kumburgaz

Kimileri için sadece bir belde adı, benim içinse ‘çocukluğumun önemli bir parçası’ demek Kumburgaz… İki yaşımdan 16 yaşıma kadar her yaz anneannemin ve dedemin tarlaların içinde bulunan üç katlı yazlık evlerine gittiğimiz; amcalar, dayılar, kuzenler hep beraber olduğumuz, çocukluğumun muhteşem bir şekilde geçmesine sebep olan yer…

İlk gerçek dostlukla tanıştığım, ilk dayak yediğim, ilk ineklerden süt sağdığım, tarlalara daldığım, ilk Fenerbahçeli olduğum, ilk ayçiçeği yediğim, ilk kez kurbanın nasıl kesildiğine tanık olduğum ve kesilmesin diye arkadaşlarla koyun çaldığım, ilk bisiklete binmeyi ve yüzmeyi öğrendiğim yer…

Yaz olduğunda sabırsızlanırdık Kumburgaz’a gitmek için. Anneannemler Almanya’dan gelirlerdi.  Kuzenlerim, dayılarım, amcalarımla üç katlı evimizde buluşurduk. Ev sahilde değildi. Ön tarafı yeşilliklere ve yaz-kış oturanların evlerine, arkası ise tarlalara bakıyordu. O yüzden arka odada uyurken cırcır böceklerinden başka bir ses duymazdık. Bahçemizde meyve ağaçlarımız vardı. Gider gitmez Kumburgaz’ın yerlisi en yakın arkadaşımız ‘Fırlama Bahar’a koşar, Bahar’la birlikte yan bahçelerin ağaçlarına tırmanıp meyveleri yürütürdük. Koşarak tarlalar arasında kaybolur, kendi kocaman dünyamızda kimseye ihtiyaç duymadan eğlenirdik. Ahırlarda süt sağar, kümeste horozları kovalardık. Terliğimizin hiçbir zaman teki olmazdı. Çünkü hep bir yerlere fırlatıp kaybederdik. O gün kaç kişi tarafından yaramazlıklarımız yüzünden kovalanacağımız belli olmazdı. Halbuki bu durum en büyük eğlencemizdi.

KOŞARAK DENİZE ATLARDIM

Kumburgaz’ın çok uzun bir sahili ve sahile dik uzanan antreli siteler vardı. Yan yana dizilmişlerdi. Gündüzleri bu sitelerin önünden denize girerdik. Deniz her zaman yosunluydu. Bir gün denizde topumun peşinden giderken rüzgâra kapılıp boğulmaktan son anda kurtuldum. Bu olayın sonrasında da Ayhan Dayım bana Kumburgaz’ın denizinde yüzmeyi öğretti. Deniz kenarında olmadığımız zamansa yapılacaklar belliydi. Ya bahçelere dalardık ya Seyran Pastanesi’ne giderdik. Lunapark çok değerli ve eğlenceliydi. İlerleyen yıllarda bisiklete binmeyi öğrenerek her fırsatta lunaparka kaçar olmuştuk.

O ÇOCUĞA KANMAZ OLDUM

Kumburgaz’da benim için ne hikâyeler biter ne de kahkahalar. Biz gitgide büyüyorduk. Köyümüzde tek bir bakkal varken diğerleri peşi sıra açılmaya başladı. Evimizin arkasındaki boş tarlaya yeni evler yapılmaya başladı. Kumburgaz’ın en büyük pastanesi Seyhan’ın yanına yenileri ekleniyor ve etrafa oteller dikilmeye başlanıyordu. Benim de gözüm açılıyor, sürekli büyüdüğümde ‘onunla evlenmek zorunda olduğumu söyleyen deli çocuğa’ kanmıyordum artık. Başka tatil beldelerinde de vakit geçirmeye başladık zamanla. Kalabalık aile kavramı maalesef yıllar geçtikçe yok olmaya, Kumburgaz da anlamını yitirmeye başladı. Büyüdük ve ayrıştık hepimiz. Sonra da dedemi kaybettik.

Kumburgaz’da hâlâ evimiz duruyor. Anneannem her yaz dedem olmasa da uğruyor. Bense birkaç dizi çekimi ve dedemin mezarını ziyaret edip ona dua etmek için uğradım. 10 yıl önce en büyük dostum, hayatımın neşesi ‘Bahar’ı ziyaret ettim. İki bebeği olmuş, onları gördüm. “Artık Kumburgaz çok değişti, büyüdü, bambaşka bir yer oldu” diyenler var.  Gerçekten ne olduğunu tam olarak bilmiyorum. Benim için Kumburgaz çocukluğum, özgürlüğüm, ‘Bahar’ım demek…

Şu anda Göcek’te olmak için 12 özel neden

Şu anda Göcek’te olmak için 12 özel neden

POPÜLER MEKÂNLAR VE KONAKLAMA SEÇENEKLERİ
EVİN ÖNÜNE KADAR TEKNEYLE

** Göcek oldukça küçük bir yerleşim yeri. Ancak her geçen gün, yeni açılan mekân ve işletmelerle yeni bir çehreye bürünüyor. Uğramanızı istediğim yerlerden biri, Türkiye’nin en popüler ve en pahalı marinalarından olan D Marin. Manzarası, bahçesi ve yemeklerinin lezzetiyle ünlü girişteki Sailor’s Pub’a da bir göz atın derim. 

** Göcek koyunun ve D Marin’in muhteşem panoramasını gözler önüne seren Q Lounge’ta günbatımı seyre değer. Dünyaca ünlü Zuma’nın mimarları tarafından tasarlanmış çok özel bir ahşap mimarisi var. Q Lounge, çağdaş Japon mutfağından lezzetleri, ortaya paylaşmalık izayaka konseptiyle sunuyor. Siz seçkin şaraplarını yudumlarken, canlı DJ performansı da gecenizi renklendirecek. 

** Can ve Özcan, aynı aile bireylerinin elinden çıkma iki iyi mekân. Portakal ağaçları altındaki Dursun Usta, etleri ve mezeleriyle popüler. Köftesi, pirzolası ve zeytinyağlıları oldukça leziz. Akşam kokteylinizi almanız için Delmarin, leziz yerel şaraplarıyla da Deniz Hotel’in altındaki Wine Bar ideal. West Cafe, dekoruyla ilgi çekiyor. Hoş bir atmosferi var. Bir sabah kahvaltısı için uğramanızı öneririm.

 

** Günlük hayatın stresinden biraz olsun uzaklaşabilmek, kendinizi dinleyebilmek için ideal otellerden biri D&C Hotel (0252) 645 28 75, www.dcgocek.com). Orman ve vadi manzaralı dört odasıyla Gökçeovacık’ta sizleri bekliyor. Göcek’e 15, Dalaman Havalimanı’naysa sadece 35 dakika uzaklıkta. Kerim ve Ezgi’nin Kertmeç’te, yeşillikler içindeki sevimli mekânları da görülmeye ve her ikisinin yetenekli ellerinden çıkan mönüsü tadılmaya değer. (0532) 313 13 50

** Deniz üzerinde hoş bir ziyafet çekmek istiyorsanız, Dim Elit Hotel’in restoranına bir uğrayın derim. (0252) 645 16 70

** Diğer bir konaklama önerim, Göcek merkeze yürüme mesafesindeki, doğayla uyum içinde konumlandırılmış Portville Villaları. Günlük, haftalık, aylık veya dilerseniz sezonluk konaklama seçeneklerine sahip. İki, üç ve dört odalı dubleks villalardan oluşuyor. Dilerseniz teknenizi Port Göcek’e bağlayıp evinizin önüne kadar tekneyle gidebilirsiniz.

ÇOCUKLU AİLELER İÇİN ÖNERİLER
CARETTA CARETTALI PLAJ

 

** Çocuklu seyahat etmek isteyenlere, iki güzel ve konforlu konaklama önerim var. Bunlardan ilki, Akdeniz ve Ege’nin buluştuğu ve Dalaman Çayı’nın denizle kavuştuğu noktada 160.000 metrekarelik alan üzerine konumlanmış Hilton Dalaman. 410 adet lüks tasarlanmış odaya sahip. Otel, özellikle küçük misafirlerin ilgisini çekecek mini hayvanat bahçesi Zooland ve caretta caretta’ların yumurtladığı kumsalla fark yaratıyor. Kendi bitkilerinizi yetiştirebileceğiniz 500 metrekarelik organik bahçe, 1.450 metrekarelik alandaki Carpi Kidz Paradise ve 18 ay–10 yaş grubu çocuklarınız için Ezo Sunal Çocuk Atölyesi, incelikle düşünülmüş diğer ayrıcalıklar. Eylül ayı sonuna kadar, yaz boyunca pek çok ünlü müzisyenin canlı müzik performanslarını da burada dinleyebilirsiniz. Otel, 2011 yılından beri beşinci kez Trip Advisor’ın mükemmellik ödülünün de sahibi. 

** İkinci önerimse, harikulade Akdeniz ve Toros Dağları manzarasına sahip, çam ağaçları içindeki 76.500 metrekarelik bir alanda kurulu Rixos Premium Suits and Villas. 206 suit oda ve villa ile ultra her şey dahil konseptiyle hizmet veriyor. Türk mutfağının yanı sıra İtalyan, Lübnan ve dünya mutfaklarından da örnekler sunan restoranları, çocuklara hem eğlence hem de öğrenme vaat eden Rixy Club’ı ve Göcek koylarına düzenlenen ücretsiz tekne turları, ailelere unutulmaz bir tatil fırsatı sunuyor.

GÖCEK’TE BU YAZ NELER YAPMALI?
BEDRİ RAHMİ’NİN KAYA ÇİZİMİ

 

** 12 Adalar turu yapılmadan Göcek’e tam olarak dokunmuş sayılmazsınız. Her gün civardaki adalara ve koylara günlük seferler yapılıyor. Göcek’in açığında bulunan Yassıcalar’a, Zeytin Adası’nın çevresine ve Günlüklü Koyu’na mutlaka uğrayın. Benim de Göcek’te en sevdiğim ve her gidişimde tekrar tekrar uğradığım yerler. 

** Domuz Adası önü ve Hamam, denize girmek için ideal yerlerden. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun hayran kaldığı koyları gezebilir; büyükçe bir kayaya çizdiği balık resmini (1974) fotoğraflayabilir; kaya mezarlarını, boşaltılmış Rum evlerini, Kleopatra hamamı çevresindeki antik kalıntıları, iskelenin yanında bir bölümü sular altında kalmış Bizans manastırı kalıntılarını görebilirsiniz. 

** Türkiye’nin en iyi toprak kortlarından bazılarına sahip Göcek Tenis Kulübü’nde (0252) 645 20 50 tenis dersleri alabilir ve keyifli dakikalar geçirebilirsiniz. 

** Göcek Çarşısı’nı da gezmeyi unutmayın. Burada olta takımları, halılar ve kilimlerin yanı sıra dekoratif amaçlı satılan deniz kabukları, gümüş takılar, hatta ev yapımı reçeller bulabilirsiniz.

GÖCEK ADI NEREDEN GELİYOR?
EFSANELERDEN EFSANE BEĞEN

 

Göcek’in eski çağlardaki adı Daidala (Daydala). Bugünkü adının nereden geldiğine dair çeşitli rivayetler mevcut. Belde halkından da bunları dinleyebilirsiniz. En güçlü rivayet, ‘göç’ kavramına dayalı olan. Belde halkı, her yıl bahar aylarında sonbaharda dönmek üzere törenli bir şekilde göç eder, giderken de “Haydi göçek” dermiş. Sonrasında köye ‘Göçek’ ismi verilmiş. Bir diğer popüler rivayetse köçeklikten geliyor. Yörede yapılan düğün derneklere getirilen köçeklerden sonra bu isim uygun bulunmuş. Yöre halkının bu ismi beğenmemesi ve fazlaca rahatsız olması üzerine bir süre sonra adı değiştirilerek Göcek olmuş. Son bir yaygın rivayet ise, bir karış boya gelmiş ekine ‘Göcek’ denildiği yönünde. Buradan yola çıkılarak belde bu adı almış.

Polonezköy’den izlemler

Polonezköy’den izlemleri: A.Üniversitesi D.T.C.F Leh Dili ve EdebiyatiAna Bilim Dalında okuyan talebelerin yazıları POLONEZKÖY İZLENİMLERİ…

Hem Polonya’da hem Türkiye’de muhtar

Hem Polonya’da hem Türkiye’de muhtar

Frederik Novvicki, Polonezköy’ün namı yurt dışına yayılmış icraatçı muhtarı… Köyün ilk camisini de yapan gayrimüslim muhtar, son seçimlerde yüzde 51 oy aldı. Onun en önemli özelliği, hem Polonya’da hem de Türkiye’de aynı anda muhtarlık yapması.

Soğuk havalarda sonbaharda hangi çiçekler dikilir?

Değişik malzemelerle yapacağınız kış bahçeleri, soğuk günlerde bitkilerle dolu yemyeşil, çiçekli bir alanda bulunmanızı sağlar. Evinizin dilediğiniz bir noktasına sabit, sürgü, katlanabilir kanatlarla her genişlikte pencere yerleştirebilirsiniz. Havalandırma, gölgeleme sistemleri ve ısı yalıtımını doğru yaparsanız, dört mevsim kullanıma uygun bir alan elde edersiniz.
Kış bahçelerinin maaliyeti metrekaresine ve kullanılan malzemeye bağlı olarak 500 ile 5 bin lira arasında değişen maliyetleri var. Eğer oldukça şaşalı bir kış bahçesi istiyorsanız 20 bin liraya kadar bir ücreti gözden çıkarmanız gerekiyor.

Cephenizi belirleyin

Binanızın hangi cephesi kış bahçenize uygundur? Kuzey mi, güney mi, doğu mu ya da batı mı? Kış bahçeniz için en uygun cepheyi hangi kriterlere göre belirleyeceksiniz? İşin en kritik noktalarından biri burası. Genel kanı güney cephesinin yazın çok sıcak, kuzey cephesinin ise kışın çok soğuk olacağı yönünde. Bunlar doğru. Ancak kış bahçesi için cephe seçiminde bambaşka bir perspektife ihtiyacınız var. O da ışık. Işığın çekiciliğini, içinizi aydınlatan parlaklığı ve gökyüzünün görünümü dikkate almanız gereken ilk şey.

Malzemenizi seçin

Bu alanda malzeme seçeneği geniş… Alüminyum, çelik, ahşap, ahşap görünümlü çeşitli plastikler… Örneğin tam yalıtımlı, yaz-kış içinde güvenle yaşayabileceğiniz bir kış bahçesi için çelik konstrüksiyon sistem daha uygun olabilir. Ayrıca, tüm teknik şartlar karşılanarak dizayn edilmiş bir kış bahçesi, havalandırma, ısıtma ve gölgelendirme koşulları iyi oluşturulduğu takdirde dört mevsim sorunsuzca kullanılır. Sert bir soğuk veya sıcak bir yaz akşamı kimseyi kış bahçesindeki keyfinden mahrum edemeyecektir.

Drenajı unutmayın

Kış bahçesini dizayn ederken dikkat edilmesi gereken önemli konulardan biri drenaj. Uzmanlar kış bahçesinin drenaj sistemi ile evin drenaj sisteminin farklı olması gerektiğinin altını çiziyor. Ayrıca, drenaj için kullanılacak malzemelerin kalitesinden kesinlikle ödün verilmemeli. Aksi halde bahçenizde yaşamak keyiften çok eziyet haline dönüşecektir. Su en iyi şekilde sistemden uzaklaştırılmalıdır. Çatıdaki su tahliye iniş borusu çatı metrekaresi, yıllık ortalama metrekareye düşen su miktarı ve bölgenin iklimsel özellikleri dikkate alınarak kararlaştırılmalı. Durum bazen birkaç boruyu birden kullanmayı gerektirebilir.

BU AY NE DİKELİM?


Krizantem

Krizantem: Kasımpatı olarak bilinen bu bitki, 50-150 cm kadar yükselebilir. Sarı, turuncu, kırmızı ve beyaz renkleri vardır. Dikim aralığı 15-20 cm olup torf ve gübre karışımı harçlı topraklarda yetişir. Bahçe, balkon ve teraslarda kullanılabilir.

Hercaimenekşe: Ekim ayında toprağa 15 cm aralıklarla fide halinde dikmeliyiz. Kardan az da olsa zarar görebilir fakat kar kalktığı zaman, soğukta tomurcuğunu oluşturan bu bitki, güneşin ilk ışıklarıyla tekrar çiçeklenerek size merhaba diyecektir.

Çuha çiçeği: ‘On bir ay çiçeği’ olarak da bilinir. İç mekânlarda uzun süreli çiçek açarken, dış mekânda kullandığımız çuhalar, sonbahar ortalarından ilkbahar başına kadar çiçekte kalır. Torf ve gübre karışımı harçlı topraklarda yetişir.

Siklamen: Hem iç hem de dış mekânlarımızda yetiştirebileceğimiz soğanlı bitkilerdir. Soğuk hava şartlarında yaşar, sıcağa dayanamaz. Mutlaka çiçek döneminden önce mantara karşı ‘fungusit’ içerikli ilaçlamaları yapılmalıdır.

DEKORASYON ÖNERİLERİ

** Kış bahçesini evinizin bir parçası olarak düşünün. Dekorasyon evinizle uyumlu olmalı.  
** Yer döşemesi olarak ahşap kaplama, ortamı daha sıcak gösterir. Ama bu alanda bitki yetişeceği için kolaylığı açısından seramik de düşünülebilir.
** Oturma gruplarının kumaşını seçerken dört mevsim dayanıklı olmalarına dikkat edin. Suni deri ya da kadife cinsi kumaşlardan kaçının. 
** Mobilya tercihinizi ahşap ya da hasırdan yana kullanın.
** Bir başka önemli nokta da saksı seçimi. Mobilyalarınıza ve aksesuarlarınıza uygun olanları seçin ve mümkünse her konuda olduğu gibi plastikten kaçının. 
** Aydınlatma için gün ışığı veren lamba ya da floresanlar bitkiler için ideal. Ancak seçeceğiniz ürünün dışarıya ısı vermemesi gerekiyor. 
** Alanı ısıtmak için merkezi sistem ya da portatif ısıtıcılar kullanabilirsiniz.

‘Koca bir şehir istanbul, her cuma deli gibi kahvaltıcı ve kahvaltı mekanı arıyoruz’

Zomato Genel müdüründen bilgiler;

Zomato ne çirkin bir isim. Nereden geliyor?

– Hindistan’da kurulup gelişen bir şirket. Kurucuları, kendi şirketlerindeki çalışanlara kolaylık olsun diye civardaki lokantaların mönülerini tarayıp bir dosyada toplamışlar. İlgi çok büyük olunca da akıllarına bu proje gelmiş. Sonradan işin içine mekân arama, oy verme, yorum yapma imkânları da girmiş. Adını önce domates (tomato) yapmak istemişler fakat o isim dolu olduğu için ‘Zomato’ ismini almışlar.

Hindistan ve Türkiye’den başka nerelerde varsınız?

– Dubai’den İngiltere’ye, ABD dahil 22 ülkede.

Ali Servet Eyüboğlu

Peki sitenizdeki restoran puanlamaları manipülasyona ne kadar açık? Yani ben girip devamlı kendime iyi puan versem, rakip lokantalara da kötü puanlar versem n’olur?

– Her ay 4 milyon ziyaret, 11 milyon mekân incelemesinden bahsediyoruz. Rakamlar çok büyük ve saptırılması zor. Yorumcular arasında yaptığı yorum sayısına göre kategoriler var. Bunlar arasından beğendiğiniz, güvendiğiniz yorumcuları takip edebiliyorsunuz. Yani sizi kolay kolay kandıramazlar. Bir restorana 80 yorum yapılmış, puan ortalaması 4.2’yse, kimse manipüle edemez, ben oraya giderim.

Siteye girenler en çok ne arıyor?

– Açık ara kahvaltı. Herkes deli gibi nerede kahvaltı edebilirim diye bakıyor. Kahvaltı aramaları en çok cuma günleri. Demek cumadan düşüyoruz pazar brunch’ının derdine. Bir de kahvaltı arayanların çoğunluğu kadınlar. Tahminim o ki, “Bari pazar günü sofra kurup kaldırmayayım” diye düşünüyor. Bir de bu yazın bir trendi olarak başladı, kahvaltı için Polonezköy gibi şehir dışı alternatiflere yöneliyoruz.

ŞEHRİN EN GICIR MEKÂNI : KARAKÖY MİTTE

Karaköy’de yüz yıl önce kurulmuş bir tiyatro… O tiyatronun sahnesinde şimdi şehrin en keşfedilesi mekânının aşçıları… Aylardır beklenen, daha inşaat halindeyken bile içinde partiler verilmeye başlanan Karaköy Mitte, nihayet kapılarını açtı.
Son derece sade, rahat ettiren bir dekoru var. Kendini dayatmayan / insanı yormayan… Hızlandıran, geceye hazırlayan tatlı müzikler çalınıyor. Bağırmadan / kulak tırmalamadan… Kıyılı-kuytulu ama kesmeli/bakışmalı bir alan yaratmışlar. İçinde semt sakinleri/eş-dost… Şehir kurtları/kadın-erkek… Gör-görün meraklıları/genç-yaşlı…
50 şifreyi kimler alacak?
Sabahın sekizinden ertesi günün ilk saatlerine kadar bitmeyen bir döngü, durmayan bir hareket…
Usta ellerden çıkan kokteyller; deneyiniz: Unutulmuş armut…  Lezzetli parmakların pişirdiği lezzetler; yiyiniz: Kuzu incikli papardella… Yaratıcı zekâların hazırladığı atıştırmalıklar; tadınız: Robespierre guacamole…
Fakat Mitte’nin asıl numarası, arka taraftaki tamamen kapalı kulüp alanı. Kulübün hem içeriden hem dışarıdan ayrı girişi var. Dışarıdan giriş şifreyle. Şehrin seçkin isimlerine toplam 50 adet şifre dağıtılacak. Bu insanlar, rezervasyon yapmadan/kimseye sormadan şifresini girip içeri dalacak.
Peki onlar kim mi olacak? Henüz belli değil.
Rahat müzik, mahalle barı, akşam yemeği, sabah kahvaltısı, sakin dekor, yormayan müzikler, arkada kapalı kulüp alanı… Bunlar size bir yerleri hatırlattı mı?
Evet evet, topla Lucca’yla Gizli Kalsın’ı, böl ikiye… Al sana Mitte! 

Kalktım, sana kek yaptım…
İstanbul’un en çok aranan kahvaltıcıları

** Pişi – Beşiktaş  
** Reçel Türevleri – Beşiktaş 
** Peynir Ekmek – Beşiktaş 
** Siyah Cafe – Beşiktaş
** Limonlu Bahçe – Taksim 
** Namlı Gurme – Karaköy 
** Süt Yumurta Reçel – Kadıköy 
** Happy Moons – Şaşkınbakkal

Şehre yeni alternatif

Polonezköy’ün en çok tercih edilen kahvaltıları
** Polina House 
** Leonardo Restaurant 
** Karçma Kriha Restaurant 
** Polonez Park

En sevilen balıkçılar

** Set Balık  
** Maria’nın Bahçesi 
** Kandilli Balıkçısı Suna Abla
** Misina Balık 
** İskele Livar 
** İsmet Baba Restoran 
** Balıkçı Kahraman 
** Balıkçı Sabahattin 
** Park Fora 
** G Balık 

BU YAZ İSTANBUL’DA EN ÇOK MERAK EDİLEN 10 RESTORAN;

** Midpoint
** Big Chefs
** Nusr-Et
** Magnum Store
** Walter’s Coffee Roastery
** Huqqa
** Happy Moons
** Forneria – The Haze
** Hüsnü Ala Cafe

Ankara’nın top 5’i
1. Çukurağa Sofrası
2. Meşhur Tavacı Recep Usta
3. Düveroğlu
4. Meşhur Özçelik Aspava
5. Masabaşı Kebapçısı

İzmir’in top 5’i
1. La Cigale
2. Tavacı Recep Usta
3. Topçu Restoran
4. Reyhan Pastanesi
5. Pizzeria Venedik

Hesaplı kategorisinin 10 yıldızı

Fatih Karadeniz Pidecisi 4,4 40 TL
Bayramoğlu Döner 4,3 50 TL
Seven Kebap 4,2 50 TL
Kızılkayalar Hamburger 4,1 35 TL
Dönerci Celal Usta 4,1 55 TL
Dürümcü Emmi 4,1 50 TL
Dönerci Ali Usta 4 45 TL
Siirt Şeref Bünyan 4 60 TL
Kanaat Lokantası 3,9 60 TL
Yemek Kulübü 3,5 50 TL

Lüks kategorisinin 10 yıldızı

Nusr-et 3,9 300 TL
Lacivert Restaurant 4,1 350 TL
Kız Kulesi Restaurant 3,8 400 TL
Reina 3,9 400 TL
Sunset 4,4 400 TL
Vogue 4,4 400 TL
Ulus 29 4,1 400 TL
Mikla Restaurant 4,3 350 TL
La Petite Maison 4,1 330 TL
Mavi Balık 4,2 320 TL

DERSAADET’TE YAŞIYORSUN PEKİ BUNLARI BİLİYOR MUSUN?

** Küçükçiftlik Park’ın bu akşam muhteşem bir ışık, lazer ve havai fişek gösterisine hazırlandığını… Elektronik müziğin efsane DJ’i Hardwell’in sahne alacağını…
** Türkiye’nin ilk burger festivalinin bugün ve yarın Karaköy’de devam ettiğini… Bej, Burgerlab, Gakkı gibi yerlerde özel indirimler uygulandığını…
** Bugün ve yarın tuzla Intercity İstanbul Park’ta Dünya Rallycross XL otomobil yarışlarının yapılacağını… Yarışların 12 yaşından küçüklere ücretsiz olduğunu…
** Pink Floyd’un vokalisti David Gilmour’un ‘Rattle The Lock’ adında bir solo albüm çıkardığını… Bunun şerefine pazartesi akşamı Kadıköy Dorrock XL’de bir parti yapılacağını…
** Sirkeci Hocapaşa Gösteri Merkezi’nde sema gösterisi düzenlendiğini… Numarasız biletlerin 45 TL olduğunu…
** Ayhan Sicimoğlu’nun salsalar ve çaçalarla bu akşam Babylon Bomonti’yi yıkacağını… Biletlerin kapıda 60 lira olduğunu… 
** Aşkım Kapışmak’ın Akademi İstanbul’da iletişim eğitimine başladığını… Seminerin beş hafta süreceğini…
** Mutfak Sanatları Akademisi’nde cupcake atölyesi düzenlendiğini… Eğitim sırasında tuzlu atıştırmalıkların ikram olduğunu…
** Babil Türk Müziği grubunun çarşamba akşamı Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde bir konser vereceğini… Konsere katılımın ücretsiz olduğunu…

T-Mobile’a ait 15 milyon kullanıcı bilgisi hacklendi

Experian’dan yapılan açıklamada, son iki yılda T-mobile adlı GSM operatörüyle sözleşme imzalayan 15 milyon Amerikalının isim, doğum tarihi, adres, sosyal güvenlik, ehliyet ve pasaport numaraları gibi önemli bilgilerinin siber hırsızlarca çalındığı kaydedildi.

Açıklamada, 15 Eylül’de fark edilen saldırıya yönelik soruşturma açıldığı ve konunun yasal mercilere bildirildiği belirtildi.

HACKER’LAR ARTIK BİR SAATTE SİSTEM ÇÖKERTEBİLİYOR

T-mobile’nin Üst Düzey Yöneticisi John Legere, Experian’la ilişkilerini gözden geçirdiklerini ifade ederek, “Açıkçası, bu siber saldırıdan ötürü inanılmaz derecede kızgınım. Experian’la ilişkimizi dikkatli bir şekilde yeniden değerlendireceğiz. Ancak, şu anki önceliğim, etkilenen tüm müşterilere yardımcı olabilmek” değerlendirmesinde bulundu.

Connecticut Eyalet Savcısı George Jepsen da saldırıya ilişkin soruşturma başlatacağını duyurdu.

ABD SİBER SALDIRILARDAN MUZDARİP

Experian’a yönelik siber saldırı, ABD’de bu sene tespit edilen onlarca “hacklenme” olayından sadece biri olarak kayıtlara geçti.

Ülkede şimdiye kadar siber saldırıya uğrayan diğer kuruluşlar arasında General Motors, Ford, DuPont, Dow Chemical, Motorola, Boeing, Cargill, Target, Amazon, AT&T gibi uluslararası şirketler de yer alıyor. Ancak, bilgisayar korsanları sadece şirketleri ve tüketicileri hedef almıyor.

ABD’de federal kurumlarda çalışanların güvenlik araştırmasını yapan ve performans değerlendirmelerini muhafaza eden ABD Personel Yönetim Ofisi (OPM) de geçen aylarda “hack”lenmişti. 21 milyondan fazla federal çalışanın kişisel bilgilerinin çaldığının ortaya çıkması, OPM Direktörü Katherine Archuleta’nın istifa etmesine neden olmuştu.

Bunun yanında ABD Gelirler İdaresi de 100 bini aşkın vergi mükellefine ait kişisel bilgilerin siber hırsızlar tarafından çalındığını duyurmuştu.

Excel hayatımıza gireli 30 yıl oldu

1985 tarihinde yayınlanan ilk Excel sürümü o tarihten bu yana özellikle finans alanındaki en önemli yapı taşlarından biri olmayı başardı. Kullanıma sunulduğu andan bu yana finans projelerinde devrim yaratarak karmaşık hesapların bile herkesin anlayabileceği bir şekilde sunulmasını sağlayan yazılım, birçok farklı platformu destekliyor. Dünyanın en faydalı ve tehlikeli programı olarak nitelendirilen elektronik tablolama programı, JPMorgan ve Fannie Mae gibi büyük firmaların bir dizi hatalarla milyonlarca dolarlık kayıplar yaşamasına da neden oldu.

Yapılan hemen hemen tüm hataların insan müdahalesi sonucu ortaya çıkması, Excel’in avantajları kadar dezavantajlarının da olduğu gerçeğini ortaya koyuyor. Yazılımın hesaplı ve erişilebilir olması onun küresel finans sektörü için neredeyse bir standart haline gelmesini sağlamış durumda.

Excel günümüzde Microsoft’un en önemli bileşenlerinden biri konumunda ve çapraz platform desteğiyle gelişimini sürdürmeye devam ediyor.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: EN İYİ VE ÜCRETSİZ 40 MICROSOFT YAZILIMI

Google.com 12 dolara satıldı

Google’ın eski çalışanı olan Sanmay Ved, geçtiğimiz gün bir anda Google.com’un sahibi konumuna gelmeyi başardı. Sanmay Ved, domain ve web sitesi satın alma servislerinde gezerken Google domainin boş olduğunu fark etti. Sanmay Ved, 12 dolar ödeyerek Google.com’un domainini satın aldı.

SADECE 1 DAKİKA GOOGLE.COM’UN SAHİBİ OLDU

12 dolar ücret ödeyerek Google.com’un sahibi olan Sanmay Ved’in saltanatı ise kısa sürdü. Google domainini satın alan Sanmay Ved, kısa süreliğine Google’ın web trafiğini kontrol etme imkanına erişti. Google domainini satın alan Sanmay Ved’in posta kutusu bir anda Google ile alakalı olan kurumların ve güvenlik ekibinden gelen mailleri ile doldu. 1 yıllık satın aldığı domaine sadece 1 dakika sahip olan Sanmay Ved’in LinkedIn profili, ziyaretçi akınına uğradı.

SATIN ALMA İŞLEMİ İPTAL EDİLDİ

NTV’nin haberine göre sadece 1 dakika süreyle Google.com’un sahibi olan Sanmay Ved, Google’ın durumu fark etmesiyle saltanatın sona erdi. Google, Sanmay Ved’e gönderdiği mailde bir sistemsel bir karışıklık olduğu ve domain satın alma işleminin iptal edildiğini açıkladı.

Eski Google çalışanı Sanmay Ved, Business Insider’a verdiği demeçte; bu durumun bir hata olduğunu daha ilk görüşte fark ettiğini ancak yine de satın alma işlemini tamamladığını dile getirdi.

Detoks çayı tarifi, detoks çayı hazırlama

Geçmeyen yorgunluk hissi, keyifsizlik, sürekli uyku hali, sık hastalanma, kronik sindirim problemleri vücuttaki toksik maddelerin çok arttığının işaretidir. Sene içerisinde belirli aralıklarla vücuda detoks yapmak bu durumları ortadan kaldırır, vücuda tazelik kazandırır. Detoks zamanlarında dengeli beslenme ve sağlıklı yaşam alışkanlıkların yanı sıra vücuda detoks etkisi yapan besinler ile detoks çayı hazırlanabilir.

Maksimum 1 hafta sürdürülmesi gereken detoks günlerinde ilk iş, sabah kalkıldığında akşamdan içerisine kabuklarıyla beraber bölünmüş limon koyulmuş sudan 2 bardak içmektir. Limon, içerisindeki antioksidan C vitamini ve özler ile vücudu canlandıracak, geceden birikmiş olan toksinlerin vücuttan atımını hızlandıracaktır.

Detoks Çayları

Detoks süresince sıvı tüketimi çok önemlidir. Çünkü vücutta birikmiş olan toksinler su ile vücuttan atılır. Bu nedenle detoks zamanlarına özel hazırlanacak çaylar ile sıvı ihtiyacı karşılanabilir. Ayrıca normal su içmekte sıkıntı çekenler su doldurulmuş sürahi içerisine dilimlenmiş yeşil elma, salatalık, kabuk tarçın, taze nane yaprakları koyarak aromalı su şeklinde tüketebilirler.

Tarif 1
2 yemek kaşığı yeşil çay, 1 yemek kaşığı mate çayı, 1 adet elma, 2-3 dal maydanoz, yarım limon, 3-4 tane karanfil 1 litre su ile beraber kaynatılır. 10 dk kadar demlendikten sonra süzülür. İstenirse buzdolabında saklanarak soğuk şekilde 2 güne bölünerek içilir. Gün aşırı taze yapılarak detoks süresince içilmeye devam edilir.

Bu çay içerisinde bulunan yeşil çay ve mate çayı metabolizmayı hızlandıracak, ödemin atılmasını sağlayacak ve iştahı düzenleyecektir. Elma, limon gibi meyveler içerdikleri vitamin ve mineraller ile vücuda sağlık verecektir. Özellikle maydanoz vücuttaki ödemin sökülmesinde çok faydalı bir bitkidir. Gün içerisindeki öğünlerde salatalara ilave edilerek de tüketilebilir.

Tarif 2
2 poşet yaseminli yeşil çay, 2 poşet böğürtlen çayı, 2 yeşil elma kabuğu, birkaç yaprak taze nane, 1 çubuk tarçın 1 litre suda kaynatılıp 5-10 dk demlendikten sonra süzülür ve 2 güne bölünerek tüketilir.

Yaseminli yeşil çay yağ yakım metabolizmasını hızlandırıp enerji verir. Böğürtlen çayı ile böğürtlenin insülin hormonunu dengeleme özelliğinden yararlanılır. Elma kabukları ile beraber vitamini içeriği sayesinde vücuda canlılık verir. Tarçın kan şekerini dengeler ve açlık ataklarının önüne geçer.

Türkiye’de nüfusun yüzde 20 ye yakını aşırı kilolu

Türkiye Sağlık Araştırmasına göre, ülkedeki obez bireylerin oranı geçen yıl yüzde 19,9 olarak belirlendi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2014 yılına ilişkin Türkiye Sağlık Araştırması sonuçlarını açıkladı. Buna göre, bireylerin boy ve kilo değerleri kullanılarak hesaplanan vücut kitle endeksi incelendiğinde 15 yaş ve üstü bireylerin yüzde 33,7’sinin fazla kilolu, yüzde 42,2’sinin normal kilolu, yüzde 4,2’sinin ise düşük kilolu olduğu tespit edildi.

ERKEKLERİN YÜZDE 38,2’Sİ KİLOLU

Cinsiyet ayrımında bakıldığında kadınların yüzde 24,5’inin obez, yüzde 29,3’ünün ise fazla kilolu olduğu görüldü. Erkeklerde ise bu oranlar sırasıyla yüzde 15,3 ve yüzde 38,2 olarak kayıtlara geçti. Böylece Türkiye’deki obez bireylerin oranı yüzde 19,9 oldu.

Geçen yılın son 6 ayı içinde, 0-6 yaş grubundaki çocuklarda en çok görülen hastalık türleri incelendiğinde yüzde 41,9 ile üst solunum yolu enfeksiyonu ilk sırada yer aldı. Bunu sırasıyla yüzde 33,2 ile ishal, yüzde 10,8 ile kansızlık, yüzde 10,1 ile alt solunum yolu enfeksiyonu ve yüzde 9,3 ile ağız ve diş sağlığı sorunları izledi.

Söz konusu dönemde 7-14 yaş grubundaki çocuklarda yüzde 24,6 ile en fazla ağız ve diş sağlığı sorunları görüldü. Bunu, göz ile ilgili sorunlar yüzde 13,8, enfeksiyöz hastalıkları yüzde 9,4, cilt hastalıkları yüzde 4,9 ve beslenme ile ilişkili hastalıklar yüzde 3,5 ile takip etti.

Geçen yıl 15 yaş ve üstü bireylerde en çok görülen hastalık türleri ise sırasıyla; yüzde 33 ile bel bölgesi problemleri, yüzde 21,3 ile boyun bölgesi problemleri, yüzde 16,1 ile hipertansiyon, yüzde 12,1 ile alerji ve yüzde 11 ile depresyon oldu.

15 YAŞ VE ÜSTÜ BİREYLERİN YARISI TANSİYONUNU ÖLÇTÜRDÜ

On beş yaş ve üstü bireylerin yüzde 50,2’si tansiyonunu ölçtürdü. Son 12 ay içerisinde 15 yaş ve üstü bireylerin yüzde 37,6’sı kan şekerini, yüzde 34,4’ü kolesterolüne baktırdı.

Yataklı tedavi hizmeti alan 15 yaş ve üstü bireylerin oranı yüzde 11,6 oldu. Son 12 ay içerisinde, yataklı tedavi hizmeti alan bireyler yaş grubuna göre incelendiğinde yüzde 25,6 ile 75 yaş ve üstü bireyler ilk sırayı alırken, bunu yüzde 23,2 ile 65-74 yaş grubundakiler takip etti.

Kendi kendine beslenmede zorlananların oranı 15 yaş ve üstünde yüzde 2,8 oldu. Bireyler, yüzde 3,8 ile en fazla yatağa girme/kalkma veya sandalyeye oturma/kalkmada zorluk çekti. Bunu sırasıyla; yüzde 3,2 ile banyo yapma/duş alma ve yüzde 3 ile giyinme ve elbiselerini çıkarma izledi.

METODOLOJİ GEREĞİ DÖNEMİ DEĞİŞTİ

Türkiye Sağlık Araştırması, 2008 yılından itibaren 2 yılda bir düzenli gerçekleştirildi. Araştırma, 2008 Nisan ile 2010 ve 2012 Nisan-Mayıs döneminde uygulanırken, geçen yıl Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) metodolojisi gereği ağustos-ekim döneminde yapıldı.

Metodoloji gereği, soru kağıdında da düzenlemeler gerçekleştirilmesi sebebiyle sonuçların önceki yıllarla karşılaştırılmasında uygulama dönemi ve metodolojik farklılıkların dikkate alınması gerektiği bildirildi.

TÜİK’in 2012 yılında açıkladığı istatistiklerde 15 ve daha yukarı yaştaki nüfusun yüzde 17,2’si obez olarak yer almıştı. Bu dönemde kadınların yüzde 20,9’unun, erkeklerin ise yüzde 13,7’sinin fazla kilolu olduğu kaydedilmişti.

Adam Mickiewicz

Polonya’nın en önemli şairlerinden Adam Mickiewicz’i yakından tanımaya ne dersiniz… Adam Mickiewicz, Avrupa’da geçirdiği 25…