Polonya’yı da Polonezköy ’ü de bizim aile kurdu

Prens Adam Karol Czartoryski

Karşımda, Prens Adam Karol Czartoryski var. Kendisi İspanya Kraliyet Ailesi mensubu. 75 yaşında. Polonya’yı da “bizim” Polonezköy’ü de ataları kurdu. Kendisi de bana hikâyelerini anlattı.

Dilek BİRGEN/ GAZETE HABERTÜRK-PAZAR

Prens Adam Karol Czartoryski, köklü bir aileye sahip. Polonya tarihinin en köklü ailesi… Czartoryski Ailesi; Fransa, Avusturya ve İspanya kraliyet aileleriyle evlilikler yoluyla daha da yayılmış. 75 yaşındaki prens, İspanya Kralı Juan Carlos’un birinci derece kuzeni. Ama röportajıma konu olan hikâye, onun doğumundan çok önce, prense ismini veren büyük büyükbabasıyla başlıyor. Büyükbaba Adam Czartoryski, Adampol’ü yani bizim bildiğimiz adıyla Polonezköy’ü satın alıp oraya yerleşenlere armağan ediyor… Prens Adam Karol Czartoryski ile yüzyıllar öncesinden bugüne, Czartoryski Ailesi’ni ve hikâyelerini konuştuk.

Büyük büyükbabanız tarafından satın alınan Polonezköy’ün hikâyesini merak ediyorum.

Polonezköy’un asıl ismi Adampol’dür. Büyük büyükbabam Adam Czartoryski tarafından 1842 yılında kuruldu. Adampol ismi de adından esinlenerek konulmuş. Anlamı “Adam’ın Köyü”. O zamanlar Polonya siyasi göçünün merkezi Paris’ti. Büyükbabamın amacıysa ikinci bir siyasi merkezi Türkiye’de kurmaktı. Bu amaçla Michal Czajkowski’yi temsilcisi olarak Türkiye’ye göndermiş. Hatta Michal Czajkowski o dönem Müslüman olmuş. Sonra Mehmed Sadık Paşa olarak Osmanlı’da görev almış. O, büyük büyükbabamla birlikte Türkiye’de yaşayan Lazaryen rahiplerden köyün kurulacağı ormanlık araziyi satın almış.

Sonra nasıl bir yerleşim alanına dönüşmüş?

Ruslar, Polonyalılara savaş açmış. Ruslara karşı savaşmak gerekiyormuş. Adampol’e savaştan kaçanlar yerleşmiş. İlk başta köyde sadece 12 kişi oturuyormuş. Sonraki yıllarda 220 kişiyi bulmuş. Polonya ayaklanması, Kırım Savaşı, Sibirya sürgünü ve Çerkez esaretinden kaçan Polonyalılarla sayı iyice artmış. Tüm bu kayıtlar Czartoryski Kütüphanesi’nde mevcut. Cumhuriyet’in ilanından sonra köydeki Polonyalılar Türk vatandaşı ve Müslüman olmuş.

Peki mülkiyet hakkı orada yaşayanlara nasıl geçmiş?

Şu an herkes kendi toprağının sahibi sanırım. Evet, şu an oturanlar mülk sahibi. İlk arazi büyük büyükbabama aitti. Daha sonra da mirasçılarına geçti. Büyükbabam özellikle bu yerlerin oturanlara hediye edilmesini vasiyet etmiş. Hatta vefatından 1 ay önce bir mektup bırakmış. Babam dahil diğer varisler vasiyeti yerine getirmiş. Yani gerçekten de orada oturanlara hediye edilmiş. Bu şekilde herkes kendi toprağının sahibi olmuş. Herhalde satanlar var ki biraz daha kozmopolit bir hale geldi.

Bence yine de Leh etkisi hissediliyor.

Evet hâlâ o karakteristik etki var.

Çok Türk arkadaşınız var mı?

Çok değil ama olanlar en aşağı 40 senedir bizimle.

Siz en son ne zaman Polonezköy’ü ziyaret ettiniz?

Geçen sene. Türk arkadaşlarımla birlikte gittik.

İlk ziyaretiniz ne zamandı?

1999’da ilk kez ziyaret ettim. Semiramis Pekkan’ın eşinin doğum günü partisiydi, ona gitmiştik. O sırada eşimle İstanbul’daydık. Eşim Josette “Araba kiralayalım, birlikte Polonezköy’e gidelim” dedi. Çok heyecanlandım bu fikir karşısında ve gittik.

polonezkoyu-kim-kurdu

‘POLONEZKÖY’DE İMZAMIZI ALDILAR’ 

Nasıl karşılandınız?

Gelir gelmez bir otele girdik ve duvarda büyük büyükbabamın fotoğrafını gördüm. Orada verilen bir kitapçıkta da tarihçesi yazılıydı. Ailemden bahsediyordu. Eşim “Söylesene bu kişilerin senin aile büyüklerin olduğunu” dedi. Söyleyemedim, çekindim. Sonunda eşim dayanamadı, “Eşim bu ailenin mensubu, bu da büyük büyükbabası” deyiverdi. Onlar da çok şaşırdı. Çok mutlu oldular ve özenerek tuttukları onur defterine imza atmamızı istediler. Hemen hemen her yerde bu şekilde karşılandık.

Duygulanıyor musunuz oraya gittiğinizde?

Duygulanmaz olur muyum hiç! Hem de çok duygulanıyorum. Özellikle de büyük büyükbabam olmak üzere diğer aile fertlerinin fotoğraflarını gördüğüm zaman… Restoranlarda, otellerde neredeyse her yerde ailemin ve köyün tarihçesini anlatan kitapçıklar var. Yazılanlara baktıkça insan gururlanıyor. Ayrıca şu hikâye çok güzel, sizinle paylaşmak isterim. Az önce bahsettiğim gibi Türkiye’ye göç eden Polonyalılar savaşmak istememiş. Savaşmak istemeyen halkımıza aile büyüklerim sahip çıkmış. Onları tarımcılığa, hayvancılığa yönlendirmişler. Her aileye ekmesi için belli rutinde tohumlar dağıtılmış. Polonya halkının en çok sevdiği şey patates. Bu nedenle özellikle patates tohumu vermişler yetiştirsinler diye. O günlerden bugünlere… Büyük büyükbabam sadece ailesini düşünüp, halkını önemsemeyebilirdi. Ancak halkına bağlı, iyi bir liderdi.

Sizce neden Polonezköy belli bir kesimin ilgisini çeken bir yere dönüştü?

Büyükbabamdan ve ailemin kökenlerinden dolayı köyü çok mühim insanlar ziyaret etti. Örneğin; Macar piyanist Franz Liszt, Fransız yazar Gustave Flaubert, Çek yazar Karel Droz, Mustafa Kemal Atatürk… Atatürk, Polonezköy’ü çok severdi. Ayrıca Papa Nuncio ve Piskopos Angelo Roncalli de ziyarete gelen önemli isimlerden. Hatta ziyaret sırasında birkaç Adampollü çocuğa konfirmasyon sakramentini vermiş. Polonyalı devlet başkanlarının hemen hemen hepsi Polonezköy’ü ziyaret etmiştir; Lech Walesa, Aleksander Kwasniewsk…

Türkiye’de Czartoryski Müzesi işbirliğiyle 2 sergi açılmıştı. Epey ilgi gördü.

Biri Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde, diğeri ise geçen sene Sabancı Müzesi’nde gerçekleşti. Sabancı Müzesi’ndeki “Uzak Komşu Yakın Anılar” adlı sergi 6 ay kadar sürdü. Polonya-Türk kültürünü ve tarihini anlatan bir seçkiden oluşan sergiydi. Polonya-Türkiye diplomatik ilişkilerinin kuvvetlendirilmesi hedeflendi. 304 eserlik koleksiyon, Polonya’daki Prenses Czartoryski Vakfı, kilise, manastır ve aynı zamanda da Czartoryski Kütüphanesi ve özel koleksiyon parçalarından oluştu. Sergide Osmanlı’nın son dönemlerinde ve Türkiye Cumhuriyeti’nde birçok alanda adı geçen Polonyalılara yer ayrıldı. Bu isimler arasında İstanbul’da yaşayan ve ölen Adam Mickiewicz, Jozef Bem, daha sonra Osmanlı ordusunda hizmet veren ve Sadık Paşa olarak anılan Michal Czarkovsyki öne çıktı.

‘İSPANYA KRALI CARLOS İLE ANNELERİMİZ KARDEŞ’

Daha da eskilere gidelim…

Ailemizin ve Polonezköy’ün kurucusu Kral Jagellon’un oğlu Czar, 1300’de Litvanya’dan gelmiş ve ilk Polonya’yı kurmuş. Ardından Czartoryski soyadını aldıktan sonra Krakov bölgesine yerleşmiş. 17. yüzyılda aile, yaptığı evliliklerle kuvvetlenmiş. Büyük büyükbabam Isabella Flemming ile evlenmiş. Isabella çok güçlü karakterli bir kadındı. Çok zengin bir ailenin tek çocuğuymuş. Polonya’da şu an mevcut olan Czartoryski Müzesi’ni kurmuş. Oğlu Adam’a “Seyahat edip büyük eserler toplayalım, müze kuralım. Tarihimize sahip çıkalım” demiş. Isabella seyahat etmeyi çok severmiş. Hatta kadın olarak her yere gidemeyeceği için bazen de erkek kılığında dolaşırmış! Günümüzde hâlâ ayakta olan Czartoryski Müzesi’nde çok önemli eserler var. Leonardo Da Vinci’nin eseri “Lady with an Urban”, Rembrandt’ın bir manzara tablosu gibi. Özellikle bu, dünyanın sayılı eserlerindendir. Çünkü Rembrant’ın az manzara tablosu vardır. Raffaello’nun bir otoportresi de vardı ama Almanlar Polonya işgali sırasında Raffaello’nun tablosunu çaldı. 2 yıl önce en son bir haber aldık nerede olduğu konusunda. Hemen avukatlarla harekete geçtik, ancak bulunamadı. Hâlâ arıyoruz. Çalanlar ortaya çıkaramıyor çünkü tüm tarih kitaplarında tablonun Czartoryski Ailesi’ne ait olduğu yazılı.

Ailenizden bahsediyordunuz…

Aile Isabelle’den sonra çok kuvvetlenmiş. Fransız ve İspanya kraliyet ailelerinin kızlarıyla evlilikler olmuş. Annem de İspanya Kralı’nın oğluyla evlendi. İspanya Kralı Juan Carlos’un annesi ile benim annem kardeş.

Anneniz ve babanızla ilgili dramatik bir hikâye daha var sanırım?

Evet! Annem ve babam Almanların Polonya’yı işgalinde esir kampına alınmış. Annem bana hamileymiş. İspanya Kraliyet Ailesi mensubu olduğunu söylemiş ama etkili olmamış. Franco, kurtulmaları için Hitler’le görüşmüş ve annem ile babam kurtulmuş. Ardından da ben dünyaya geldim.

Kızınız Tamara İspanya’da çok ünlü…

Evet öyle… Kızım Londra’da yaşıyor. Atlara çok meraklı. Türkiye’ye gelmeden önce Londra’da beraberdik. O da seyahat etmeyi çok sever. Peki Kral Juan Carlos’la sık sık görüşebiliyor musunuz? Kral olduğu için çok sık görüşemiyoruz ancak kız kardeşleriyle sürekli görüşüyoruz. En son doğum gününde beraberdik.