Napoli: Bildiğiniz gibi değil

Napoli’de otel sonrası ilk durak, Sophia Loren’in ‘İtalyan Usulü Evlilik’ filminde balkona çıktığı Piazza del Gesu meydanı oldu. O balkona, Ertuğrul Özkök’ün “Hayat tek erkekle geçer mi” başlığıyla bize duyurduğu, Sophia Loren’in hayatını anlatan ‘Dün, Bugün, Yarın: Bütün Hayatım’ kitabındaki bilgiler eşliğinde uzun uzun baktık. Sophia’nın içerde beklediği erkeğin, içimizden biri olma hülyası hepimizi sarmıştı belki de.

 

  • ERTUĞRUL ÖZKÖK YAZDI: HAYAT TEK ERKEKLE GEÇER Mİ?

 

Bizi bu hülyadan, 13 yıldır bir İtalyanla evli olan, THY’nin meraklı, bilgili, her yeri ve her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatan görevlisi Deniz Güneş Pecora uyandırıyor. Deniz, Sophia Loren’in Napoli’nin tarihi merkezinde geçen bir diğer meşhur filmi ‘Napoli Hikâyeleri’nden bahsediyor. Loren’in, bu filmde Napoli sokaklarında pizza yapıp sattığını söylüyor laf arasında. ‘Her şeyi bilen Türk turist Ömer’ atlıyor, “Peki nerede pizzanın doğduğu yer” diyor. Malumun ilanı ama pizza ilk kez Napoli’de yapılmış.

İLK PİZZANIN YAPILDIĞI YER


Pizzanın yapıldığı ilk yer olması, bir mucize yiyeceğiniz anlamına gelmiyor.

Napoli şehrini ortadan ikiye ayıran uzun bir yolun bir bölümünü aştıktan sonra ilk pizzanın yapıldığı Pizzeria Brandi’deyiz. Margherita pizzayı, buffalo sütünden yapılmış mozzerella peyniri eşliğinde mideye indiriyoruz. Pizzanın yapıldığı ilk yer olması, bir mucize yiyeceğiniz anlamına gelmiyor. Ama basit malzemenin, harika tadının hakkını vermek zorunda kalıyorsunuz.

Burası ilk açıldığı günkü kadar mütevazı. İçeride neredeyse hiçbir şey değişmemiş gibi. Masalar, sandalyeler, duvarlar ve tabii ki taş fırın… Eski bir görüntüsü varmış gibi gelebilir ama duvardaki burayı ziyaret eden İtalya’nın ünlü sanatçılarının siyah-beyaz fotoğraflarını gördüğünüzde burayı daha da seviyorsunuz.

ŞEHRİN EN ESKİ KAFESİ 


Burada kahvenizi yudumlarken bir dakikalığına gözlerinizi kapatıp, eski Napoli’yi gözünüzde canlandırabilirsiniz.

Pizza sonrası şehrin en eski kafelerinden Gambrinus’ta espresso tadımı… Burası da nostaljik görüntüsüyle sizi İtalya’nın geçmiş yıllarına götürecek. İçeride müthiş bir kahve kokusu…

Kahve molasında Deniz, Napoli’nin kötü şöhretinin artık yok olduğundan bahsediyor. İstanbul’da yabancı bir turist hırsızlığa karşı ne önlem alıyorsa, aynısını Napoli’de de yapması dışında ekstra bir önleme gerek olmadığını, mafyanın artık sokaklarda cirit atmadığını söylüyor.

Bizi Napoli’ye davet eden THY’nin Napoli Genel Müdürü Muhammed Baltu ise fanatik derecede Napoli hayranı. Napoli’nin Roma’dan daha güzel bir şehir olduğunda ısrarlı. Michelin yıldızlı restoranlarını, Gambrinus gibi eski kafelerini, şehrin her yanını saran tarihi binalarını anlatıyor.


UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ndeki Napoli, iyi şarap, bol tarih, berrak bir deniz ve de Sophia Loren  demek.

Akşama kadar, Castel Nuovo Şatosu, Napoli Krallığı Sarayı, Galeri Umberto gibi turistik yerleri gezdik, ara sokaklarda birden karşımıza çıkan devasa kiliselere girip, tarihi taş binaların olduğu daracık sokaklarda soluklanıyoruz. Tuhaf ama her Napolilinin varlığını hissettiği ruhani itikatlar havada asılı duruyor…

Sonuç: UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne seçilen Napoli, Roberto Saviano’nun kitabında yazdığı gibi kanunsuzluğun hüküm sürdüğü bir yer değil artık.  Ne daha önce oraya gidip de “Aman dikkat edin” diyen arkadaşlarımızın yaşadıklarını yaşadık, ne ekstra bir önleme ihtiyaç duyduk.

SAHİL ŞERİDİ TURU 


 Denizkızlarının ülkesi Sorrento’ya da gidin, falezleriyle ünlü kasabanın dik yamaçlarını inin.

– Capri’ye mutlaka uğrayın, Monte Solare’ye teleferikle çıkın, bizim yaptığımız gibi, çok da pahalı olmayan bir Michelin yıldızlı Riccio Restaurant’da akşam yemeği yiyin.
– Tekneyle Positano’ya geçin. Şehri tepeden gören La Sponda’da hızlıca öğle yemeği yiyin.
– Ve Amalfi’ye uğrayın. Labirent sokaklarında kaybolun, kilisenin merdivenlerinde dondurma yiyin, sokağa taşan restoranlarda limoncello için…